Gerçeklerden uzak gerilimli politikalar

10 Eylül 2012 01:22 / 1493 kez okundu!

 


Politika için yönetim sanatı denilir, yani yöneticilik bir sanattır; toplumu denge de tutanlar, bu sanatın ustalarıdırlar. Usta bir politikacı, hangi ideoloji yada inanç ta olursa olsun, karşıtlarını da dikkate almalıdır. Yönetimde bulunan politikacılar, karşıtlarını yani muhaliflerini dikkate aldıkları zaman; toplumda gerilim atmosferini azaltırlar. İç barışın pekiştirilmesini sağlamış olurlar.

Politika da böbürlenip kendisini üstün gören, karşıtlarını dikkate almayan politikacılar, diktatörel bir özlem içersinde olduklarını sergilemiş olurlar. Her şeyi kendileri bilirmiş gibi davranırlar. Kendi doğruları dışında ki görüşlere, hoş görülü davranmazlar. Kendilerine bağlı sadık medyalarıyla, karşıtlarını toplumda düşürmek için her türlü kirli bilgilerle, topluma yön vermeye çalışırlar…

Kendinden ast makam da bulunanları, şahsi, hizmetçisi gözüyle görürüler ve konuşmaların da “Benim memurum, benim vekilim, benim bakanım vb…” gibi, üstünlüklerini göstermeye çalışırlar. Kolektif çalışmaya değer vermeyip, yapılan bir şeyi kendisi yapmış gibi gösterirler. Bu tür politikacılarda ve liderlerde “megalomani” duygular zamanla daha çok artar; böylece kendilerini kutsal bir misyon yüklenmiş gibi, bir çeşit Tanrı’nın yeryüzü temsilciymiş gibi görürler!

Bu psikolojiyi, 20.Yüzyılı kana bulayan, Alman Nazi diktatörü Adolf Hitler ve İtalyanların Faşist diktatörü Mussolini de görmekteyiz. Kendi karizmalarından başka karizma tanımazlar ve hep kendilerini astlarına göre, üstün görürlerdi, ağızlarından çıkan kanundu!

Bu tür, kendilerinde bir karizma ve kutsal misyon görenlerin çoğu, genellikle muhafazakâr politikacılar arasında çok görülür!

Toplum olarak, bu tür politikacılara yabancı değiliz! İttihat ve Terakki’den günümüze kadar totaliter liderler çok gördük. Tek partili CHP’nin yöneticilerinden Demokrat Partiye, 27 Mayıs’tan 12 Eylül’e, 28 Şubat’tan, AKP’ye kadar!

Başbakan Tayyip Erdoğan, Siirt’te okuduğu bir şiirden dolayı belediye başkanlığı elinden alınarak iki ay da hapis yattı; dolayısıyla, zulme uğramanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilir. Atalarımız boşuna “Eşekten düşen acıyı çeker” dememişler!

Başbakan Tayyip Erdoğan, bugünlerde Barış ve Demokrasi Partisinin kapatılması için yargıya gereken talimatı vermiş ve mecliste de gerekeni yapacağını söylüyor!

Sayın Başbakanın danışmanları galiba bu dünyada yaşamayıp, Satürn gezegeninde yaşıyorlar. Bir defa, BDP’nin kapatılması, PKK’nin silahlı mücadele stratejisini tamamen haklı gösterir!

Zaten, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar; Kürtlere, meşru yönden hak arama yoları kapatılmıştır. Kürtlere, sorunlarını çözmek için, dağlar ve silahtan başka bir seçenek sunulmamıştır. Kürt Sorununu demokratik yollardan çözmeyi parti tüzüklerine alan siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldığı ve Türkiye’nin siyasi partiler mezarlığı haline getirildiği de bir gerçektir!

Kısacası, PKK’nin silahlı mücadele stratejisi, inkar ve imha esasına dayanan bu politikaların bir sonucu olduğunu, sokakta misket oynayan çocuklar bildiği halde; başbakanın mektep medrese görmüş danışmanları nasıl bilmezler? Acaba, Kürtlere sorunlarını anlatmak için ne gibi demokratik yollar sunuldu da, Kürtler red ettiler? Eğer, vaktiyle Kürtlere demokratik yollardan hak arama yolları sunulsaydı; Kürtler yirmi dokuz defa isyan etmezlerdi ve insanlık dışı katliamlara maruz kalmazdılar! Zilan Deresi, Dersim katliamları ve Fail-i Meçhul (Aslında Fail-i Malum) Cinayetler gibi Kürt kıyımları; Kürtlere demokratik yollardan hak arama yollarının kapatılmasının sonucudur!

Kürtlere demokratik yollardan hak arama yollarını kapatarak, silah ve dağları adres gösteriyorlar; Kürtler de isyan edince eşkıya ve terörist ilan ediyorlar! Kendi inkarcı ve asimlasyoncu politikalarını görmezler, Kürt isyanlarını da hep dış güçlerin kışkırtmaları olarak göstermeye çalışırlar… Eh, ne de olsa kendileri sütten çıkmış ak kaşıktırlar!

Yahu, Allah için şapkanızı çıkarıp önünüze bırakıp, bizim hatalarımız nedir diye bir muhasebe yapınız. Sizlerin ırkçı ve asimilasyoncu politikalarınızın hiç mi günahı yoktur? Irkçılık esasına dayanan eğitim sisteminizin ve resmi ideolojinizin, bu inkarcı politikalarda ne kadar etkili olduğunu araştırdınız mı? Yine atalarımız ne güzel “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” diye söylemişler ve empati yapmayı bir erdem sayıyorlar! Bari ataların bu sözlerinden biraz feyz alınız! Yoksa Yüce Yaratan, sizlere empati yapmayı ve muhakeme etmeyi nasip etmedi mi?

Sayın Başbakan, ülkenizi seviyorsanız; lütfen gerilimli değil, yapıcı, yatıştırıcı ve sakin konuşmalar yapınız! “Keskin sirke küpüne zarar verir” misali, olabilecek her türlü olumsuzluklardan herkes zarar görür ve bunun tarihi vebali de üzeriniz de kalır! Yedi sekiz Hasan Paşa’yı aratmayan, empati yapmaktan ve tarih bilgisinden mahrum danışmanlarınızın, iyi niyetinizi istismar edici dolduruşlarına gelmeyiniz! BDP’liler, her türlü engellemelere rağmen, meclise girip grup kurmuşlardır. Bunlara dağları adres göstereceğinize, meclisi adres gösterip, diyalog ve müzakere yollarını açınız! Aşağıda yazdıklarım, gerçeklerin ta kendisidir ve hiçbiri de yalan değildir, olmuş olgulara yani olaylara dayanır.

Halkın Emek Partisi (HEP) kapatıldı, Demokrasi Partisi (DEP) kuruldu. DEP meclisten atıldı, yerine kurulan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) bölgede 1999 yerel seçimlerinde belediyelerin çoğunu aldı. HADEP kapatıldı, Demokratik Toplum Partisi ( DTP) bağımsız olarak girdiği 2007 genel seçimlerinde, 21 milletvekiliyle mecliste gurup kurdu. DTP kapatıldı, BDP hem yerel seçimlerde, hem de 2011 genel seçimlerinde her türlü engellemelere karşı 36 milletvekilliği kazandılar!...

Eğer, BDP’yi de kapatıp meclis dışına atarsanız; yerine gelecek parti, bu defa da karşınıza ana muhalefet partisi olarak dikilebilir!

Sayın Başbakan, tarihte çatışmacı ve diktatör çok liderler görüldü; sonlarının nasıl olduğunu ve nasıl tarihin çöplüğüne atıldıkları da malumunuzdur. Hitler ve Mussolini gibi!... Yine insanlık tarihi, Gandhi gibi liderleri de; altın sayfalarına yazarak, ölümsüzleştirip, saygı sembolü haline getirmiştir!

Elbette takdir sizindir, demokrat olmak da diktatör olmak da sizin kendi elinizdedir ve kendi politik anlayışınıza bağlıdır. Kendi hür iradenizle karar vereceğinize inanıyorum!



Erkan ARSLAN

10.09.2012






 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.