Askerlerin Yargılanması ve Hukuksal Güvenlik

27 Ocak 2010 18:13 / 2687 kez okundu!

 


Görevleri ile ilgili olmayan suçlardan askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlayan Ceza Muhakemeleri Yasasının 250. maddesinde yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nce anayasaya aykırı bulundu ve kararın Resmi Gazetede yayımlanmasına kadar yasa değişikliğinin yürürlüğünün durdurulmasına karar verildi. (bknz: T.C. Anayasa Mahkemesi)

Yasa değişikliğinin püf noktası “halinde” sözcüğünde saklıydı; yasada sayılan suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanacağı, yalnızca “savaş ve sıkıyönetim halinde" askeri mahkemelerin görevli olacağı düzenlenmişti. Olağan hallerde askerlerin de görevleri dışında işledikleri suçların yargılamasının sivil mahkemelerde yapılması öngörülüyordu.

Yasa, kabul edildiği dönemde kamuoyunda çok tartışılmıştı, daha çok darbe girişimlerinin askeri mahkeme yerine sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlaması yönüyle tartışma konusu olmuştu. Ana Muhalefet Partisi, Meclis’teki görüşmelerde yasanın ‘yargılayacak yer konusunda önemli değişiklik yaratan’ ince ayrıntısını fark etmemişti, fark ettiği zaman da iş işten geçmiş, yasa kabul edilmişti, geriye yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmek kalmıştı.

Anayasa Mahkemesi incelemesini benzer davalara göre kısa denebilecek sürede tamamladı ve yasa değişikliğindeki “halinde” sözcüğünü anayasaya aykırı buldu ve “savaş ve sıkıyönetim halinde” sözcüklerini iptal etti. Anayasa Mahkemesi kararları gerekçeli biçimde Resmi Gazete’de yayımlanmadan yürürlüğe giremeyeceğinden, iptal kararının hemen uygulanması için yasa değişikliğinin yürürlüğünü de durdurdu. Anayasa Mahkemesi kararı üzerine “askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklı” kaldı ve asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmaları istisna oldu.

Anayasa Mahkemesi’nin kararının anayasaya uygun olup olmadığı ya da hukuki mi yoksa siyasi mi olduğu daha çok tartışılacak. Gerekçeli karar yayımlandığında anayasaya uygun olup olmadığı yönündeki tartışma daha anlamlı olacaktır. Kaldı ki; Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül Anayasası’na bakarak karar verdiği göz önüne alındığında, karar anayasaya uygun olsa da hukukiliği hep tartışılacaktır. Ancak asıl üzerinde durulması gereken ve dikkat çekici olan kararın verildiği tarihteki Türkiye’nin gündemi ve kararın bu gündemle olası ilgisidir.

Anayasa Mahkemesi kararının sonucu

Anayasa Mahkemesi kararı nedeniyle; Ergenekon dosyaları ve bu dosyalarda emekli askerin de sanık olması, eski kuvvet komutanlarının soruşturmaya dahil edilmesi, Bülent Arınç’a suikast hazırlığı iddiası ve Kozmik oda incelemeleri, Poyrazköy ‘cephaneliği’ soruşturması ve diğer darbe iddialarının araştırılması ve son gündemimiz olan Balyoz darbe planlarına ilişkin davaların hepsinde görevli yargı yeri tartışması çıkacaktır. Her ne kadar Poyrazköy iddianamesi sivil mahkemece kabul edilse de bu son dakika gelişmesi yargılama aşamasında görevsizlik kararı verilmeyeceğinin güvencesini oluşturmuyor.

Yapılan soruşturmalarda hukuksal tartışmaların yapılması doğaldır denebilir. Doğrudur, zaten yargılamanın kendisi kapsamlı bir tartışmadır, iddialar ve savunmalarla yapılan tartışma sonunda ulaşılan sentez, kararın kendisidir, yargıdır. Ancak yapılan yargılamanın adil yapılması ve adaletin sağlamasının ayrılmaz bir parçası da vicdandır. Buradaki vicdan faktörünü, hem kararı veren yargıç, hem de davanın tarafları ile adalet bekleyen toplum yönüyle değerlendirmekte yarar vardır. Karar, bağımsızlığı güvence altına alınmış yargıcın vicdani kanaatinin ürünü olmalı, davanın taraflarında ve kamuoyunda “karar tam olarak tatmin etmese bile” adaletin sağlandığı vicdan rahatlığını yaşatmalı, adalet duygusunu tatmin etmelidir. Bu sonuç toplumda hukuk güveliğinin de gereğidir. Hukuk güvenliği olmayan bir toplumda ne hukukun üstünlüğünden, ne demokrasiden, ne de can güvenliğinden söz edilebilir. Yaşanan süreci bir de bu yönden değerlendirmekte yarar bulunmaktadır.

Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasından “darbe hazırlığı haberlerinden ordunun sabrının zorlandığını” öğreniyoruz. Şimdi, “sabrı taşmak üzere” olan Silahlı Kuvvetler bünyesindeki Askeri Mahkemeler darbe girişimlerini adil biçimde yargılayabilir mi, verilecek karardan sizin vicdanınız rahat olur mu?


Arif Ali Cangı
27.01.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
29 Ocak 2010 00:07

ERTUĞRUL BARKA


Güncelin değil, yaşadığımız sürecin en önemli olayı hakkında cesur bir yazı; doğrular yazılmış ve doğru soru sorulmuş.
12 Mart ve 12 Eylül'ü yaşamış biri olarak böyle düşünüyorum. Yazarını kutluyorum. Canına sağlık.
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.