Hay-vet

17 Temmuz 2012 12:42 / 1601 kez okundu!

 


"Hay-vet" de ne demek diye sormayın. Ben uydurdum. Bir türlü bitmek bilmeye "evet-hayır" tartışmalarından gına geldi. Hükümetin olumlu bir yaklaşımı olduğunda "evet" tarafının söylemleri, son günlerde padişahlığa giden yolda döşenen vesayetçi-milliyetçi uygulamalara evet diyenler üzerinden sürdürülen eleştiriler tarafları kemikleştiriyor. Her iki tarafta da demokrasi ve özgürlüklerin kazanılıp geliştirilmesi için farklı toplumsal kesimlerle işbirliği savunulurken; her iki tarafın da biribirine tahammülsüzlüğüne anlam veremiyorum.

Sınıf mücadelesi iniş-çıkışlarla dolu. Özellikle de Türkiye gibi gündemi çok hızlı değişen bir ülkede politik tutumlarımızı belirlerken hatalar da yapmak mümkün.

Her iki tarafın da bence görmesi gereken solun- demokrasi güçlerinin-işçi sınıfının sendikal politik örgütlülüğünün-halklar arasında birlik ve beraberliğin neresindeyiz…

!2 Eylül'den bu yana geçen 32 yıllık süreçte herkes üzerine düşeni tam ve doğru yapmış da, bugün kimin doğru kimin yanlış olduğunu tartışır durumdayız.

Artık bu hükümetin sistemle uzlaştığı gerçeğini bugün kabul ediyorsak, ki bu konuda pek de ayrı görüşlerin olduğu söylenemez; birlikte tartışılması gereken başka şeyler olması gerekir.

Anlaşılıyor ki, sistem iki parti üzerine oturacak. Şimdi CHP'de bu yönde eskiye oranla gerekli değişiklikler yapılarak, nihayet iktidar yolu açılacak diye düşünüyorum. Hatta belki de ilk adım iki büyük parti koalisyonu olacak gibi de gözüküyor.

Sistem, bir başka yönüyle uzlaşmanın da verdiği cesaretle hak ve özgürlükler konusunda baskıcı bir politikayı tercih etmektedir. Bugünkü AKP hükümeti ve gelecek sistemi temsil eden bütün hükümetler de bu tutumu benimsiyeceklerdir. Bu konuda da pek farklı düşünülmediğini düşünmekteyim.

Tartışılamayan konu ise süregiden bu baskıcı politikalara karşı gerçekten de birlikte mücadele olanaklarının var olup olmadığıdır.

Bir eksiklik var bizde.

Yaşadıklarımız ne kadar öğretici oysa. Katiller ellerini sallaya sallaya cezaevinden salıveriliyorlar.

Öte yanda faili meçhuller hala meçhuldeler. Biz ne yapıyoruz? "Hay-vet" çatışmasındayız.

Soralım bakalım. "12 Eylül'den bu yana işlenen siyasal cinayetlerin aydınlatılması için ne yaptık" diye sormayacağım, aydınlatabidik mi?

Tersanelerdeki ölümler durdu mu?

İşyerlerinde yeterli iş güvenliği koşulları yaratabildik mi?

Sendikal örgütlenmelerin önündeki anti-demokratik engelleri aşabildik mi?

İşten atılamaların önüne geçebiliyor muyuz ?

Yıllardır süren kirli bir savaşın son bulmasını sağlayabildik mi?

Barış için her şeyi yaptık diyebilir miyiz?

Bizde eksik olan bir şey var.

Kafamıza sopayı yiyince can acısıyla bağırıyoruz. Sonra da sopayı da, sopayı tutan eli de unutuyoruz. Ta ki, sopa yeniden kafamıza inince tekrardan aklımıza geliyor.

Sonra başlıyor "hay-vet" cephesi biribirini suçlamaya. Oysa genel demokratik bir muhalefet için sadece "hay-vet" cephesinin ne kadar güçlü bir çekim merkezi olabileceği görülemiyor.

Biribirimizle didişmeyi iyi beceriyoruz anlayacağınız.

Varsın evet diyenler hata etmiş olsunlar. Ya da hayır diyenlerin olsun hata. Ne fark eder. Sistem her iki tarafa da aynı sopayla vurmuyor mu?

Anayasa ve Kürt sorunu hala geleceğimizin en önemli dönemeçleri. Barış ve demokrasi için hala birlikte yapılabilecek şeyler var. Barış halklarımızın en büyük umudu hala.

Bir yanıyla kılıçlarını sıyırmaya hazırlanıyor sistem. Savaş tehdidi her demokratik insani-vicdani-hukuki istemin karşısına dikilmeye çalışıyor.

Daha fazla birbirimize ihtiyacımız var.

Barışın daha fazla sese ihtiyacı var.

Demokrasinin daha fazla güce, birliğe ihtiyacı var.

Hepimizin hepimizle dayanışmaya ihtiyacı var.

Birbirimizi tüketmeden,

Birbirimize sahip çıkarak,

Geleceğimize sahip çıkalım…

İşte orada bekliyor "Cumartesi Anneleri".

Onların yüzüne bakacak yüzümüz olsun.

Daha fazla biber gazı değil,

Daha fazla demokrasi ve barış istiyoruz…

Devam eden ergenekon-balyoz vb. Davaların bir an önce sonuçlandırılmasını, meçhul sayılan faillerin ortaya çıkarılıp cezalandırılmasını istiyoruz.

Bu ülkede insan onuruna yakışır bir biçimde barış ve huzur içinde demokrasi koşullarında yaşamak istiyoruz...

O zaman daha ne bekliyoruz..


Ali Rıza ÜLEÇ

14.07.2012-Almanya

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.