Avrupa Birliği Nereye Koşuyor?

08 Temmuz 2008 01:37 / 2004 kez okundu!

 

İrlanda referandumundan çıkan hayır, Avrupa Birliği’nde reform sürecini bir kez daha dondurdu. AB'nin siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyan Lizbon Antlaşması, planlandığı gibi 1 Ocak 2009'da yürürlüğe giremeyecek. Bu durum beraberinde büyük bir belirsizlik getiriyor. 2005 yılında Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilen Avrupa Anayasası taslağının ardından bazı maddeler yumuşatılarak oluşturulan Lizbon Antlaşması da İrlanda referandumundan sonra rafa mı kaldırılacak? Resmi olarak ortada bir acil durum planı yok ama ülkeler onay sürecini devam ettirirler mi? Örneğin, Devlet Başkanı Vaclav Klaus tarafından 'ölü' ilan edilen Lizbon Anlaşmasına Çekler onay verir mi?

Bu krizi yönetmek ve bir taraftan da artan petrol ve gıda fiyatları karşısında Avrupalıların yaşamını kolaylaştırmaya çalışmak Dönem Başkanlığı’nı 1 Temmuz’da devralan Sarkozy’e kalıyor. Paris, İrlanda'nın Lizbon Antlaşması’nı reddetmesine rağmen AB reform sürecine devam etmek istiyor. Bunun dışında ağırlık vereceği konular enerji politikası, tarım politikasında yapılacak reformlar, Akdeniz Birliği projesi ve Avrupa’nın savunması konusu olacak. Hedef, AB acil müdahale gücündeki askerlerin sayısını 60.000’e çıkarmak ve nakliye uçaklarından oluşacak bir Avrupa donanması ve bir AB askeri karargahı kurulmasına yönelik çabaları artırmak. Ayrıca en temel konulardan biri olan göçle mücadele için kurulacak bir pakt sayesinde, mülteci hukukunun her ülkede benzer hale getirilmesini, sınır kontrollerinin arttırılmasını ve birlik üyesi ülkelere getirilecek kota ile mültecilerin dağıtılmasını amaçlıyor. Özellikle mültecilerle ilgili önlemler yabancı düşmanı saldırıların iki katına çıktığı AB ülkeleri açısından zorunlu görülüyor.

AB önemini mi kaybediyor?

Avrupa’daki devletlerarası sistemin temel güç dengesini anlayabilmek için 15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da hangi devletlerin temel bir rol üstlendiğini incelemek gerekir. Birbirleriyle sürekli olarak rekabet içinde bulunan ülkelerden oluşan Avrupa devlet sistemi Avrupa sosyal düzeninde her zaman temel bir sorun olmuştur. Özellikle ondokuzuncu ve yirminci yüzyılda Avrupa güçleri arasındaki siyasi açıdan birbirine rakip ve düşman ilişkileri düzenlemek adına birçok girişimde bulunuldu, uluslararası mevzuatın tohumları atıldı. Bugün gelinen nokta birçok düşünürün hayal ettiği noktanın da ötesinde. Bu nedenle AB üyeleri her şeye rağmen birlikteliklerine sahip çıkacaktır. Ve AB bir çekim merkezi olmaya devam edecektir. Bunun en somut delili uzun yıllar AB karşıtlarının egemen olduğu İzlanda’nın AB üyeliğine sıcak bakmaya başlaması. Küreselleşme sürecinden olumsuz etkilenen 320 bin nüfusa sahip bu küçük ada için AB üyeliği güvenli bir sığınak olarak düşünülüyor. Enflasyonun yüzde 12’ye çıktığı, faiz haddinin yüzde 15’lere tırmandığı ekonomide İzlanda para birimi Krona Euro karşısında bir yıl içinde yaklaşık yüzde 50 değer kaybetti. Tüm bu tablo İzlanda’nın AB üyeliğini ekonomik krizden çıkış yolu olarak görmesine yol açıyor.

Prof. Dr. Canan BALKIR

Sosyal Bilimler Enstitüsü AB Anabilim Dalı Bşk.

Jean Monnet Kürsüsü

08.07.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.