Kısaca sen kısaca ben... ya da sen kimsin be!

07 Nisan 2017 20:32 / 1139 kez okundu!

 

 

Hey sen, şunu unutma; bırak başkalarının, kendisinin bile kendisine dayatmacı yaklaşımına izin vermeyen birisiyle başa çıkamazsın. Sakın ama sakın denemeye kalkma.

 

*****

 

Kısaca sen kısaca ben... ya da sen kimsin be!

Sen; ense kaslarına egemen olamamanın doğal sonucu; küçük ölçekli kafasını yukarıdan aşağı; kalem, kağıt ve kitap tutmamaktan güdük kalmış küt işaret parmağını sağdan sola sallayan, dayatmacı, nobran, her şeyi ‘bilen’, kötü yazılmış oyunların beceriksiz, yeteneksiz üçüncü sınıf figüranı, kendisine dikte edilenleri düşünmeden, değerlendirme sürecinden geçirmeden emir kipi kabul edip itaat eden, başkalarına kendi bilgisizliğini bilgi gibi dayatan, büzük ağızlı, bilmiş edalı, kaşını kaldırarak konuşuyor mu, hırlıyor mu ayırt edilemeyen, biyolojinin henüz tanımlayamadığı, tip’siz, edilgen.

Ben; hiç bir görüş, düşünce ve savı tartışmasız kabul etmiyen. Düşünme, karar verme, tavır koyma, yolunu saptama süreçlerinde, bırak başkalarını kendisini bile acımasız yargılayan, duygunun mantığa, eskinin yeniye, doğunun batıya, çağdaşın klasiğe, dramın komediye, yerelin evrensele...... baskın çıkma mücadelesinde, başlangıçta her düşünceye aynı uzaklıkta duran, kendi çocuklarına bile arkadaşlar diye seslenen, dayatmalara dayanamayan, dayatmanın her biçimine karşı çıkan, zorbacı her türlü davranışa isyan eden, etkin.

Gel, sana-pek anlayacağını sanmıyorum ama- benim; olay ve kişilere yaklaşırken, düşünce sürecimi şekil ve örneklerle tane tane anlatayım.

Düşüncelerim; bağımsız, yatağını aşmış, taşkın sel suları örneği akan, gerek kendini, gerekse çevresindeki herşeyi reddeden, yadsıyan bir aykırılıkla özgünlük içerir. Sen, o, siz ve onlar eğer bana dayatmacı bir yaklaşımda yaklaşırsanız, kendine karşı bile bağımsızlığından ödün vermeyen, dayatmanın her türlüsüne prim vermeyen benim için hiç bir anlam ifade etmezsiniz. Sen, o, siz ve onlara bir şeyleri göstermek, ispatlamak, kısaca ve beğendirmek zorunda değilim. Bu; gösterme, ispatlama ve beğendirme zorunluluğu kendime karşı da geçerlidir. Yaşamın her döneminde kendisine karşı bile bağımsızlık savaşı veren ben, sizin dayatmalarınıza hiç saygı duymadığım gibi, dayatmalara karşı bütün gücümle karşı koyarım. Sizi anlamsız, dayatmacı bulup, kabullenmeme hakkımı kullanırım. Sizinle alay etme yeteneğimi kutsar ve bu yeteneğimi yaratıcılığın en özgür ve sınır tanımayan şekilleriyle uygulamaya yansıtırım.

Anlamlı yazmak ve hatta anlamlı yaşamak zorunda değilim. Bana dayatmaya çalışacağınız anlamları, inkar bağlamında hiç bir ikircimlik yaşamam. Dayatılan düşünceler, dayatılan ilkeler tek tek ya da bir bütün olarak tarafımdan yadsınır. Bu yadsıma ve inkar uğraşında hiç zorlanmam.

‘Sen kim oluyorsun’ be?

Kendisine bile, kendini bildiği günden beri bu soruyu soran biri olarak size hiç ama hiç zorlanmadan bu soruyu sorarım... Bu soru yanıt almak amacıyla sorulan bir soru değil aksine sana; kes sesini beni rahatsız etme, beni yanlız bırak, pılını pırtını topla, yanımdan yaylan anlamında bir haykırıştır. Bu haykırışta sesimin en sert tonlamasını kullanırım. ‘Öteki’ ve ‘başkası’na saygıda hiç bir zaman yanlış yapmayan kişi olarak bu saygısızlığı biliçli olarak yaparım.

Hey sen, şunu unutma; bırak başkalarının, kendisinin bile kendisine dayatmacı yaklaşımına izin vermeyen birisiyle başa çıkamazsın. Sakın ama sakın denemeye kalkma.

 

N. Kazım ÖZTÜRK

07.04.2017

 

Son Güncelleme Tarihi: 12 Nisan 2017 15:30

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.