ROMANLARIN GERÇEKLÝÐÝ ÜZERÝNE...
13 Temmuz 2010 12:00 / 1861 kez okundu!
Özellikle toplumsal olaylara duyarlý olanlar, yani geçmiþ toplumlarýn sosyo-kültürel-siyasal ve ekonomik evrelerini merak edenler en çok o dönemi anlatan romanlarla tatmin olurlar. Romanlar, yazarýn salt bir kurgudan ibaret oluþturduklarý edebi türlerden deðillerdir. O dönemin tüm çarpýklýðýný ve gizli kalmýþ yönlerini yazarýn süzgecinden okurla buluþturan dev bir aynadýr roman.
Hemen hemen her toplum belki de en fazla romanlarla anlatýlmaya ya da tanýtýlmaya çalýþýlmýþtýr. Kendi yazarýný yaratan toplumun, bu yazarýn þahitliðinde gelecekte bir ya da birkaç kitapla bir fotoðraf karesi gibi sabitlenecek ‘o an’ý yakalanmýþ olacak. Çünkü deðiþen her þeyin aksine romana iþleyen o dönem, okuyucunun gözünde hiçbir zaman deðiþikliðe uðramayacaktýr. Belki sadece kurguda farklýlýklar olacak; buna karþýn dönem her zaman varlýðýný koruyacaktýr. Bu farklýlýðý yaratanlar kuþkusuz büyük yazarlardýr. Büyük yazarlar ayný zamanda kendi toplumlarýnýn da büyüklüðünü saðlarlar.
Yazýn türleri için bir toplumu en çýplak þekilde romanlar ele alýr. Romanlarýn okuyucuyu inandýrma gibi bir görevleri ve yazarýn bu yönde bir kaygýsý yoktur. Bu nedenle yazar rahattýr. Kendi þahitliðine okuru dâhil etmeye çalýþýrken sýkýntýya düþmez. Okur roman bileþenlerini kendi hayal perdesinde çoðu zaman yeniden kurgular, onlara þekiller verir, anlamlar yükler.
Dünyanýn seyrini deðiþtiren büyük olaylar en fazla romanlarla etkili biçimde anlatýlmýþtýr. Muhakkak tarihi ve siyasal konulu kitaplar kaynaklýk bakýmýndan önemliyse de, romanlar geniþ bir kitleye ulaþma bakýmýndan daha etkilidirler.
Ekonomi hocamýz Fatih Doðanoðlu, bir derste “Rusya neden büyük biliyor musunuz?” diye sorduðunda muhtemelen çoðumuz hocanýn ekonomik göstergelerden baþlayarak bizlere analizler yapacaðýný düþünmüþtük. Oysaki o baþta Lev Nikolayeviç Tolstoy, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski , Aleksandr Sergeyeviç Puþkin, Ývan Sergeyeviç Turgenyev olmak üzere birkaç yazar adýný daha sýraladýktan sonra “Rus toplumu bunlarý yarattýðý için büyüktür” demiþti. Tabi baþka ülkelerden, özellikle uygarlýklardan yazar isimleri vererek o toplumlarýn “kadim”liklerini perçinlemiþti.
Pearl S. Buck’ýn Ana adlý kitabýný okuduðumda sanýrým lise sonlardaydým. Zaman zaman dünyanýn dönüþümü üzerine düþünmeye baþladýðýmda aklýma bu romanýn kahramanlarý olan ve buðday hasadý yapan o Çinli yoksullar da gelir. Var olma mücadelesi içindeki yoksul Çin köylüsü en açýk biçimde bu romanda resmedilmiþti. Bildiðim kadarýyla yazar Alman’dý ve ayný zamanda bir Çin hayranýydý. Komünist düþünceye kapýldýklarý gerekçesiyle tutuklanan bir grup gencin idamý romanýn sonuna doðru iþlenirken, gençlerden birinin annesi olan zavallý kör bir kadýnýn iç yakan dramý hala tüylerimi diken diken eder. Beni bu derece etkileyen baþka bir roman var mýydý? Galiba yoktu. O romanda Çin’in vergi sistemini, köylülerin yaþam biçimini, davranýþ kalýplarýný, kadýnlarýn, kocalarýnýn kumarda kazandýklarý paralarla nasýl gururlandýklarýný, yoksulluðu ve çaresizliði en açýk biçimde görmek mümkün. Bence o dönem Çin’i bir baþka tarih kitabý bu kadar açýk anlatamazdý bana.
Romanlardan, özellikle sanayi devrimi ve sonrasýný öðrenmek mümkün. Unutulmamasý gereken romanlarýn tarihi vesikalar olmadýklarýdýr. Gerçek bilimsel veriler tabi ki baþka kitaplardan elde edilebilir. Ama romanýn etki alanýnýn tarihsel kitaplardan daha geniþ olduðunu unutmamak lazým. Bir Zola olmasaydý, muhtemelen madencilerin çektiklerini bu kadar açýk bilemeyecektik. Ya da Çukurova’yý bir Yaþar Kemal’den baþkasý bu kadar naif anlatamayacaktý. Ya da Rus edebiyatýnýn o þaheserleri olmasaydý dünya edebiyatý bugün bu seviyede olmayacaktý.
Günümüzde roman tekniði bir ölçüde deðiþti. Anlatým o kadar derin ve etkileyici yapýlmýyor gibi. Bir þatoda ya da malikânede yazýlan, karanlýk zindanlarýn ruhunu taþýyan o romanlar yok. Yerlerine kendi insan profilini yaratan yeni yeni romanlar ve onlarýn okuyucularý var. Yazarýnýn bin bir parçaya bölünmüþ kafasýyla ortaya çýkan roman, yine kafasý bin bir parçaya bölünmüþ bir kitle tarafýndan okunmaktadýr.
Ýsmet Tunç
30.06.2010