Militana Notlar (1)

02 Mart 2017 08:33 / 1087 kez okundu!

 

 

Peşinen söyleyeyim; bu konuda araştırma yapmadım, yapılmış bir araştırmanın olduğunu da sanmıyorum ama yine de çok iddiali bir hipotezim var;

İstisnasız, dünyadaki bütün ülkeler arasında, oynadığı işlev, içerdiği önem, kapsadığı ilgi alanı.... kısacası bütün boyutlarıyla ‘terlik’in insan yaşamında en önemli olduğu ülke Türkiye’dir.

Yine yaptığım herhangi araştırma olmadan iddia ederim ki; Türkiye, en çok terlik firmasına sahip, terliğin en çok reklamı yapılan, yılın her dönemine özgü hava koşullarına - yazın serin, kışın sıcak,mevsimlik ılık tutanı- uygun kullanım gereksinimi sağlayabilen, yaşantıda; büyükten küçüğe hepimizin ama hepimizin kaçınılmaz bir şekilde önemli parçası olan, yirmi dört saat, yedi gün, dört mevsim, on iki ay zaman boyutlarında- kısaca bir ömür boyu- terliğin çok önemli yer tuttuğu ve yaşandığı  ülkedir. Türkiye yukarıda ‘terlik’e ilişkin saymaya çalıştığım boyutlarıyla insan yaşamına ait bütün başlıklarda diğer uluslardan açık ara farkla öndedir. Türkiye- haklı olarak- terlik konusunda dünyaya önderlik etmektedir. Yine hemen, burada  yanlış –haklı olarak- anlaşılabilecek duruma düşmemek için gerekli açıklamayı yapmalıyım; benim, terlik şirketleriyle hiç bir alıp veremediğim yok. Onların terlik üretme ve satma uğraşlarına saygı duyuyor, girişimci yeteneklerini takdirle kabulleniyorum.

Benim derdim başka;…. Doğallık.

Not 1)

Terliklerinizi çıkarın, çıplak ayakla  toprağa, çimene-çevrenizde kaldıysa- basın, yalınayak koşturun. Yeni terliklerinizi atın, eskileri zaten hiç giymeyin.

Dolmuşta cep telefonuyla konuşan hanımefendiye kulak misafiri- tabi ki istemeden- oldum. Bayan misafirlikte onuttuğu terliklerinden söz ediyordu. Bu konuşmanın içeriği   bana iki konuyu çağrıştırdı; a) Cep telefonunun yaşantımızda edindiği yer. b) Yitirdiğimiz doğallık. Telefonlarımıza sarıldıkça yanlızlıklardan arındığımızı sanmanın kahreden yanılgısı...... aslında; iletişim çağının iletişimsizliği. Çağımızın yanlızlığını ceplerimizde taşıdığımız akıllı telefonlarla yok saymaya çalışıyoruz ama...... bu, umutsuz bir uğraşın, umutsuz bir çırpınışı. İletişim çağının iletişimsizliğini başka karalamalara bırakıp bu yazının konusuna dönelim. Benim bu yazıda, yeni örgütlenen militanlara öğretmek, eski tüfeklere de anımsatmak istediğim, şimdiye değin hiç öğrenmediğimiz ya da unuttuğumuz doğallık.

 

Sosyolojik  olarak köy kökenlilerimizin yüksek oranda olduğu ya da dönemsel olarak (yazın köye gitmek) köyü halen yaşantılarının bir parçası olarak devam ettirenlerin hatırı sayılır sayıda olduğu ülkemizde doğallık nasıl da onutuldu. Topraktan uzaklaşmanın çağdaşlaşma yanılgısı nasıl da geçerli moda. Doğa, doğallık sanki geriliğin göstergesi. Topraktan ne kadar çok koparsan o kadar çok çağdaş (şehirli) oluyorsun aldatılmışlığı....  Sakın yanlış anlaşılmasın; bizim köy gerçeğimizin doğallık olduğu saflığında değilim. Anadolu köyü; yoksulluğun, unutulmuşluğun ‘orada bir köy var bilmediğimiz’ türküsünün adıdır aslında. Köyde bile doğallığın yaşanmadığı  ülkemizde, şehir olarak adlandırılan gecekondu toplamlarında doğallığı yaşamak hiç de kolay değil. Doğallığı yaşamak kolay olmadığından ‘militan olmak’ ‘militanlığı devam ettirmek de’ hiç de kolay değil. Militanlığa yeni başlıyacaklar, baştan söyleyeyim; kolay bir yolculuğa çıkmıyorsunuz. Bu yol zor bir süreç.  

Bu ek bilgiyi verdikten sonra; doğallıği basit bir şekilde yakalayabilmenin, eylemsel uygulamalarına geçelim.

Bu akşam eve gittiginizde büyük bir eylemin öncesinde olduğunuzu gösterecek telaş içerisinde olmadan herşey normal gibi davranın. Sıkıcı akşamlardan birini yaşarken takındığınız bezginlik göstergenizi  yüzünüzün sağ tarafına kapıdan içeriye attığınız ilk adımda yerleştirin. Eylem başlıyor; annenizin (militanlığa yeni başlıyanlar) eşinizin (eski tüfekler) uzattığı terlekleri giymeyin. Eylemin ilk aşaması bu. Basit gibi gözükebilir ama dikkatli olmak gerekiyor. Anneniz ya da eşiniz terlikleri giymediğinizin ayrımına  varabilir;

Terliklerini giymemişsin, ayaklarını üşüteceksin’ diye sitem edebilir. Bu siteme karşı kullanmak için yanıtınız cebinizde hazır olsun, bu konuda her militanın kendi özgün koşulları özgün yanıtlar geliştirme uygun olacağından sizlere şablon yanıtlar vermeyip, sizi özgür iradenizle  başbaşa bırakıyoruz.

Eylemin ilk aşaması başarılı bir şekilde atlatıldı. Gece terlik  giyilmeden geçiştirildi… Bundan sonrası daha tehlikeli. Şimdi eylemin ikinci aşaması uygulamaya geçirilecek. Oturduğunuz apartmanın (büyük gecekondunun) girişinde, önünde, arkasında, evinize yakın bir yerlerde toprak olup olmadığını öğrenin. Araştırmanı yaptın...çok yakınlarda olmasa da toprağı gördün mü? İyi... şimdilik işler yolunda gidiyor.

Not 2)

Her zamanki yolunuz oradan geçmese de yolunuzu değiştirin. Yanlış  yola saptığınızı görüp uyaranlara, hah hah içeren yalancı, yapmacık gülücükle ‘dalgınlığıma gelmiş’ deyin. Kimse ayrımına varmadı mı? Gören olmadı mı? O daha iyi. Dalgın bir şekilde toprağın olduğu yere doğru yürü. Ödemesi gelmiş kredi kartı borcunu düşünen yenilmiş insan durumunu  oynamaya devam. Arkanızdan görenler, varsın ‘ödemesi gelen kredi kartı adamı böyle yanlış yerlere yürütür’ diye mırıldanıp, sırıtsın..Onları duymadığından aldırma. Evet evet eylem başarılı bir şekilde devam ediyor. Toprağa ulaştın. Toprağı duyumsuyor, hissediyor, üzerinde yürüyor, kokusunu ciğerlerine dolduruyorsun. Heyecanlanırsan yanlışlık yapma olasılığın yüksek... onun için  sakin ol. Eylemin en zor aşamasındasın; toprağa çıplak ayakla, yanlınayak basma aşaması. Toprağın serinliğini duyumsayın;serinlik terletsin seni, koklayın toprağı, kokusu başınızı döndürsün.

Eylemi yaparken başkalarının sizi görmemesine dikkat edin. Görülürseniz hakkınızda pek hayırlı şeyler olmayabilir. Sağda solda söylentiler mırıldanmaya başlanır, başınız ‘büyük abiyle’ belaya girebilir.

Biliyor musun derler, ‘o’ tehlikeli, çok tehlikeli şeyler yapıyor, yalınayakla toprağa basıp, toprağı kokluyor, toprağın kokusunu ciğerlerine çekiyor, ondan biraz uzak duralım. Ne olur ne olmaz’?

Burada oyun oynamıyoruz. Adı üzerinde; ‘Korsan’ bir eylem koyuyoruz. Her korsan eylem gibi sessizce bitirilmeli ‘iş’.

Doğallığın hiç yaşanmadığı bu karmaşada doğallığı yaşamak çok tabi ki aykırı bir eylem olacak. Eylem pratik olarak basit görünebilir ama, kuramsal anlamda büyük dönüşümleri başlatan, insanlığın yüzyıllardır doğa ile kopardığı bağlantıları yeniden kurabilecek, yeni ilişkiler geliştirmemizi sağlıyacak tehlikeli, tehlikeli olduğu kadar da soylu bir davranış.. Onun için; gösterebileceğin azami duyarlığı, dikkati göster.

‘Düştüğüm çamuru, serefsizliği hayasızca sevmem ve felaketimi hatırladıkça sevinç, saadet verecek bir şeymiş gibi, zevk duyuşum’(1)

Yaşadığımız pislikleri nasıl da kanıksadık. Siz; kanıksamayın.Yaşamda aykırı boyutların olduğunu, farklı yorumların ve uygulamaların olabileceğini nasıl da onuttuk, unutturulduk.Siz; farklı boyutları bulun. Bu unutmalara, dar açılı bakışlara inat; siz aykırı olun. Bütün onlara, olanlara, dayatmalara inat çıplak ayakla toprağa basın, kirlenin, topraklanın, çamurlanın.

Deliliği daha ileri aşamalara taşımaya yüreğin yetiyorsa; toprağa oturun. Varsın deli desinler size, çimenlerde yuvarlanın.

Özet; bu akşam eve gittiğinizde terlik giymeyin. Arkadaşınıza  telefon edip, misafirlikte unuttuğunuz terlikleri atmasını söyleyin. Atılan terlikler sizi pisliklerden arındıracak. Yarına ertelemeden hemen şimdi bu akşam açın telefonu. Gerçeği söylüyorum inanın bana; ilk aşamada ayaklarınızın üşüdüğünü, içinizin ürperdiğini hissetseniz de sonrası; sonsuz boyutlarda denizler, denizler. 

Şimdiden hazırlıklı olun, terliklerden sonra atma sırası çoraplara gelecek.

Not 3)

Pratik eylem çeşitlemeleri; sen, sabah karanlığında otobüs durağına giden, bir an dur, kenara çekil, insanlardan biraz uzakta konumlan, insanlara bak, doğayı dinlemeye çalış.... Şikayet etme hemen, biliyorum, trafik gürültüsünden bırak başka birşey duymak kendini bile duyamıyorsun. Olsun olsun, bir daha, bir daha usanmadan becerene kadar sonuç alana kadar dene. Doğayı, kuşları dinle. Bulunduğun yerden deniz görünüyorsa, martıları görmeye çalış. İnatla denizin üstüne bak. Mutlaka ama mutlaka martı var orada.

Doğallık kendini yaşamak, kendini yaşamak ise özgürlüktür. Dayatmalara, baskılara sindirmelere karşı her ortamda direnmek doğallığın kaçılmaz sonucudur.

Unutma; doğallık kendini yaşamak... kendini yaşamak ise özgürlüktür.

Not: Devam edecek

 

N. Kazım ÖZTÜRK

02.03.2017

 

(1) Dostoyevski- Ev sahibesi

 

 

Son Güncelleme Tarihi: 20 Mart 2017 10:45

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.