12 EYLÜL'ÜN YARGILANMASI

11 Nisan 2011 14:58 / 1739 kez okundu!

 


Aradan geçen otuz yıla karşın 12 Eylül ile hesaplaşamadık, suçlular hakkında sıradan davalar bile açılamadı. Darbeciler hazırladıkları anayasa ile kendilerine dokunulmazlık sağladılar, ta ki darbeden 30 yıl sonra yapılan referanduma kadar.

--------------------------------------------------------------------------------

650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50'si asıldı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi "sakıncalı" olduğu için işten atıldı, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitti, çıkan olaylarda 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelendi, 937 film "sakıncalı" bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 31 gazeteci cezaevine girdi, 3 gazeteci öldürüldü, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, bunlardan 44'ü "kuşkulu", 14'ü "açlık grevinde", 16'sı "kaçarken", 95'i "çatışmada" öldü... Bu sayılar 12 Eylül’ün bilinen bilançosu, yalnız bunlarla sınırlı değil, anayasası ile hukukuyla, kurumlarıyla, karabasan gibi üzerimize çöken faşist zihniyetin adı 12 Eylül.

Aradan geçen otuz yıla karşın 12 Eylül ile hesaplaşamadık, suçlular hakkında sıradan davalar bile açılamadı. Darbeciler hazırladıkları anayasa ile kendilerine dokunulmazlık sağladılar, ta ki darbeden 30 yıl sonra yapılan referanduma kadar.

12 Eylül 2010 halkoylaması ile yapılan Anayasa değişikliğinin en çarpıcı yanı Geçici 15. maddesini kaldırmasıydı. Bu madde; 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanan TBMM Başkanlık Divanının oluşmasına kadar geçen süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini kullanan Millî Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarına cezaî, malî veya hukuki bağışıklık getiriyordu.

Dokunulmazlıkların kalkması üzerine 13 Eylül sabahından itibaren “darbecileri yargılayın” diye savcılıkların kapısını aşındırdık, bütün suç duyuruları Ankara’da toplandı. Bu arada umutla umutsuzluk birlikte yaşandı, kaldırılmış olsa da ‘geçici 15. madde ile affedildikleri, aradan geçen 30 yılda davaların zamanaşımına uğradığı’ yolundaki yorum ve değerlendirmelerle toplumdaki ‘12 Eylül’ün yargılanmasına yönelik umutlar tüketilmeye çalışıldı. Neyse ki; soruşturma başladı. Basında çıkan haberlere göre, 2011/1 dosya numarasıyla soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Murat Demir, Bayrak Hareket Planı’nı istemiş, darbeciler 'Anayasal düzeni ihlal etmek ve insanlığa karşı suç işlemek' suçlamasıyla soruşturulacaklar, önümüzdeki günlerde ifade vermeye çağırılacaklar.

Soruşturmanın sonu nereye varır, şimdiden kestirmek zor, ama başlamış olması bile çok önemli. Şimdi soruşturmanın sonuçlanması, hesap sorulması için çaba, duyarlılık ve kararlılık gerekiyor, Aydın Engin’in deyimiyle inatçı olmalıyız. (İnsanlık suçundan sanık.../Aydın Engin) Çünkü 12 Eylül ile hesaplaşmadan, kurumlarından, hukukundan, baskıcı ve faşist zihniyetinden kurtulmamız mümkün değil. Ancak bu iş o kadar kolay değil, yalnızca Savcı Murat Demir’e yüklenemez, el vermek, omuz vermek, destek olmak gerekiyor.

‘12 Eylül’den hesap sorulması; eşit, özgür, adil bir toplum olmanın önkoşuludur.

’12 Eylül’ün yargılanmasından yana olmak, demokrat olmanın ölçütüdür, aynı zamanda vicdani bir sorumluluktur.

Eşit, özgür, adil bir toplum istiyoruz, demokratız ve vicdan sahibiyiz, o halde; adalet istiyoruz, peşlerini bırakmayacağız.


Arif Ali CANGI

10.04.2011

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.