Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir Eş Sözcüleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri seçildi

09 Aralık 2012 08:25  

 

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir Eş Sözcüleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri seçildi

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl Kuruluş Kongresi 8 Aralık 2012 cumartesi günü Tepekule Kongre ve Sergi Merkezinde yapıldı. Yeşiller ve Sol Gelecek Kürsüsü'nün "Gökkuşağı Kürsüsü" olması ve tüm topluma açılması önerisi oy birliği ile kabul edildi.

Yoğun katılım ve ilginin olduğu kuruluş kongresine Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi üye ve katılımcılarının yanı sıra SDP İL Başkanı M Kaan UĞUR, BDP İL Eş Başkanı Fuat Mikailoğlu ve BDP yöneticileri, HDK Temsilcisi, Semra Uzunok, DSİP İl Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Canbay, EGEÇEP Sözcüsü Özer Akdemir, FOÇEP temsilcileri katıldı. EMEP İl Örgütü adına Hasan Hüseyin Evin EMEP İzmir İL Örgütü'nün başarı ve dayanışma dileklerini içeren bir mesajını iletti.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı "İZMİR'İN DE 'YEŞİLLER VE SOL GELECEK'E İHTİYACI VAR!" dedi. Cangı konuşmasını şu sözlerle sürdürdü. “Eşitliği, özgürlüğü, barışı, demokrasiyi esas alan, dünyanın geleceğini, yaşamı koruyacak yeni siyaset için bir yıl önce çıktığımız yolculuğumuz 25 Kasım 2012 pazar günü Ankara'da görkemli bir buluşmayla 'YEŞİLLER VE SOL GELECEK'e dönüştü.

'Yeşiller ve Sol Gelecek' yeni bir siyaset anlayışı, yeni bir siyaset yapma tarzıdır. Biz bu yeni siyaseti yaşamsal bir tercih olarak görüyoruz. Çünkü, bugün artık küreselleşen kapitalizmle, insanın emeğinin sömürüsünün yanı sıra doğa da sömürünün konusu haline dönüştürüldü. Uygulanan politikalarla yaşam kaynakları hızla tüketiliyor, yaşam alanları kirletiliyor, önlenmeyen küresel iklim değişikliğiyle ekolojik yıkım kapımıza dayandı. Bu düzen kendi yarattığı krizlerini aşmak için acımasız yöntemleri kullanmayı sürdürüyor, bölgesel savaşlar dahil olmak üzere şiddetin her türlüsünü kullanıyor. Teknolojik gelişmeler de sömürünün daha da yoğunlaşmasına neden oluyor. Bir yandan işsizlik artarken diğer yandan çalışanlar günlerinin en önemli zamanlarını işleri için harcıyorlar.

Kapitalist sistemin sömürü düzenin yarattığı katlanılamaz eşitsizlikler, savaşlar, katliamlar, doğanın ve tüm canlıların yaşamının yok olması tehlikesi karşısında, bugün insanlık önemli bir yol ayrımındadır. Bu kötü gidişi ya büyük bir kayıtsızlıkla izleyeceğiz ya da ekolojik yıkılışı durduracak yaşamı koruyacak hem yeşil hem sol bir gelecek kuracağız.

Aradan otuz yıl geçmesine rağmen halen '12 Eylül'ün getirdiği kurumlarla, onun koyduğu kurallarla ve zihniyeti ile ülke yönetiliyor. Bir yanda 12 Eylül ile yüzleşmede önemli bir başlangıç olan darbecilerin yargılanması devam ederken, diğer yandan 12 Eylül dönemini aratmayan siyaseti boğmaya çalışan yargılamalarla karşı karşıyayız.

Basın emekçilerine, avukatlara, BDP yöneticilerini suçlayan KCK davaları bunun en çarpıcı örneğini oluşturuyor, En basit hukuk kuralların dahi uygulanmadığı Pınar Selek davasını da anmak istiyorum.

Tarihimizden gelen can yakıcı sorunlarının yanı sıra, her alanda eşitsizlik, adaletsizlik ve ciddi demokrasi sorunları ortada duruyor. Bu sorunları çözeceği beklentisiyle toplumdan oldukça önemli bir destek alan AKP Hükümeti, bu sorunları çözemediği gibi giderek artan otoriterleşmesi ve muhafazakârlaşması ile sorunları derinleştiriyor, adalet duygusunun ciddi bir biçimde yara almasına yol açıyor.

Bir yıl önce 28 Aralık 2011 akşamı Uludere'de Türk Hava Kuvvetlerinin savaş uçakları kendi yurttaşlarının üzerine bombalar yağdırdı ve çoğu çocuk yaşta 34 kişi yaşamını yitirdi. Aradan bir yıl geçmesine rağmen halen bombalama emrini kimin verdiği konusunda resmi açıklama yapılmadı. Üstüne üstlük bu kuvvetin komutanı olan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten’e “hizmetlerinden dolayı” başarı madalyası verildi. Uludere- Roboski katliamı, ülkemizde yaşam hakkının yok sayıldığını, hukuk güvenliğinin olmadığını bize bir kez daha gösterdi.

Kürt meselesinin çözümünün ancak diyalog ve müzakereyle, demokratik siyasetle çözüleceği ortadayken, BDP'li milletvekillerine yönelik linç kampanyasının bizzat Başbakan tarafından yönlendirilmesi ve yönetilmesi dokunulmazlıklarının kaldırılmaya kalkışılması AKP Hükümetinin sorunları çözme niyetinde olmadığının başka bir göstergesidir. Bunun karşısında ise yine eski dünyanın zihniyetiyle hareket eden bir muhalefet bulunuyor.

Diğer yandan, yaşam alanlarını kirleten, yaşam kaynaklarını sömüren çevre politikaları ile canlı yaşamı tehlike altında. Çılgın kalkınma anlayışına, bilimsel öngörüleri ve halkın tepkisini dikkate almayan iktidar uygulamalarına karşı duran bir muhalefet de yok. İktidarın şimdiki gündemi de yaşam alanlarının sömürülmesine karşı duran TMMOB'u ve bağlı odaları etkisizleştirme, yürütmeye bağlama çabasıdır.

Yaşamı tehdit eden uygulamalar İzmir'den gündem de olan iki örneği verebiliriz. Yıllardır yaşam savunucularının itirazlarına ve çığlıklarına rağmen, biçimsel hukuksal koşulları bile tamamlanmadan Efemçukuru Altın Madeni faaliyetine izin verildi. Daha ikinci yılında balık ölümleri, at ve koyun ölümleri yaşanmaya başlandı, geçtiğimiz günlerde Kavacıklılar 'sıra bize geliyor' diye madeni protesto ettiler ve yetkilileri göreve çağırdılar. İzmir Valisi'nden ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı'ndan halen hiç bir açıklama yok. Manşetlere çıkan Gaziemir'deki nükleer bulaşıklı tehlikeli atık çöplüğü konusunda da yerel yöneticilerin ve merkezi yönetimin inandırıcı bir sözü yok. 2007 yılında radyoaktivite tespiti yapan TAEK de şimdi sorumluluğunu üstünü örtmeye çalışıyor.



Sorunları çözme yerine daha fazla körükleyen, işin içinden çıkılmaz hale sokan bu siyaset anlayışı ve siyaset yapma tarzından kurtulmak zorundayız. Yeşiller ve Sol Gelecek bu arayışın adıdır.

Biz, eşit, özgür ve demokratik bir ülkenin, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna, bunun için de sistemi radikal bir biçimde değiştirmek gerektiğine inanıyoruz. Ama bunun için bir gün gelmesini umduğumuz o güzel günleri beklemeyeceğiz. Değişimi bugünden başlatmak ve dünyayı değiştirmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.

İnsanın doğanın bir parçası olduğuna inanıyoruz. Doğanın vazgeçilmez haklara sahip olduğunu, insanların doğanın ve diğer canlıların haklarını ve yaşam ortamını koruma sorumluluğuna sahip olduğunu düşünüyoruz. Doğayı bir kaynak deposu olarak görmüyor, doğayla uyumlu bir yaşam ve yeşil bir gelecek kurmayı hedefliyoruz.

Etnik kimlik, kültür, dil, din, cinsel yönelim ve cinsiyetiyle tek tip olma dayatmalarına karşı çoğulcu, farklılıkların eşit beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşamı hedefliyoruz. Herhangi bir etnik, dinsel, cinsel, beden ve cinsiyet farkı kimliğini dışlamayan tanınma adaletini toplumsal adaletin önemli bir özelliği olarak görüyoruz.

Başta Kürt Meselesi olmak üzere, Alevi meselesi, Ermeni Meselesi ve tüm etnik, dinî kimlik sorunlarının barış içinde kalıcı çözümünü, eşit yurttaşlık ilkesini merkeze koyarak aşabileceğimizi düşünüyoruz. Herkesin kendisini güven içinde hissedeceği, kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmediği, diğer kültürler ve kimlikler tarafından baskı altına alınmayacağı bir arada yaşama kültürünü önemsiyoruz.,

Hayata ve dünyaya soldan bakıyoruz. Solun evrensel değerleri olan eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve dayanışma bizi bir araya getiren değerler. Politik çizgimiz solun dünyayı değiştirmek, demokrasiyi geliştirmek, barış içinde eşit ve özgür yaşamak için verdiği tarihsel mücadele birikimine dayanıyor.

Emeğin ve doğanın sömürüsüne karşı eşitlikçi, özgürlükçü, ekolojist yeşil sol seçeneği büyüteceğiz. AKP hegemonyasına, toplumsal çatışmayı körükleyen anlayışa karşı demokratik ve toplumsal bir muhalefeti öreceğiz. Kürt Meselesinin çözümü konusunda, bütün muhalif kesimlerle birlikte eşit yurttaşlık esasını esas alan çalışmaların içinde yer alacağız. Anadilinde eğitimi, anadilinde savunma hakkını, çok dilli ve çok kültürlü bir toplumsal düzenin kurulması mücadelesinin ortağı olacağız. Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik ve ekolojist yeni bir anayasa için sözümüz vardır. Hedefimiz 12 Eylülü aşmak, 12 Eylül'ün hesabını sormak, tüm kurumlarından kurtulmaktır.

Ekolojinin siyasetini yapacağız, ekoloji harekelerinin hep içinde yer alacağız, yeri geldiğinde onların sözcüsü olacağız. Sadece insanın değil, börtü böceğin, kuşların, çiçeklerin, kısacası doğadaki tüm canlıların sözcüsü ve yaşamlarının savunucusu olacağız.

Nasıl bir dünya istiyorsak öyle bir siyaseti örgütlüyoruz. Bu siyaseti yaparken çoğulcu ve katılımcı olacağız, hiyerarşiyi reddedeceğiz, bunun için partimizde genel başkanlığı kaldırdık, eş sözcülüğü, yönetimlerde % 50 kadın, % 20 gençlik, % 5 LGBT, % 5 engelli kotasını, rotasyonu öngördük. Şiddet karşıtı olacağımıza, şiddetsiz bir politik dil kullanacağımıza söz verdik.

Barış içinde herkesin farklı herkesin eşit ve özgür olduğu, yaşamın korunduğu bir toplumsal düzeni mutlaka kuracağız. Bu umudu İzmir'den de büyütmeyi hedefliyoruz."
dedi

Cangı’nın ardından BDP İl Eş Başkanı Fuat Mikailoğlu söz aldı.

Mikailoğlu; “İzmir de sol ve demokratik gelenekten gelen parti ve hareketlerin bir araya gelmesini çok önemsiyoruz. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisini kutluyor, başarı ve dayanışma dileklerimizi sunuyoruz. 12 Eylül den de cebürrüt bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. On binleri aşan Kürt siyasetçisi cezaevinde. Amaç Kürt siyasetini geriletmek, bizlerle dayanışma içinde olan dostlarımızı yıldırmak istiyorlar. Baskılar ve yıldırmalar karşısında Kürt hareketini geriletemez. Kürt hareketine yaşlılar, gençler kadınlar sahip çıkıyor. 70 yaşın üzerinde yaşlı Kürtler bile partide görev alıyor

Eşit yurttaşlığa ve kardeşliğe dayalı çözüm istiyoruz. Kürtler eşit yaşamak istiyor. Kendi dil ve kültürünü özgürce yaşamak ve yaşatmak istiyor. İktidar "Ana Dilde Savunma Hakkı"nı tekrar ertelemekle, Kürtleri tekrar ölümle sınamaya kalkıyor.

Dokunmazlıklar konusunda bir şey söylemek istiyorum. Biz dokunmazlığın kaldırılmasından korkmuyoruz. Bizi bununla yıldıramazlar. Dokunulmazlık konusunda partimizin görüşü açık."
dedi.

BDP İL Eş Başkanı Fuat Mikailoğlu‘nun ardından DSİP İl Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Canbay söz aldı. Canbay yaptığı konuşmada “Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinin kuruluşundan memnuniyet duyduklarını, yoldaşça ilişkilerin süreceğini söyledi“. Başarı dileklerini iletti.

DSİP İl Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Canbay‘ın ardından SDP İL Eş Başkanı M. Kaan Uğur söz aldı. Uğur “Gökkuşağı kürsüsünde, dostlarla, yoldaşlarla bir arada olmak, dostların sofrasında olmak çok güzel. Ekoloji, eşitlik, özgürlük, barış şiarı ile yola çıkan yoldaşları selamlıyorum. HDK içinde birlikte olmaktan, kürt halkının eşitlik özgürlük mücadelesinde yan yana olmaktan memnuniyetimi belirtmek istiyorum. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisine başarılar diliyorum.“ dedi.

SDP İL Eş Başkanı M. Kaan Uğur’un ardından HDK Temsilcisi, Semra Uzunok söz aldı.

HDK Temsilcisi, Semra Uzunok “Yan yana olduğumuz dostlarla birlikte olmaktan oldukça memnunum. Yeşiller ve EDP nin birleşmesini oldukça önemsiyorum. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinin büyümesi ve gelişmesi HDK nın büyümesi, SDP, EMEP ‘in büyümesi eşitlik,özgürlük ve barış isteyenlerin güçlenmesi demek. Birlikte mücadele ve dayanışmamamızı geliştirmemiz gerekiyor. Yaşasın Yeşil Sosyalizm" dedi.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl örgütlenmesi gündemine geçildi.

Parti Meclisi üyesi İbrahim Akın ve Efe Göktoğan parti örgütlenmesi ve il örgütleri oluşumu hakkında bilgilendirme yaptı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Kurucu ve Üyeleri Yeşiller ve Sol Gelecek İzmir İl örgütlenmesi ve çalışma grupları, siyasal katılım konusunda görüşlerini belirttiler. Yeşiller ve Sol Gelecek'in farklı siyasal tarzını yaşama geçirmeliyiz. Paylaşan, dayanışan, demokrasi ve katılımı en geniş şekilde işleten bir örgütlenme ve işleyiş sağlamalız şeklinde görüş ve öneri sundular.

Asık suratlı siyasal zemine, eğlenceli, şen şakrak bir parti armağan edelim. Radikal politik hattımıza güler yüzlü bir örgütsel işleyiş ve ilişki yakışır. Şeklinde görüşler sunuldu. Siyasetin yerelleşmesinin önemi üzerinde duruldu.

Toplantıda söz alan bir çok konuşmacı ilk kez Yeşiller ve Sol Gelecek ile politikaya atıldıklarını belirterek çok umutlu olduklarını söyledi.

İZMİR İL YÖNETİM KURULU üyeliğine aday olan üyelerden aşağıda ad ve soyadları yazılı kişiler (kadın, genç, engelli, LGBTT kotalarına uygun olarak) yönetim kurulu üyeliğine seçildiler.

İZMİR İL YÖNETİM KURULU

Süleyman ERYILMAZ (İL Eş Sözcüsü)
Güneş AKÇAY (İL Eş Sözcüsü)
Şeyhdavut ASIĞ
Gülizar MOLLA
Osman DOĞAN
Fatma YALÇINKAYA
Pervin ERTEN
Şenay ÇAĞIRAN
Murat DİNÇER
ATİLLA KILIÇ
Ramadan GÜLDÜR
Demet YANARDAĞ

---

Güneş AKÇAY (İL Eş Sözcüsü)

"Hayal gücümüzü harekete geçirmeliyiz. Hayal kurmaktan geçmeyeceğiz. Yeni şeyler söyleyeceğiz. Kendi sözümü söyleyeceğiz. Umudu yeniden yaşatacağız. Türkiye de olduğu gibi İzmir de de Yeşiller ve Sol Geleceği umudun sesi, soluğu yapacağız. Yeşil, sol bir politikayı hayata geçireceğiz."

Süleyman ERYILMAZ (İL Eş Sözcüsü)

"Birlikte Yeşiller ve Sol Geleceği umudun adresi yapacağız. Şimdi söylediğimiz sözleri yaşama geçirme zamanı.
Bize verdiğiniz görevi en iyi şekilde yapmaya çalışacağız. Sizin güveniniz boşa çıkarmayacağız. Sağ olun. Var olun. Herkes eşit, herkes özgür, herkes farklı, haydi bunu haykırmaya. Haydi eşit, özgür, demokratik, ekolojist bir dünyayı ve Türkiye'yi yaratma mücadelesine. İzmir yerel politikasına yeşil ve sol politikadan doğru müdahale edeceğiz."

Yeşiller ve Sol Gelecek Kürsüsü'nün "Gökkuşağı Kürsüsü" olması ve tüm topluma açılması önerisi oy birliği ile kabul edildi.

Kongre alkışlar eşliğinde bitirildi.

Son Güncelleme Tarihi: 12 Aralık 2012 13:35

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0