Rabiya Kadir: Bardak taşmıştır

08 Temmuz 2009 20:43  

 

Rabiya Kadir: Bardak taşmıştır

Urumçi’deki zulmün ajanslara düşen korkunç görüntüleri arasından gazetenin birinci sayfası için fotoğraf seçmeye çalışırken, kentin sokaklarında tecavüze uğradıktan sonra öldürüldüğü izlenimi veren iki genç kadının kanlar içindeki cansız bedenlerine bakakaldık.

Gözlerimizi, bilgisayar faresinin bir hamlesiyle bir başka kareye kaydırana kadar geçen o kısacık an aslında çok uzundu ve binlerce kilometre uzağımızdaki şiddetin bizi sarsmasına yetmişti.

“Kadınları niye öldürürler ki” diye sordu Ahmet Altan.

“Bunu birinci sayfadan böyle soralım sormasına ama... Erkekleri niye öldürürler ki” karşılığını verdi Mustafa Cesur.

Bir şey diyemedim.

Sessizce masama geçip daha önce defterime kaydettiğim Washington numaralarını çevirmeye başladım.

Birkaç denemeden ve aracıdan sonra, Beijing hükümetinin “Urumçi’deki olayları başlatan kadın” olarak suçladığı Rabiya Kadir’e ulaştım.

Rabiya hanım, İngilizce ve Türkçe anlaşma zorluğu nedeniyle, sorularımı, 1999’dan beri ABD’de yaşayan, daha önce Türkiye’de de kalmış olan Şincanlı Ömer Kanat’ın yardımıyla cevapladı.

***

Bir zamanlar, Çin’in en zengin kadınlarından biriyken 1999’da eşinin ABD’ye iltica etmesi sonrasında Beijing’in büyük baskısıyla karşılaşan ve Washington’ın devreye girmesiyle

Mart 2005’te sınırdışı edilene dek altı yıl cezaevinde yatan Rabiya Kadir, bugün 62 yaşında bir babaanne.

Kendisine “Uygurların kızı” diyor ve başkanlığını yaptığı Dünya Uygur Kongresi aracılığıyla, Doğu Türkistan’daki Türk kökenli Sünni nüfusun hakları için mücadele veriyor.

Rabiya Kadir’e, ilk olarak, Şincan’daki ailesinin durumunu sordum:

Akrabalarınızdan haber alabiliyor musunuz?

Çin hükümeti Urumçi’deki protestoları benim organize ettiğimi öne sürdüğünden beri herkes için korkuyorum. Şincan’da 45 yakın akrabam var. Üç oğlum zaten cezaevinde... Büyük oğlumu “bölücülük” suçlamasıyla dokuz yıla mahkûm etmişlerdi, iki yıldır yatıyor. Bir kızım ve bir oğlum da ev hapsinde tutuluyor. Dışarıdaki yakınlarımın başına her an bir şey gelebilir.

Urumçi’deki protestoları teşvik ettiğiniz doğru mu?

Protestolar Uygur halkının giderek kötüleşen baskı rejimine haklı öfkesini yansıtıyor. 100 bin kadar Uygur siyasi görüşleri ve dinsel inançları nedeniyle cezaevinde. Halkın öfkeli olması için sebep çok. Her alanda ayrımcılık kurbanıyız.

Son protestolar ise Guangdong vilayetinde Uygur işçilerinin öldürülmesi konusunda Çin hükümet yetkililerinin sessiz kalması ve suçluları bulmaya çalışmaması üzerine başladı. Ben pazar günü Urumçi’de protesto eylemi düzenleneceğini internetten öğrenince, oradaki akrabalarımı aradım. Erkek kardeşime, evden çıkmaması uyarısında bulundum. Bunun haricinde hiçbir şey yapmadım, eylemleri teşvik etmedim. Çünkü benim yakınım olan herkesin yetkililerce hedef seçilebileceğini biliyordum. Şimdi de onların hayatından endişe ediyorum. Dokuz torunum için korkuyorum.

Şincan’daki son durum hakkında size ulaşan bilgi nedir?

Kadın erkek yüzlerce ölü ve binlerce yaralı var.

Bu durum, etnik çatışmanın mı yoksa polis müdahalesinin mi sonucu?

Çin polisi göstericileri şiddetle bastırmaya çalışmış; herkes kalabalığın üzerine ateş açıldığını anlatıyor. Bu sertlik üzerine, Uygurların da bazıları kendilerini tutamayıp Çinlilerin dükkânlarına, araçlarına saldırdılar, yağmalama olayları oldu ama etnik çatışma söz konusu değil.

Uygurların bu tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben şiddetin her türüne karşıyım, Uygurlar da yapsa yine karşıyım. Ama tepkilerini anlayabiliyorum. Orada Çin hükümeti tarafından 60 senedir sürdürülen baskıcı siyasete karşı bir tepkidir bu. Bardak taşmıştır.

Sizin ve ailenizin “bölücülük”le suçlanmasına yol açan talepleriniz neler? Ne istiyorsunuz?

Uygurların dili ve dini büyük baskı altında. Biz bunun son bulmasını istiyoruz. Çin Anayasası, Doğu Türkistan’da Uygur dilinin Çince ile birlikte resmî dil olmasını garanti eder. Ama Çin hükümeti bu anayasal hakka bile riayet etmiyor. 2003’ten beri okullarda ve üniversitelerde Uygur dili tamamen yasak.

İbadetin üzerinde nasıl bir baskı var?

Çin hükümeti göstermelik olarak camileri açık tutuyor ama camiye giden herkesi Çin sivil polisi takip eder. Dindar Müslüman olduğu için hapse girmiş binlerce kişi var. Ayrıca öğrencilerin, öğretmenlerin, memurların ve 18 yaşın altındakilerin camiye gitmesi kesinlikle yasak. İstiyorlar ki, Çinli gibi yaşayalım, Uygur kimliğimizi toprağın altına gömelim ve bir daha hiç çıkmasın. Bu imkânsız.

Çin polisinin uyguladığı şiddete dünyanın gösterdiği tepkiyi nasıl buldunuz?

Yetersiz.

Ne yapılmalı?

Obama yönetiminin duyarlı bir açıklama yapmasından memnunum ama Çin’e çok net bir şekilde şiddeti durdurmasını söylemeliler. Çin hükümetinin gözaltına aldığı göstericileri derhal serbest bırakması ve Doğu Türkistan’daki ölü ve yaralı sayısını doğru olarak açıklaması için baskı yapmalı. Hotan’da, Kaşgar’da, Urumçi’de Çin polisinin baskısı sona ermeli ve dünyada demokrasi isteyen herkes Uygur halkının haklarına sahip çıkmalı.

Ankara’nın tepkisi sizce yeterli miydi?

Ankara’nın bu konuda ne dediğini duymadım bile. 

Yasemin Çongar
Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0