Türkiye Ermeni toplumunun son 10 yılı - Bağdat Hayko

02 Şubat 2008 04:35 / 1471 kez okundu!

 

Bundan on yıl önce Türkiyeli Ermeniler hakkında ne bilirdiniz? Peki niye bilmezdiniz? Bizleri niçin onyıllardır ihmal ettiniz? Anadolunun bu en kadim halklarından birinin artık “buralı” olmayışını kurcalamak, en kalın çizgili kırmızı hat idi,

Biliyorum, kendi derdini “dert” haline getirmeye gücü yetmeyen bir toplumun ilacı birkaç iyi insanın cesareti olmaz olmayacaktır. Ama bu da başka bir yazının özeleştiri konusudur, erteleyelim. Satırlarca yazmanın bir alemi yok. Gözden kaçırdığınız zaman diliminde bizler hep üzgünlerdik. Bidolu da badire geldi geçti başımızdan. Sonra Hrant geldi.

“Türkiye Türklerindir” di Hürriyet gazetesine göre o geldiğinde. Başlarına geleni haketmiş bir hain halk ile soyu kırılmış bir halk olarak tarif ediyordu bizleri iki derin kutup. Uluslararası ilişkilerin kozu haline gelmiş ölülerimizi hiç kimse anmıyordu oysa. Katılaşmış, kemikleşmiş söylevleri ne söyleyerek yumuşatabilirdi Hrant. Daha doğrusu nece söyleyerek.

Gelin buna 3. söz diyelim.

Hrant’ın 3. sözünün sihri buralı ve buradan olmasında gizli olsa gerek. Yani normalleşmeye ve barışa en çok ihtiyacı olan, bu topraklarda bir gelecek kurgulayanlardan çıkmalıydı bu söz. Çıktı da.

Sadece 10 yıl içinde önce Ermeni Toplumunun uzerine serpilen ölü toprağını kaldırıp, ardından büyük toplumun hafızasızlığını yüzüne vurmak, devletin kuruluş tarihi kadar eski resmi politikasına, diasporanın bir kesiminin, Ermenistanın söylemine karşı bir 3. sözün mümkün olduğunu gösterebilmek becerisini başardı Hrant.

1,5 milyon olduğu söylenen insan kaybının daha şimdilerde 1,5 milyon insanın kanına giren ABD ile işbirliği yaparak yasının tutulmayacağından bahsediyordu. Ağıtın ne olduğunu bilmeyen hiç kimsenin benim ağıtıma göz yaşı dökemeyeceğini tarif ediyordu.

Çok basit ve çok zor önerileri vardı. “Ali topu Agop’a atsın”.
Atsın ki, Ali ve Agop beraber bir gelecek inşa etsinler.
ABD, Fransa, Arjantin değil, bizler. Bizler burada bir gelecek inşa edelim.
Su çatlağını bulsun, normalleşelim. Onurumuzla, inkar etmeden, anlayarak birbirimizi dinleyelim.

Yazının başındaki soruyu biraz değiştirelim.

Bugün Türkiyeli Ermeniler hakkında ne bilirsiniz?
Hrant’ın anlattığı kadar. Son defa; Bundan on yıl sonra Türkiyeli Ermeniler hakkında ne bileceksiniz?

Hrant’ı öldürdüler.

Bundan sonra bizlerin halini nereden bileceksiniz? Devletlerin, lobilerin, faşistlerin tarifinden değil, halkların sözünü kim, nece söyleyebilecek? Müjdeler olsun ki, cevap mevcuttur. 90 yıllık “Ermeni” algısına rağmen Hrant’ın cenazesinde Ermenistan nüfusu kadar insanın yüreği yanmıştır. Hakkını teslim edelim, Hrant haklıdır.

3. söz, doğduğu topraklardan çıkacaktır.

Bu topraklarda yaşayanların kendilerini nasıl tarif ettikleri meselesinden çok, nasıl algılandıkları önemliydi oysa.

Mesela ben her gün salt bir Ermeni olarak görüldüm, ona göre muamele gördüm. En yakın Ermeni olmayan arkadaşlarım da annemin gözünde “yanında bu konuları konuşma”yacaklarım olmuştu. Aslında ne ben, ne de o arkadaşlarım bir hayalet gibi peşimizde taşıdığımız kimliklerden değildik. Türk, Kürt, Ermeni her ne halt isek, bizleri, tüm bu tarihin kimliklerimize atfettiği suçların müsebbibi olarak afişe ederken birileri...

Aklıma bir şey geliyor. Bu kaçınılmaz prangayı taşıyan bizler bir kez olsun bu “kimlik”leri taşımaya gönüllü olsak nasıl olur? Kendisini tarihin en suçlularıyla özdeşleştirenlerin ellerinden en büyük malzemelerini çalsak mesela. Suçun kendisini. Ve tüm bu suçlar için özür dilesek.

Yani biz, 1915’te rakamlara takılmayın ama yüzbinlerce insanın anavatanlarından sürülmesinden, katledilmesinden dolayı hala kendini yaralı hisseden herkesten özür dilesek.

Bizler Çorum, Maraş, Sivas’ta yaşamını yitirenlerin yakınlarından, 20. yüzyıl boyunca birarada yaşamayı başaramadığımız için tüm Kürtler ve Türkler olarak, ölen binlerce Kürt gencin annesinden, daha 20 yaşında tabutla evine dönen askerler için şehit ailelerinden özür dilesek.

Başlarımızın üstünde hale olarak duran acıyı boynumuza indirsek ve sahiplensek. Yani biz Türk, Kürt, Ermeni ve her ne halt isek birbirimizin acısını anlamaya çalışsak. “Bizim Özür Beyannamemiz”i yazsak, çok uzun bir liste olarak... Biraz olsun normalleşir, acılarımızı hafifletiriz sanki ne dersiniz?

Ermeniliğini filan boşverin, Hrant'ın koca yüreğini tüm meselelerimizin çözümünde yaşatabilir miyiz? Onu tarihin en görkemli cenazelerinden biriyle sonsuzluğa uğurlayan bizler, bunu başarabilir miyiz?

Hrant’ı öldürdüler.

3. sözü söylemeye devam edebilir miyiz?


Müjdeler olsun.


Bağdat Hayko

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.