Adlarý kaçakçýya çýkanlarýn mezarýnda

15 Nisan 2014 13:46 / 1103 kez okundu!

 

 

Otuzdört kiþiden en küçükleri onüçündeydi daha. Çoðu onüçle yirmibeþ arasýndaydý. Gittiler, yüklerini katýrlarýyla yüklendiler. Ve dönüþ yolunda devletin uçaklarýyla taammüden cinayete kurban gittiler.

Adý Türkiye Cumhuriyeti konulmadan evvel, Türkiye Cumhuriyetinin Milli Misak’a dahil ettiði “ora”larda yaþayanlarýn coðrafyasýnýn adý Kürdistan’dý.

Ne sýnýr vardý “öte yaka”ya düþen köylüleri ile aralarýnda!

Ne mayýnlý topraklar, ne de kimi yerlerdeki tel örgüler, mazgallar, nöbetçi kuleleri!

Ayný halkýn evlatlarýydýlar. Ayný dili konuþur, ayný sofralara otururlardý. Sonra bir gizli el dünyanýn çok baþka bir coðrafyasýnda gýyaplarýnda infazlarýný kesti. Býçak gibi ayýrdýlar ayný halkýn evlatlarýný birbirlerinden. Birbirlerine yabancý baþka alfabelerin külliyatýna kazýndý isimleri, birbirlerini okuyamama pahasýna! Ýnat etti iki yakadakiler, iki ayrý ülkenin iki ayrý kimliðine, adlarý iki ayrý alfabe ile yazýlmýþ ayný halkýn evlatlarý. Aðýz birlik etmiþçesine sýnýr tanýmayýz dediler. “Orada olmayaný buradan, burada olmayaný (inadýna) oradan”* katýr sýrtýnda ya da bedenlerinin gücüyle taþýdýlar uzun yýllar boyunca.

Pasaporta ýsýnmamýþtý içleri. Sýnýrlara hiçbir sýnýr tanýmadan, bilmeden, dinlemeden vuruyor, vuruyorlardý. Sýkboðaz dünya ve üç kuruþ geçimlik uðruna!

Dünya biliyor ve görüyordu yaptýklarý iþi. Adlarý kaçakçýya çýkmýþtý. Acýmasýz zalimler “soyguncu” da “hayýn” da diyordu onlara. Dinlemiyor yürüyorlardý, gidiyorlardý kaçaða; zamana, mekâna ve dünyaya inat.

Baharda, yazda, ay ýþýðý olmayan gecelerde iyiydi de! Karda kýþta, kýyamette zordu iþleri. Dededen yadigâr sözleri kulaklarýna küpe etmiþlerdi. Derdi ki dede; “Kara basmayacaxsan, kara basmiyacaxsan evlat. Kaçaxçi dedýðýn düþmanýni tanýyacax. Kar xayýndýr, düþmandýr. Güneþi gördi mi çekeeer gider. Hêç, kalmiyan senden olýr mi? Kar, kalleþtýr, iz, yol verir düþmana. Belli olýr yerin yurdýn… Ama daþ hêç êledir! Daþ, sendendýr oðul, sendendýr daþ, yurdýndýr, yuvandýr… Gêttýn mi, daþtan, kayadan gidecaxsan. Daþ iz vermez, kaya dosttýr, keser fýrtýnayi, karý, saðlamdýr hem. Sýrtýni verebilirsen korxmadan. Biz hêç kara basmazdýx oðul.”*

Onlar da, yani tarihin ve hayatýn serencamýnýn 2000’li yýllarýnýn onbirinde, yýl bir sonraki seneye onikiye devrilene az kala kýþ ortasýnda dedelerinin sözüne raðmen ama yýllardýr yaptýklarýnýn bilindiðine ve kýþ ortasýnda devletin de kendilerine verdiði öte yakadaki sipariþleri koyun ceplerine katlayýp dercederek kara basýp öte yakaya göçtüler ve gittiler iþte!

Otuzdört kiþiden en küçükleri onüçündeydi daha. Çoðu onüçle yirmibeþ arasýndaydý. Ýkisi otuzsekizle, kýrkbirindeydiler. Gittiler, yüklerini katýrlarýyla yüklendiler. Ve dönüþ yolunda devletin uçaklarýyla taammüden cinayete kurban gittiler. Devlet dersinden imtihana girenler suskun kalmýþtýlar aleni cinayete. Ýki gün boyunca konuþmadýlar, sustular. Milli Misak’ýn gözlerden ve gönüllerden uzak diyarý Þýrnakla, Hakkâri’nin daðlarý arasýndaki Roboski’de devlet dersinde katledilmiþ “terör yandaþý, kaçakçýlar” vurulmuþtu. Þifre buyurmuþtu Ankara’daki zatlar, katledileceklerdi. Hepsi bu kadardý.

O gün 2014’ün henüz çiçeðe durmuþ Nisan ayýnda, kadýn çocuk genç, karalara bürünmüþ analar, kýzlar, çocuklar, gençler ve yaþlýlar toplanmýþlardý, kapýsýnda Roboski Derneði yazýlý ve duvarlarýnda 34 þehitlerinin fotoðraflarý asýlý mekânýnda.

Yaþý onüçmüþ Özlem kýzýn! Vurulan ve bir katýrýn terkisinde, kollarý bacaklarý yana sarkmýþ Bedran, Muhammet, Erkan, Orhan ve Savaþ’ýn yaþdaþý Özlem. “Neydi suçlarý” diye soruyordu kucakladýðý çerçevedeki eniþtesinin fotoðrafýyla. “Ablamýn çeyizi sandýkta kaldý” diyordu.

Mezarlýktaydýk. Üç sýra halinde koyu gri granit taþlarýn ve ziyaretçileri eksik olmadýðýndan bol çiçekli Roboski Mezarlýðýnda “kaçakçý” Roboski þehitlerinin. Dernek baþkaný Veli (Encü) diyor ki; “En zor olaný neydi biliyor musun abi! Hani baþbakan her gittiði yerde çocuklarý kucaðýna alýr, sever, oyuncak verir ve öyle fotoðraf çekilir ya! Roboskili aileler olarak kendisiyle görüþtüðümüzde Felek Hanýmýn oðlu ondördünde katledilen Erkan’ýn defnedilmesinden bir süre sonra bir oðullarý olmuþtu adýný ölen Erkan gibi Erkan koymuþlardý. Ýþte o Erkan bebek anasýnýn kucaðýndaydý o görüþme boyunca. Çocuk sürekli aðlayýp durdu. Baþbakan o çocuðu ne sordu, ne ilgilendi, ne de sevgi gösterisinde bulundu. En zoru buydu ve bizlere ne kadar ilgi gösterdiklerinin kanýtýydý aslýnda

Orada, size uzak, ama çok uzak, aslýnda yüreðiniz kadar yakýn Roboski’de devletin uçaklarýndan atýlmýþ bombalarla taammüden cinayete kurban gitmiþ otuzdört Kürt çocuðunun parçalanmýþ cesetlerinin örtülü olduðu mezar taþlarý duruyor. Giriþte yerde “Roboski Þehitleri Çeþmesi” yazan, ama yerde çeþmesi olmayan bir yazýlý taþ da! Sahiplenmeyi bekliyorlar, devletin inadýna…

* Necmettin Salaz, Roboski’ye Aðýt. Rezan Yayýncýlýk, Ýstanbul Ekim 2013

 

Þeyhmus DÝKEN

11.04.2014 Dîyarbekir

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.