Kürt - Türk kardeşliği üzerine...

15 Temmuz 2012 14:09 / 2168 kez okundu!

 


14 Temmuz 2012 tarihli Diyarbekir’de BDP/DTK’nın yapacağı miting; Diyarbekir valiliğinin keyfi kararıyla iptal edilmişti. Bu mitingin iptal edilmesinin kararı, kesinlikle hükümetten gönderilen talimat üzerine alınmıştır!

Çünkü, Diyarbekir valiliği “Toplantı ve gösteri sırasında bazı silahlı örgütlerin silahlı gösteriye yönelecekleri konusunda bilgiler edindik. Bunlardan bir çok silah ele geçirdik…” gibi alışılagelmiş klasik paranoyaya dayalı gerekçe ileri sürmüştür. Ama ortada yakalandığı söylenen silahlar, her ne hikmetse şimdiye kadar gösterilmedi!

BDP/DTK da yapacakları mitingde ısrar edince, ortaya polislerin silahsız kitleye orantısız güç kullanma kahramanlığı girmiştir. Evet, polislerin saldırıları orantısız bir güç kullanmadır! Bunu kimse inkar edemez. Sosyal medyada, vücudu yarı çıplak elleri kelepçeyle cami duvarının demirlerine bağlanmış ve dört beş polis coplarla bu Kürt gencini öldürürcesine döven bir resim yayınlandı!

Sosyal medyada gösterilen insanlık dışı bu vahşet resmi görünce, aklıma hemen Fransız düşünürü J. Paul Sartre geldi. Cezayir ulusal kurtuluş savaşı sırasında yakalanan bir Cezayirli kadın gerillanın cinsel organına, Fransız Leyonerleri şişe sokmuştu! Bu rezaleti duyan ünlü düşünür J.Paul Sartre “Bu şişe kadın gerillanın cinsel organına değil, Fransa’nın namusuna sokulmuştur…” diye bir açıklama yapmıştı. Ben de Sartre’ı çağrıştıran bir şekilde, “bu vahşet olayda mağdur Kürt gencine vurulan coplar, Türkiye’nin onuruna ve haysiyetine vurulmuş darbelerdir” diyorum!

Neden?

Türkiye kağıt üzerinde de olsa bir hukuk devleti olduğunu açıklamıştır. Gerek Anayasasında gerekse imzalayıp uymaya kabul ettiği uluslararası sözleşmelere göre “izin alınmadan silahsız gösteri ve yürüyüş yapılabilir” hükmünü kabul etmiştir! BDP, Türkiye büyük millet meclisinde gurubu bulunan siyasi bir partidir. Miting yapmak onun en doğal ve yasal hakkıdır. Bir valinin hükümetten aldığı talimat üzerine, paranoyaya dayanan soyut gerekçelerle mitingi ertelemesi yasal mıdır, yoksa keyfi midir?

Kürtlere meşru yani yasal zeminleri kapatacaksınız; sonra da, vay efendim bunlar niye silahlanıp dağa çıkıyorlar diye de feveran edeceksiniz!... Üç kuruşa beş köfte misali, yasal haklarını vermeyelim ya da verecekmiş gibi gösterip, uzun zamana yayıp hasır altı edelim anlayışıyla politika yapma düşüncesi savaştan başka bir alternatif sunmaz! Kürtlere hangi yasal hakları verildi de, Kürtler kabul etmediler? Ana dille eğitim hakkı mı verildi? Haftada iki saat seçmeli Kürtçe dersiyle mi Kürtlerin gözlerini boyayacaksınız?

Suriye ile yavaş yavaş gerginliği azaltma politikasına da gidiliyor! Çünkü, Güney Kürdistan devlet başkanı sayın Mesut Barzani, Suriye Kürt muhalefetini tek ulusal cephe altında bileştirince; Hükümete de Beşar Esat’la anlaşmaktan başka bir seçenek kalmıyor. Suriye tarafından düşürülen jet uçağı konusunda dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu “Suriye uçağımızı uluslararası karasularında füzeyle vurmuştur” diye açıklama yaptı ve bu açıklamayı televizyonlarda hepimiz izledik! Suriye de “Kendi karasularımızda uçaksavarla tarayıp düşürdük” diye dünyaya açıklama yaptı! Uluslararası basın ve strateji kuruluşları Suriye’nin açıklamasını daha gerçekçi bulmuştur! ABD ve Rusya’nın konuyla ilgili göndermek istedikleri dökümanlar neden kabul edilmedi?

Genel kurmay başkanlığı da yaptığı açıklamada “Uçağımıza herhangi bir saldırı yapılıp düşürlmedi” diye bir açıklama yaptı! Acaba kim doğru söylüyor? Zaten, İttihat ve Terakki'den beri kamusal aldatmalara alışmış bir toplumuz!...

Türkiye’nin Suriye ile yeniden sıcak ilişkilere girmeye çalışmasının temelinde, yine Kürt sorunu vardır.Türkiye, Suriye Kürtlerinin Irak'taki gibi federal bir yapıda, yönetimde yer almasını açıkça istemiyor. Kıbrıs Türkleri ve Filistin için hamilik yapıp bağımsızlık isteyen Türkiye, Kürtlerin kendi yönetimleri konusunda bir statü sahibi olmaması için Beşar Esat’la yine dost olur. Kısacası, Kürt sorunuyla ilgili olarak yine komşularla sıfır sorun yaşanır. Çünkü Kürt sorunu sadece Türkiye’nin değil; İran, Irak ve Suriye'nin de temel sorunudur! Bu amaçla da olsa bu ülkeler “Habil – Kabil Kardeşliği” gibi aralarındaki başlıca sorunları bir yana bırakıp, Kürtlere karşı bir araya gelebiliyorlar.

Sonuç olarak, Kürtlerin önünü yasal olarak kapatıp, silah ve dağdan başka seçenek bırakmama anlayışı ve politikaları ile polis gücüyle yasal mitinglere saldırmaların sadece Kürtlere değil, Türklere de büyük zararları vardır! Ölen askerler fakir fukara çocuğudur; A. Burak Erdoğan gibi, Testis Kanseri şüphesiyle asker çürüğü çıkıp da, sonra da evlenme ve iş hayatına atılma imtiyazlarına sahip değildirler. Yine sayın Bilal Erdoğan gibi Burdur da dövizli askerlik yapma imtiyazına da sahip değildirler. Tansu Çiller'in oğlu Mert Çiller gibi yalılarında ve İstanbul gazinolarında askerlik yapacak imtiyaza da sahip değildirler!...

Bu tür politikalar ve Ali Cengiz oyunlarıyla hiçbir zaman Kürt – Türk kardeşliği sağlanamaz. Yirmi dokuz defa isyan eden Kürtler, otuzuncu isyanı çok rahat yaparlar ve bu defa dünya terörizm gerekçesine de inanmaz. “Sizin politikalarınızda hiç mi hata yoktur” diye bir soruyla karşılaşırsanız, nasıl cevap verebilirsiniz? Günümüzdeki Kürt ayaklanmasını organize eden PKK bağımsızlık stratejisinden yana değil, özerklikten yanadır. Yarın otuzuncu isyanı yapacak olan müstakbel Kürt örgütü, dünya konjonktürünü arkasına alıp bağımsızlık stratejisiyle karşınıza çıksa, ne yapabilirsiniz? O zaman günümüzün Kürt kadrolarını mumla ararsınız! Şimdiki Kürtler, halkların kardeşliğinden hareket ediyorlar; geleceğin Kürtleri bu ilkeyi bir yana atarsa sonuç Ruanda’dan da beter olur!

AKP ve sayın Erdoğan'da geleceğe yönelik ülke sevgisi varsa, matematikteki boş kümeye benzeyen ve beş defa adı değişen “Kürt Açılımı” politikasından vazgeçip; gerçeklere ve akıla dayalı, hukuki zemini olan politikalar üretmelidirler.Geleceği görmek için kahin olmak da gerekmez, akıllı ve gerçekçi politikalarla gelecek, aydınlık ve güzel olur. Aldatmaya ve ertelemeye dayalı politikaların sonu da katliamlar, kaos ve bölünme olur!

Tabî ki anlayanlara!...


Erkan ARSLAN

15.07.2012


Son Güncelleme Tarihi: 15 Temmuz 2012 14:37

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.