EGİAD Başkanı Elmasoğlu'ndan ilginç açıklamalar

09 Ekim 2007 06:43  

 

EGİAD Başkanı Elmasoğlu'ndan ilginç açıklamalar

“İZMİR BİLİŞİMLE KALKINACAK”



Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) Başkanı Cemal Elmasoğlu ile EGİAD olarak hazırladıkları İzmir’in ekonomisini aşan, her biri elmas değerindeki projelerini konuştuk. İzmir’in gerçek bir liman kenti olabilmesi için Pire Limanı örneğinin İzmir’e uygulanması gerektiğinin altını çizen Elmasoğlu, tevzii yatırımların yapılması ve bürokratik engellerin aşılması gerektiğini söyledi. Başkan Elmasoğlu, yakında sunumunu yapacakları Sanayi Strateji Raporundan öğrendiklerinden yola çıkarak hazırladıkları Teknokent Projesi konusunda İzmir’de Ekonomi’ye özel, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kalkınma Ajanslarının önemine de değinen Elmasoğlu, EXPO konusunda ise sorun çıkarılmaması, bu projeye bütün İzmir’in el birliği destek vermesi gerektiğini vurguladı.




SÖYLEŞİ: NURTEN AKYAZILILAR



- Limanın özelleştirilmesi sürecinde hazırladığınız özel çalışma dosyasından yola çıkarak limanı alan konsorsiyuma önerileriniz nedir?



ELMASOĞLU: Limanın satış ihalesine çıkacağı haberi ile birlikte EGİAD olarak kurduğumuz komisyondaki çalışmalarımız sonucunda ulaştığımız en büyük tehlike liman gelirleri ki her geçen sene artış gösteriyor, 51 milyon $’ın üzerinde idi ve bu gelir liman donanımı için kullanılmıyor, TCDD’ye devrediliyordu. Üstelik bu gelir rakamı, bizim ‘Bordro Mahkumu’ dediğimiz, işe uğramayan ama siyasi konjonktürün içine ittiği isimlerin giderleri de düşüldükten sonra kalandır. Gördüğümüz diğer bir tehlike de özelleştirme kapsamında limanı alacak olan şirketin limanın bu şekilde kullanılmasına devam etmesiydi. Türkiye’deki özellikle imalata dayalı sanayinin girdi maliyetlerini düşürmekle ilgili limandaki el ile işleme ya da manipülasyon dediğimiz işlemlerin minimuma getirilmesi esastır. Liman geri saha işlemleri ki şu anda liman içinde yapılıyor, bu alana serbestlik sağlanması gerekir. Limanın şu an 902 bin metrekarelik bir alanı var. Konteynır iç-dış dolum, araçlar, konteynırların park etmesi, deniz yoluyla gelen eşyalar ki mevzuat gereği bu eşyalar 45 gün limanda kalabilirler, bunları dışarı çektiğimiz zaman 500 bin metrekare daha saha kazanma şansımız olur. Limanda önemli olan tevzii yatırımların yapılmasıdır yani yeni jenerasyon dediğimiz boşaltma ekipmanlarının liman içerisine gelmesidir.



“PİRE LİMANI ÖRNEĞİ İZMİR’E UYGULANMALI”



Bugün Pire’nin Pire olmasının bir nedeni transit aktarma limanı oluşudur. Büyük tonajlı gemiler Pire’ye gidiyor, mallar Pire’de daha küçük gemilere aktarılıyor ve Pire’den her tarafa dağıtılıyor. Pire ve dolayısıyla Yunanistan ulaştırmayı bir sektör ama ulaştırma politikası olarak gördüğünden bu işten inanılmaz para kazanıyor. Şu anda limanımızın 10,5 metre draftı var dolayısıyla bu draftın üzerindeki yeni jenerasyon gemilerinin hiç biri maalesef limana giremiyor. Limanı alacak kuruluşun liman içindeki bütün tevzii yatırımları yapması, rıhtımları eklemesi, Pire’deki konsepti yerleştirmesi ve Pelikan burnu açıklarından direkt liman girişine kadarki yeri açarak draftını yükseltmesi, gemi geçiş güzergahında römorkorların gelen büyük gemilere eskort etmesi suretiyle İzmir tam anlamıyla bir liman şehri olabilir. Kara, Hava, Demir ve Deniz Yollarını sisteme entegre edebilirsek ve devletten de İzmir’i bu konu ile ilgili bir lojistik üs konumuna getirme desteğini alabilirsek İzmir sadece İzmir olarak değil, Ege Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz’e açılan gerçekten Batının en büyük kapısı konumuna gelebilir. İstanbul gibi tüccar zihniyetinde tabiri yerindeyse ithalata dayalı bir ekonominin İzmir’de belki hiç olmadığı bir bölgedeyiz. Vergimizi kazanıyor ve ödüyorsak kamu yatırımlarından ciddi anlamda pay alma hakkımız da vardır ve bunu yerel seçimlerle de örtüştürmemek gerekir diye düşünüyorum. Limana tevzii yatırımına başlandığında bürokrasinin bu girişim süreçlerine engel olmaması gerekiyor. İzmirli bir kuruluşun limanı almamasına inanılmaz kızıyor ve üzülüyorum ama sonuçta Global Hatchinson ve İhracatçı Birlikleri olmak üzere bir konsorsiyum tarafından liman alınmıştır. Onlara destek vermek amacıyla değil, İzmir’in gelişim sürecine katkı vermek için çıkabilecek bürokrasileri şimdiden görebilmek ve tedbirlerini alabilmek lazım.



“SANAYİ STRATEJİ RAPORU TÜRKİYE’YE MODEL OLACAK”



- Bilgi Bazlı, Sürdürülebilir, Yenilikçi Sanayi Stratejisi Raporu adını verdiğiniz çalışmanızdaki çıkış noktanız neydi? Raporun içeriği hakkında bizi bilgilendirir misiniz?



ELMASOĞLU: Türkiye’de KOBİ’ler ciddi anlamda sıkıntıda. Mesela gerçekleşen büyük ithalat nedeniyle Işıkkent’teki Ayakkabıcılar Sitesi’nde kapanan kepenkleri sıklıkla görürsünüz. Türkiye için AB üyeliği bir şart olsa da, özellikle imalata dayalı sanayilerde bize uygulanan tarife dışı engeller konusunda Türkiye’nin yaptırım gücünü kullanması gerekiyor. ‘Koruma Duvarı’ uygulansın demek istemiyorum. Raporumuzda tespit ettiğimiz sonuç sanayiciye yerel, yöresel ve sektörel teşviklerin bir arada verilmesinin gerektiğidir. Devletin özellikle Dışişleri ile ilgili yaptırımlarda ‘Biz ne vereceğiz?’e değil, ‘Türkiye olarak biz ne kazanacağız?’ a bakmaları gerekiyor. İzmir ekonomisinde ciddi anlamda problemler, sektörlerde önemli boyutlarda daralmalar var. EGİAD olarak ‘Bilgi Bazlı, Sürdürülebilir, Yenilikçi Sanayi Strateji Raporunu’ çıkarmamızdaki nokta açık ve net olarak bu sorunlara bir isyandı. İzmir’deki firmalara baktığınızda aile şirketleri ağırlıklı olmakla birlikte, kurumsallaşma yolunda çok ciddi adım atan şirketler olduğunu görürüz. Bunlar maalesef İstanbul, Ankara ve bazen de Gaziantep’te rekabet gücünü ön plana çıkaramayan gruplardır. Yakında sunumunu yapacağımız bu raporda Türkiye’yi 6 bölgeye ayırdık. ‘Avrupa ile değil dünya ile entegre olmuş Türkiye’nin sanayisini biz nasıl ayakta tutabiliriz?’ diye düşündük. 2023 senesinde Türkiye Cumhuriyetinin 100. Kuruluş yıldönümünde ‘Hangi bölgelerde dünya ile rekabet eden, hangi sektörlerin olması lazım?’, bunların analizini yaptık. Bu 6 bölgede yatırım yapılacak ve sanayide 2023’te bizim dünyadaki rekabet alanına gireceğimiz ilk 5 ile 7 ülke arasına girebileceğimiz stratejileri tayin ettik.



“İKTİDAR EGİAD’IN SANAYİ STRATEJİ RAPORUNU SAHİPLENMELİDİR”

İktidarımızın EGİAD olarak titizlikle hazırladığımız bu değerli çalışmayı sahiplenmesi gerekiyor. Raporumuzda hatalar yapmış olabiliriz. Okuduğumuzda aslında bilmediğimiz çok şey yok içeriğinde ama hatırlamamız gereken, yaptığımız yanlışlardan ders almamız gereken ve bir daha yapmamız gereken çok şey var. Raporda başarılı olmuş ülkelerin özellikle bilgiyi ve teknolojiyi nasıl kullandıklarını ve onu sahaya nasıl aktardıklarını verdik. Ülkeler bu modelleri uygularken sosyolojik olarak toplumun bunları nasıl sahiplendiklerine dikkat çektik. Neler yapılması gerektiği, çözüm önerileri, yol haritaları sunduk. Çalışmayı senelere göre ‘Başlangıç’, ‘Gelişim’ ve ‘Öne Çıkma’ olmak üzere3 gruba ayırdık. Böyle bir çalışma daha önce farklı gruplar tarafından ele alınmış da olabilir. Ancak biz diyoruz ki, ‘Ülkeye bir katkı sağlayabilmek için böyle bir rapor yaptık. Bu raporu sahiplenin. Sahiplenilmesi için de gelin yine İzmir’den kurşun atalım’. Türkiye’de cumhuriyet ilk kurulduğu tarihten itibaren sanayi gelişimlerine baktığınızda çok enteresan bir yol aldığını ve bu enteresanlık içerisinde çok farklı dinamikler olduğunu görürsünüz. Sanayicinin özellikle sıcak parayı getirip bir rantiyeci haline gelmesi, yatırımı, istihdamı bırakması sonucunda zarar etmesinden dersler çıkarmamız lazım. Bunun yanında global düşünen bir dünyanın insanları olarak yurtdışındaki rakiplerimizi de görmezlikten gelmemeli; onların da kabul edilen sistemlerini, başarı hikayelerini değerlendirmeliyiz. Mesela bugün bir Finlandiya’ya bakıyorsunuz ki raporumuzda verdiğimiz örneklerden biridir; çok farklı başarılara imza atmış, NOKIA diye bir markayı çıkarmış ve bunu dünya markası yapmıştır. Beymen’imiz neden dünyada bir marka değil de, İspanya’daki Zara dünyada bir marka haline gelmiştir?



“LİMANDAN SONRAKİ 2.STRATEJİ: BİLİŞİM”



Raporumuzda ARGE yatırımlarının yapılmasını, bu ARGE yatırımlarının desteklenmesini, teknoparklar kurulması gerektiğini değerlendirdik. İzmir’in bir liman kenti olması ve bununla gelişeceği gerçeğinden yola çıkarak bu konuda bir çalışma yaptık. Yine EGİAD olarak İzmir’in bilişim ile kalkınacağını iddia ediyoruz. Bu sonuca da Sanayi Strateji Raporumuz ile ulaştık. Bu rapor şunu söylüyor; bir şehrin, bölgenin veya ülkenin kalkınması önündeki en büyük engel bir stratejisinin olmamasıdır. ‘İzmir olarak bizim stratejimiz ne?’, ‘İzmir ne kenti olacak?’ Biz İzmir’in bilişimle kalkınacağını ortaya attık. Bu konuda HP ve Microsoft ta bize destek verdi. İzmir’in kalkınmasında 2. stratejisi bilişim olabilir. Sanayi yatırımları, KOBİ’ler, tarım, hayvancılık; bunları elbette bir kenara koymuyorum, bunlar da İzmir için çok önemli dinamikler, bunlar da korunmak durumunda ama İzmir’de makro derecede yatırım sağlayabilecek belli değerler var.



EGİAD’IN TEKNOKENT PROJESİNİN DEĞERİ 4 MİLYAR $



Türkiye’deki belli başlı kurumsal hizmet veren firmaların önemli pozisyonlarında görev yapan kişilere baktığınızda İzmirli olduklarını görürsünüz. Hepsi de İzmir’de yetişip farklı nedenlerle göç etmiş değerli insanlardır. Arkadan gelen donanımlı insanlarımızın beyin göçünü engelleyebilmek için EGİAD olarak biz de bir şeyler yapmalıyız. İzmir’in stratejisini tayin ederken, ‘İzmir Bilişimle Kalkınacak’ın arkasını doldurmak gerekiyordu. Buradan yola çıkarak teknopark projesini geliştirmeye başladık. İBŞB Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu bürokratik engelleri aşmamız konusunda bizi tam destekliyor. İzmir’deki Yüksek Teknoloji Üniversitesi bu proje içerisinde olsun istedik. Hazırladığımız bu projeyi yabancı yatırımcıya götürmedik, yabancı yatırımcı bize geldi; dünyadaki 11 tane teknopark değil, teknokentin kurucusu olan bir firma bizle temasa geçti. 2 bin dönümlük arazi üzerine 49 senelik yap-işlet-devret modeliyle bize inşaatını yapmayı teklif ettiler. Projemizin şimdilik işletim ile ilgili bir sorunu yok. Projenin büyüklüğü ve değeri konusunda şimdi vereceğim rakamlara dikkatinizi çekmek istiyorum. İzmir limanının özelleştirilmesi sürecindeki rakam 1.275 milyar $’dır, Petkim’in %50’si 2.05 milyar $’dır. Bu yabancı firmanın şu anda 2 bin dönümlük arazi üzerinde yapmayı planladığı yatırım ise heyecan duyarak söylüyorum, 4 milyar $’dır.



“PROJEYİ ÜSTLENEN YABANCI FİRMAYA RESMİ DAVETİ ÇIKARDIK”



İlk defa size söylüyorum; bu firmaya geçen hafta Çarşamba günü resmi davet çıkardık. Daha önce geldiklerinde yeri gördüler ve çok beğendiler. Benim istediğim şu; EGİAD üyeleri bu projede hafriyatından son masasına kadar her yerde bir ticari ilişki içerisinde olmalıdır.



TEKNOPARK PROJESİ İÇİN EGİAD ÖZEL BİR ŞİRKET KURMAYI PLANLIYOR



EGİAD olarak bu konu ile ilgili yine ; İzmir’deki bu tür oluşumların içindeki çok değerli bir büyüğümüzden yardım isteyeceğiz ve belki EGİAD üyelerine bir şirket kuracağız. Üyelerimizin bu oluşum içerisinde fikren olmalarının dışında, İzmir’e katkı sağlamalarının dışında tüm bu organizasyonun içerisinde yer almalarını istiyoruz. Üyelerin ticari faaliyetlerde bir arada olması bizim için modeldir. Teknokent dediğimiz organizasyonu bilişim ile ilgili bir merkez olarak nitelendirmeyelim.



SANAYİ STRATEJİ RAPORUNA GÖRE NANOTEKSTİL ÜRÜNLERİNE DİKKAT!



Mesela Sanayi Strateji raporumuzda kalıcı sektörler içerisinde dünya ile rekabet eden Türkiye konulu bölümün son paragrafında Türkiye’nin ön plana çıkacak olan sektörlerini koyduğumuzda çok enteresan bir saptamada bulunduk: Nanotekstil ürünleri. Bu merkezde her şeyin gelişimi var. Doktor öğrencilerin beyin göçünü dünyaya kaptırmak değil amacımız, onlar da olacak elbette ama bir endüstri mühendisi, bir kimya mühendisi bu teknokentte görev alacak. Mesela bir boyanın teknokentte geliştirilmesi söz konusu olacak. Bu önemli projede önümüze herhangi bir engel çıkmamasını diliyoruz. İzmirli sahiplenirse bu projenin başarılı olabileceği inancındayım. Valimiz, belediye başkanımız, rektörlerimiz, öğretim görevlilerimiz bize büyük destek gösteriyor.



“KALKINMA AJANSLARINA DEVLET PLANLAMAYI YÖNETENLER HAZIR METİNLER KOYMAMALI, KENTİN KANAAT ÖNDERLERİ PROJELER ÜRETMELİ”



- Yürütmesi durdurulan Kalkınma ajansları nasıl işlerse başarılı olur?



ELMASOĞLU: Yerel olarak baktığımız zaman İzmir Kalkınma Ajansının İzmir’e katkısının çok olacağı inancındayım. İzmir Kalkınma Ajansı’nın bir üyesi olarak söylüyorum; Dış ticareti ve devlet planlamayı yöneten bireylerin belirli hazır metinleri önümüze koyup, ‘İzmir Kalkınma Ajansının yapacakları ve işleyişi bu’ derlerse ciddi sorun olur. İzmir’e yön vermiş, verebilecek potansiyeli olan insanlarla kurulu olan bir konsorsiyumda İzmir’i tanıyan, İzmir’in dinamiklerini kontrol edebilen, İzmir’in ihtiyacı olabilecek projeleri daha öne çıkarabilecek insanlar var. Bu sebeple bunu siyasi malzeme olarak kullanmamak gerekir. Yürütmenin durdurma kararı konusunda diğer STK ile biz de EGİAD olarak dava açtık.



“EXPO, İZMİRLİNİN PROJESİ OLDUĞUNDA KAZANIRIZ”



- EXPO konusunda neler söylersiniz?



ELMASOĞLU: EXPO herkesin söylediği gibi ve benim de saygı duyarak kabul ettiğim bir Türkiye projesidir. Ama burada özellikle Büyükşehir Belediye Bakanımız sayın Aziz Kocaoğlu başta olmak üzere yine İzmir kanaat önderlerinin geliştirdiği ve geliştirebileceği projelere ciddi anlamda değer verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Belediye CHP’den, iktidar AKP’den denmemelidir. İzmir’de girilmedik ev bırakmayıp, halka bu konuda eğitim vererek, halkın da EXPO projesine katkı koymasını sağlamalıyız. EXPO sadece odalar, sivil toplum örgütleri, belediyeler ve siyasilerin uhdesine bırakılmamalıdır. İzmir halkı katkı koyarsa ancak o zaman başarılı oluruz. Şu anda Yürütme ve Yönlendirme olarak kurullar çalışıyor. Yer seçimi zaten bildiğiniz gibi yapıldı. Yer seçimi konusundaki tüm tartışmaların artık kapanması ve yerin kanun gibi kabul edilmesi gerekir. Bundan sonra önümüze bakmalıyız.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0