Bir 'ibret belgesi' olarak Balbay'ın 'mesleki(!) notları'

18 Mart 2009 19:13  

 

Bir 'ibret belgesi' olarak Balbay'ın 'mesleki(!) notları'

Balbay'ın tutuklanmasını basın özgürlüğüne saldırı diye yorumlayan içtensiz -ve cuntaci ağırlıklı- seslere yanıtı onun notları verdi. Darbecilerle bu kadar içli dışlı olup sonra da 'bunlar benim gazetecilik notlarımdır' demek epeyi bir pişkinlik olsa gerek. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in "darbe günlükleri" meğer Balbay'ınkilerin yanında hiç kalıyormuş. Tabii ki bu toplantılarda ve görüşmelerde bulunmak suç usuru içermeyebilir, zaten bizim işimiz de bu değil. Ama notlar Balbay'ın gazeteciliği hakkında fikir de verir. Darbeciler medya desteğine çok önem verdiklerini, o destek olmadan başarıya ulaşılamayacağını söylüyorlar. Cumhuriyet'te atılan, 'Genç Subaylar rahatsız' manseti de gazetecilik miydi yoksa medya destekçiliği miydi, notları okuyanlar karar versinler? 

12 Eylül'de 'TKP İzmir kovuşturmalarının' muhbirliğinden 12 Eylülvari darbelerin bir yenisini hazırlamak isteyenlerin gazeteciliğine terfi etmek epeyce bir transformasyon olsa gerek. Buna rağmen Balbay'ın tutuksuz yargılanmasını isterdim. Ergenekoncuların bir kısmının eli faili meçhullerin(!) (yani malûmların) kanıyla kaplıdir. Ama Balbay'inki değildir. "Ergenekon her yere kon" diye alay ederken Ergenkon kurbanlarinın, en azından Danıştay Hakimi Mustafa Yücel Ozbilgin'in ve Necip Hablemitoğlu'nun yakınlarının acılarını hiç kaale almamış olsa bile... Balbayın eli kanlı değildir. 

Asağida Tempo24'te -özel notlar ayıklanarak- yayınlanan gunlüklerin tam metnini bulacaksınız. Burada görülceği gibi Balbay bir teferruattir. Asıl ibret verci olan, ama asla saşırtıcı olmayan bir takım zihniyetlerdir, ilişkilerdir, güvensizliklerdir. Halaskâr Zabitan'dan bugüne değin geçen asırlık zamanın getirdiği vatan kurtarıcılığının bugünkü resmidir. Yani notlar Balbay'ın ama fotoğraf başkalarinındır...

Yalçın Yusufoğlu 
Sesonline.net

***

JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI...


“10 Şubat 2004 salı günü

Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00 arası..

ŞE- arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..

- Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz

ŞE- benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur... Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..

- Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..


ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY’

ŞE- arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz? Olamaz böyle bir şey.

- o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... melesa Kıbrıs, gitti gider..

ŞE- evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek, sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..

- Kıbrıs’ta ne yapılabilir

ŞE- şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..

- New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamda ne yapmak lazım

ŞE- tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey olabilir..

GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR

- Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..

ŞE- öyle mi görüyorsunuz..

- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde insanlar böyle konuşuyor..

ŞE- nasıl konuşuyor

- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..

‘KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR’

ŞE- bütün bunlar söyleniyor öyle mi

- evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..

ŞE- işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok. Aynı düşünüyoruz...


GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR

ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar... Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..

‘DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM’

- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor musunuz

ŞE- söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..

- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun

ŞE- Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır. bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden her şeyi açık açık konuşuyorum..

GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ

- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları, orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz Karaya geçersiniz, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne yaparsanız..

ŞE- ya o, siz gidin derse..

- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır

ŞE- evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...

- Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var. Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir

- GAZETECİ: BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR?

- GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?


ŞE- o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze gerek var mı..

- Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz

ŞE- evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..

- paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun, patronlarla konuşun..

ŞE- doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu

- haklısınız.


‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ


ŞE- (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..

- patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor, bilesiniz..

ŞE- evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..

- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.

ŞE- evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..

SE- bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.

SE- hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda ‘ŞE’ ve ‘SE’ olarak tanımlanan şahsın sohbetin yeri, hitap şekli, konuşulan konular, Ağustos’ta emekli olması ve diğer notlardaki söylem ve ‘ŞE’ tanımlamalarıyla gösterdiği uyum dikkate alındığında dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR; ‘İlhan Bey’in ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada 2004 YAŞ kararları üzerine dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN’ın görev sürelerinin sona erdiği,

Görüşmede Mustafa BALBAY ile birlikte bir/birkaç gazeteci daha olduğu değerlendirilmektedir.

ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK

“18.2.04... Meclisin karşısınd 10.30-12.0

SE- benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketlerler var. Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..

İS- Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 bini üzerinde şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..

SE- Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her şeyi notc ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz. Kendimiz yürüyoruz

İS- Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak yana bir çizgi, ucunda bir diktörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri, ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye verildi

SE- Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3 martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız, bizler dinleyici bölümünde otururuz..

- Kıbrıs'ta ne oluyor sizce

SE- işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar

- Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..

SE- İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana, Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm çok önemli..

İS- Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre hareket etmek gerekiyor..

‘ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK’

SE- Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var. buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatla falan bir görseniz, bu işi yarına bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..

İS- bu Turgay benin canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..

SE- tamam, zaten bizim yeni staretjimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda ‘SE’ olarak belirtilen şahsın görüşmenin yeri, içeriği ve diğer notlarla benzerliği dikkate alındığında (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR olduğu, ‘İS’ olarak belirtilen şahsın ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu, incelemenin geneli dikkate alındığında ise ‘Turgay’ isimli şahsın Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’, ‘Gürbüz’ isimli şahsın ise ‘Gürbüz ÇAPAN’ olduğu değerlendirilmiştir .

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada, 03 Mart 2004 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneğinin Ankara Ticaret Odasında ‘Hilafet’in İlgası ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80.yılı ile günümüz Türkiye’si’ konulu panele Hava Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve bazı üst düzey askeri yetkililerin katıldığı görülmüştür.

ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?

“10, 17, 18 Şubat akşamları..

- Bu tür yöntemlerle bir sonuç alınamaz. Buna inanıyoruz. Her şey tamam. Artık gizleyen, saklayan da kalmadı. Bizimkiler her şeyin en az yüzde 70'inin karşı tarafça bilindiği gerçeğinden hareket ediyorlar

- Biz inanın endişeli değiliz. rahatladık..

- Zaman olarak nedir?? Aylar, haftalar, günler..

- Saat saat durum... Artık çok netleşmiş görünüyor... Yapılması gereken belli..”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne alındığında görüşmenin 2004 yılında yapıldığı ve bu nedenle söz konusu tarihin ’10-17-18 Şubat 2004’ olduğu değerlendirilmiştir

‘AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ’ YAPILACAK

“25.2.0 Çarşamba

- Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış olmanın rahatlığı içindeler

- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum. Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor

MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..

- Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 25 Şubat’ın 2004 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “25 Şubat 2004” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Amasya Tamiminin ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olduğu, 22 Haziran 1919’da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla ulaştırıldığı görülmüştür.

Ayrıca açık kaynaklarda ve incelemenin genelinden ‘Levent’ isimli şahsın belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent ERSÖZ…‘Kürşat’ isimli şahsın ise Levent ERSÖZ ile beraber çalışan bir askeri personel olduğu değerlendirilmiştir.

ERUYGUR’A ‘DEMEK Kİ BİR ŞEYLERE SOYUNDUNUZ’ ŞAKASI

“1. 3. 04 pazartes saat 11.00

Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere soyundunuz... Gülüştük.

Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.

Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”

DEĞERLENDİRME

Diğer notlardan ve açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Şener’ isimli şahsın (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR, ‘Levent’ isimli şahsın ise belirtilen tarihte Jandarma Genel komutanlığı İstihbarat Başkanı olan “Tuğgeneral Levent ERSÖZ” olduğu değerlendirilmiştir.

ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ

“21 Nisan 2003 pazartesi günü

Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi..

Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..”

‘İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI’

“22 Nisan Salı günü

Aslan GÜNER Paşayla Tle. görüşmesi..

23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını çizdi.

23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..”

DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu ve yazı içerisinde geçen ‘resepsiyon’un 23 Nisan 2003 tarihinde dönemin TBMM Başkanı Bülent ARINÇ tarafından verilen resepsiyon olduğu değerlendirimiştir.

‘BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU’

“23 Nisan çarşamba

Fatih ve ŞENEL'le Şeratonda sohbe

- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir, Fevzi Ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak zordu onları da tamamladık. Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi. Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..

Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri hallettmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor

Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lami cimi yok.

Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar

Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.”

DEĞERLENDİRME

Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 2003 yılı olduğu ve netice olarak görüşmenin “23 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden‘Şenel’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral “Erdal ŞENEL”, ‘Recep’in Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve ‘Karadayı’nın Genel Kurmay eski Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI olduğu değerlendirilmiştir.

‘GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ’

“25 Nısan

Aslan GÜNER’le görüşme...

Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla söylenecek

--geri adım

hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yi başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır.

Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlardan tarihin 2003 olduğu ve söz konusu görüşmenin “25 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu değerlendirilmiştir.

‘ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE’

“Memet İLHAN’la sohbet...

Her şey planlandğı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59un da gitmesi gerek..

İçe kapandılar.2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır.' çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor

‘TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR’

Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı..

Merdyanın durumu bizi çok düşündürülyor. çoğu satımlı

ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı güveniyor. Olabilir.

Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.

Irakta başarısızlık, Kıb.rısta son durum biraz rahatlattı ama, o da başarısızlık. Olay sadece irtica değiml, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman ülke olyarakm tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..

CHPden bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak.

STKler orduyu çekiyce güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamazb. Onlar da bunun farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar bize.

İrtica zaferinden emin. Çok emin. Geliyoruz diyornlar

Ankarada resepsiyona katılınmadı aman Anadoluda katılırdı. Düştü Anadolu. Belki 19 Mayısta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılammamasıılı

1-bunlar değişmeyecekb

2- bir numara değişmeyecek

3- CHPden bir şey umulamazb

4- vakit kaybetmemeli

5-bu kez tümüyle halletmeli

MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez. Yaptırımı yok. Baktım Aytaç paşa MGK da hep konuşmuş, ama o kadar. yaptırımı yok”


DEĞERLENDİRME

Not içerisinde ki 23 Nisan’a katılım sağlanmadığı ve 19 Mayıs için bir genelge çıkarılması şeklindeki bilgilerden görüşme tarihinin 23 Nisan 2003 ile 19 Mayıs 2003 arasında gerçekleştiği değerlendirilmiştir.

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ‘59’un 14 Mart 2003 tarihinde AKP genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN tarafından kurulan 59. Hükümet, ‘Aytaç paşa’nın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Mehmet İLHAN’ın üst düzey bir askeri personel, “Öz ÖR”ün dönemin Donanma Komutanı Özden ÖRNEK, ‘Çetin’in dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN, ‘Tamer’in dönemin 3.Ordu Komutanı Tamer AKBAŞ, ‘27 Mayıs’ın 27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta zinciri dışında yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askeri müdahale olduğu görülmüştür.

Ayrıca Çetin DOĞAN ve Tamer AKBAŞ’ın 30 Ağustos 2003 itibariyle emekli oldukları görülmüştür. 


ERUYGUR: AKP’Yİ VAKİT KAYBETMEDEN PARÇALAMAK LAZIM

“27.1.0 pazartesi

Saat 18.00'de Şener ERUYGURLA görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından, meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..

ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası planlarını söylemiyorlar. Yazılı verip diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi geldi ona dedim ki Biz eğer çok zorda kalırsak delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bülünürsek, siz de altında kalırsınız… Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır. Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.

AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil. Bunları orta vadedede, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma yapacaklar, devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne mutlaka geçmek gerekiyor



‘KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..’



Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..

CHP: çok şey bekliyoruz. Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var

MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim. cumhuriyette yetiştim dedi.

İtrica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı, neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.

Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..

Bir dosya ve CD verdi..

İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri anlattı..

Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış”

MEDYANIN KONTROL ALTINA ALINMASI TEK MERKEZDEN YÖNETİLMESİ İLE İLGİLİ ALT BAŞLIK BÖLÜMÜNE KONULABİLİR



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 27 Ocak’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin 27 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiş olup söz konusu sohbette Mustafa BALBAY ile birlikte İlhan SELÇUK’un da bulunduğu anlaşılmıştır.



AYTAÇ YALMAN: MEDYANIN ADAM EDİLMESİ, AKP’NİN BÖLÜNMESİ LAZIM



“30.1.0 Perşembe

KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra karavanaya. Çatıdaki Marmara Salonuna geçtik. Uzun bir generaller yemekhanesinin ötesinde. Kayu sarı kahve ağırlıklı renkler çok şık

Salonun önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan resimleri... Ressamlarını okuyamadım havuç maddonoz çorbası, levrek, özel patlıcan... tatlılar..

Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi. Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'yi kişiliğini yitirmiş olarak girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı. Almanyanan büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara mudahale edebileckelerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde yer almasını istiyorlar

Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada işbirliği yapmamız lazım

AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL da YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış oldular..

Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorukm

CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..

CB: ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. TSK olarak sizinle gurur duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz için çok mutluyuz dedim. Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız olaylara sadece hukukçu gözüyle bakıyor. Olmaz. ama kadrolaşmada falan çok hassasb..

Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03 tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı. Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin vermeyeceğiz

Kıbrıs: Gittik Denktaşa destek verdik ama, şu da var ki, Denktaşla toplum arasında bir uzaklık oluşmuşb. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan bir hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gemlişmeleri belirliyor. Böyle olmaz. Tabii muhalfetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat yapılacak. 28 Şubaan sonra ne olacağına karar vermek gerekiorb”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 30 Ocak’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “30 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinde ‘Erdoğan’ın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Baykal’ın ise CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL olduğu değerlendirilmiştir.

AB, MA BE DİNLEMEYİZ, NE AB’Sİ YAAA!

“12 Eylül perşembe akşam Çalgan'da yemek.

Yücel Yener, İhsan Erbaş (müsteşar), Erdal Şenel (Tümg. Gen Kurm. Aldi Müş), Engin AYDIN, Birkan ERDAL..

EŞ- AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan'dan daha beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulahdırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. cemsede size de yer ayıralım' dedim... Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. Ne AB'si yaaa..

30 Ağustosta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim. Bir şey diyemedi... böyle şey olmaz...

Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu...”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 12 Eylül’ün 2002 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “12 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı,

Diğer notlarda Yücel YENER TRT Genel Müdürü, İhsan ERBAŞ Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Erdal Şenel Genelkurmay Adli Müşaviri, Engin AYDIN Adalet Bakanlığı Danışmanı ve Birkan ERDAL’ı da KİT Komisyonu Başkanı olarak belirtildiği görülmüştür.


SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI



5 Kasım Salı günü akşamüzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le görüşme..

Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi

İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını söyledi.



Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN aramama yanıt verdi.

Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledib, en azından bir mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 5 Kasım’ın 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “5 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.



BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLER YAPTIRDI



“8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme..

Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e raha uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.

Sonra yazılmamak üzere söyledikleri



YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ



- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak tamamlayamadık

- Oyum şahsen CHP'ye idi. istedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar, öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı

- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu isteniyor. Biz bunun farkındayız

- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var. Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz

- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu. Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetemiyordu. Ben MGK'da biliyorum. Her şeyi görüyorduk. yönetemiyorlardı.

- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu Çapanlardan kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... Bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı yazı içindeki akıştan ve görüşülen konuların içeriğinden görüşmenin 2002 yılında yapıldığı dolayısı ile söz konusu görüşmenin “8 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.



YALMAN: ALTIMIZ İÇİN MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR

29.11.0

Dün KKK Telf. anadı

- Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu ziyaret hiç olmamalıydı. Bu Arınç''ın türban olayından önce planlanmış, randevu alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle bir açıklama yapılmasını istedim son dönemde yaşanan olaylara karşın, milletimizin iradesine duyulan saygının gereği'…

Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz

MGK için notlar hazırlıyorum. Kodrolaşma sorununu gündeme getirceğim Arınç'ı ziyaret gir-çık olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür mesajları içimiz yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunz değil mi”

DEĞERLENDİRME

Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 29 Kasım 2002 tarihinde Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanlarının Meclis Başkanı Bülent ARINÇ’a gerçekleştirdikleri ziyaret gününde yapıldığı değerlendirilmiştir.

ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK



“30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75 dakikalık sohbet..

Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık. Girişte, jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili kabartma heykel birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı heykeller 14.29'da görüşme..

- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız. Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor). Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.

- Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.

- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor. Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak, kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu yapmaya çalışacağız

- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara yapmayabilirler

- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor, Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (ben durumu ayrıntılarıyla anlattım. İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada çıkar sizin gibiler.

- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12 Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir. Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi. Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptıığımız için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı

- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye önemli görev düşüyor



‘MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI’



- (benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında biraz var. O zaten öteden beri öyle..

- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden dinledim.

- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle yetişmiş.

- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı ki dedi.

- Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine uymuyor. Yanımdakiler, bak oğlum dedim, beni manyak falan sanma ama, bu hafrlerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir' dedim. Harf devriminde hangi harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.

- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor. Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin vermeyiz

- Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.

- Abd Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü Atatürk Orman Çiftliğine bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir. Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu durdu. ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..

- PKK, K.Irak'ta 5 bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...

- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete geçmesi gerekiyor

- AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol, Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç..

BALBAY: İRTİCA BASINININ ÖZKÖK ÖVGÜSÜNE DOKUNDURDUM

- (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni

- (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma... Ben zaten gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif yukarı kaldırarak çektim, dedi…

- Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar, propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali nasıl düzelir bilmiyorum”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 30 Kasım’ın 2002 yılında Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “30 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Arınç’ın dönemin Meclis başkanı Bülent ARINÇ, ‘Gül’ün dönemin Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın dönemin AKP Genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Özkök’ün dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Ciner’in Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay CİNER, ‘Karamehmet’in ise Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET olduğu değerlendirilmiştir.

KILINÇ’TAN GÜL’E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM

“22 Aralık Pazar

Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de görüşme... Bu kez kultukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda. Pazar günü, kimi görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda

Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satışmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş. Hayretle bunu görüyoruz. Tabii işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış. Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.

Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var. (ben Baykal'ın canlı yayından sonra, Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim, dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım. Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis kararı gerekir.

Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim. 1965-66 yılıydı. Çorlu’da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU, Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler. Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki odalı bir bağ evim var. Komutanım, biriki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM başkanıyla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz dedim... oteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama, Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun

İmam Tahipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü yazayım dedi. Ben de yaz dedim. O benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap vermek olmaz. Tabii bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.

MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez. Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey yaparız.

Gül'e: Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım. dedim. Kendi kararı dedi. Ben de insan karısına hakim olamaz mı dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler

Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim. yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler de var ama bakalım

Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor toparlar. örneğin, sizin taban onu teper..”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 22 Aralık’ın 2002 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “22 Aralık 2002” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Gül’ün dönemin Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın dönemin AKP Genel Başbakanı Recep Tayyip ERDOĞAN, ‘Ağar’ın dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet AĞAR, ‘Baykal’ın ise CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL olduğu değerlendirilmiştir.

BALBAY: AKP 2 ADIM ATTI, 1,5 ADIM GERİ ÇEKİLDİ, YARIM ADIM ÖNDELER


“30 Aralık

KKK ile saat 12.004' de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, :sizin için Ahmet Emin YALMAN'IN akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan

MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60,70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve dürüsün ve dirayetli bir arkadaş..

Irak: Orada biz belli miktar varız ama, çok da varız denmiş. Türmkenlerin durumu önemli. Bizim bağlantı noktalarımızdan biri. Amerikalılar çok şey istiyor tabi ama bizim hepsini yapmamız çok zor. olmaz yani..

Bakın şunu çok açık söylüyorum, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulursa Güneydoğu elden gider, Türkiye bölünür. Bunu açık açık söylüyorum. Ben oralarda yıllarca kaldım. Irak'ta federasyon da olmaz. Belki kantonlar şeklinde düzenleme olabilir..

Savaş olsun olmasın diyorlar ama, savaş sürecindeyiz. Yani savaş başladı, içindeyiz... Ben öyle görüyorum. Bu petrol, enerji kaynaklarına ulaşma savaşı. Bakın, Afganistan'dan yeni raporlar geldi, orada müthiş maden ve doğal gaz yatakları varmış. ABD bu enerji yataklarına hakim olmak istiyor

AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle izliyoruz. kadrolaşamlaranı, devlet kurumalrına zararları çok önemli bizim için. Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığıımızı, hatta bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta yaptıkları Avrupa İns. Hakl. Mahkemesine de aykırı..

Yolsuzluklar: Ben işi gücü bıraktım bununla ilgineniyorum. Savaş yapmak kolay. Asıl olan bunlarla uğraşmak. Ben jandarmadan beri ilgiliyim. Engin AKÇAKOCA'yı çağırdım, ne oluyor bankalarda anlat dedim. Anlattı... Bunları bir rapor haline getir dedim, bir ay oldu getirecek... Takip edeceğim.

Karamehmet: Onun da bir beck to beck olmuş. Kendi firmasına krdei açmış. Bunun olmaması lazım. Fazla tanımıyorum adamı ama, fazla itimat telkin etmiyor. (bir rapor.....

Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu. Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika kurmasına yardımcı oldum..”


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu, netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘KKK’ ve ‘Yalman’ın belirtilen tarihte Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç YALMAN, ‘MB’nin Mustafa BALBAY, ‘Engin AKÇAKOCA’ isimli şahsın dönemin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı, ‘Karamehmet’ isimli şahsın Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Tuncay’ ismi ile şahsın operasyonu kapsamında gözaltına alınan gazeteci-yazar ‘Tuncay ÖZKAN’, ‘Ciner’in ise Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’ olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin Milliyet gazetesi yazarı Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna Başkanlığına getirildiği görülmüştür.

ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER...

“Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75 Dakika

Necip HABLEMİTOĞU'nun KÖSTEBEK aldı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabıın verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...

Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basıhnıyla ayrıca ilgilenne kararı aldı... Öteki gazetkelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor

Irak: Hani bir şarkı var ya, kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına, durum o. Kapıldık bir rüzgara gidiyoruz. Uzun ince bir yol bu. ABD kararlı. Ben ABD elçisine seçimden önce öteki binada, AOÇ'yi gören binada her şeyi açık açık söyledim. Bakın dedim, siz bölgede haritayı yeniden düzenlemek istiyorsunuz. Bu girişim TC'yi bölebilir. Ama bizim tarihimiz çok derinlik, bölerseniz bu derinliğin içinde kalırsınız. Siz de çok zarar görürsünüz... Bunlar böyle. Ama istedikleri hemen olmaz.

AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..

YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz. tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosayya ek yok mu biraz daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir dahaki sefere bu rakamı 3 katına çıkarırız görürler...

Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak

Ben olabildiğince insanları cesaretlendirmek istiyorum. Mesela Yaşar YAKIŞ'IN karısı AKP nedeniyle ayrılmış. Arkadaşlara faks çekin dedim. Cesaretlendirin. bunu yapacağız. Topumu dirileştirmeye çalışacağız.. Başarırız buna ninaıyorum. Halkımız bu kadar da boş değildir. Öyle düşünüyorum. Zaten bunlara oy verenlerin tümü irticacı ise bırakalım gitsin. Ama değil. Her şeye rağmen 1919'dan kötü değiliz..

Ben çağdaş giyim esastır diye broşürler hazırlattım, gönderiyorum. Atatürkün zamanında kadının özgürlüğünü, giyimini gösteren fotoğlaflardan broşür yaptırrdım. MGK'da hiç yeri olmadan, lafım kesilmesin diye çıktım irticayı konuştum…

Bunları orta vadede parçalayabiliriz... Asıl iş CHP'de. Onların bir şeyler yapması lazım. Onlardan uygun olanları cesaretlendirmek lazım”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu, netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 25 Aralık 2002 tarihli bir ulusal gazetede dönemin bir bakanının eşinin kızıyla birlikte evi terk ettiği görülmüştür.

KILINÇ: BU AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL’


“16 Temmuz 2002'de

MGK Genel Sekreteri Org. Tuncay KILINÇ'LA görüşme..14.00-15.05 arası- makamınd

Makam koltuğunun yan karşısında yine Türkiye'nin Kafkas ve Balkanları da içine alan büyük bir haritası 3'e 2 gibi bir ebatt

-Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının alması lazım

- Şimdi bu Cem'i ben pek tanımam ama, bir şey yapmak istiyor. Anketlerde asıl lider olarak Derviş görünüyor. Onu da almaları lazım. Sadece Cem'le olmaz

- Şükrü Sina'ya falan söyledim ben, CHP'ye git, burada artık ikbal kalmadı dedim. Öyle. Ecevit nereye kadar götürebilir

- Siyasete bakıyorum, anarşi var. Evet bu anarşi. Böyle şey olmaz. 30-40 parti seçime girecek. Bölünecek. Bunun adı anarşi. Düzeltilmesi lazım

- Vatandaştan çok tepki mektubu geliyor. (birini okudu) siz orada ne iş yapıyorsunuz. Mustafa Kemal sizi görse de der. Dil o kadar önemli ki, bunlara Kürtlere biz mi dil verecğiz. Vatanın parçalanması demek. Siz Osmanlı Paşası gibi memleketin batışını mı izleyeceksiniz..

- Irak konusu tatsız. Amerika kararlı. Bizim de fazla bir çıkışımız yok. Bütün işimiz bunlarla. Sonra, bunlar bize AB'den daha yakın. Irak'ta devlet zaten oluşmuş. Biz görmezden geliyoruz, o kadar. Bunu da nereye kadar yapabiliriz.

AB konusu pentatlon salonuna benziyor. Önce basit engeller gelir. Onları geçersiniz, giderek ağırlaşır. Bunların en ağırı İtalyan çukurudur. NATO ülkeleri arasında tatbikatta İtalyanlar çukurda kalmış o yüzden. Biz orada kalabiliriz. bir de İrlanda masası var..”

DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ‘Cem’in eski Dışişleri bakanı İsmail CEM, ‘Derviş’in ise Devlet eski Bakanı Kemal DERVİŞ olduğu değerlendirilmiştir.

‘ERUYGUR’UN ÖNÜNE AYIŞIĞI’NI, ÖRNEK’İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR’

“8 Eylül 2004 Çarşamba..

Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak

Şeney Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ... (Nokta dergisinde darbe planı olarak yayımlandı-Tempo24) İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış

Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek durumunda olabilir..

Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş olmamış. bu da biliniyormuş..”

DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinde ‘Levent’in belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı olan Tuğgeneral Levent ERSÖZ, ‘Memet’in üst düzey bir askeri personel, ‘Yaşar’ın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT, ‘Örnek’in ise dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK olduğu değerlendirilmiştir.

HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR

“7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.

- Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor

- Büyükanıt: göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre dışı bırakabilirler.

- temel güç sivil toylu

- AKP'nin hedefler

- birinci sorun medy

- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceği”

DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklarda yapılan araştırma Hurşit TOLON’un belirtilen tarihte 1.Ordu Komutanı olduğu ve 30 Ağustos 2005 tarihi itibariyle emekli olduğu, ‘Özkök’ün dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Büyükanıt’ın ise dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu görülmüştür.

BAŞBUĞ: BALBAY ANLAŞMAYI BOZDU, ÜZÜLDÜK

“13.07 Çarşamba

Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi verdim. 16.00'da gitti 2 saate yakın görüşmüşler.

Milli Güvenlik Siy Belgesini o açmamış İlhan abi açınca siz açmasayldınız ben de açkmayacaktım demiş devam etmiş

- Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı. Yaptı.

İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz yok demiş

Öteki konular

- Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak demiş

- Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış olduğunu söylemiş. İS de yazısın bırakmış. Yazısı o yöndeydi



Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi

- Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.

-Kaynaklarını bana da söyleye.. (güleerek) bakansın bir şey olur, bana sorarlar bilmeyeyim.

- Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk uzun uzun.

- Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıkmlarından benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye

- Acaba Hilmi Paşacı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp sormalı”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 13 Temmuz 2005 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “13 Temmuz 2005” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’ ve ‘İlhan’ın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Başbuğ’un ise dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı İlker BAŞBUĞ olduğu değerlendirilmiştir.

Mustafa BALBAY: GEREĞİNİ YAPIYOR MUSUNUZ?

“24 Mayıs Cumartesi

Atila ATEŞ aradı, bu ne dedi? görevini yaptın dedi.

Bir numara için: ya görevini yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti budur

Ben sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız deyince evet öyledir dedi. Gereğini yapıyor musuzun deyince, evet dedi. Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor, dedi”

DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 24 Mayısın 2003 tarihinde Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “24 Mayıs 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.

Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı yazdığı, ayrıca Atilla ATEŞ’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaparken Ağustos 2000 tarihi itibariyle emekli olduğu görülmüştür.



KESİN ÇÖZÜM İÇİN KAÇ YIL KALMAK GEREKİR? 2-3 YIL YETMİYOR



“16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM geldi. 45 er dakika konuştuk. Ona ulaşanlar

- Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. bugüne kadar 2-3 yıl kalındı yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar” demek ki bu durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvnelik kavramının içine her şeyi koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. gidiş, bundan sonraki adımların CHP’siz atılacağını gösteriyor gibi.”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı dikkate alındığında görüşmelerin ‘16 ve 19 Mayıs 2003’ tarihlerinde yapıldığı değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Tanju ERDEM isimli emekli bir Amiral olduğu görülmüştür.

‘AMA PAŞAM HERKES SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR’



“18 Aralık 200

KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi koltuklar...Biz ikilide o teklide.

- Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil

- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.

- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor

- AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.

- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız emekli olsaydım

- OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.

- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6 gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...



YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR



Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle. o da teslim oldu

-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI. YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET EDECEKLERDİR.

- Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak. Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam Ecevit hükümetinin 3 yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. yüzlerine söylüyoruz. En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir yol... Balbay sen söyle.

-ARIYORUZ EFENDİM. BULSAK, OLABİLİR, DİYE DÜŞÜNÜYORUZ.

-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.

-PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖKECEKSİNİZ VAZGECEEK.



‘ABD KÖPEKLEŞMİŞ İKTİDARA İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYOR’



-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.

Medya çok önemli. Bakın çok önemli hpareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.

-ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN İNANMIYORUM.

En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır.

Haa tabi sizin söylediğiniz havanın (yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına neden olan varsa ona da ayrı bir konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. Bizim okullardan mezun olanlar çok iyi yetişiyonlyar. Tümü mühendis olarak mezun oluyor, sistem mühendisi olarak. Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. Toplumsal konulara kafa yorma daha az.

YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz, kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.

Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlyarından söz ediyorum. Tabii sizinle konuştğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek. Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar olabilir. Buna hazırlanıyorlar.

- AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine müslüman olmak gelecek. Heedfleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar

- Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıkartı. Bu da yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan fazla bir şey beklemiyorum.

CUMHURBAŞKANI NASIL

Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam.”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu, netice olarak görüşmenin “18 Aralık 2003” yılında gerçekleştiği,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Karamehmet’in Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Ciner’in Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay CİNER olduğu, ‘Perinçek’in İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERİNÇEK olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Ağustos 2002 YAŞ kararı ile Jandarma Genel Komutanlığı görevinden Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanan Aytaç YALMAN’ın 30 Ağustos 2004 tarihinde emekli olduğu, ayrıca dönemin Milliyet gazetesi yazarı Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna Başkanlığına getirildiği görülmüştür.



‘ÖNCE BİRİ İNDİRELİM, SONRA HÜKÜMETİ’

“21 Aralık... PAZAR... Saat 16.00.

Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom ve Tolona sölüyor... Biraz süre diyor. Bunnu dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri indirelim, sonra hükümeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel esçimlerler sonra hükümet daha da güçlerecek böylece ben de güçlenirim diyor bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin yaparım... Böyle düşündüğünün düşünüyorlar

Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah bünyesinde Recep Paşa sorumlulğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Kolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçmiden sonra bak işte bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 21 Aralık’ın 2003 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “21 Aralık 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey bir askeri personel, ‘Tolon’un dönemin Ege Ordu Komutanı Hurşit TOLON, ‘Yaşar’ın dönemin 1.ordu Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 28 Mart 2004 tarihinde Mahalli İdareler Genel Seçimleri yapıldığı görülmüştür.



ERUYGUR: ÇANKAYA ÇOK KRİTİK BİR DURUMDA NE YAPAR?

“29 aralık

Şener’le görüşme... Müthiş gergin.

- Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir kuran kursunda visayetname ele geçirdi. Adam telvizoyon izlemeyin, şeirat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla bunlarla mı girecektir.

- Asıl Çankaya’ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenenibiliiz. Çok kritik bir durumda ne yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.

- Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.

- En önemli unsur içimizdeki durum, birin durumu. Artık onu da içimizde göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta gösterip, bunu kanıtlamamız lazım.”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu, netice olarak görüşmenin “29 Aralık 2003” tarihinde gerçekleştiği,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Şener’in dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR, ‘Çankaya’nın ise eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, olduğu değerlendirilmiştir.



ERUYGUR: BİZİM ABD’YE BUNLARIN O KADAR GÜÇLÜ OLMADIĞINI ANLATMAMIZ LAZIM

“16 Ocak Cuma... İS'le ŞE'yle görüşme... sabah 9.30-10.4

İS: kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.

ŞE: yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum yok...bunların yetişmesi böyle.

İS: tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.

ŞE: ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.

İS: ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum

ŞE: korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.

İS: burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara destek veriyor.

ŞE: anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.

İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler

ŞE: evet, yakaşıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi oldu. Şimdi KOÇU da arayıp tebrek edeceğim.



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 16 Ocak’ın 2004 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “16 Ocak 2004” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’nin Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘ŞE’nin ise dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.



MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE



“Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşm

Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol yeşillik... Bulgur pilav

- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.

- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı.

- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk Metal'in kullanılabiecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere ortak olmaya, hisse almaya uygun.

Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.”



“Akşam Muzaffer ERYILMAZ, Metin PEKER, Erhan AYGÜN, İlhan abi Bilkent fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara geçtik... Erhan, biz ne yapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.”



DEĞERLENDİRME

Yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı önceki notun devamı niteliğinde olduğu ve tarihin 23 Mart 2005 olduğu,

Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İlhan’nın Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, Muzaffer ERYILMAZ’ın Çankaya Belediye Başkanı, Erhan AYGÜN’ün ise Park Holding ortağı olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin ADD Genel Başkanı’nın Ertuğrul KAZANCI, Başbakanın ise Recep Tayip ERDOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.



‘KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU’

“Yaşak BÜYÜKANIT'la 28 Mart Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.

Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla portre Atatürk.

Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş...

Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra fotoğrafıl.

Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultahanmet önemlidir. Benim dayım eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük.

- Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır

- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.

- Yazdıklarınızın yüzde 95'ine katılıyorum. Ama bu Aziz AKGÜL'le görüşmesi yok. Sadece bir kez, 3 Kasım seçimlerinden sonra Erdoğan ve Aksu'yla geldi. O kadar. Ben buranın muhtarıyım. Siz bana 3 yıl önce burada şöyle bir görüşme olmuş deyin ben hemen çıkartır, bilgisayara bakarım. Öyle bir görüşme yok. (ben, görüşme, karargahta değil başka yerde olmuş, deyince)... aaaa, eee, onu bilemem. Tabi o ayrı. Yani olduğunu sanmıyorum. Aziz AKGÜL'de Harp Okulundan gelen dostluğu doğru ama, öyle görüşme falan yapacağı bir durum olacağını sanmıyor

- Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumrum yemiş gibi oldu. Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.

- Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum olabilir, deyip başka bir şey demedim

- (Ben bunların kadrdolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapıbalilirdi. Şimdi bunlar tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6 ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini görüyorsunuz

- Bana küfredin. İstedğiiniz söyleyin. Musatfa bey öyle düşünmüş der, keserim. Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım. Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğmuuz koşulları biliyorszunuz



BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR



- Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy veren 10.5 milyona da sormak lazım. Hep bize güvneiyorlarlar. Ama nereye kadar..

- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı, deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz, yeniden yoğunlaştıracağız

- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı fotorğaf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAN'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap demiyorum ki



‘GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ’



- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güleryüzlü durduğuna bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne dediği belli değil..

- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet röneminde işleri Hüsamettin ÖZKAN'la halederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.

- (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa, sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım.

- Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne ağırnlığı var. (ben, int her trbü'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu, yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçilğinde çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi, sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama 28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor, onların yaptığı hataları yapmıyor..

‘BAŞBAKANLIK’TAKİ KÜRTÇÜ, ŞERİATÇI YAPIDAN ENDİŞELİYİZ’



- (Benim benzer sözlerim üzerine) Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı oluşuyor. çok endişe ediyoruz..

- (Yeri geldikçe yazıya döndü) bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler yanlış anlaşılabiliyor..

- 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden haseten rica ediyorum”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 28 Mart’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “28 Mart 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.

Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Yaşar BÜYÜKANITIN belirtilen tarihte Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu, Aziz AKGÜL’ün ise Kara Harp Okulu mezunu ve 22.Dönem Diyarbakır milletvekili olduğu görülmüştür.



‘ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR’



“31 Mart Pazartesi Mehmet Beyle görüşm

- Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama fazla emekli olacağım, dedi.”


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey bir askeri personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği görülmüştür.


ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ



“31 Mayıs öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..

- Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil misiniz...köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı.."



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı dikkate alındığında görüşmenin ‘31 Mayıs 2003’ tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘JGK Eruygur’un belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanı olan Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.

Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı yazdığı görülmüştür.



ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM



“16 Eylül Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi. tedirginliği..

17'de eski binada Şenerle görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret

Şener Paşa bizi her zamanki gibi güleryüzlü, ayakta, kapının hemen yanında karşıladı

Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.

İS, bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması zarar dedi. Yineledi, bir saniye durdmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız. Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp, bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim

Medyada bizden” 


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 16 Eylül’ün 2003 tarihinde Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “16 Eylül 2003” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İS’nin Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, ‘Şener Paşa’nın ise dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.



BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?

“6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşmle... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım, isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi Paşayla ilgili yazıya geldi..

- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirdmeye çalışıyorlar

- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor. Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğiml diyor..

- Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama, kime ne gönrereceksiniz

- 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lyazım. ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım..

- Uğgur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı. En sevilen yazardı... öldürülmeseyse ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti. Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİTE çalıştığını saptamıştı. daha derin araştırmalar içindeydi

- Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüşoruz. Birşeyler yapmak lazım. Kabul ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..

(Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey”



DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Aslan Paşa’nın belirtilen tarihte Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Aslan GÜNER, ‘Yaşar Paşa’nın ise belirtilen tarihte Genelkurmay 2. Başkanı olan Mehmet Yaşar BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.



ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER



“2 Nisan Pazartes 15.3 Şener ERUYGUR'la görüşme..

Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O kö de böyle bir planımız yok dedi

Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu karolaşmayı mesele yapmak lazım. Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında yılın 2003 olduğu ancak 2 Nisan 2003 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği dolayısıyla notlardaki Pazartesi ibaresinin yanlışlık yazıldığı değerlendirilmiştir.



HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI



“29 Nisan

Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan yapılabilcek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi. Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz dedi..”


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında yılın 2004 olduğu, netice olarak notun 29 Nisan 2004 tarihli olduğu,

Söz konusu yazı içeriği ve incelemenin genelinden ‘Perşembe Grubu’ şeklinde tanımlanan bir grup olduğu ve ‘Erdal’ın belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri olan Tümgeneral Erdal ŞENEL, olduğu değerlendirilmiştir.


“7 Nisan Çarşamba 200

- Zekeriya TEMİZELLE birlikte İstanbul'a gittik. Saat 17.00'de toplandık. İlhan SELÇUK, Alev COŞKUN, Hikmet ÇETİNKAYA, İbrahim YILDIZ, Emre KONGAR, Mustafa PAMUKOĞLU, ben... Akın ATALAY'ın da gelmesi gerekiyordu. Cenazesi varmış gelemedi..

Temizel, 2 arkadaşıyla 3 gün gazetede çalıştı ve her şeyi ortaya çıkardı..

Bir hafta önce Turgay CİNER (TC) gazeteye gelmiş, yukarıdaki kadroya yeni bir öneri getirmiş. Buna göre, yeni bir şirket kurulacak, büyük ortak Cum Vakfı olacak. Onlar küçük ortak ama, şirketin yöneticilerini küçük ortak atayacak...bugüne kadar olan alacak verecek de sıfırlanacak... Ciner bunu kabul ederseniz ben varım, etmezseniz yokum, reklamı da satış gelirini de size vereyim demiş..Temizel bu öneriyi inceledi ilk tepkisi şu oldu bunu kabul ederseniz tümüyle teslim olursunuz...'İlhan abi öyle düşünmediğini açıkça söyledi arkadaşlar bakın bu öneri çok açık ve bizi düzlüğe çıkaracak bir öneri. Gelin bunu ayrıca dikkate alın. Hemen hayır demeyin... Bakın okuyorum önerinin önemli maddesini: ortakların dörtte üçü evet demedikçe şirket yeni adım atamaz, feshedilemez vs. burada bizim de söz hakkımız olacak... Bir de bu Turgaya gözünüzü seveyim güvensizlik göstermeyin. O kardeşimizdir. Açık söyleyeyim benim içimde en ufak bir şüphe falan yok...' ben uygun bir dille bunun kabul edilmesinin zor olduğunu söyleyip şöyle dedim abi, bunlar reklam işini 2003 ağustosta aldılar, daha o ay geliri yarıya indirdiler. Sonra da aynı eğik düzlem sürdü. Bu neden? Açıklayamıyorlar. Sonra Cumhuiyeti Yeni Asır ve Takvim'le birlikte pazarlıyorlar. Bu cumhuriyete haksızlık. Son durum da bize 2 ay hiç para göndermediler. Bunu da açıklayamıyorlar. Geçen yıl temmuzda Dorint Otelde 5 kişi yemek yedik (TC, İbrahim, ben, Alev COŞKUN, İlhan SELÇUK) orada üstüne basa basa, sen her ay 300 bin doları garanti ediyor musun, dedik. Evet dedi. Alev abi bunu yazılı bir protokole dökelim dedi. Ona da evlet dedi... Ama bu sözleri tutmadı...' İlhan abi bunları dinledikten sonra arkadaşlar yeniden bakalım dedi... Emre, Hikmet, Alev abiler de soğuk görüş belirtti. ben ve İbrahim de..”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 7 Nisan’ın 2004 tarihinde Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “7 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.



“İlhan abi 17 Nisan Cumartesi gecesi Ankara'ya geldi

18 Nisan pazar günü öğleyin Ahlatlıbelde Temizel'le buluştular. İki saat sonra da ben gittik. Temizel işe iyice ısınmış. Yeniden yapılandırmayı tamamlarız dedi..”


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede görüşmelerin 2004 yılında gerçekleştiği,

Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İlhan’ın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Temizel’in ise Devlet eski Bakanı Zekeriya TEMİZEL olduğu değerlendirilmiştir.



“19 Nisan Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti. Eraslan bey hez zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk, uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını, içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi araya girip, Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 19 Nisan’ın 2004 tarihinde Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “19 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.



ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL

“Aynı gün akşamüstü Şenere gitti..

Şene

- Biz artık yaralı bir kuşuz

- Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük

- Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil

- Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir

- İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık

- Yine de ateşi söndürmemek gerek

- Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı

- Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz

- ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor

- Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı”



DEĞERLENDİRME

Diğer notlara bakıldığında yukarıda yer alan görüşmelerin Mustafa BALBAY ve İlhan SELÇUK tarafından yapıldığı,

Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Şene’ olarak belirtilen şahsın dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR (…) olduğu görülmüştür.



‘TEPEDEKİNE BİRAZ DOKUNMAK LAZIM ARTIK’



“16 Ekimde Şenerle AOÇ'deki binada yemekli görüşme... başbaşa... bilgibelge... en tepedekini gerekirse aramıza alıp birlikte yürüyoruz havası verme. O ölü bile olsa ayakta ve bizimle göstermemiz gerekli... Güleni getirme girişimi olamaz. Bunların bir saniye verdiği zarar fazla..



13 Kasım Perşembe.. Aynı yerde bu kez sadece neskafe... Bir saatten fazla...tepedekine biraz dokunmak lazım artık. Hafiften... Bunun ikisine gidişimizde bir duruşu vardı, hani sustalı maymun gibi..”



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazılarda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 13 Kasım’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmelerin “16 Ekim - 13 Kasım 2003” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.



NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ

“10 Aralık Perşembe günü saat 10.00'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı

Orgeneral Necdet Timur telefon etti

-Bugün öğleyin yemek yesek, sizin de durumunuz uygunsa. Bizim komutan (KKK Org. Atilla ATEŞ) dışarıda. Benim için uygun bir gün..tamam' dedim..

Saat 12.15'te KKK Dış girişinden beni özel araçla aldılar, komutana gittik. Önce odasında 15 dakika sohbet ettik..

(…)

13.45'e kadar sohbet ettik

Konu başlıklarıyla konuştuklarımız

-Mesut YILMAZ'a gümüş tepside başbakanlık verdik... Kullanamadı. Planlar bu yüzden tam yürümedi..

-Baykal'ın ne yapmak istediğini tam olarak kestiremiyorum

-Geniş tabanlı hükümet diyorlar. Böyle bir hükümet kurulursa bu, devlet olaraklarının dört koldan talanı demektir. Her parti kendine göre seçim propagandası için devleti kullanacak. Bu felaket olur.

-Üstelik böyle bir hükümet, seçimden sonra da bir iki ay daha yürürlükte olacak

-Partilere bakıyoruz, çoğunda muhatap olunacak kişi yok. Örneğin DYP, kiminle muhatap olursun ki

-Nasıl bir hükümet kurulacak öngörmek güç. Düşürülmesi zamanlama olarak pek uygun değildi...



Seçim

-Bu koşullarda seçim hiçbir şeyi değiştirmez. Aynı istikrarsızlık olur. Ben daha kötüsünden endişe ediyorum

-Fazilet Partisi tekrar iktirar olur mu? Ona tekrar hükümet verilir mi? Verilmez. Bu mümkün mü? olmaz..

-İşte hükümet işlevini yerine getiremedi. Yılmaz'la olmadı... Yapabilseydi, FP'nin oylarını eritebilirdi... olmadı..

-Seçimlerin mutlaka iki turlu olması gerekiyor. En azından yerel seçimlerin iki turlu olması şart. Bizde yüzde 20 ile iktidar olunuyor. Öteki ülkelerde yüzde 15-20 marjinal partilerin aldığı oy bu olur mu?

-Seçim yasasında bu barajın da düşünülmesi lazım. Tartışılsın, yüzde 10'da kalmalı mı yüzde 5'lere inmeli mi? tartışmak gerekiyor.

-Siyasi Partiler yasasında değişiklik şart. Milletvekili adayları Genel Başkanların iki dudağı arasında olmamalı. Bunu mutlaka değiştirmek gerekiyor. Mutlaka.

-Korkarım yine mecbur olacağız... Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevleri arasında iç güvenlik de var..

(…)



DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 10 Aralık’ ın 1998 yılına Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “10 Aralık 1998” tarihinde yapıldığı,

Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Atilla ATEŞ’ in dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, Kurmay Başkanı Necdet TİMUR’un ise Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Necdet Yılmaz TİMUR olduğu değerlendirilmiştir.



DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA



“15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla ATEŞ, Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet TİMUR, Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile öğle yemeğ



Atilla ATEŞ(AA

Necdet Timur(NT

Doğu AKTULGA(DA

Saat 12.00'de NT'nin makamında buluşma. da orada... Dokuzuncu kata çıkış. Ankara ayaklar altında. çatı kat... üst düzey komutanlara hizmet veren yiyecek-içecek bölümleri... En uçta özel oda var... Oraya geçtik

12.15'te AA geldi. koltuklardan masalara geçtik..

Konulara göre görüşme



Medya

(AA, masaya oturur oturmaz ilk bu konuyu açtı

AA- bu medya nereye gidiyor böyle... memlekette olup bitenlerin gerçek yönleriyle yansıtmıyorlar. Her ihaleden koku çıkıyor, dünyaya açılma diye herşey haraç mezat satılığa çıkarılıyor, bunların hiçbiri yok... Bu kişiler vatansever değil mi.. (olup bitenleri özetledim... devam etti

AA- Pek çok şeyden haberimiz vardı ama, bu kadarına pes... Peki nasıl adam olur bunlar? Böyle gidemez.

NT- gazeteciler araba bir araya gelip, konuları tartışmıyor mu? Olup bitene müdahale etmeleri lazım..

AA- Ben Kayseri'de konuşma yaptım. Çok önemli şeyler söyledim. Bir tek Cumhuriyet birinci sayfadan verdi. Ötekiler ya olanların farkında değil ya da vermek istemiyorlar..

DA- Komutamınım Cumhuriyet de zaman zaman değişik yazılar çıkıyor. Onlara çok kızıyorum. İlhan bey sağlam, Cüneyt ARCAYÜREK doğruları yazıyor, işte sizler varsınız, o kadar..

AA- Medyanın neyin ülke yaranına neyin zararına olduğunu ayırt etmesi gerekiyor



Laiklik

AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi meclis. önce meclis'in bu konuda duyarlı meclis olması lazım..

DA- bu meclis mi komutanım

AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis'in laiklik konusun artık tartışılır hale getirmekten çıkarması lazım.

NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.

Soru- Herşey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar

AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK'ye sızmaya çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran'ın durumu belli, Suriye'yi biliyoruz, laiklik çok önemli..

DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna..

AA- (gülümseyerek) sen beni kötü yola iteceksin..

NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde söylüyorsunuz..

AA- Evet, MGK'de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları.



BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR

Soru- Hassas bir konu ama...Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da sormuyorum... Biz yanlız kalmış gibi görünüyorsunuz... Kıvrıkoğlu, öteki Kuvvet Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK'yi ikinci plana itme planı dikkati çekiyor... Demirel, Kıvrıkoğlu'nu konuşma kürsüsünün arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor... Dışarıdan görünen bu... Siz ne dersiniz

(bir süre sessizlik

AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin... Söylediklerinizin tümünün farkındayız... Komutanın (Kıvrıkoğlu) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde değerlendirmemiz oldu... Örneğin cumhurbaşkanı bizi Iğdır'a çağırdı... Tüm komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin' dedi. Komutan (Kıvrıkoğlu) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben çıkmıyorum' dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel'le komutan oldu..yanlız laiklik konusunda TSK'den hiçbir kuşku olmasın.

DA- Bu fazilet komutanım... hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu



NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK



Terör-ülkenin geleceği

AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda bastırıldı o kadar. Kuzey Irak'ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu HADEP'li belediye başkanlar... Diyarbakır belediyesinde Türkçe konuşmak yasak. Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil. Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada..

NT- HADEP'in ne yapacağı önemli..

DA- Komutanım ben bu Öcalan'ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan hainliğinin insan hakları mı olur. asılmalıydı..

NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek..

(AA biraz sustu, konu değiştirdi

AA- Bizi AB'ye aday yapıyorlar... Yunanistan dostluktan söz ediyor... Birşeyler değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir politika tutmadı mı, hemen yenisini sürerler... Çok, çok dikkatli olmamız lazım. Ama bu medya, Cumhuriyet'i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne yapmamız gerektiğini tartıyoruz... Kayseri'de konuşuyoruz... Yer verilmiyor..

DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla..

AA- (gülerek) Bugün kar yağacak..


AA- bu Gülen'i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika'da... Bunlar siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor..

DA- en tehlikelisi..

ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ

AA- bakıyorsunuz ABD'nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış..

DA- komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara açtırıyor. yani parayı da biz veriyor..

AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık işadamları, tüccarları var... Kimi iş alanları öyle ki, Gülen'in adamlarına para vermeyen ihale alamıyor... bu böyle gitmez..

Cumhurbaşkanlığı

AA- Benim gördüğüm şu... Bu Meclis Demirel'i seçmeye hazır değil. Demirel de çok istiyor... Ecevit, Demirel yukarıda olursa daha rahat yürüteceğini düşünüyor...Mesut YILMAZ'ın hesabı farklı..

DA- Yılmaz kendine oynuyor..

AA- Yılmaz'ın iki aşamalı hesap yapıyor... Birincisi, anayasa değişikliğinin olmaması için çalışacak. Bu olmayınca, bakın olmuyor diyecek, adaylığını koyacak. İkincisi Demirel'in üç yıllık bir uzatmayla seçilmesini sağlayacak. Beş artı beş on olduğuna göre... Demirel yedi yıl cumhurbaşkanlığı yaptığına göre, geriye üç yıl kalıyor... Sonra bu Meclis'le kendisini seçtirecek... Hesabı bu görünüyor..

NT- Demirel de Meclis'e ödün veriyor... kıyak emeklilik falan..

DA- Bu memleket zaten gelir dağılımındaki dengesizlikten batacak... Milletin yüzde 40'ı aç, bunlar bir milyar emekli maaşı alıor..

AA- Bu gidişle Demirel başka hatalar yapmak zorunda kalabilir... Yapacak... Öyle görünüyor..”


DEĞERLENDİRME

Açık kaynaklardan yapılan araştırmada söz konusu görüşmenin yapıldığı dönemde beşer yıllığına aynı kişinin iki kez Cumhurbaşkanı seçilmesi konusu ve Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin Abdullah ÖCALAN dosyası ile ilgili kararların yazılı basında yer aldığı görülmüştür.


BALBAY: 28 ŞUBAT DİYORSUNUZ AMA BU KEZ ATILACAK ADIM SONUÇ ALICI OLMALI...

“31 Ekim Pazar günü saat 16.00-19.00 arasında KKK'da KKK Kurmay Başkanı Org. Necdet TİMUR ve Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile sohbe

Necdet TİMUR(NT

Doğu AKTULGA(DA

Mustafa BALBAY(MB

Durum Saptaması

NT- Ne oluyor, nereye gidiyoruz, duruma nasıl bakmak gerekir, ne yapmak gerekir bir konuşalım dedik. Toplumda bir umutsuzluk var. Geçen gün ben kumaşçım var, ona uğradım, neredesiniz efendim' diyor bana, siz düzeltirsiniz bunu' diyor..

MB- Evet siyasete güvensizlik yerleşiyor..

NT- Ne yapmalı, mesela 28 Şubat benzeri bir girişim mi olmalı

MB- 28 Şubat devam ediyor deniyor ama... Durum da ortada... Bence irtica o günlerden daha fazla mesafe aldı..

DA- Evet evet ben de onu diyorum..

NT- İşte nasıl bir şey yapmalı, mesele orada..

MB- 28 Şubat benzeri durum diyorsunuz, ama bu kez atılacak adım sonuç alıcı olmalı, süreye yayılınca görünen ortada..

AKTULGA: 28 ŞUBAT YETERİNCE İLERİ GİTMEDİ

DA- Ben de onu diyorum... Bence de... Zaten 28 Şubat yeterince ileri gitmedi

Eskiler-Yeniler

MB- Benim dikkatimi çeken bir şey var. Kıvrıkoğlu Paşa da 28 Şubat bin yıl yaşayacak diyor, ama Karadayı dönemiyle bugünkü dönem arasında yüzde yüz çakışma yok gibi..

NT- Yok... Öyle..

DA- (NT'ye dönerek) bak görünüyor işte..

NT- Karadayı'nın ekibi çok kuvvetliydi. Bu iş biraz takım oyunu... Biri karar alacak, öteki uygulayacak, bir diğeri olanı takip edecek, bir başkanı plan-program üretecek..

BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR OLMASIN

MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın..

NT- Karadayı döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri aradığında Özkasnak çıkıyor, gerekeni söylüyordu... Kıvrıkoğlu paşa pasif siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik... Böyle olunca da depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun...

MB- KKK Atilla ATEŞ paşanın görev süresi uzayabilir deniyor..

NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA'yı göstererek) bakın en değerli komutanlarımızı emekli ettik... TSK'da o olmaz... Ama şunu da söyleyeyim, Ateş paşadan sonra bir boşluk geliyor..

MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu..

DA- Olmaz, olamaz... üstte boşluk olsa, altı var..

Cumhuriyet'in Durumu

MB- Eski-yeni dönem dedik de, biz yeni dönemde Cumhuriyet'e karşı bir soğukluk hissediyoruz..

NT- Var..

MB- Örneğin brifinge çağrılmadık..

NT- Bak onu duydum ne kadar üzüldüm. Olmaz böyle şey... Ama bana söylediler ki, hata ettik. Yaptıklarının doğru olmadığını söylediler... Sonra düzeldi ama..

DA- Yaa Türkiye'de tek gazete cumhuriyet... Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi...

NT- Komutanı bazen çevresi etkiler..

DA- Tabii cumhuriyet'in içinde bazı çatlak sesler de var..

NT- Evet var, oo şey, Toktamış ATEŞ, Oral ÇALIŞLAR, Aydın ENGİN, yani bunlar bazen ne diyorlar bilemiyorum... Bazen de Attila İLHAN... İnanın yazılarını sonuna kadar okuyamıyorum..

MB- Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir..

NT- Elbette öyle... Biz zaten Cumhuriyet'i onlarla değerlendirmiyoruz

‘BU İŞ ENİNDE SONUNDA ORDU TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK’

Ne yapmalı?

DA- Bu işin eninde sonunda ordu tarafından çözülecek... Ben böyle görüyorum

NT- Biz bir şey söyleyince de bozuluyorlar... Faşist ordu falan diyorlar. Toplumun öteki kesimleri doğruları söyleyince de bu oluyor. Mesela Vural SAVAŞ, gayet güzel koydu olayları... Adama yapmadıklarını bırakmadılar

MB- Savaş parlamentoya yüklenince hemen kenetlendiler. Ama toplumda savaş haklı diyenlerin sayısı az değil..

NT- Belki az değil, ama adamı yalnız bıraktılar..

DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneğine gireceğim. Orada bir ışık görüyorum.

MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt... ama işin merkezi parlamento..

NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı... Mesela Ecevit'ten sonra ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik bir çekirdek çıkabilir... Ona bakmak lazım..

DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım... Bizim millet tembel kolay kolay ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına, parayla yapıyorlar. Anadolu'da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi İstanbul'a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba bedava, yemek bedava diyorlar. bizim toplum bedavacı..

NT- Bu iş asıl medyayla olacak. Bazan ben medyayı da anlayamıyorum... Neler oluyor..

MB- Bugünlerde olup bitenlerin yanında orman kanunları Roma Hukuku kalır. Artık medya gücü kalmadı, güçlerin medyası var..

NT- Mesela bu Aydın DOĞAN, yok CNN ile işbirliği yapıyor... Nedir bu gidiş

MB- Çok uluslu şirketlerle ortak hareket ediyor. Bu şirketlerin Orta Asya'ya da bu ortaklıklarla gideceği söyleniyor... Hükümetle de müttefik oldular..

NT- Evet hiç eleştirmiyorlar. Sözleşmiş gibi köşe yazarları da övüyor.

Ecevit-Demirel

MB- Tabi önümüzdeki günlerdeki asıl tartışma cumhurbaşkanı konusunda..

NT- Demirel istiyor... yapacak..

MB- Ne yapacak

NT- En azından görev süresi yarım uzar... İş oraya gidiyor. Hükümetle çok iyi oynuyor. FP'yi de cebine koyabilir..

KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’ LA KONUŞMA ’ UYARISI

MB- Yeri gelmişken, Kıvrıkoğlu'nun da Kosova'da Bakü'de hemen Demirel'in yanında yer alması biraz manidardı..

NT- Orada çerçeveye girmeyecekti... Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova'daki birliği denetle... Bakü'deki garnizonu ziyaret et... Aynı kareye girmesi pek olmadı... Tabi bu Demirel başka bir yapı... Allah kimseyi onun etkisi altına sokmasın. Adamı et gibi çürütür

DA- Biz Karadayı zamanında, Erbakan başbakanken onunda yakın görünmesini bile eleştirirdik. Birinde Anıtkabir'e giderken, sohbet ettiler. Karadayı gülerek Erbakan'a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik

NT- Karadayı da adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım demişti..

DA- Olmaz... biz de olmaz dedik..


‘DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI’


NT- O günler tabii... Karadayı bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi. Etkilerdi onu... Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker bitirir adamı..

MB- Ecevit'le ne kadar gideceği konuşuluyor..

NT- Gitmez... Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması zor. Vural SAVAŞ söyledi açık açık... Mesut YILMAZ'la da olmaz. Neyi niçin diyor anlamıyorsunuz..

MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ'ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail CEM de adı geçerlender..

NT- İsmail CEM korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar olabilir..

DA- Ben Kemal YAMAK adını attım, ama Necdet hemen Özal'ın sekreteriydi dedi. doğru..

MB- Demirel'le Ecevit de iyi anlaşıyor. Ecevit evet dedi mi Demirel'in dediği olur..

NT- Tabii siyasette neler değişir belli değil. Belki bu hükümet düşer. MHP, ANAP, Fazilet'ye başka bir hükümet kurar... Bir başka durum, bu parlamentonun ömrü ne kadar olur, o belli değil. bir yıl daha taşıyamayabilir..

Pkk-Öcalan

MB- Öcalan'ın geleceği, PKK'nın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz

NT- zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya, siyasallaşacak diye... Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama zaman PKK'nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler..

MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz

NT- Yasalar ne diyorsa o...

MB- Bir taraftan da çekiliyoruz diyorlar.

DA- Bakmayın siz ona... Ben o bölgede görev yaptım... Biz bu savaşı zaman zaman hatalar yapmamıza rağmen bir yere getirdik. Şimdi terörle mücadeleyle bölgenin kalkınmasının birlikte gitmesi lazım. Adam senin dozerini yaktı mı bir tane daha koyacaksın. Onu da mı yaktı, bir daha... Yılmayacaksın. Şimdi önce terör önlensin sonra yatırım diyorlar... olmaz...

MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz..

DA- Canım geçti artık... yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar... Ama bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle yapmayacaksın..

NT- ABD de birşeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. Parelele çizgiyi. O çizgi Kürdistan'ın güney sınırıdır. bunu böyle görmek lazım..

Ordu-Solcular-İrticacılar

MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan atılanlar geldi... Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye'nin sorunlarına bakışını onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. bana ilginç geldi..

NT- O dönem bazı şeyler oldu tabi..


‘SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER’

DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler. Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur bırakmazlar, iftira ederler..

NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP'li belediyeler hemen onlara iş buluyor. Adamların biri açıkta değil

ÇEVİK BİR

NT- Bu medyanın yaptığı... Biraz evvel Çevir BİR'le konuştum. Hürriyet'e o beyanatı vermemiş... Sedat ERGİN'le bir kez yemek yedim. O galiba kendisini biraz öne çıkarmaya meraklı... Çevik Amerika'dayken bu anonsları verdiler. Biz şaşırdık. Dün akşam komutanlarla bir vesileyle bir aradaydık. Herkes Çevik'e bozuk. Bir ben, yapmamıştır, bir de kendisini dinleyelim dedim. Çevik sadece AB'yle ilişkilerimizin geleceğini anlatmış onlar nerelere götürmüş. Çevir, derhal Aydın DOĞAN'ı aramış. Bunu düzeltmezseniz basın toplantısı yapar, açıklarım demiş. Sonra Ferai TINÇ'ı aramış. Sen ne yapmak istiyorsun, niyetin de demiş..

DA- Çevik de biraz heyecanlı..

NT- Evet heyecanlı, o var tabii... Biz Çevik, Ben, Doğu Paşa, Hava Kuvvetleri Komutanı aynı devreyiz...”


DEĞERLENDİRME

Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan incelemede 31 Ekim’in 1999 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz konusu görüşmenin “31 Ekim 1999” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0