MUTLULUK VE HUZUR…

30 Temmuz 2010 13:40 / 1814 kez okundu!

 


Benden duymuş olmayın ama, Yerküre nihayet küreselleşiyor. Macellan ile Kopernik’in’in üstünden beş yüz yıl geçti, Galile kör olalı dört yüz yıl. Onların eylemini de söylemini de ancak yeni yeni kavrar olduk. Kös dinleyenler hala az değil. Sadece insanın yavrusu değil ağır aksak büyüyüp olgunlaşan, ailecek insanlık da pek hızlı sayılmaz. Çok zaman kaybettik, çok can yakıldı, çok kan döküldü. Artık yeter!

Küreselleşme dediğin içi dışı bir dünyaya doğru gidiş. Küresel dünya Batı’yı Doğu’ya, yeri göğe yaklaştıran dünya. Bir büyük kavuşma, bir tür vahdeti cemiyet ve zihniyet. Dünyaya hakim olduğun kadar, dünyaya “tabi” olacaksın! Çevre dahil Küre’nin dertlerinin çözümü arkaik egemenlik ve bağımsızlık anlayışıyla mümkün değil. Egemenlik hakkın kadar, hem yek diğerine ve hem de tabiata tabi olma mecburiyetin var. Tortop olmuş topböceği, kabuğuna çekilmiş kaplumbağa nesli tükenen bağımsızlık örneklerinden. İçe kapanan insan, içe kapanan millet, korumacı devlet, küreselleşmeden kaçan şirket eriyor. Zora dayanarak belirlenmiş egemenlik alanımda “benim borum öter” deyimi artık ayıplı sözlerden sayılır oldu. “Tapulu malım değil mi” devri bitti!

Küreselleşme, yeni kavramların doğuşu kadar, kimi eski kavramların içinin de yeniden doluşu. Mesela mutluluk ve huzur. Sanki eş anlamlı iki sözcük gibi. Ya da kar ve kazanç. Oysa anlamları çok farklı ve makas her geçen gün açılıyor.

Mutluluk bir kuş gibi, talih kuşu. O kuşun kafaya tam isabet atışı kadar da tesadüfi. Ayrıca mutlu olmak için, şansını arttırman, deli danalar gibi koşuşturman lazım. Kafayı mutlu olmaya taktın mı dünyayı görmez gözü. Bencilliğin doruklarındadır. Huzur bulmak ise, kuşunki de dahil olanca pislikleri aşıp erişilen bir dünya. İradi bir düzen ve sen, sonsuz girdilerin sonsuz işleminin getirdiği sonsuz değişim ve düzenleri hisseden sen, haddini bilirsin. Huzur haddini bilmektir. Dünya’ya uzaydan bakmaktır huzur.

Kar için maliyeti düşür de nasıl düşürürsen düşür! Öyle mi? Buna izin vermeyecek yeni bir dünya kapımızda, ama hala kapıyı açtırmamak için direnenler var. Yeni küresel dünyada üretiminin çevreye olumsuz etkileri toplumun sırtına uçsuz bucaksız maliyetler yüklediği görülüyor. Kar, nasıl olursa olsun kar devrini de unutun. Artık küresel sorumluluk ve yükümlülükler çağına girdik. Küresel dev BP’nin Meksika Körfezi’nde düştüğü duruma bir bakın…

Kazanç, kardan farklı. Anlam olarak kar gibi çıkara hapsolmuyor, daha geniş anlamlı. Kazanç, gelir ve yarar anlamlarına da geliyor. Her tür şahsi gelir, toplumsal yararı, çevresel etkiyi gözetmek zorunda. Küreselleşme, kardan kazanca geçiş düzeni. “Kar, daha çok kar” düzeninden, “kazan, daha güzel kazan” düzenine gidiş.

Önce ben! Önce “benim ve benim insanım”ın ihtiyaçları. Nereye kadar? İhtiyaçlar karşılanasıya kadar! İhtiyacı kalmadıysa, “ihtiyaç yaratılmalı”dır. Nereye kadar? Çabalama kaptan, tapulu gölünde değil, artık açık denizdesin. Rota, sorunlu (ve sorun ihtiyacı yaratan) bir dünyadan, zor da görünse sorumlu bir dünyaya doğru.

Küresel dünyamızın insanı, Yeni Dünya’nın Yeni İnsanı huzur arıyor.



Talat Ulusoy

17 Temmuz 2010



 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.