‘Soyutlama'nın ders notları

29 Ağustos 2016 23:09 / 3015 kez okundu!

 

 

Gençler bugünkü konumuz soyutlama.

Hayır, kendinize haksızlık yapmayın! Bu sizin karanlığınız, sizin karmaşanız, sizin yenilginiz değil. Bunlar, sizin dışınızda oluşturulmuş, size dayatılmaya çalışılan cehennem yaşamları. Bu çılgınlıkların ne paydası ne de tarafı değilsiniz.

Biliyoruz; yaşamın dayanılmaz ağırlığı, önüne kattığı herşeyi sürüklerken, yakan yıkan toplu cinnet durumları oluşturuyor. Delirmiş, siyahın en koyusuyla kirlenmiş yaşamlar her köşe başına sinmiş durumda,inanın; bu toplumsal harabeler de, bu kişisel viraneler de sizin sorumluluğunuz yok. Çünkü onlar;

‘Konuşarak ya da susarak hep ama hep yalan söylüyorlar’(1)

Bu yalanın paydası olmadığınızı anlamak için yapmanız gerekenler ya da soyutlamanın ders notları;

Kenara çekilin, kudurmuş kalabalıklardan biri olmadığınızı anlamak için soyutlayın kendinizi. Bu arada yeri gelmişken deyinmek gerek; çağdaş sosyalizm, kuramsal saptamalarını yaparken, toplumsal ilişkileri anlama uğraşında soyutlama yöntemlerini kullanan utopyacı sosyalizm’den yararlanmıştır.

Soyutlama tekniğinin birinci kuralı; bir varmış, bir yokmuş, ben buradayım ama ben burada yokum ilkesidir. Kendinize güvenin. Daha şimdiden çok ama çok şey biliyorsunuz.

‘Çok şey biliyormuş ama bildiği herşeyi unutmuş gibi bir hali vardı’(2)

Yalansız yaşayacaksınız. Eğer yalansız yaşarsanız, binlercesinin içinde boğuşurken bile ikiyüzlülüğün,kötülüğün,yaşamı sırtlamak daha kolay olacak.

Eğer doğruyu söylerseniz, hiç bir şeyi anımsamak zorunda kalmazsanız’(3)

Onutmayın; kişilik sorununuz yok, sağlam bir karakteriniz var. Bir güce dayanmadan, yanlız olduğunuzu bile bile tek başınıza yürüyecek kadar güçlüsünüz.

Ha bu arada, herkesden köşe bucak sakladığınız bir yanlızlığınız olsun. Bu yanlızlık Cemal Süreyya’ya inat tanıksız da olabilir.

‘En koyu yanlızlık bile bir tanığa ihtiyaç duyar’(4)

Dünyanın bütün dertlerinin sizin, akan bütün göz yaşlarının sizin, ağlayan bütün çocukların sizin çocuğunuz olduğunu bilerek, emekçinin nasırlı ellerindeki yorgunluğu kendi ellerinizde duyumsayın. Düşünmenin çokça kişisel mutsuzluk olduğunu bile bile, mutsuzluğa inat, korkmadan düşünün.

Düşünebilmenin acı çekmek, kafalı olmanın mutsuz olmak demek olduğunu öğrendim.’(5)

Onutma; ilkesiz,hilekar, arkadan kalleşçe vuranların olduğu birçok kavgadan yenilgiyle çıkacaksın. Yenildikçe büyüyecek, yenildikçe sana dayatılanı inkar edecek, yenildikçe senin dışında oynanan kirli oyunun parçası olmadığını daha iyi anlayacaksın.

Kim söz edebilirdi, yenilgilerden zenginleşebileceğimizi’(6)  

Önünüzden, yanınızdan, sağınızdan solunuzdan hiç durmadan azgın, kudurmuş sel suları gibi akan kalabalıkları düşünün. Yaşadıkları pisliklerin ayrımında olmayan yığınlara üzülün, acı çekin onlar için. Bir ücra köşesinde dünyanın, bir karanlık çıkmaz sokağında şehrinizin sizin gibi-az da olsa- sizinle aynı acıları çeken, aynı kaygıları paylaşan insanlar olduğunu unutmayın.

Acı çekmek tekelinizde değil’(7)

İnsanlığın bütün dertlerine omuz verirken, Murathan Mungan’a inat iyimserliğinizi yitirmeyin.

‘Profesyonel bir kötümserim ben, şu dünyada kimse kimseyi tanımadan ölüyör aslında’(8)

Artık biliyorsunuz, pisliğin oluşturulmasında sizin hiç bir sorumluluğunuz olmadığını. Ama pisliğin temizlenmesinde sorumluluğunuz büyük. Her pislik temizlenme aşamasında, çöpçüye gereksinim duyar. Her çöpçünün de bir öyküsü vardır. Eğer bugüne kadar yazmadıysanız, hiç geç kalmadan bugünden başlayın hikayenizi yazmaya.

Bir insanın hikayesi, bütün bir insanlığın hikayesidir’(9)

Sizi üzen, insanlığı üzen, çıkarcı, fırsatçı insanlardan sıkılın. Açmayın kalbinizi onlara. Onlar ayrımına varmadan alaycı gülümsemelerle yüzlerine bakın. Unutmayın; var olandan sıkıldıkça kendi özgün masalınızı oluşturacaksınız.

İnsan ne kadar sıkılırsa, o kadar hayal kurar’(10)

Sizi körleştiren karanlıklara karşılık; elinizden renkli boyaları hiç düşürmeyin. Zifiri karanlıkara inat; maviye, yeşile, kırmızıya bütün renklere boyayın dünyayı, dünyanızı. Karanlığa inat; dünyanın bütün renklerini içeren resim kurgulayın.

‘Kimse hikayesi olmamış bir resim düşünemez’(11)

Hoşlandığınız arkadaşınız varsa; samimiyetini denemek için ‘benimle bir ömür boyu, bu dünyayı somutlamaya var mısın diye sorun’ Eğer, sizinle insanlığa dair aynı kayguları paylaşıyor, dünyayı sizinle aynı değerlerle yorumluyorsa, sizin sorunuzu hiç yadırgamayacak, eğer sizin sorunuza ilk tepkisi, yüzünüze aval aval bakmak olursa, biliniz ki onun ince hesapları, saklı gündemleri var. Sizin onunla hiçbir işiniz olmaz, yol yakınken onu da soyutlayın dünyanızdan.

Soyutlama notları, son kısım;

Unutmayın. Onurlu bir şekilde ölmek için sadece bir tek şey yapmak zorundasınız; ONURLU YAŞAMAK.

Şimdiden bir öykü oluşturun kendinize. İçinde; başkaları, başkalarının sorunları, başkalarının acıları olsun. Ne kadar soyutlarsanız o kadar iyi. Öykünüzü daha kolay kurgularsınız.

Yaşlılığınızda anlatacak öykünüzün olması şart. Öyküsüz olmaz.

Gençler kusura bakmayın ama, bitirirken hoşlanmayacağınız bir şeyi eklemeliyim:

‘İleriden (dünyanın sonundan) çok şey de beklemeyin.(12)

 

N. Kazım Öztürk

 

  1. Yusuf Atılgan- Anayurt Oteli. Bu cümleyi biraz değiştirdim. Doğrusu; ‘konuşarak ya da susarak hep ama hep yalan söylüyoruz’
  2. Ahmet Altan- Tehlikeli Masallar
  3. Mark Twaın  ‘If you tell the truth, you don’t have to remember anythıng’
  4. Cemal Süreyya
  5. Orına Fallıca – Doğmamış Çocuğa Mektup
  6. Oya Baydar- Sıcak Külleri Kaldı
  7. Voanne Greenberg- Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
  8. Murathan Mungan- Yüksek Topuklar
  9. Paulo Coelho- Şeytan ve Genç Kadın
  10. Orhan Pamuk –Öteki renkler
  11. Orhan Pamuk – Benim Adım Kırmızı
  12. Umberto Eco-Foucault Sarkacı

 

Son Güncelleme Tarihi: 29 Ağustos 2016 23:28

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.