Necip Fazıl'da Dersim acısı - Oral Çalışlar

28 Mayıs 2012 13:09  

 

Necip Fazıl'da Dersim acısı - Oral Çalışlar

"Necip Fazıl'ı, Dersim konusundaki yazdıklarından bir bölümü aktararak anmak istiyorum."

Onu tam 29 yıl önce 26 Mayıs 1983 tarihinde yitirdik.

Necip Fazıl Kısakürek aykırı bir yazar, aykırı bir şairdi. Yaşamı iniş çıkışlarla dolu olsa da asıl duruşu eleştireldi ve dikbaşlıydı. Son dönemlerinde giderek daha radikal ve sert bir muhafazakârlığa yöneldi. Son yıllarda sağcı gençler arasında yoğun şekilde dolaşımda olan sözleri de muhtemelen kendisinin radikal cümleleri.

Aykırılığı ise değişmedi. Menderesler’in Demokrat Partisi’nin iktidara gelmesinden mutlu olmuştu. Daha sonra onları da eleştirmekten geri durmadı.
27 Mayıs 1960 darbesi döneminde tutuklu yazarlar arasındaydı. Çıkarılan ‘Basın Affı’yla herkes dışarı çıkarken o, “Atatürk’e Hakaret Kanunu’ndan tutuklananlar af dışıdır” maddesi nedeniyle kapıdan geri döndü. Yaşamı ‘akış’ ve ‘çile’ ekseninde ilerleyen Necip Fazıl, ‘Sakarya Türküsü’ şiirinde kendisini şöyle tanımlar: “İnsan bu; su misali kıvrım kıvrım akar ya/Bir yanda akan benim, bir yanda Sakarya”.

‘Bohem’ döneminde yazdığı ve bir destan güzelliğindeki ‘Kaldırımlar’ şiirinden söz etmemek olmaz:

“Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;/
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum./
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,/
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum/.
(...)
“Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;/
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!/
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;/
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!”

Yıllar önce Reşat (Çalışlar) Alman Lisesi’nde öğrenciyken (hatırladığım kadarıyla dönem ödevi olarak) bir Necip Fazıl yazısı yazdı. Yıl 1993’tü. Benim de Necip Fazıl’ı ilk kez başka bir gözle izlemeye başladığım günlerdi. Reşat okuldaki şiir yarışmasında ‘Kaldırımlar’ şiirini ezberden okuyarak bazı öğretmenlerinin kafasını karıştırdı. Edebiyat öğretmeni beni arayarak “Çocuğunuz Necip Fazıl okuyor farkında mısınız?” diye uyardı, ben de “Onun sayesinde öğreniyoruz. Ne zararı var ki” cevabını verdim.

Büyük yazarları, kalıcı aydınları ölümsüzleştirenin, edebi yeteneklerinin yanı sıra, en ağır koşullarda bile düşüncelerini dile getirebilmeleri olduğunu düşünenlerdenim. Necip Fazıl’ın Dersim katliamını ele alan yazısını çok sonraları öğrendiğimde, onu hayattayken doğru tanıyamadığıma hayıflandım. ‘Üstad’ı, Dersim konusundaki yazdıklarından bir bölümü aktararak anmak istiyorum:

“Dersim isimli vatan parçasında cereyan eden bazı münferit şekavet ve isyan halleri, bunların tedip ve tenkili bahanesiyle bütün o bölgenin, bütün masum sekenesiyle kökünden kazınması gibi bir harekete vesile olmuş ve birkaç yüz veya birkaç bin sergerdenin kanuna zıt vaziyeti, on binlerce saf ve masum Müslümanın çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil, ısırgan otu yolunur gibi doğranması işinde sebep (!) rolüne çıkmıştır.”

Yaşananlardan örnekler veren Necip Fazıl şunları yazar:

“Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki masum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi... Kendisinin öğretmen ve köy halkıyla alakasız bir şahıs olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin kalasla itilip alevler içine atılması ve karşısında sigara içilmesi... Buğday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurşunlanmış bütün bir köy halkı... Bir dere içinde boğazlanan ve bu fiili yerine getirecek celladın bulunması bir hayli zorluğa yol açan yirmi masum...

Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuştur.

Son inkılap, kansızca ve aç gözce teslim aldığı Anadolu bütününü, teslim aldıktan sonra yıldırmak (!) için Dersim’i (poligon) olarak kullanmış ve bu (poligon)un hedefleri içine gebe kadınların çıkık karınlarına ve ağzı süt kokan çocuklara kadar en aziz eşyayı merhametsizce dahil etmiş ve onbinlerce cana kıymıştır.

Bugünkü sahte hak ve hürriyet kahramanlarının bilfiil başında bulunduğu ve en büyük mesuliyet hissesini taşıyan Dersim faciası, yarının tarih savcıları elinde, büyük amme davası olarak açılacak olan bir numaralı dava dosyasını gösteriyor...”

Radikal (26.05.2012)

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0