Sadettin Ökten: Þehir bir ahlak meselesidir

28 Kasým 2018 20:34  

 

Sadettin Ökten: Þehir bir ahlak meselesidir

'Ýçimde AVM Var' kitabýnda þehir ve þehir tasavvuru hakkýnda fikirlerini okuyucuyu zorlamadan aktarmaya çalýþan Sadettin Ökten Hoca, düþüncelerini saða sola sapmadan net bir biçimde yazmýþ. Mesleði gereði de þehir konusunda sözü dinlenmesi gereken Sadettin Ökten, konuyu bir de estetik görüþ ve sanat felsefesi içinde ele alýnca ortaya dikkat çekici denemeler çýkmýþ. Mehmet Akif Öztürk yazdý.

Þehir ve þehirleþme üzerine son dönemde ortaya çýkan düþünsel yöndeki anlaþmazlýklar, insanlarý ikiye böldü. Bir tarafta geleneksel þehri savunan, kapitalizmin müdahale edemeyeceði bir þehir kurma ideali olanlar var. Diðer tarafta ise çaðýn getirdiklerine karþý koymanýn imkânsýz olacaðýný düþünüp modern þehir savunusu yapanlar var. Derin bir kuyu olan bu konuda her kesimin haklý olabilecek fikirleri –ya da en azýndan ilk bakýþta doðruymuþ gibi görünen fikirleri- olsa da durumu medeniyet açýsýndan inceleyen insan çok az. Salt pragmatist bir bakýþla þehrin, þehirleþmenin ne demek olduðu ve nasýl olmasý gerektiðini söylemek bizi yanýltacaktýr. Aslýnda daha önceden Turgut Cansever Hoca bizlere kitaplarýyla bu konuda oldukça geniþ malumat vermiþ olsa da ne kadar okunduðu ya da dikkate alýndýðý günümüzün þehirlerine bakýnca ortaya çýkýyor: Maalesef hiç. Zaten dikkate alýnmýþ olsaydý Sadettin Ökten Hoca “Ýçimde AVM Var” kitabýný sanýyorum ki yazmazdý.

“Ýçimde AVM Var”, 2015 yýlýnda Tuti Kitap etiketiyle neþredilmiþ bir Sadettin Ökten kitabýdýr. Deneme türünde birçok yazý bulunan kitap, 203 sayfadan oluþuyor. Ýlk denemeden son denemeye kadar þehir ve þehir tasavvuru hakkýnda fikirlerini okuyucuyu zorlamadan aktarmaya çalýþan Ökten Hoca, düþüncelerini saða sola sapmadan net bir biçimde yazmýþ. Mesleði gereði de þehir konusunda sözü dinlenmesi gereken Sadettin Ökten, konuyu bir de estetik görüþ ve sanat felsefesi içinde ele alýnca ortaya dikkat çekici denemeler çýkmýþ.

Bir þehri kurmak, dönüþtürmek ya da muhafaza etmek ahlâktan baðýmsýz deðildir

Kitaptaki yazýlarýný adým adým kurgulayan ve okuru önce insan, medeniyet, tasavvur, ahlâk, deðer gibi kavramlarla konuya hazýrlayan Hoca, daha sonra bizdeki ve dünyadaki þehirleþme ve þehir olgusu hakkýndaki fikirlerine yumuþak bir geçiþ yapýyor: “…Deðer dediðimiz þey de hayatýmýza mana katan, hayatý anlamlandýran, yaþanýr kýlan ve dýþ dünyada-maddi dünyada karþýlýðý olmayan ama iç dünyamýzda bizim için çok kýymetli olan kavramlardýr. Mesela ilim de estetik de sanat da böyle kavramlardýr. Dýþ dünyada karþýlýklarý yok bunlarýn. Ýnsanýn davranýþ biçimleri her zaman deðerle bir uyum içerisinde olur mu? Eski tabirle; bir mutabakat söz konusu mudur? Hayýr. Bazen olur, bazen olmaz. O halde deðer sisteminin davranýþa geçtiðinde uygunluðunu denetleyecek bir sistem lazým. Bu sistem; genel manada ahlak, daha özel manada ise hukuktur.

Ülkemizde çok uzun yýlardýr özellikle þehir konusunda ihmal edilen en genel kavram, ahlâk. Sadece insan iliþkilerine veya davranýþlarýna hasrettiðimiz bu kavramýn, aslýnda insanlarýn birincil derecede muhatap olmak zorunda olduðu þehre bakýþ açýmýzý da belirlemesi gerekiyordu. Köprünün altýndan çok sular aktý. Bir þehri kurmak, dönüþtürmek ya da muhafaza etmek ahlâkî bir problemdir, ahlâktan baðýmsýz deðildir diyen Ökten Hoca, kitabýn baþýndan sonuna kadar birçok denemesinde bu kavrama çok geniþ yer veriyor. Ahlâký hukuktan ayýrmadan; fakat hukuktan da aþaðýya koymadan bu iki kavram çerçevesinde þehir kurmanýn temellerinden bahsediyor Hoca.

Ahlâk, inanç, deðerler sistemi vb. kavramlarýn oluþturduðu medeniyet tasavvurunun bir þehir için olmazsa olmaz olduðunu bu denemelerden açýk bir þekilde çýkarmak mümkün. Buna raðmen “ama bu çaðda…” diye baþlayan cümleler kurmanýn ne kadar gereksiz ve yersiz olduðunu da Sadettin Ökten’in bu kitabý veya diðer kitaplarýyla anlayabiliyoruz: “Þehirde yaþamak, o þehri inþa etmek ve o þehirde inþa edilmek, yani þehrin fiziðiyle ilgili bizatihi bir eylem ve bu eylemin insaný etkilemesi de bir ahlâk ve hukuk sorunudur. Ýnsanlar umumiyetle olayýn hukukî boyutunu çok net görürler. Neden? Çünkü hukukî boyutu ihlal ettiðiniz zaman canýnýz acýr. Müeyyidesi vardýr, yaptýrýmý söz konusudur. Ama þehir hukuktan daha geniþ bir kapsamda bir ahlâk meselesidir. Hem kurmak hem dönüþtürmek hem þehirde yaþamak… Neden? Çünkü bir davranýþ biçimidir ve o davranýþýn arkasýnda sizin inandýðýnýz deðerler sistemi vardýr. Yani davranýþlarýnýz deðerlerinize uyuyorsa orada ahlâkî bir uyum ortaya çýkar. Özellikle çaðýmýzda ve özellikle ülkemizde þehri kurmanýn, þehirde yaþamanýn, þehri kullanmanýn ve þehri dönüþtürmenin ahlâkî boyutu göz ardý ediliyor.”

Nispet ve iktifa: Þehre ve hayata dair iki prensip

Sadettin Ökten, hem þehir kurmanýn önemine hem de hayatýn akýþýna yönelik tespitlerine “nispet” ve “iktifa” prensipleri tarafýndan da deðiniyor. Nispeti kýsaca bir þeye göre oran, iktifayý ise yetinme, yeterlik olarak tanýmlayabiliriz. Anlatýmýný örneklerle zenginleþtiren, zaten açýk olan üslûbunu daha da anlaþýlýr kýlan Sadettin Ökten Hoca, nispet ve iktifayý kitabýnýn temeline oturtup bu konuyu da örnekleriyle okura anlatýyor: “Yani bir evliya türbesinin yanýna bir gökdelen –hatta sekiz katlý bir gökdelencik deyin- dikerseniz, o evliya türbesine muhtemelen önem vermiyorsunuz demektir. Bu meseleyi isterseniz alýn, Kâbe’ye kadar götürün. Hiç fark etmez! Ýnsan nispetle yaþar hayatta…

Ýkinci prensip olarak iktifa ise þöyledir: Her fiziksel veri size belli bir imkân sunar. Bunun en anlaþýlýrý, mesela otomobil alýyorsunuz, prospektüsünde dört kiþiliktir yazýyor. ‘Bagajý þu kadar yük alýr, þu kadar benzin alýr.’ diyor. Bu demektir ki o otomobili kullanýrken o þartlara uyarsanýz belli bir limit içinde güvenli kullanýrsýnýz. Ama öyle yapmadýðýnýz zaman, dört kiþilik arabaya sekiz kiþi koyduðunuzda o güvenlik ihlal edilir. Ayný þey þehirde var.”

Sadece Kâbe örneði bile Hoca’nýn derdini anlamaya yeterli aslýnda. Çok katlý gökdelenlerle, Zemzem Tower’larla Kâbe’yi küçücük býrakanlarý ciddiye alanlar maalesef ki çevremizde de bolca mevcut. Bahaneleri ise, “O kadar insan nerede kalacak?” Ýslâm’a düþman birini getirip “Kâbe’yi itibarsýzlaþtýrýp önemsizleþtirin” desek, þu anki duruma getiremezdi. Öyle ki Kâbe fotoðraflarýna bakarken etrafýndaki gökdelenlerden görebilmemiz için büyüteç kullanmamýz gerekiyor artýk. Ýþin tuhaf tarafý bu, kimseye önemli bir sorun gibi görünmüyor. Kâbe’yi bir gökdelenden seyretmek veya herhangi bir yerdeki mübarek mekânlara tepeden bakmak insanlarýn hoþuna gidiyor. Sadettin Hoca bunun mücadelesini veriyor. Anlayan kaç kiþi?

Osmanlý, Roma, New York üzerinden þehir tasavvuru

Sadettin Ökten Hoca, bir tasavvurdan bahsederken sadece Osmanlý veya Türk tasavvurundan deðil, Amerikan, Roma veya baþka tasavvurlardan da bahsediyor. Daha önce de bahsettiðim gibi, düþünce ile yapýlan þey – inanç ile yapýlan þey arasýnda bir baðýntý olursa orada ahlâktan bahsedebileceðimizi söyleyen Hoca, örneðin New York’un tam bir Amerikan þehri olduðunu, onlarýn düþünce yapýlarýyla yaptýklarý arasýnda bir baðýntý olduðunu söylüyor. Bunun doðruluðunu veya yanlýþlýðýný savunmaktan ziyade inanç-eylem arasýndaki baðýntýya dikkat çekiyor Ökten. Çünkü asýl önemli olanýn bu olduðunu, bu baðlantýyý yakalayamadýðýmýz takdirde yaptýklarýmýzýn önemli þeyler olmadýðýný yazýlardan yakalayabiliyoruz.

Birçok yazýsýnda toplumun þehir yapýsýný yönlendirdiðini savunan Sadettin Ökten, halk istemediði takdirde þehrin halkýn istemediði bir yönde kurulmasýnýn, deðiþmesinin veya yenilenmesinin mümkün olmadýðýný söylüyor. Sadece demokrasilerde deðil monarþide dahi bu durumun böyle olduðunu savunuyor ve yine açýk, anlaþýlýr örnekleriyle bunu vurguluyor. Burada aklýma Turgut Cansever’in verdiði bir örnek geldi: Ýnsanlarýn mahallelerine yapýlan bir çeþmenin dahi estetik yapýyý bozduðu gerekçesiyle yürüyüþ, eylem yaptýðý zamanlardan koca koca binalara tepki gösterilmeyen zamanlara geldiðimizi söylüyordu Cansever Hoca. Sadettin Ökten’in de dediðini bu minvalde alabiliriz.

Pax Ottomana bu iþte!

Osmanlý’yý sevip sevmemek ayrý bir konu. Ancak þehir konusunda asla yabana atýlamaz Osmanlý ve halký. Sadettin Ökten’in de Osmanlý’yý (Osmanlý insanýný) öne çýkarmasý bu yüzdendir: “Bir Müslüman, hele Osmanlý Müslümaný üç þey peþinde koþar:

1.Rýza-yý Ýlahi. Seküler dille ifadesi; Allah’ý hoþnut etmek. “Ben senin bu dünyada halifensem senin hoþnutluðunu kazanmam lazým.” diyor.

2.Kendi cinsinden bir beþer olan Ýslam Peygamberi’nin þefaatini kazanmak.

3.Ýslam Peygamberi’nin vârislerinin, yani ricâlullahýn himmetini üzerinde hissetmek.

Bu üç umde üzerinde yürüyor hadise. Þehirde de buna göre inþa ediyor mekânlarý. Dolayýsýyla bugün bizim anlayýþýmýzla; vazgeçilmez gibi görünen imar yasasý, yönetmelikler, þunlar bunlar o zaman yok. Çünkü bunlara ihtiyaç yok. Adam zaten ister istemez insana ve çevreye saygýlý ve riâyetkâr bir hayat yaþýyor, mekân yapýsýný da buna göre kuruyor. Ama bu saygý ve riayet hayatýn her safhasýnda var: Kazancýnda, ölümünde, doðumunda, beþerî iliþkilerinde, her þeyinde… Pax Ottomana bu iþte!

Her yerde biz Osmanlý’yýz, þu’nun torunuyuz bu’nun evladýyýz deyip de koca koca gökdelenlere yatýrým yapanlara, o gökdelenlerin veya þehrin yapýsýný bozan her yapýya son derece kayýtsýz kalýp yanýndan geçip gidenlere duyurulur!

Apartman: Komþuluk bitsin diye yapýlmýþ bir mekan

Þehir demek, sadece bina demek deðildir. Zaten Sadettin Ökten þehrin yapýsý, geliþmesi vs. derken sadece müþahhas þeylerden deðil mücerret kavramlardan da bahsediyor. Mekânýn yapýsýnýn insan iliþkilerine etkisini kimse yok sayamaz. Tek katlý yan yana iki evdeki komþuluk iliþkisiyle bir apartmanýn bilmem kaçýncý katýndaki iki konutun komþuluk iliþkisi bir deðildir, olmayacaktýr. (Hoca apartmaný ‘komþuluk bitsin diye yapýlmýþ bir mekân’ olarak tanýmlýyor) Her zaman her yerde bahsedilen, artýk bir kliþeye dönüþmüþ olan, ancak bunun düzeltilmesi için de kimsenin kýlýný kýpýrdatmadýðý bir durum: Artýk karþý evdeki insaný tanýmýyoruz. Komþuluk görevlerinden veya komþuluk hakkýndan geçtim, tanýmýyoruz. Görsek bir yabancý zannediyoruz. Bunu gökdelene de yýkamayýz. Üç dört katlý yapýlarda dahi bu durum bu þekilde artýk.

Sadettin Hoca, yine Osmanlý’dan örnek vererek komþuluk kavramýný irdeliyor ve o zamanlar þehrin bu gibi kavramlarý dýþarýda býrakmayacak þekilde kurulduðunu vurguluyor. Çok yabancý geliyor artýk bize bu kavramlar. Ancak bir zamanlar þehirler bu þekildeydi. Ve huzur vardý. Mutluluk ayrý konu: “…Osmanlý’nýn yaptýðý bu… Þehri yaþayan bir yer haline getiriyor. Bu hale getirirken de üst otorite aþkýn otorite olduðu için o otoritenin rýzasýný kazanmak –itaat deðil, rýzasýný kazanmak- için kendisine ne kadar hürmet ediyorsa komþusuna daha fazla hürmet ediyor. Çünkü Peygamber’i hadis-i þerifte buyurmuþ ki: ‘Cebrâil bana komþuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komþuyu komþuya mirasçý kýlacak sandým.’

Bu çok mühim! Türkçe’de bunun karþýlýðý ne? ‘Ev alma, komþu al.’ Peki, kapitalizmde karþýlýðý ne? ‘I don’t care who your neighbor is. (Komþunun kim olduðu hiç umurumda deðil, hiç mühim deðil.)’ çünkü herkesinki gibi bir ev orada, yalnýz ve izole… Ve istenen tercih bu… Komþuluk yok onun için. Adam yapamaz, zaten istemez de.”

Bir bedel olarak huzur ve çýkýþ yolu

Yüksek katlý evlerimize, sitelerin verdiði güvenlik duygusuyla rahatça girip keyfimize bakýyoruz. Fakat huzurlu muyuz? Sadettin Ökten Hoca, medeniyet tasavvurumuzla deðerler sistemimizin uyuþmadýðý takdirde hayatýmýzda kaos olacaðýný söylüyor ve þu anda yaþadýðýmýz durumu buna yakýþtýrýyor. Medeniyet tasavvuruyla deðerler sisteminin uyuþtuðu zamanda ise artýk, yeni ve modern görülen þehirleþmede huzurumuzun alýndýðýný savunuyor. Evet, birçok kolaylýk (iyilik deðil) saðlýyor yeni evler, binalar vs. Fakat neleri götürüyor bizden: Huzur, iç dinginlik, iç rahatlýðý… Avrupalý’nýn ya da Amerikalý’nýn ödediði bedelin bu olduðunu söylese de artýk bizim ödediðimiz bedel de budur.

Bunlara raðmen çýkýþ yolunun da ipucunu veriyor Hoca. Ne kadar kulak veriyoruz acaba?

Ýnsan kendi gücüyle, yani doðayý, toplumu ve kendini deðiþtirme, kullanma, tasarruf etme gücüyle hangi istikamette yürüyecek? Hizmet ve merhamet istikametinde mi yürüyecek, yoksa tahakküm istikametinde mi yürüyecek?

Tahakküm istikametinde yürürse yaptýðý gökdelendir. Hizmet ve merhamet istikametinde yürürse yaptýðý þey bugün yok, orasý boþ… Onun için gökdelen orayý çok kolay dolduruyor, site orayý çok kolay dolduruyor. Ýsminde þehir olan ama kendisi þehir olmayan yerleri yalnýz binalardaki yalnýz insanlar dolduruyor.

Peki, hizmet ve merhamete dönük bir yerleþim kurulabilir mi? Tabii kurulabilir, üzerinde düþünmemiz lazým: Temel talebimiz ne? Bu temel talepleri bugün icra edebilir miyiz? Kapitalizm ‘Edemezsiniz, biz sizi yok ederiz’ diyor. O zaman kapitalist felsefe bir Tanrýsal felsefe midir ki Tanrý sonsuz gücüyle bizi tehdit ediyor? Temel çatýþma burada.

Yoksa Cenab-ý Allah bize bir kapý açýp yol gösterdi, biz farkýnda deðil miyiz? Bunlarý düþünmemiz lazým…”

Ökten Hoca, derdini, tasasýný ve düþüncelerini bize çok açýk bir dille, saða sola sapmadan, kimseye özellikle laf atmadan, durumu, yapýlanlarý genel hatlarýyla deðerlendirmiþ ve çýkýþ yollarýný anlatmýþ. Kitabýn son yazýsý ‘Modern Zaman Strüktürlü Medeniyet ve Günümüz’ yazýsý her þeyi kapsayýcý bir yazý olmuþ ve Hoca, kitapta o ân’a kadar dediklerini özetlemiþ sanki.

Bu kitabý bir farkýndalýk oluþturmak için (belki artýk iþ iþten geçti diyenler olabilir) bütün siyasilere, mühendislere, mimarlara ve Hoca’nýn da hep üstünde durduðu topluma okutmak gereklidir diye düþünüyorum. Önce bir tasavvurda karar kýlýp daha sonra da iþe koyulmanýn vakti geçeli çok oluyor. Herkes iyi ve düzgün bir þehirde yaþamayý hak ediyor çünkü.

Sadettin Ökten, Ýçimde AVM Var, Tuti Kitap.

Mehmet Akif Öztürk

26.11.2018

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0