Güzel Atlar Ülkesi’nde atlara yapılan mezalim!

23 Ağustos 2011 14:48  

 

Güzel Atlar Ülkesi’nde atlara yapılan mezalim!

Güzel Atlar Ülkesi’nde yaşıyoruz ama ne fayda, dizi setlerinde atlara zulüm yapıyoruz! En ağır şartlarda, aç susuz çalıştırıp, işe yaramaz hale gelince de, yara bere içinde güneşin altında ölüme terk ediyoruz.

Anadolu’nun en önemli uygarlıklarından bir kaçına sahip olan Kapadokya, Pers dilinde Güzel Atlar Ülkesi demektir.

Anadolu insanı, tarih boyunca hangi ırk, dil ve inanç aidiyetine sahip olursa olsun, atlara her zaman özel bir önem vermiş, onlara çok iyi bakmış, hatta saygı duymuştur.

Anadolu uygarlıkları içinde atına mezar yaptırmış yöneticiler bile vardır.

Ezcümle, atlara verilen önem, kültürümüzde ziyadesiyle mevcuttur.

Mevcuttur da, bugüne ne kalmıştır bu kültürden?

Gelen haberlere bakılırsa, pek bir şey kalmamış gibi görünüyor.

Sesonline.net’in haberine göre; Timur Savcı’nın yapımcısı olduğu, Yağmur Taylan ve Durul Taylan’ın yönettiği Muhteşem Yüzyıl (Show Tv) dizisinin Edirne Karaağaç İlçesi köylerinde başlayan yeni dönem çekimlerinde ağır ve ilkel koşullarda çalıştırılan atlardan üçü, koşullara dayanamayarak ölmüş.

Atların ölümü, set çalışanları ve oyuncuların da tepkisine neden olmuş.

Olayı duyan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu, Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu (DYBD) ve Yaşam Hakkına Saygı Derneği, dizi filmin çekiminde hiç bir masraftan kaçınılmazken, atların ağır koşullarda, aç susuz çalıştırılmasına yönelik tepki göstererek, Hayvanları Koruma Yasası nezdinde yasal girişimde bulunacaklarını ifade etmişler. Sesonline.net (bknz: Aç, susuz çalıştırılan atlar ölüyor: Muhteşem Yüzyıl'ın çekimlerinde kıyım) ve hayvan haklarını savunan bazı siteler, Muhteşem Yüzyıl’ın set çalışanları ve oyuncularının, filmde çalıştırılan atların, maliyeti düşük olsun diye Uşak’taki ciritçilerden temin edildiğini söylediklerini de belirtiyor. Perşembe günü çekimi başlayan dizi için kötü taşıma ve ulaşım koşullarında nakledilmekte olan 30 attan biri yolda ölmüş. Atlardan ikisi ise, film setinde hayatını kaybetmiş. Bu konuyla ilgili olarak başlatılan imza kampanyası ve şikayet dilekçeleri Edirne Valiliği başta olmak üzere pek çok resmî kuruma ulaştırıldığının haberleri var sesonline.net’te.

Set çalışanları, aç susuz çalıştırılan atların ağzına, dişlerinin arkasına; sıcağa ve yorgunluğa rağmen yürüsün, koşsun ve binicisinin talimatlarına uysun diye yerleştirilen metalden yapılma “kantarma” denen aletlerin de, emsallerine göre çok ağır olduğunu, atlara acı verdiğini söylüyormuş.

Ayrıca nakliye sırasında ve sette ölen atların dışında, artık çekimlerde kullanılamayacak hale getirilen, ayakları şiş ve yara bere içindeki atlar, setin iki kilometre uzağında, güneş altındaki bir alanda ölüme terk ediliyormuş.

Dün sabah bazı sitelerde yapım şirketinin avukatından gönderilen sert açıklamalar yer aldı. Aslında iki atın nakil sırasında öldüğü kabul ediliyor, ama bunun sorumlusunun atların sahibinin olduğu ileri sürülüyor ve söz konusu yapım şirketinin vergi rekortmeni olduğu gibi tuhaf bir gerekçeyle, hayvanlara eziyet edildiği iddiası reddediliyor.

Haberlerde adı geçen İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Hülya Yalçın’la konuştum, gerçekten böyle bir duyum almışlar mı ve bu konuda bir araştırma yapılıyor mu diye.

Hülya Hanım, böyle haberlerin ve bazı üzücü fotoğrafların ellerine ulaştığını, bu konuyu çok kapsamlı araştırdıklarını ve yapım şirketinin söylenenlerin gerçek olmadığını kanıtlaması gerektiğini söyledi.

İnsan ister istemez, 2008 yılında Gani Rüzgâr Şavata’nın yönetmenliğini yaptığı Saddam’ın Askerleri Kara Güneş filminin çekimleri sırasında gerçekçi olsun diye kamyonet arkasında sürüklenen iki attan birinin derileri ve etleri parçalanarak acı içinde ölmesini hatırlıyor.

Her şeyi oburca tüketen bir dizi (sinema da farklı değil ya..) sektörümüz var.

Bu oburluk, yeri geldiğinde yapım maliyetini kısma pahasına can bile alabiliyor.

Bu oburluğun bir ucu 16-18 saate varan işçi çalıştırmaktan –ki, bu çalışma koşullarına dayanamayıp bayılanlar, hastalananlar var–, bu son örnekte görüldüğü gibi hayvan kıyımına kadar uzanıyor.

Sendikası olmayan, çalışan haklarını gözetmeyen, hayvan haklarından ise bihaber bir sektör bu.

Ben reklamveren olsam, reklam vereceğim dizinin yayınlanacağı kanaldan, o dizinin çalışma koşullarıyla ilgili temiz kâğıdı isterdim. Bu dizide işçiler ve oyuncular kaç saat çalıştı, çalışma saatleri yasaya uygun mu? Hayvan çalıştırıldı mı? Çalıştırıldıysa, çalışma koşulları Hayvanları Koruma Yasası’na uydu mu? Bütün bu soruların kanıtlı cevaplarını isterdim.

Aslında çok basit bir tedbir bu.

Uygulaması da hiç zor değil!

Bu kıyımları ancak Reklamverenler Derneği durdurabilir bence.

Telesiyej/Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 25 Ağustos 2011 00:44

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0