Kadınlar itinayla çuvallatılır

03 Mart 2012 20:14 / 1801 kez okundu!

 


Nasıl?

İlkin kadın olarak doğmuş olmanın bir kadersizlik, eksiklik, mağduriyet olduğuna kadın kendi inandırılır. Kadınlar dışındakiler zaten buna inanmakta ve iman etmektedir.

Kız çocuk doğunca, sessizlik olur… Konuşma kesilir, susakalır insanlık. Bilgiç bilgiç, ‘kız doğdu’ denir, ardından eklenir, ‘Tanrı yardımcısı olsun’. Demek kız olmak, Allah desteği gerektiren bir garibanlık, eksiklik, zavallılık halidir.

Öyle ya, tanrıya bile ‘baba' sıfatı yakıştırmıştır bu güzel insanlık. Tanrı baba, Allah baba deriz, tanrı ana denildiğini duyanınız var mı? Buna cür’et edeni gördünüz mü?

Değerli değilsin, değer hak etmek için on fırın ekmek yemelisin. Yetkin bir erkek sana kim olduğunu, ne karat çektiğini söylemedikçe, eksiksin, yarımsın. Belki bütün olanlar fırın dolusu ekmek yemekten.

Hayvancılık politikası yanlış, domuz eti yasak, geliri düşük bir ülke kadını olarak, elbet et met senin neyine? Ye ekmeği, aç bazlamayı, tut hamuru, bunlarla beslen ki, beynin boz bölgesi ak bölgesi, tamamı devre dışı kalsın… Kadının değerini ona lütfeden, buyuran erkeklerin de boynu altında kalsın.

Ne istediğini bilmek, akıllıca düşünmek, ‘ego’nu merkeze yerleştirmek, ben de, bana da demek gibi becerileri dumura uğratırsan, çuvallamayı garantilemiş olursun.

Ayıp yorgan altı! Yok yaa… Dulsan durum daha fecaat, dulun ön eteği ard eteğine düşman.

Erkek öyle mi ya?

Karısını gömerken imamın kızı güzel mi acaba, diye düşünür, mezarlıktan dönerken, fesini yana eğer, çalım eder. Bilir çünkü kültürümüz, bir evin kapısında bir çift erkek çizmesinin durması bile, o evin selameti için garantidir. Onu ayaklarına çeken bi adam olsa da olmasa da…

Gölgesine bile muhtaç olunan şey demek bu er dedikleri… Haltetmişsiniz siz onu. Ananem hep bunu öğretti bize, hep böyle öğütledi. Erkeğin gölgesi bile yeterdi. Nah yeterdi! Kendi de erkek tapınmacıydı, doğru doğru dosdoğru.

Erkek doğunca dünyada, melaikeler sancak açarak gökyüzüne çıkardı, tanrıya müjde vermeye. Tanrı bilmiyordu sanki halkettiğini… Halkettiği erlerin ne halt ettiğini? Ama ananem hiçbir zaman, etin büyüğünü, yemeğin yağlısını, döşeğin sıcağını sakladığı erkekler, eş, oğul, torundan gülmedi, hep kızlar kadınlar gönendirdi onu, olsun, gene de erkek erkekti, dünyayı döndürendi.

Erkeğin önüne geçme, gölgesine basma, geri dur.

Kendine güvenme… En azından fazla güvenme… Erine güven, oğluna… Soyu sürdüren, savaşta çarpışan, melaike ve evliya olan, peygamber olan hep erkekler değil mi?

Işıklı kadın dedikleri, hani madam Florance Nightingale erkekler için çırpındı, koşuştu, gece yarıları elinde mum, sırtında şal, kışlaların koğuşlarında savaşta sakatlanan askerlere baktı, mekânı cennettir. Ha, koğcular diyor ki, kendi cinsine meyyalmiş, ayıp, günah, bütün gazilere baktı, şehitlerin ağzına son suyunu akıttı. Hem öyle olmuşsa bile, erkeklerin mutsuz ettiği kadınları mutlu etmesi suç mu? Bu da ayrı bir sevap.

Kendine pek güvenme, gürünü güvenini belli etme. Göze gelirsin, ayrıyetten er milleti kendine güvenli, güçlü kadından hazzetmez.

Saçını süpürge etmeye çalış, olabildiğince. Nasılsa sonunda limonatan tuzlu diyecekler. Olsun, bunu bile bile sen saçını gönül rahatlığıyla süpürge et. Halik bilmezse balik bilir. Balık da bilmezse, yuh artık!

Yüklen yüklen, semerli semersiz, ne yükleseler taşı, sür götür. Sensiz hiçbir iş yürümez, ev dörme döküm kalır, işyerinde işler yarım, çoluk çocuk perişan olur. Sen öyle san… Çekil de gör, aradan… Vay gidene gülüm, erkek hemen bıraktığın boşluğu doldurur, çol çocuk nasılsa yetişir. Sen gittiğinle kalırsın ama hani bunu önceden sezecek iz’an?

Kendini en başta kendin sömürüyorsun, ilkin sen alttan alıyorsun kendi canını, hevesini, hayatını erteliyorsun. Biraz daha ertelemezsen hatırım kalır.

Sanki anan seni ikinci kere doğuracak…

Sanki bu hayatın üç müsveddesi bir de temize çekmesi var…

Dürüst ve vefalı olma, bu bindiğin dalı kesmektir, bunun için madalya takılmıyor ayrıca…

Suç hep annende babanda, obanda, sen sütten çıkma ak kaşıksın… Haklısın… Ne desem boş, sana.

Para ve bütçe, geçim kadın işi değildir, anlasana. Ver kazandığını, kocan, sevgilin gül gibi çekip çevirsin. Hatta kendi emeğinle edindiğin ne varsa, kocanla ortak yazdır üstüne. Ayıp çünkü kendi adına mal edinmek, mülk edinmek. Sen onu kazancına ortak et, o seni döşeğine etsin. Üç asil beş yedeğin olmadığından emin misin?

Suçluluk duygunu, vicdani dikenlerini özenle koru e mi canım benim. Sen çalışan kadındın, çocukların senden alacaklı, döşekte bitaptın erin senden alacaklı. Sekiz beş mesai ayrıca nöbet ve gece vardiyası ertesi gün evin temizliği, çamaşır bulaşık, kaynana, koca tarafı horantanın gönlünü hoş etmek…

Hiç zekâ testi yaptırdın mı a benim canım? Yüksek zekânı budayıp indirenler kimdir, öğrensene anacım. Zekânı geliştirmeni körelten şu evlilik denen gâvur icadını, kadın haklarını bile erkeğin iradesine terk eden toplumsal kavrayış, yani özürlülüğü bi zahmet düşünsen…

Kork anacım, olabildiğince kork…

Araba sürme, adamlar sıkıştırır, dünyayı bilme, gönlünü bulandırırlar, hayat aynı noktada yeri oya oya geçirilecek bi bekleme süresidir, sakın başka keyiflere, kişilere, dünyalara özenme, günaha girersin. Erkeğin elinin kiri, kadının nesi peki? Bi düşün…

Anacım düşün de eğrisine doğrusuna, iki ters bi düzüne, düşün.

Kapitalizm insanlığı ezerken, onca kıtanın kadını çocuğu acından ölürken, sen kimsin, kendi işini kuracak, usandığı kocayı silkip atacak ya da değiştirecek, yeni aşklara yelken açacak, ha? Ne haddine?

Otur oturduğun yerde…

Dilsizlikmiş, aşksızlıkmış, töreymiş, okumakmış, düşünmekmiş, bir hayale yelken açmakmış, dünyayı tanımakmış, demokrasi demekmiş, ben de bana da demekmiş, bunlar senin ne haddine?

Otur, kır dizini evinde otur, örgüye başla, seccadeyi ser, beş vakit ibadetini yap, sana çizilen sınırın ötesine zinhar geçme.

Bırak politikayı adamlar yapsın, evlenmeyi onlar teklif etsin, hayatı onlar kursun, evdeki düzen onlardan sorulsun, erkektir yapar, gölgesi yeter…

Nah efendim!

Hayatlarımızın müsveddesi ve temize çekmesi yok ki… Bir kereliğine sunulmuş bir fırsat bu hayat dedikleri… Bu bi kerelik ve kısacık fırsatta neleri elinden kaçırdığını bi zahmet düşün…

Çevren, ailen, eşin ya da sevgilin, çocukların seni ne kadar anlıyor, hak veriyor, destek oluyor ha?

Ya öteki kadın? Senin mutluluğunu nasıl da tarumar etti, sevdiğini çaldı. Yok, adam değil onu ayartan kadın suçlu, peki sen öyle san… Erkeği doğru tartsana anacım… Onlar bir veren, bin alan, bi mutlu eden bin bir kahreden, anla artık…

Her şeyin sorumluluğunu almak gibi beter bi huyun varsa, beter ol.

Yahut beni dinle, dünyanın üstüne git!

Seni hafife alanların, umursamayanların, dar günün Hızır acilcisi sayanların ve adamların… Aşkın da…

Hepsinin üstüne yürü.

Çuvallamayı sil gitsin, hayatından…


Ayşe KİLİMCİ

03.03.2012

***

Kadınlar günü için PEN Kadın Komitesi Başkanlığının bildirisi:


8 Mart kadına saygı günü, kadın emeğinin hakkı teslim edilip, önünde esas duruşa geçilen gün.

Hayatın kahramanı kadın ne emeğini ne kendini önemsiyor.

Kadın kendini geri çektikçe dünya dostlar alışverişte görsün misali, ona bir gün adıyor.

Kadın oysa, bin bir cephede verdiği kavgayı, ettiği emeği, evde, işte, sokaklar ve her yerde didindiğini önemsemeden üretiyor, yaşatıyor, çalım etmeden, usanmadan, coşku

su zerrece eksilmeden...Yapıp yaşattığı güzellikler cezasız bırakılmıyor elbet.

Bırakın yılda bir günü, bir gül bile verilmeden.

Biz kadınlar, önce yaşam hakkı istiyoruz, her gün bir kadın öldürülmesin!

Heveslerimiz, hayallerimiz budanıp indirilmesin.

Düşünen, yazan, fikrini dile getirenlerimiz mapusa tıkılmasın.

Siyasette ve aşkta çıkmaza düşenler kadın taşına hile yaparak onu oyun dışına sürmesin, kendini yanlış yazanlar, bizi silerek düzeldim sanmasın.

Kadınlar koruma istemiyor, özgür ve iş güvenli yaşamak istiyor.

Devletinin onu mutlu etmesini istiyor, sevdiğinin ve çocuklarının da.

Sağlık, barınma, eğitim, çalışma, siyasete katılma haklarıyla, sahiden yaşamak istiyor.

Çocuklarının sağlığı, sayısı, eğitimi, engeli, geleceği için tasalanmak istemiyor.

Adından, kimliğinden, inancından, duruşundan ötürü yargılanmak, yaftalanmak , töre eliyle yargısız infaz istemiyor.

Öteki , hükümsüz, adı yok, hayalden yasaklı, aşkta ikinci, yasada şiddetin esas kişisi yapılmaktan bıktı, usandı kadınlar.

Haberiniz olsun.

Bu terazide bizim kefe yukarı çıkarsa, sizin kefe hepten dibe vurur, ona göre.

Akıllı olun...Adil ve vicdanlı olun. Bütün günler sizin olsun, siz esaslı insan olun.


Ayşe Kilimci

PEN Türkiye’li kadın yazarlar komite başkanı

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.