Göç Hikayeleri: Ben, bu dünyada, en çok babamı sevdim.

06 Nisan 2007 18:12  

 

Göç Hikayeleri: Ben, bu dünyada, en çok babamı sevdim.

Göç Hikayeleri:

Ben, bu dünyada, en çok babamı sevdim.




Nasıl da, dört gözle beklerdim yollarını, gelecekler diye. Kız kardeşimle beni, amcamlara bırakıp gitmişlerdi. Para gönderiyorlardı, bize iyi bakılsın diye. Parayla oluyor muydu? Olmuyordu elbette.



Çocuk sıcaklık istiyor, ana kucagı arıyor. Her ne kadar yakını da olsa, kendi ana babası gibi olmuyor insanın. Bizim için gelen paranın, ne kadarının bizim için harcandığının, hesabını soran mı vardı sanki?


Evet, bir gelseler diye, gözlerimiz yollarda kalırdı. Geldiklerinde, sanki gelenler, annem babam değil de, yabancıymış gibi, uzak kalırdık. Bir turlü ısınamazdık.


Bir ay nasıl geçer hiç anlamazdık. Zaman, nasıl öyle su gibi akardı. Ya son bir kaç gün. Nasıl sarılırdım babamın boynuna. Bırakıp gitme dercesine.

Hiç geçmesin isterdim.

Ama bizi hiç anlayamazlardı.


"Sizin için çocuklar, sizin geleceğiniz için" derlerdi de, yüreğimizi açamazdık.

"Ya oğul bir aydır buradayım hiç sokulmadın yanıma tam dönecez şimdi de ayrılmıyon hiç koynumdan. Gelince, niye geldin, giderken, gitme kal, ne edecez oğul böyle" derdi babam.


Giderlerdi, arkalarından bakakalırdık öylece.


Yıllar böyle akıp geçti .


Artık, serpilip, gelişmiş delikanlı ve genç kız olmuştuk. 16 yaşımda, ya var, ya yokum.

Annemle babam, nihayet kız kardeşimle beni, yanlarına aldılar.


Kocaman bir dünya, her sey yabancı, annem babam bile, sanki yabancı gelirdi bize. Derken okuldu, dil öğrenimiydi, utangaçlığımızı da atıyorduk zamanla üzerimizden.


Pek başarılı bir öğrenimim olduğunu söyleyemem.

Bütün ihtiyaçlarımızı babam hallediyordu. Bize ihtiyacımız kadar harçlık veriyor, yetmezse bir daha veriyor, başka ihtiyaçlarımızı karşılıyordu. Derken okul yaşamı bitti.

Yeteri kadar okumuştuk.

Hani, okuyacak olsam, babam engel değildi. Aksine okumamı çok istiyordu.

Benden buraya kadar baba, deyip çalışmaya başladım.

Para kazanıyordum artık.


Ancak, kazandığımız bir kasaya gidiyordu. Ben paranın hesabını hiç tutmadım. İhtiyacım oldukça babam verdi, fazlasını bile verdi.


Evlendim. Yakın bir akrabamın kızıyla evlendim. Gelin de yabancı değildi. Bu yüzden evlilik, yaşamımızda pek değişiklik de yapmadı. Sanki, ayrı anne ve babadan olma iki kardeştik. Sadece yatarken kendimize ait bir odamız vardı. Evli olmanın da tek ayrıcalığı buydu. Aradan yıllar geçti, iki çocuk babasıydım. Baba olabilmiş miydim? Hayır. Koca olabilmiş miydim? Hayır.

Yaşamımızla ilgili, her şeyimize ama her şeyimize büyükler karar veriyordu. Biz iki çocuk sahibi anne baba. Çocukların nasıl eğitilmesi gerektiği, nasıl beslenecekleri, ne giyinecekleri,
ama her şey onların sorumluluğundaydı.


Ne olduysa, nasıl olduysa, annem ve babam, memlekete geri dönmeye karar verdiler bir gün. Bize soran olmuş muydu, hiç hatırlamıyorum.


Geri dönme kararı bizi şoke etmişti. Hani, sudan çıkmış balık derler ya, işte aynen öylesi bir durumdaydık. Yaşama dair ne varsa, bizim adımıza karar verenler artık yoktu. Öylece kalakaldık. Derken bir çocuk daha. Yine annesiz babasız. Sanki, biz onlara geldik, onlar yine bizi bırakıp gitmişlerdi.


Evet, tahmin edebileceğiniz gibi, ne annelik, ne babalık yapabiliyorduk çocuklarımıza.

Geriye dönüp baktığımda, şimdi, yine anne ve babamın yanında olmak, beni ne kadar mutlu ediyordu.
Onlardan sonra nasıl anne ve babalık edeceğimiz konusunda biribirimize üstün gelmeye kalkınca ayrılık kaçınılmaz oldu. Ben memlekete geri döndüm. Çocuklar orada, ben burada. Bütün bu göç hikayesini ben nasıl hazmedeceğim. Bilemiyorum.



Geriye dönüp baktığımda, şimdi, yine anne ve babamın yanında olmak, beni ne kadar mutlu ediyordu.



Babam, hala her ihtiyacımı karşılıyor. Para dersen para, iş dersen iş, ev dersen ev. Eş dersen o da yakındır inşallah.


Haksız mıyım şimdi ben?



Ben, bu dünyada en çok babamı seviyorum. Eşimden, anamdan, dostumdan, çocuklarımdan daha çok seviyorum.



Eğer, bir gün babamı kaybedersem, ki bu kaçınılmaz.



Ben yine en çok babamı seveceğim.




Ali Rıza Üleç



Müllheim 06.04.2007

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0