Politikasını politikasızlığını sevdiklerim

11 Mayıs 2018 19:18 / 940 kez okundu!

 

 

Bizim yaş grubu lafla peynir gemisini yürüttüm sanan iktidarların, devlet çarkını layıkıyla çevirdiğini sananların hasarlı dönemdaşları. Ondan olmalı bu durumun, ilerlemenin ve sayılarının umrumuzda olmadığı…

 

*****

 

Politikasını politikasızlığını sevdiklerim

 

Sosyal politikalarda son on beş yılda katedilen yol, politikasızlığa ve devletten bu kadar düsturuna alıştırılmış bizler için bir hayli, kabul edelim etmeyelim…

 

Gerek sağlam sosyal politikalar oluşturmak, gerek kaynakları çoğaltmak, gerek ihtiyaçta öncelikli olana yardım ulaştırmak, gerek yapılanı izleyip, denetlemek …

 

Daha önce sosyal politikamız yok muydu? Olsa da yetersizdi. Kaynak nasıldı peki? Eh işte, ne geldin bene, Allah versin sene. Hatta, Allah hem sene versin, hem bene…Olmayanı nasıl dağıtayım, söylesene?

 

Politikada, parada, kurallar ve ciddiyette olması gerekirken, olmayanı?

 

Öncesinde devletin yüzü soğuktu, evet babaydı belki, ama, bana kalırsa baba değil, kaynanaydı. Öperken ısırırdı, muhtaç ve suçlu olan, hep gelin’di, yani vatandaş… Ara ara verirdi vermesine ya, inlete inlete, çimdire dürte, baş kakıncı ederek… Dostlar alışverişte görsün makamından.

 

En önemlisi, vatandaş söylemeden, devletin sunması. İstetmeden… Hızla, devletin ‘ya yoksa?’ diye düşünüp, verdim dediğine değecek yardımı iletmesi…

 

Günümüzde altı ana dalda kırk yardımın vatandaşa ulaştırıldığını görüyoruz, görmek istersek görüyoruz.

 

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı işbirliğiyle yoksul ve ağır kronik hastalarımıza yönelik sosyal yardım programı yürürlüğe konuldu, ki bu dünyada bir ilk; verem ve kızamığın yol açtığı SSPE ile boğuşan insanlarımıza sürekli, düzenli akçalı yardım...

 

Sosyal yardım oranı 0.50 olduğu 2002 yılından günümüze üç kat artarak % 1.50 ‘ye ulaşmış. Üçe katlanmış yani. Dünya Bankası yayını Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Atlasının 2017 yılı raporunda ülkemizin son 15 yılda dünyada yoksul oranı en çok azalan ülke olduğu yer almakta.

 

Erdal Tanas Karagöl’ün, 3 Mayıs günkü Yeni Şafak köşesindeki ayrıntılı yorumunda, “artan sosyal yardımlarla 2006 itibarıyla kişi başı günlük geliri 1 dolar ve altı birey sayısı sıfırlanırken, günlük geliri 2.15 dolar altı kalan kesim 2012’den sonra tümden ortadan kalktı. Türkiye mutlak yoksulluğu, AK Parti iktidarının son 16 yıllık iktidarında bitirilme noktasına geldi.” deniyor.

 

Ekonomi iyi yönetilince, devlet gelirini çoğaltınca, gelir toplumda eşit dağıtılınca oluyormuş demek. Ekonomi büyüyünce sosyal yardım havuzu büyüyerek, herkese bölündü. Başbakan bunu, ‘bütçe disiplininden ödün vermeden’ diye açıklıyor. Büyümeden yoksula pay ayırıp, gelir dağılımında adaletle, ilkin kaynak artırımıyla, sonrasında harcamalarıyla sosyal rahatlığın süreceği müjdesini verince, konunun akıldaneleri, yeni sosyal politikalar bütçeye 24 milyar yük getirecek olsa da, bu paketin bütçeye katkısının 80 milyar lira olmasının beklendiğini müjdeliyor.

 

Bizim yaş grubu lafla peynir gemisini yürüttüm sanan iktidarların, devlet çarkını layıkıyla çevirdiğini sananların hasarlı dönemdaşları. Ondan olmalı bu durumun, ilerlemenin ve sayılarının umrumuzda  olmadığı…

 

Büyük seçim öncesi arz-ı endam eden, eskinin süslenip püslenip ortaya sürülmüş adaylarından incezâde ve alafucurukbozdumanzâdelerin ilk seçim sözlerine kulak verip gülmekten ölmek serbesttir… Politikasını politikasızlığını sevdiklerim, ağzından çıkanı ilkin kendi duymayanlarım…

 

Vatandaşı zerzevat yerine koyanlarım…

 

Ayşe KİLİMCİ

10.05.2018

 

Son Güncelleme Tarihi: 13 Mayıs 2018 00:14

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.