AH NEREDE O ESKİ GÜNLER...

22 Eylül 2018 15:19 / 1313 kez okundu!

 

 

Bizde bir söz vardır, 'eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağar' diye. Ama böyle düşünmeyenler hala yeni sistemin yıpratılabilir ve o, 'eski günlere' dönülebilir sanıyorlar. Tayyip Erdoğan'ın birinci Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sonlarına doğru bu düşler yerini, 'bari seçimi biz kazanıp yeni sistemi biz yürütelim' düşüncesine bırakacaktır.

 

****

 

AH NEREDE O ESKİ GÜNLER

 

Toplumların statüko eğilimi güçlüdür. Toplumsal değişimin hızlandığı dönemler dışında politikacılar topluma reform kabul ettirebilmek için kırk takla atarlar. Eğer reform yapmak isteyen iktidar ise muhalefet statükoya yaslanır. İktidar, yapılması gereken reformlar konusunda statükoyu karşısına almamak uğruna ayak diriyorsa bu kez de iktidarı gerekli olan adımları atmamakla suçlayarak yenilenme ve ilericilik kavramlarına oynar. Türkiye gibi devlet geleneği köklü olan ülkelerde bu direniş daha da güçlüdür. Hatta bu direnişin başını bizzat 'eski' kurallara sıkı sıkıya uyum sağlamış devlet bürokrasisi çeker. Toplumdan da önemli ölçüde destek sağlar. O nedenle bu tür ülkelerde reform yanlılarının işi oldukça zorlaşır.

 

CHUK Yasası çıktığında toplumun önemli bir kesimi ayağa kalkmıştı. Suçlanan insanlara haklar tanınması sindirilememişti. Güvenlik güçleri CMUK'u bahane edip, ona uyum sağlamak yerine görevlerini tavsatmaya ve suçu da CMUK yasasına atmaya başladılar. Medya bu girişimleri güya tarafsızlık maskesi altında 'ama adamlar haklı' tarzında haberlerle yansıttı. Sanki CMUK yasasının değişmesiyle bütün katiller, hırsızlar, dolandırıcılar, tecavüzcüler serbest kalıyor, güvenlik güçlerinin elleri kolları sanıklar karşısında bağlanıyormuş gibi bir hava yaratıldı. Şimdi artık alışıldı; tersi durumlarda, yani güvenlik güçleri fevri ve yasayı ihlal edici davrandığı zamanlarda tepkiler doğuyor.

 

Şimdi ülkemiz bir ekonomik saldırı altında. Bu saldırı döviz kurları üzerinden gerçekleşiyor. Muhalefetin geçtiğimiz dönemde iktidarın seçim yoluyla ve de gayrı meşru başka yollarla iktidarı düşürme planları tutmayınca bu 'ekonomik sıkıştırma' tezini sık sık dillendirmişti. Emperyalist odaklar tarafından bu son çare uygulamaya konulunca bu kez de bu durumun iktidardan kaynaklandığı teziyle yürüyor. İktidar bu saldırıyı def edebilmek için tedbirler almaya uğraştıkça da bu tedbirleri etkisizleştirmeye çabalıyor. Bu çabalar giderek yeni siyasal sistemi çürütme çabasına dönüşüyor ve eskinin yeniden restore edilmesi gerektiği tezine dönüşüyor.

 

Bu ekonomik saldırının bir ekonomik 'kriz' olduğu ve bunun da Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden kaynaklandığı söyleniyor. Yeni sistem de bu durumda önemli bir sınav veriyor. Ekonomik saldırı karşısında başarılı olunamazsa cumhurbaşkanlığı hükümet siteminin ipi çekilmek isteniyor. Anlaşılan, ekonomik saldırının hedefi ekonomi değil, gerçekte siyasidir.

 

Fakat kavranamayan ve bir türlü kabullenilemeyen bir şey var; o da halkın yeni sisteme desteğinin olduğudur. Bu destek zayıflatılmaya çalışılsa da başarı şansı hemen hemen hiç yok. Çünkü yani sistemin taşıyıcısı sanıldığı gibi AK Parti değil, gerçekte halk çoğunluğudur. Bu, yaşadığımız her seçimde kanıtlanıyor. Önümüzde yeni bir seçim var, yerel seçimler. Bu seçimlerde iktidarın burnu sürtülebilirse yeni siyasal yürütme erkini tartışmaya açmak mümkün olacak. Bu tez, iktidarın 'müttefiki' MHP tarafından bile dile getirildi.

 

Bizde bir söz vardır, 'eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağar' diye. Ama böyle düşünmeyenler hala yeni sistemin yıpratılabilir ve o, 'eski günlere' dönülebilir sanıyorlar. Tayyip Erdoğan'ın birinci Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sonlarına doğru bu düşler yerini, 'bari seçimi biz kazanıp yeni sistemi biz yürütelim' düşüncesine bırakacaktır.

 

Firuz TÜRKER

22.09.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.