Irkçılığın yırtılan maskesi: ‘Kemalist sol’ - Gürbüz Özaltınlı

27 Ocak 2013 21:27  

 

Irkçılığın yırtılan maskesi: ‘Kemalist sol’ - Gürbüz Özaltınlı

Tarih enteresan bir çalım atmak üzere sanki. Kürt sorununun “gerici” AKP’yi sallamasını bekleyenlerin yüzlerindeki gülümseme, “ilerici”, “solcu” CHP’nin ırkçılıkla ölümcül dansı karşısında donmuş gözüküyor.

Kürt muhalefeti geldi “yeni” CHP’yi belinden vurdu.

Türkiye, soyut kavramları oraya buraya çekiştirerek; “demokratız”, “ilericiyiz”, “Kürtler kardeşimizdir”, “barış istiyoruz” gevelemeleriyle siyaset yapılabilir bir ülke olmaktan çıkıyor. Artık geniş sözlerle idare edemezsiniz. Hakların somut olarak tartışıldığı, yeni bir statünün inşa edildiği günlerden geçiyoruz. Cilalı sözlerin, eğreti maskelerin, gerçek kimlikleri gizleyemeyeceği kavşaktayız. Toplumca soyunuyoruz. İyi bir yerdeyiz.

İzmir mebusu hanımefendinin ırkçılık kusmasına şaşıranlar var. Ben de onlara şaşırıyorum.

Hayır, Mahmut Esat Bozkurt hortladı demeyeceğim. O zaten bu damarda hiç ölmemişti. “Hâkim millet” ve “köleleri” ayrımının bir alt metin olarak insanların zihnine kazınması, bizim resmî politikamız olagelmişti hep.

“Atatürk milliyetçiliği” kavramını icat ettik. “Kafatasçı” olmadığımız masallarıyla büyütüldük.

“Atatürk milliyetçiliği”ni icat eden kafa, Kürtleri “dağ Türk’ü” ilan eden kafadır.

Ermenileri hain, “Rum’u!” düşman sayan zihniyetin ta kendisidir.

Tehcir, mübadele, Dersim, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül... Kimin eseri bunlar?

CHP damarı bu tarihin neresinde duruyor?

Farkında değiliz. Açıkça adını koymuyoruz henüz. Fakat şimdi artık işte bu trajik tarihle yüzleşiyoruz. Bu tarihin taşıyıcıları, mirasçıları utanmadan kürsülerden suratımıza bağırıyor: “Türk ulusu ile Kürt milliyetinin eşit olduğunu bize kabul ettiremezsiniz”... MHP ve CHP’nin “önlenemez kucaklaşması”...

Evet, daha yeni başladık kendimizi tanımaya. “Solcu”, “ilerici”, “demokrat”, “gerici”, “dinci”... Bu deprem bütün “sanal kavram”larımızı silkeleyecek.

Aslında çözülen ideoloji Türk-İslam sentezidir. “Türk” kimliğinin sınırlarını fark eden devlet, ona İslami değerler üzerinden aşı yapmayı ve otoriter statüye bu sentezle toplumsal rıza devşirmeyi akıl etmişti. Bu “büyük buluş” da askerî vesayet katlarının bir ürünüydü. Otantik Kemalizm’in İslamiyet alerjisiyle yüklü “modernist Türkçü” kanadı bunu hiç hazmedemedi. 60’lar ve 70’lerden tanıdığımız “zinde güçler” hayranlığının 12 Eylül’de çatışmaya dönüşmesinin nedeni sadece ağır bir zulüm ve politik tasfiye değildir. Bu sürece ideolojik düzeyde bir ayrışma da eşlik etmiştir.

Öte yandan Türk-İslam sentezi mühendisliği, Müslüman kimlik üzerinde de istenen sonuçları vermedi. Geniş dindar kesimleri otoriter devletle barıştıramadı. 28 Şubat’ta son nefesini verenin İslami kimlik değil, otoriter statü olduğunu gecikmeli olarak anladık.

Türk-İslam sentezinin çözülüşünün görünür kıldığı olgu şudur: Kemalist “sol”culuk Türk-İslam sentezinin bütününe itiraz etmiyor. Onlar “Türk” ayağının ırkçı savunucuları olarak İslam kimliğini reddediyorlar. Evet, hazin gerçeğimiz budur: Biz, Kemalist Türkçü ulusal kimliğin sekülerliğini sulandıran bu senteze gösterilen tepkiyi, CHP nezdinde “solculuk” ilan ettik.

Şimdi İslami kimliğin, tüm ataerkil zihniyetine rağmen demokratikleştirici bir siyasete engel olmadığına tanık olurken, “sol”cu Türk kimliğinin ırkçı, otoriter hezeyanlarıyla karşılaşıyoruz.

Kürt sorununda demokratik hakların tanınması tartışmalarını “sol” “sağ” ezberleri içinden anlamaya çalışanların kafası allak bullak. İslam kimliğini “sağ ve gerici”, laik Türk kimliğini “sol ve ilerici” kabul eden çarpık merceğin yarattığı şaşılık, olanı anlamlandırmaya izin vermiyor. İzmirli mebustan yükselen sesin tarihî köklerini görmüyorlar. Münferit bir kaza zannediyorlar.

Oysa, bir köşede, bu sentezi reddetmeyi solculuk olarak yutturmaya çalışan Kemalist Türk kimliğinin CHP’li temsilcileriyle MHP kucaklaşıyor.

Diğer yanda İslami kimliğe yaslanan AKP, Kürtlerle demokratik haklar üzerine uzlaşma arıyor.

Perde yırtılıyor.

İslami kimlik Türk kimliğini dışlamıyor. Fakat kendi değerler dünyası, bütün etnisiteleri eşit saymaya elveriyor. Bu durum, Türkiye’nin barış ihtiyacına uygun politikaların üretilebilmesine izin veriyor. Oysa Kemalistlerin “Türk” kimliği diğer etnisiteleri eşit kabul etmiyor. İttihatçılığın kanlı eli CHP içinde yaşamaya devam ediyor.

Basit bir hizipleşme yaşamıyor CHP. Bir ayağını değişen dünyaya, diğer ayağını köklerine basmaya çalıştıkça bu partinin bacakları yırtılacak.

Toplumsal değişim seçim takvimi falan dinlemez.

Kürt çözümü kapıda ve CHP’nin İzmir’ini beklemez...


ozaltinli@gmail.com

Taraf, 26.01.2013

Son Güncelleme Tarihi: 27 Ocak 2013 22:22

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0