Devlet adamlığı ve Yavuz Sultan Selim
03 Haziran 2013 13:45 / 1616 kez okundu!
Devlet adamlığı sıradan bir iş değildir; devlet adamları konuşmalarını ve icraatlarını ölçerek biçerk konuşmalıdır. İcraatlarının ne getireceğini ve ne götüreceğini iyi hesapalamalıdır. Kısacası benim ben Bağdat'ta halifeyim zihniyetiyle hareket edilmemlidir.
Bundan dolayıdır ki, bol akademik ünvanlı ve akıllı insanlardan bol maaşlı danışmanlar seçerler! Bu bol maaşlı danışmanlar, devlet adamına yol ve yordam gösterirler. Çünkü veli nimetleri olan devlet adamı gökten zembille o büyük makama inmedi.
Bilindiği gibi bizde demokrasi denildi mi, hemen akla dört yılda bir sandık başına gitmek gelir. Demokratik ve sosyal haklar ile hukuk devleine gelince; hak getire unutulur gider!...
Kör ve topal işleyen demokrasimiz sayesinde, muhterem devlet büyüklerimiz iştigal (uğraştıkları) ettikleri makama gelmişlerdir. Kısacası, “Milli İradeyle” ekabirlerimiz bu makama gelmişlerdir. Danışmanlar elbette patronlarını düşünürler.
İstanbul’da yapılacak üçüncü boğaz köprüsünün ismine gelince; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün övünerek; “Yeni köprümüzün adı Yavuz Sultan Selim ‘dir…” deyince, işin doğrusu çok afalladım.
Çünkü bu isim verilirken, Türkiye'de yaşayan en az 20 milyonu aşkın Alevi nüfusun dikkate hiç alınmadığını gördüm!
Alevi vatandaşlarımız da bu ülkenin bir gerçeğidir; onların da hassasiyetleri dikkate alınmalıydı ama ne fayda ki görmezden gelinip alınmamıştır!
Cumhurbaşkanı ve başbakan bunu dikkate almadılar; ya bol maaşlı danışmanlarına ne oldu? Neden gerekli uyarıları yapmadılar?
Gerek Cumhurbaşkanı gerekse başbakanın politik geçmişleri bellidir, bu muhterem zatlarımızın politik geçmişleri “MİLLİ GÖRÜŞ”tür!
Milli görüş Türk – İslam sentezinden politik gıdasını alır. "FÜTTUHAT, MANEVİYAT, VATAN – MİLLET – SAKARYA, MİLLİ DEĞERLER…" gibi nutuklarla kitelelere hitap ederler!
Bu zihniyette olanlar için Yavuz Sultan Selim bir idol yani simgedir. Sünni bir politika güttükleri için; Yavuz Sultan Selim'in yapmış olduğu kırk binin üzerindeki “ALEVİ KATLİAMLARINI” takdirle karşılarlar.
Ayrıca Yavuz Sultan Selim 74. İslam ve ilk Osmanlı Halifesidir de; Hilafet makamını Osmanlı'ya getirmiştir. Bu duygularla ve zihniyetle yetişenlerden bundan başka bir şey beklenmez ki!
Bu olay açıkça bir ötekileştirmedir, Alevi vatandaşlarımızın hassasiyeti dikkate alınmamıştır. Alevi vatandaşlarımız insan yerine konulmamıştır!
Her ne hikmetse, Alevi vatandaşlarımız da, Alevi katili olarak Yavuz Sultan Selim ve Muavviye'yi görüyorlar ama tek parti döneminde, bu iki hükümdardan daha çok Alevi – Kızılbaş’ı Koçgiri ve Dersim katliamları ile katledenleri görmüyorlar!
20. yüz yılın ilk yarısında Koçgiri (Sivas’ın Zara, İmranlı ve Suşehiri bölgeleri…) ve Dersim’de toplam olarak yüz bine yakın Kızılbaş Kürd katledilmiştir!
İşin ilginç tarafı ve ironisi olarak, Alevi vatandaşlarımız Muavviye ve Yavuz Sultan Selim’den daha fazla katliam ve zulüm yapan CHP’ye rey veriyorlar. Kendilerini katleden, zulüm yapan “KEMALİZM”in de yılmaz savunuculuğunu yaparak; Kemalizmin sembolü olan M. Kemal’in resmini de ibadet haneleri olan Cemevlerine asıyorlar!
Alevi vatandaşlarımıza sormak gerekir: Başka ibadethaneler de resimler yok ken, sizler niye asıyorsunuz? Camiler de M.Kemalin resmi var mıdır ki; sizler Cemevlerine resimler asıyorsunuz?
Sonuç olarak, devletin yetkili makamlarına gelmiş olanlar kendi ideolojik düşüncelerinden sıyrılıp; ötekileştirmeye çalıştıkları Alevi vatandaşlarımızın hassasiyetlerini dikate almalıdırlar. Yapılacak üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim yerine başka bir isim verilmelidir.
Ermeni Soykırımı suçluları Talat Paşa ve adamlarının ismleri; Kürd katilleri Abdullah Alpdoğan, Mustafa Muğlalı ve Sabiha Gökçen gibi tescilli katillerin isimleri sokaklara, caddelere ve hava alanlarına verilmesin. İnsanlığın bu utanç kaynaklarının devlet eliyle taltif edilip kahraman yapılması yetti ve arttı bile!
Biraz Almanya’dan örnek alınız, Hitler ve diğer Nazilerin isimleri Almaya’nın hangi caddesine, hava alanınna ve sokağına verilmiştir?
Erkan ARSLAN
03.06.2013
