İzmir küçük Millet Meclisi bir toplandı, pir toplandı.

07 Mart 2011 11:34  

 

İzmir küçük Millet Meclisi bir toplandı, pir toplandı.

İzmir küçük Millet Meclisi, 4 Mart 2011 Cuma günü, Türkan Saylan Alsancak Kültür ve Sanat Merkezi’nde toplandı. CHP milletvekili Bülent Baratalı’nın katıldığı toplantının kolaylaştırıcılığını Şanar Yurdatapan yaptı. 5 sivil toplum örgütü temsilcisinin katıldığı toplantıya 1 yerel basın katıldı. Toplantıda hiçbir siyasi parti yöneticisi gözlemci olarak bulunmadı. İzleyici olarak da yaklaşık 60 kişi vardı. Genel konu olarak “Kadına karşı şiddet”, yerel konu olarak da “İzmir’de kadın sığınma evlerinin durumu”nun tartışıldığı toplantı, uzun bir aradan sonra izmir'de yapılan en kaliteli ve kalabalık küçük Millet Meclisi çalışması oldu.

Ev sahipliği ve hamallığı üstlenen İzmirizmir.net ekibinin (İlhami Mısırlıoğlu, Pervin Mısırlıoğlu, Hürriyet Mısırlıoğlu ve Ülkem Yılmaz) tam kadro olarak hazır bulunduğu toplantı, katılımcılarınn hararetli tartışmaları nedeniyle yarım saat daha uzatıldı. İsteyen herkese söz hakkı tanındı, bazılarına birden fazla konuşma fırsatı verildi ama yine de kimseye yetmedi.

Kadın sığınma evleri konusunda katılımcı, konuşmacı, STK temsilcisi kadınlar arasında görüş ayrılıkları olduğu saptandı. Katılımcıların çoğu Kadın Sığınma Evleri konusunda biraz daha bilgi sahibi oldular. Bülent Baratalı çok iyi niyetli olmasına rağmen, konunun zaman zaman uzağında kaldı. Meseleyi durmadan etnik olarak belirli bir bölgeye ve gruba getirmeye çalışması yanlış anlamalara yol açıyordu ki, toplantının arasındaki ayaküstü açıklamasıyla duruma bir ölçüde açıklık getirdi. Ancak toplantıya katılması ve sonuna kadar orada kalması, milletvekillerinden görülmeye pek alışık olunmayan bir durumdu.

Toplantının ayrıntılı özeti aşağıdadır:

İzmir küçük Millet Meclisi toplandı
Biraz ara verdikten sonra İzmir küçük Millet Meclisi “baş hamal” Şanar Yurdatapan’ın moderatörlüğünde toplandı.

Genel konu “Kadına Yönelik Şiddet” (alt başlığı da şuydu: “Kadın ne kadar eşit?”), yerel konu ise “İzmir’de Kadın Sığınma Evleri” idi.

Yurdatapan, yörelerde bu tür işlerin hiyerarşik olunmadan nasıl üretildiğini anlatmak için “hamal” sözcüğünün ortaya çıktığını, yerel çalışmalara bir tür destek veren İstanbul’un ise “mutfak” olarak adlandırıldığını belirtti.

İzmir’in hamallığını bu sefer Pervin Mısırlıoğlu ve www.izmirizmir.net sitesi üstlenmişti. Asistan hamal Ülkem Yılmaz ise ortada koşuşturan başlıca kişiydi.

Zamanında gelenlere saygısızlık yapmamak için toplantıya ilan edilmiş saatte başlandı, salon ise ilk yarım saat içinde dopdolu olmuştu.

Çeşitli STK’ların temsilcilerinden toplantıya yoğun katılım vardı. CHP İzmir milletvekili Bülent Baratalar koltuğunu boş bırakmayan tek milletvekiliydi.

İlk konuşmacı olan Hizmet Gönüllüleri Konfederasyonu genel başkanı Nezahat Atalay şöyle dedi:

“İzmir’de, son 12 ayda 100 kadından 5’i şiddet görürken, Türkiye ortalaması %10… Türkiye’de şiddet sonucu evde yaralanan kadın oranı %42, Ege ortalaması ise %41. Bu rakamlar korkunç değil mi? Evler terör yuvası adeta…

İzmir’de 5 adet sığınma evi var ki bu hiçbir şeydir. Yasada “belediyeler kadın evleri açar” ibaresi var. Yani bir zorunluluk yok.

Kadın sığınma evlerinde din, dil, ırk ayrımı olmamalı; çalışmalar politikaya alet edilmemeli.”

CHP İl Genel Meclisi 1. Başkanvekili ve “Kadın Erkek Eşitliği” komisyonundan avukat Ayla Eğit, “3 kadından 2’si şiddet görüyor” dedi. “Şiddet; güç ve otoritenin ortaya koyuluş biçimidir ve erkeklerden geliyor”

Karşıyaka Belediyesi Sosyal İşler Md. Ayfer Çalışkan, kadın konusuna genel bir giriş yaptı.

Dinleyicilerden birisi söz aldı: “sorunun bireysel ele alındığını, erkeklerin ise fiziksel güçlerinden ve yasalardan destek aldığını, meseleye siyaset içinde bakılması gerektiğini ” belirtti. “Ülkemizde şu söylem yaygın: “İlk şu kadın bizde oldu, ilk bu kadın bizdeydi…” Bu söylemi iyi niyetli bulmuyorum, sanki içinde bir şeyleri bastırmak varmış gibi… Şiddeti bu toplumdan silmek için gerçek bir çaba gerek.”

Engelsiz Yaşam Derneği'nden Gülgün Yorgancılar, “Engelli kadınların en alt kategoride durduğunu, üstelik kadın sığınma evlerinin engellilere uygun olmadığını” söyledi.

Dinleyicilerden Ali Rıza Avcan,”Sorunlara sivil birey olarak bakılamıyor. Aile, inanç kutsanıyor…” dedi.

Konak Belediyesi başkan danışmanı şair Namık Kuyumcu, “Aşk da suçlu değil mi?” diye söze başlayarak, “erkek egemen bir toplumda yaşadığımızı, sorgulamaya buradan başlamamız gerektiğini” belirtti.

İçim Uzun, “Bir genelev kadınının şiddet de görse dayanışma merkezleri ve sığınma evlerine alınmadığını” belirtti.

İnsan hakları aktivisti Sıdıka Çetin, “İş kamuya kaldı. STK’lar olarak kendimize bakmalıyız. Kadına şiddet uygulanmasına nasıl bakıyoruz? Kürt, Çingene, engelli, yaşlı kadın, başörtülü, eşcinsel, seks işçisi… Herkese eşit bakabiliyor muyuz? Bakamıyorsak bunda bize dayatılan modernizmin payı nedir?” dedi.

AK Parti kadın kolları eski sorumlusu Nesrin Ulema, “Üstelik kadına şiddet yalnız bizim sorunumuz da değil, dünyanın da sorunu. Direniş örnekleri yaratmak ve bunları yaymak gerek” dedi.

CHP İzmir milletvekili Bülent Baratalı, tarihe kısa bir göz attıktan sonra, “Geçmişte kadınlar çarşaf ve başörtülerini atıp işgale karşı mitinge katılmışlardı… Bugün ise Şırnak’ta kadınlar çocuk parası olarak verilen 15 TL için kar altında kuyruktaydı. Kente göçürülen Kürt kadınlarının dilendiklerini gördüm. Muş’ta, Ağrı’da, Diyarbakır’da… Kadına uygulanan şiddetin belirli yörelere özgü yönleri de var; berdel, çocuk gelinler hangi yörede ağırlıkta?”

“Başka sorunlar da var. Polis, önüne gelenlere tarikat gözlüğüyle bakarsa ne yapılacak?

2 milyon kadın tarımdan koptu, kente göçtü, koca eline bakıyor şimdi. Geçenlerde AKP’li bir yönetici “Ülkemizin ekonomik gücü, artık kadınların rahat rahat evde oturmalarına yeter” diyordu. Onların kadına bakışı böyle…”

“Zina suç mu değil mi?” tartışmalarıyla geçmişte epeyi zaman harcadık, sonra zor da olsa süreç aşıldı.

Kadın haklarından sorumlu bakan sayın Aliye Kavaf’ın yanıtlaması için bir önerge verdim ve şunları sordum:

1. Son 10 yıldaki kadına yönelik şiddetin durumu?
2. Hangi etkenler önde?
3. Bu alandaki bölgesel veriler nedir?

Batıda yaşayan vatandaşlarımız bu alanda daha iyiler…”

Karşıyaka Belediyesinden Ayfer Çalışkan, kul bakışından ve eşitlikçi bakıştan söz ederek, kendilerinin sosyal yaklaşım açısıyla meseleye baktıklarına değindi.

“İlk sığınma evini 10 yıl önce, Kadıköy Belediyesi’nden etkilenerek kurduk. Sonra bir yasa çıktı, önce rahatladık ama sonra yasa “Büyükşehir belediyeleri ve nüfusu 50.000’den fazla olan yerler, kadın sığınma evleri açar” biçiminde çıktı. Yani mecburi değil! İstemezse açmayabiliyor. Biz tuttuk ikinciyi açtık.
Yerel yönetimlerde sosyolog, psikolog, rehberlik uzmanları için gereken kadro yok. Aliağa, Buca, Karşıyaka (2) ve SEHAÇEK’te sığınma evleri var artık.
Ancak saat 16.00’dan sonra personel yok buralarda. O saatten sonra gelen kadınlara ne olacak?

ALO 183 hattının açılmasıyla durum biraz daha değişti. En azından saat 17.00’den sonra polis artık sığınma evlerini arıyor.”

Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu adına konuşan Ayla Eğit yeniden söz alarak, “İzmir, Türkiye’nin her yerinden göç alıyor. Bir prototip gibi, Türkiye’nin tüm sorunlarını içinde barındırıyor. Birleşmiş Milletler tarafından İzmir’e “Kadın Dostu Kent” unvanı verildi.
Sığınma evlerinin yanı sıra, -ismini sulandırma denemeleri olsa da- İl Genel Meclisi’ne bağlı Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu oluşturuldu. Ayrıca Danışma Merkezi var ve buralarda mutlaka bir avukat ve psikolog bulunuyor.
Güzel olan İzmir’de bir kadın vali yardımcımızın olması…
Yaptığım çok sayıda ankette gördüm ki, 4370 sayılı “Aile içi şiddet” yasasını örneğin 450 öğretmenden bilen çıkmadı.
İzmir’de 2010 yılında şiddet sorunu yüzünden emniyete başvuran kadın sayısı 478 iken, bu yılın 2 ayında bu sayı 574 olmuş.
Ekonomik özgürlüğü olanlar şiddet görmez diyordum ama öyle de değilmiş…
Hep sığınma evlerini konuştuk ama ondan sonraki adımlar da çok önemli çünkü ihtiyacı olan kadın buralarda ancak 3 ay kalabiliyor sonra onları yine şiddetin kaynağı olan “yuva”larına geri gönderiyoruz. TOKİ belediyelerle işbirliği içinde çok sayıda sosyal konut yapıyor. Sığınma ihtiyacı içindeki kadınlar için sosyal konut vermesini istiyoruz, hiç olmazsa bir yıl için. Bu sürede de onların iş bulma, kreşlerden yararlanma sorunlarına çözüm bulunması gerekli" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Sığınma Evi'nden Ferda Hanım; “Toplam 4 sığınma evi ancak 130 kadına hizmet ulaştırılabiliyor. Ancak buralara örneğin engellileri alamıyoruz; (onlardan bazılarının bu mekânları, yeni kadınları tuzağa düşürmek için kullandıklarının söylendiği bu ortamda) örneğin seks işçilerini de alamıyoruz; akıl sağlığı ile sorun yaşayanları alamıyoruz…" dedi.
---
Sevim Tozan, Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu üyesi olan Ayla Eğit'e bir soru yöneltti, sorusu yanıtlandı.

Ali Rıza Avcan, sahilleri kırmızıya boyayan CHP’nin, her ilçede sığınma evleri açma yönünde politika izlemesi doğru olmaz mı?” diye sordu.

Bu soruyu daha sonra İzmir milletvekili Bülent Baratalı yanıtladı: “Bunu elbette isteriz ama CHP ve belediyeler sonuçta iki ayrı yapılanma… Ancak yine de bizim önermemiz önemli tabii…”

Dur De İnisiyatifi’nden Nalan Damarsardı, “Açılan sığınma evleri acaba şiddeti meşrulaştırmaya da yol açıyor mu?” diye sordu.

Duygu …: "Kadına ve farklı cinsel yönelimdekilere uygulanan şiddet karşısında yapılan işler elbette değerli ama yetersiz kaldığı da açık… “Kadınlarımız…”la başlayan aşırı sahiplenici üslupları da çok anlamlı bulmuyorum” dedi.

Mülteciler Derneği’nden Talat Ulusoy, “Afgan, Afrikalı ve diğer benzeri ülkelerden gelen ve içinde çok sayıda kadın da olan, savaşlardan, örgütlü şiddetten kaçan mültecilerin sorunları çok ağır. “Mültecilerin İade Yasası”nı ne yazık ki hiçbir parti desteklemedi. Şimdi de Meriç nehri boyunca yeni bir Berlin duvarı örülüyor. Ne için? Bir temel insan hakkı olan iltica hakkını kullandırtmamak için. Mülteci kadınların ve yakınlarının çektiği ızdıraba ve bu insanlık ayıbına seyirci kalmayalım, hepimiz destek olalım.”

Ayfer Çalışkan, “Küçük yaşta hamile olan kadınların, bağımlıların, suça karışmış kadınların, seks işçisi olanların, mülteci kadınların ayrı ayrı sorunları olduğunu” belirterek, sığınma evlerinin ihtisaslaşmasının önemine dikkati çekti; “bir büyük kaynak havuzunun oluşturulmasını, sığınma evi kurmamış belediyelerin de bu havuza para katkısında bulunmalarını” önerdi.

İzmir'de yanyana pek gelmeyen farklı kesimler yanyana gelerek ve verimli bir tartışma yaparak gelecek için umut verdiler.


Notlar ve haber: İ. Mısırlıoğlu

Son Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2011 13:37

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0