Resimler - Ahmet Altan

03 Ocak 2010 12:58  

 

Resimler - Ahmet Altan

Mustafa, ajanslara düşen resimlere bakarken kendi kendine mırıldanır gibi söylendi.

“Doğu’dan gelen resimlere bakıyorum, ateş, kan, savaş, Batı’dan gelen resimlere bakıyorum, yüzenler, kayanlar, eğlenenler.”

Gerçekten de dünyanın iki ucundan gelen resimler iki ayrı çağı yansıtır gibi gözüküyor.

Amerikan Başkanı, Hawaii’de beyaz bir atletle sokaklarda dondurma yiyor, tenis şampiyonaları düzenleniyor, kış sporları yapılıyor, zor bir dönemden geçilmesine rağmen huzurlu bir görüntü var.

Öbür yanda ise savaş resimleri, açlık, yoksulluk, çatışma, kan.

Tek bir gezegenin içinde iki ayrı dünya ne kadar birlikte var olabilir?

Birinden biri, en sonunda diğerine benzeyecek?

Önemli soru şu, hangisi hangisine benzeyecek?

Yirmi ya da elli yıl sonra Afganistan Amerika gibi mi olacak yoksa Amerika Afganistan gibi mi?

Biz dünyanın hangisine benzemesini istiyoruz?

Elbette, “Doğu bu kadar yoksul kaldığı için Batı bu kadar zengin olabildi” diyebilirsiniz.

Ama bu teşhis, neticeyi değiştirmiyor.

Batılılar barış içinde yaşıyor, Doğulular savaş içinde.

Üstelik Doğu’daki yoksulluk ve sefalet sadece çaresizlikten kaynaklanmıyor, geniş petrol yatakları üstünde yaşayan Ortadoğu, dünyanın en zengin ve en gelişmiş bölgesi olabilirdi elindeki kaynaklarla.

Ama olamıyor.

Niye?

İran’da, Suudi Arabistan’da, Libya’da neden diktatörlükler var?

Bu ülkelerde neden insanlar hayatın tadını çıkartamıyor, özgürce yaşayamıyor, fikirlerini söyleyemiyor?

İmkânsızlıklardan değil bu.

Toprakları deniz seviyesinin altında olan Hollanda’da insanlar nasıl oluyor da petrol yataklarının üstünde bulunan Libya’daki insanlardan daha zengin ve mutlu yaşayabiliyor?

Neden İsveç, Nijerya’dan daha gelişmiş?

Neden Batı, elindeki imkânları Doğu’dan daha iyi kullanıyor?

Neden barışın kıymetini Doğu’dan daha iyi biliyor?

Çeklerle Slovaklar kavgasız gürültüsüz ayrılırken, “birlikte yaşayacaklarını” söyleyen Türklerle Kürtler neden birbirini öldürüyor?

Bugünkü uygarlık bölünmesinin temelinde “din” varmış gibi gözüküyor çünkü savaşanlar hep Müslüman, barış içinde yaşayanlar hep Hıristiyan.

Hıristiyan Batı’nın gelişmişliğinin temelinde eski Yunan uygarlığı var.

Nasıl oluyor da Hıristiyan Batı, eski Yunan’ın felsefesini ve sanatını kendi “uyanışına” temel yaptı da Müslüman Doğu kendi uygarlığına eski Yunan’ı katamadı?

Üstelik, Doğu’nun ta Çin’den, Hind’den, İran’dan, Mısır’dan gelen fevkalade köklü uygarlıkları vardı, ne oldu onlara?

Müslümanlığın içinde gelişen “tasavvufa” ne oldu?

Tasavvufa sahip çıkan bir Müslüman dünya, böylesine savaşçı olur muydu?

Yunan uygarlığını yeniden keşfetmek anlamına gelen “Rönesans”ı yaşayamamanın yarattığı farkı Müslümanlığa da bağlayabiliriz belki.

Ama bu büyük “bölünmeyi” sadece “dinle” ve Rönesans’la açıklamak da o kadar kolay değil, Batı, Rönesans’tan sonra da uzun yıllar savaştı, sefalet gördü.

Son dünya savaşı biteli şunun şurasında sadece altmış yıl oldu.

Hıristiyan Latin Amerika da yakın tarihlere kadar kan deryasında yüzüyordu.

Tek ölçü Hıristiyanlık olsaydı Latin Amerika böylesine bir yoksulluk ve şiddet içinde geçirmezdi yıllarını, Batı iki dünya savaşından geçmezdi.

Din, bu farklılığı anlatabilmek için belki bir faktör ama tek faktör değil, o zaman farklılık nereden kaynaklanıyor?

Alet kullanımından belki.

Avrupa ve Amerika, makineleri Doğu’dan önce kullandı.

Ama bu da yeterli değil durumu açıklamaya... Çünkü o makineleri çok sonra keşfeden Japonya da zenginliğe ve huzura kavuştu.

Peki ne?

Neden Doğu hâlâ kan revan içinde ve Batı mutlu bir zenginliğin tadını çıkarıyor?

Bunun tek maddelik bir cevabı yok herhalde, birçok neden biraraya gelince böyle bir bölünme oluştu.

Birçok aydın bu farklılığın nedeninin arıyor bugün, onlar bu arayışı sürdürecek ama geçmişteki bu farklılaşmayı anlamaya çalışırken gelecek için de bir karar vermek gerekiyor.

Biz nasıl bir dünya istiyoruz ve hangisine benzemeyi arzuluyoruz?

Libya’ya mı Danimarka’ya mı, Mısır’a mı Hollanda’ya mı?

Savaşarak benzeyeceğimiz ülkeler belli, barışarak benzeyeceğimiz ülkeler de belli, belli olmayan bizim hangisini istediğimiz.


Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0