Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de mezarlıklarda kutlanmalı!

08 Mart 2011 14:18  

 

Dünya Kadınlar Günü Türkiye’de mezarlıklarda kutlanmalı!

Dünya Kadınlar Günü, hangi kadının umurunda bu topraklarda?

Böyle günleri ideolojiler yaratır, yerleştirir ve kutlar!

Bizim toplum için bugün kutlanacak değil, yas tutulacak bir gündür aslında!

Günde ortalama üç kadının öldürüldüğü bir toplumda Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak absürd kaçmıyor mu biraz?

Yılbaşından beri 30’a yakın kadın, cinayete kurban gitti.

2002-2010 arasında Türkiye’de toplam 4280 kadın öldürülmüş.

(2002: 66 cinayet, 2003: 83 cinayet, 2004: 164 cinayet, 2005: 317 cinayet, 2006: 663 cinayet, 2007: 1011 cinayet, 2008: 806 cinayet, 2009: 953 cinayet, 2010’da, –henüz resmîleşmemekle birlikte Bianet’e göre en az 217 kadın öldürülmüş.)

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de kutlanacaksa eğer, mezarlıklarda kutlanmalı bence bu durumda!

Cinayete kurban gitmiş bu kadınlara ait 4280 mezar taşını da siyaha boyamalı!

Son dokuz yılda öldürülen kadınların tabutlarını bir ip gibi arka arkaya dizseniz 8,5 kilometreden fazla tutar.

Bugün, kutlanacak değil, insanlık sorumluluğu içinde utanılacak bir gün aslında bizim için!

Kadın öldürmek doğanın bir parçasını öldürmektir.

Bu toplum utanmalı artık!

Bu coğrafya bir zamanlar dünyanın en ileri kadın coğrafyasıydı üstelik.

Kadınlar, bu coğrafyada 10 bin yıl kadar önce emekleriyle tarımı başlattılar.

Duygularıyla sanatı başlattılar bu topraklarda.

Ana tanrıça, Anadolu’da Çatalhöyük’te doğdu!

Bu coğrafya binlerce yıl kadınlara aitti; bu tür namus ve töre cinayetleri işlenmiyordu.

Matriyarkal dönem, eşitlikçi bir dönemdi çünkü.

Ne zaman ki egemenlik erkeğe geçti, namus ve töre cinayetleri kadınları vurmaya başladı.

Dünya hâlâ herşeyiyle erkek egemenin malı-mülkü durumunda!

Türkiye’nin yaklaşık son on yıl içindeki kadın cinayetlerinde gösterdiği kreşendo artış son derece anlamlı bence.

Erkek egemenin bu konudaki cesaretini –son on yıl içinde- fütursuzca arttırdığını gösteriyor bu tablo. Son on yıl içinde artan kadın cinayetlerinin gerçek kaynaklarının ve nedenlerinin bu toplumun cesur ve titiz bilim insanları tarafından araştırılıp, ortaya çıkarılıp kamuya açıklanması gerekiyor artık.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü aynı zamanda Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak da kutlanıyor bazı kesimlerce.

Emek açısından baktığımızda bile aşırı bir sömürü sözkonusu; dünyanın pek çok yerinde –Türkiye dâhil- kadın emeği, erkek emeğinden çok daha ucuza kiralanıyor işverenler tarafından. Dünyanın pek çok yerinde kadın emekçinin çalışma koşulları son derece zor ayrıca, sağlıksız ve gayrı insani durumda.

Bu konuda da bir insanlık ayıbı yaşanıyor!

8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlamak da, manasını yitirmiş durumda bence.

Ölüm, cinayet, şiddet bir yanda, emek sömürüsü, engellenmiş eğitim hakkı öbür yanda; Cumhuriyet’imizin ideolojisi de Dünya Kadınlar Günü’nde kadınımızı alnından öpme halinde.

Bugün TBMM dâhil, Türkiye’nin dört bir yanında pek çok kamu kurumu, yerel yönetimler, ilgili STK’lar, medya ve özel sektörün bazı organları tarafından kutlanacak olan kadınlarımızın bir milyon kadarı hâlâ okuma yazma bilmiyor!

Bir düzen ki, kızını, kadınını eğitememiş. Nasıl olur da kadınını, kadın emekçisini kutlayabilir!

Ne güzel bir alan kaydırması bu!

Anadolu herşeye rağmen dişiliğini, dişi karakterini koruyor aslında. Erkek egemen ne yaparsa yapsın bu toprakları tam olarak ele geçiremedi.

Anadolu, kadının yaydığı ışığı yaşatıyor hâlâ.

Ancak gitgide artan kadın cinayetleri ve bilinen-bilinmeyen kadına yönelik sayısız tecavüz olayları karşısında; belki böyle bir günü kutlamak yerine; tersinden işletilecek bir akıl yürütmeyle, toplumun bu insanlık ve çağdışı durum karşısında bilinçlenmesi için hayal kurabiliriz.. ve bu bilinçlenme ütopyasını kutlayabiliriz bugün.

Gerçekliği temel alan her ütopya gerçekleşebilir çünkü!

Telesiyej/Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2011 13:38

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0