Musa Anter cinayeti; kuþatmadan infaza

11 Þubat 2013 15:35 / 2222 kez okundu!

 


Derler ki, Cehennemde her ülkenin ayrý ayrý, içine insanlarýn atýldýðý kaynar kazanlarý varmýþ. Her kazanýn baþýnda da, kazandan çýkmaya çalýþýp, olur ya, kendini kurtarmaya çalýþanlarýn kafasýna elindeki gürzü ile vurarak, yeniden kazanýn dibine gitmesini saðlayan zebaniler varmýþ. Ancak Kürtlerin kazanýnýn baþýnda hiç zebani olmadýðý rivayet edilir...

***

Çok bilindik bir fýkradýr, bu fýkranýn birçok kesime, gruba iliþkin olarak anlatýlan versiyonunu da dinlemiþimdir.

Derler ki, Cehennemde her ülkenin ayrý ayrý, içine insanlarýn atýldýðý kaynar kazanlarý varmýþ. Her kazanýn baþýnda da, kazandan çýkmaya çalýþýp, olur ya, kendini kurtarmaya çalýþanlarýn kafasýna elindeki gürzü ile vurarak, yeniden kazanýn dibine gitmesini saðlayan zebaniler varmýþ. Ancak Kürtlerin kazanýnýn baþýnda hiç zebani olmadýðý rivayet edilir. Zira kazanýn dibindekiler, kendini az buçuk en alttan sýyýrarak yukarýya çýkmaya çalýþaný, ayaklarýndan tutup çekerek yeniden dibe gelmesini saðlarmýþ.

Genelleme içeren fýkralarý çok doðru bulmasam da, fýkradaki ironiyi yeni okuyup bitirdiðim, Orhan Miroðlu’nun yazdýðý, “Kuþatmadan Ýnfaza, Musa Anter Cinayeti” isimli kitabýnda bir defa daha hissettim. Musa Anter’in hayatýnýn, bir kuyumcu hassasiyetiyle, gün yüzüne çýkarýlan yeni belge ve bilgilerle anlatýldýðý belgesel-öyküyü bitirdiðimde bir kere daha hatýrladým, yeniden.

Kadir kýymet bilmezliðin ilk kurbaný deðildi Musa Anter. Kitabýn her sayfasýnda insaný üzecek boyutta yaþananlarý okuduðunuzda þaþkýnlýðýnýz da artacak.

Ýlk þaþkýnlýðýmý 70'li yýllarda ünversiteye baþladýðýmda, ünlü Kürt Selahaddin Eyyubi’ye iliþkin olarak Kürtler tarafýndan söylenenleri, aþaðýlamalarý duyduðumda yaþamýþtým. Daha sonra birçok deðerli bilge Kürt aydýný için söylenenleri duydukça anladým ki, bu durum hiç de yabana atýlacak bir þey deðil.

Musa Anter’in ilginç hayat öyküsü her sayfada sizi kitaba baðladýkça, yaþanan acýlar, sýkýntýlar ve en sonunda insanlýða ihanetler, eminim benim böðrüme saplanan burgulu bir býçak gibi size de saplanacaktýr. Sayfalarý çevirdikçe, bilgilendikçe, burgulu býçak döne döne daha derinlere gidiyordu sanki.

Kitabý okudukça anladým ki, Musa Anter yaþamýnda iki defa öldürülmüþ, 20 Eylül 1992'de fiili olarak derin ve karanlýk güçler tarafýndan öldürülmeden daha önce, manevi olarak en yakýnýndakiler tarafýndan öldürülmüþ.

Yaþamýný Kürtlerin sorunlarýný ve dertlerini dile getirmeye adayan bir insana ilk öldürücü darbe PKK’den gelir. Kitapta belegeleriyle, tanýklarýyla detaylý bir þekilde anlatýlan bu olay özetle þöyle cereyan eder: PKK, Musa Anter’den baðýþ olarak büyük miktarda para ister. Bu miktarý ödeyemeyen Musa Anter’in yaþadýðý köydeki bütün malýna mülküne PKK tarafýndan el konulduðu açýklanýr. El konulmakla kalýnmaz, ayrýca Musa Anter’in hain, ajan ve iþbirlikçi olduðuna hükmedilir. Bunun üzerine Musa Anter yaþadýðý köyünü terk ederek Ýstanbul’a gelir.

Bir diðer aðýr öldürücü darbeyi de yakýnýndaki Kürt çevresinden alýr, Kürtlerin bilge insaný, Ape Musa’sý.

Yaþananlarýn bir kýsmýný Musa Anter'in yakýn dostu Feridun Yazar kitapta þöyle anlatýyor: 1992 Eylül’ünde HEP’in teþkilatlanma çalýþmalarýna katýlan Anter, otomobilde Feridun Yazar’a içini döküyor; büyük maddi sýkýntý içinde olduðunu, bir temizlikçi çaðýrýp evini temizletecek parasý olmadýðýný, dolabýnda yiyecek kalmadýðýný anlatýyor ve diyor ki, “Ev kirasýný da veremedim. Kürt Enstitüsü’nün bulunduðu Niþantaþý eve çok uzak, yol parasý çok oluyor, gidemiyorum, bazen enstitüde yattýðým oluyor. Bir battaniyem vardý ama Ý.G. battaniyemi aldý, beni enstitüden kovdu ve ‘Al battaniyeni, apartmanýn sokak kapýsýnýn önüne koy. Burada otur, eline bir þiþe þarap al iç’ dedi.” Bunlarý anlatýrken gözünden yaþ akmaktadýr, “Bana hakaret etti, köpek yerine koydu, lütfen bu durumu arkadaþlara ilet. Partide görüþün, hem halimi anlat hem de bana yaptýðýnýn hesabýný sorun. Bir de ekonomik durumuma bir çare bulun. Ben ortada kaldým, sahip çýkýn.”

Yazarken dahi insanýn içini acýtan bu süreçte Musa Anter önce yalnýzlaþtýrýlýr. Sonra itibarsýzlaþtýrýlýr. Sonra kuþatýlýr. Sonrasýnda ise adým adým infaza sürüklenir bu güzel insan.

Kitabýn özü, bir yüzleþme öyküsü. Hem de hiçbir yönünün ve detayýnýn saklanmadan, yen kýrýlýr kol içinde kalýr denilmeden her yönüyle masaya yatýrýldýðý gerçek bir yüzleþme öyküsü.

Deðerli bir dostumun dediði gibi “Kürtlerin tarihi, bir yönüyle bazý Kürtlerin ihanetlerinin de tarihidir”.

Kürtlerin atalarý da bu durumu çok fazla yaþamýþ olmalýlar ki, “Kurmê darê ne ji darê be dar kurmî nabe” (Aðacýn kurdu aðaçtan deðilse aðaç çürümez) diye bir atasözü ile altýný çizmiþler kalýn kalýn.

Ýnsanýný önemseyen, kadir kýymet ve deðerli insanlarýnýn deðerini bilen insanlarýn yoðunlaþtýðý bir toplum olmamýz dilek ve temennilerimle.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

11.02.2013

Son Güncelleme Tarihi: 11 Þubat 2013 23:46

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.