Pınar Selek İçin Çağrı
Pınar Selek İçin Çağrı
Eklenme Tarihi: 07.02.2011 00:13
Facebook'ta paylaş
0

Hâlâ Tanığız Platformu-İzmir'den Pınar Selek İçin Çağrı

Pınar Selek, iki kez beraat ettiği davadan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun aleyhte bozma kararı nedeniyle 9 Şubat’ta yeniden yargı önünde olacak. Aynı gün Avrupalı parlamenterler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve yabancı gözlemci avukatlar mahkeme öncesi basın açıklaması yapacak. Hâlâ Tanığız Platformu-İzmir, Pınar Selek için olduğu kadar Türkiye’de hukuk düzeninin eşit, adil ve bağımsız olabilmesi için 7 Şubat’ta Konak Eski Sümerbank önünde yapacakları basın açıklamasına katkı ve dayanışmaya çağırıyor...

Hâlâ Tanığız Platformu'nun çağrısı şöyle:

Hukuk ihlâli olmayı aşıp hukuk cinayetine dönüşmekte olan bir davaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Seslerini kamuya ve yetkililere duyurma gücünde olan sizleri; üretken bir kafanın, pırıl pırıl bir vicdanın, insan ve kadın hakları savunucusu cesur bir genç kadının, davayı gören mahkemenin iki kez beraat kararı vermesine rağmen infaz edilmek istenmesine dur demeye, konuya sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Pınar Selek’in kamu vicdanında suçsuzluğuna tanıklık etmek ve bu hukuk cinayetine dur demek için olanaklarınızı kullanmakta tereddüt etmeyin, çünkü birkaç dakikanızı ayırıp ekli küçük dosyaya göz attığınızda, Pınar’ın kendisine atfedilmek istenen suçu işlemediğini göreceksiniz. Dahası neden özellikle hedef kılınmaya çalışıldığını da anlayacaksınız. O, devlet tanrısının ibreti âlem için seçtiği bir kurban. Yazınızla, haberinizle, programınızla, sanatınızla, hukukçuluğunuzla, biliminizle, çevrenizi etkileme gücünüzle müdahil olun. Türkiye’nin Dreyfüs davasında sözünüzü söyleyin, hukukun adaletli olmasına yardım edin.

Pınar Selek, iki kez beraat ettiği bu davadan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun aleyhte bozma kararı nedeniyle 9 Şubat’ta yeniden yargı önünde olacak. Aynı gün Avrupalı parlamenterler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve yabancı gözlemci avukatlar mahkeme öncesi basın açıklaması yapacak.

7 Şubat’ta düzenlenecek, genişletilmiş basın açıklamasına katılmak, konunun gündeme getirilip kamuoyuna yansıtılması kadar önemli. Pınar Selek için olduğu kadar Türkiye’de hukuk düzeninin eşit, adil ve bağımsız olabilmesi için de katkı ve dayanışmaya ihtiyaç var.


Hâlâ Tanığız Platformu - İzmir


Basın açıklaması:
7 Şubat 2011, Pazartesi saat 18.00
Konak Eski Sümerbank önü

Duruşma: 9 Şubat 2011, Çarşamba saat 10.30
Beşiktaş, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi



***

Mehmet Atak'ın Birikim Dergisi'nde yayınlanan ''Devlet insanı sadece canını alarak öldürmez'' adlı yazısından:

"(...)

Devlet "tehlike" gördüğü insanları canını almak ya da hapsetmek
haricinde, daha masrafsız yöntemlerle de öldürür (hoş, üzerimize
sıkılan kurşun dahil, tüm masrafı vergilerimizle yine biz ödüyoruz
ya). Hem böylece Wallerstein'in makasını da hiç zorlamak zorunda
kalmaz. Yargısından medyasına aygıtlarıyla o insani içtimai ölüme
mahkum eder. Hatta kendi dar çevresinde bile. Bir ataerkil moralist
bir eşcinsel, bir çocuk hakları müdafaisti çocuk tacizcisi, bir rahibe
fahişe... kimin tutunduğu neresi varsa oradan çökertecek bir kimlik inşa
edip lanse eder. Bu komplo teorilerinin teknoloji sayesinde ne
boyutlara geldiğini en azından Hollywood filmlerinde seyrediyoruz (ne
kadar sallarsan salla hesabı, emperyalizm kaçınılmazdır, sistemin
fringe'inde olmak bile moralist bir yanılsadır, nefes alıp verdiğin
sürece tam da ortasındasındır sistemin.)


Pınar Selek, iki kez berat etmesine, bilir kişi raporları "bomba
yoktur" demesine rağmen, daha önce de Hrant Dink'i TCK 301'den mahkum
edip hedef gösteren Yargıtay 9. Daire, beraat kararını bozup yeniden
"ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasını" talep etti. Yerel
hakimciğin de, terfisinden tayinine amirine karşı kararında inat ve
ısrar edebilecek hali yok ya... Pınar Selek Case, TC adalet sisteminin
kör kör göze parmak hukuki değil, ideolojik işlediği üzerine
beynelmilel hukuk literatürüne girecek bir örnek teşkil etti. Tamam
akademik tezler falan iyi hoş da peki Pınar ne olacak, öldürlen bir
hayatı seneler sonraki hangi tazminat telafi edecek.


Bu coğrafyada Demirel'in cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz'ın başbakan,
Ecevit'in yardımcısı olduğu, Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in
"İrtica hâlâ en büyük tehlike" dediği, yargıtay başsavcısı Vural
Savaş'ın "Tüm yurttaşların parmak izinin polisin elinde olması
halinde, terör, mafya, karapara vb olaylar daha çabuk aydınlanır"
buyurduğu, enflasyonun yüzde 90 olduğu 9 Temmuz 1998'de televizyonlar
yayınlarını keserek 'son dakika' anonsuyla İstanbul'da meydana gelen
büyük bir patlamayı duyurmuştu. Kentin en kalabalık yerlerinden Mısır
Çarşısı'ndaki patlamada yedi kişi ölmüş, 127 kişi de yaralanmıştı.


İki gün sonra, 10 Temmuz'da olay yeri inceleme tutanağına patlayıcı
madde izine rastlanmadığı rapor edilmiş olduğu halde, medyada dönemin
tabiriyle "beyaz türk" görünümlü güzel bir kız "bombacı kız" sıfatıyla
lanse edilmiş ve olay PKK'ye mal edilmişti. Ben Pınar Selek adlı bir
insanın varlığından işte böyle haberdar oldumuştum.

....

Pınar Selek, eğitimli ve gelir düzeyi yüksek bir ailedendi.
İstanbul'da doğmuştu, iyi bir öğrenim görmüştü (Notre Dame de Sion
Fransız Kız Lisesi, Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, aynı
üniversitede Sosyoloji yüksek lisansı, Fransa'da Sophiantipolis'de
UDEL Unt'de Ekonomi Politik dersleri). Ondan beklenen, statükonun
içinde ve buna paralel kendi statükosunun devamı ve büyümesi için
çalışan bir "cici kız" olmasıydı.


Ama o tıpkı Jean Seberg'in "Amerika'nın masum yüzü" olarak lanse
edildikten sonra Kara Panterler'e yardım etmesi gibi, tabi olması
gereken statükonun (!) dışladığı insanların yanında, bizzat o
statükonun karanlık yüzünü işaret eden bir figür oldu. Yani
"tehlikeli", yani "ucuzlatılması gereken"...


Ötekileştirilenlerin ve birbirini ötekileştirenlerin ortak atölyesi
olan "Sokak Sanatçıları Atölyesi"nin kuruluşuna öncülük etti. Sosyolog
kimliğiyle toplumun ezdiği, kırdığı, yok etmeye çalıştığı insanların
hayatına girmeyi tercih etti. O insanları anlamaya çalıştı.
Ötekileştirme ve paralelindeki şiddetin aileden orduya, işyerinden
okula dek yayıldığı hatta bu kurumlar aracılığıyla üretilip
meşrulaştırıldığı bilinciyle, Foucault'un iktidarın da iktidarla
mücadelenin de mikrodan makroya geliştiği tezini sanırım çok iyi
kavramış biri olarak bu atölyede sokak çocuklarıyla, şiddete maruz
kalan kadınlarla, travestilerle, etnik ötekileştirilenlerle çalıştı.
Ve tercihinin bedeli ödetilmeliydi!

....

Ama bir de insan Pınar var, ölen annesini, gasp edilen senelerini,
sürgünlüğünü kim geri ödeyebilir ona? Hayatını yüz seksen derece
değiştirmek zorunda kalan kardeşine borcunu? Vazgeçmek zorunda
kaldıklarını? Hukukçu babasının mahkemede ettiği "İnsan pek çok yolla
öldürülebilir ama en önemli yok etme yargı kullanılarak yapılandır."
sözlerinin altında o güne kadar biriktirdiği tüm değerlerinin tuzla
buz oluşunun bedelini?


Kim geri verebilecek Pınar'a, devletin onu öldürmeden önceki Pınar Selek'i?


Rosenbergler bir kez öldürüldü! Artık telafisi yok..."



 

Yorumlar
08 Şubat 2011 00:43

msakaryalı

HALÂ TANIĞIZ Kİ
PINAR SELEK SUÇSUZDUR !

"YARGILANMA YOLUYLA ONUN ÖLDÜRÜLMEYE ÇALIŞILMASI,"
"PİS HİKAYE" KURGULAYICILARINI DEŞİFRE EDECEKTİR.

PİS KURGU DEŞİFRE EDİLMİŞTİR. SIRA KURGULAYANLARDADIR.

VİCDANLARDA PINAR'IN YERİ PAMPAKTIR.
SENİ SEVİYORUZ PINAR SELEK.

SENİ SUÇLAYANLAR, SUÇSUZLUĞUNU İTİRAF EDENE KADAR
SUÇSUZLUĞUNA TANIKLIK ETMEYE DEVAM EDECEĞİM.


Muammer Sakaryalı

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.