'O BUNU HÝÇ BÝLMEDÝ'
03 Ocak 2010 23:31 / 4317 kez okundu!
Sanýrým ortaokul yýllarýnda idim. Siyah-beyaz televizyon ekranýndaki genç kýz, þarkýsýný ilk kez söyleyecek olduðundan çok utangaçtý. Sunucu adýný anons etti. Þarkýsýnýn adý "Haydi þansým"dý ve sahneye davet etti. Ben de hiç bilmediðim bu yüze bakýp, gözlerimi kapattým ve usulca þansýn açýk olsun diye mýrýldandým. O bunu hiç bilmedi. Kýzýn adý "Sezen"di...
Derler ya, yýllar yýllarý kovaladý... Sahne ise hayli farklý bu kez...
Hýzla ünlenen Ýzmirli yetenekli þarkýcýnýn, Kavaklar adlý albümünün kaydý sýrasýnda, yine Ýzmirli olan eþim Nezih Yeþilnil ve Onno Tunç içeride kontrbas kayýtlarýna baþlamýþlar, biz ikimiz de henüz tanýþmýþ ve baþ baþa oturup birbirimize Ýzmirli anneannelerimizi anlatmýþtýk.
Çok sevilen Ýzmirli anneannelerin, Ýstanbul’da yaþama tutunmaya çalýþan torunlarý... Ne çok Ýzmir konuþtuk o gün... Ama onu ilk gördüðümde þans dilediðimi hiç bilmedi... Genç kadýnýn adý "Sezen Aksu" idi...
Daha sonraki yýllarda resim ve müzik yaþamýmýn birbirinden ayrýlmaz anlamlarý oldu. Ýþte bu sýrada, ona vokal yapmam için teklif geldi. Ancak büyük bir hevesle caz söylemeye baþlamýþtým. Ve o müziði tercih ettiðim için kabul etmedim. Sanýrým o bunu da bilmedi... Artýk takma adý "Minik Serçe"ydi...
Minicikti oðlu Mithat Can. Minik ayaðýyla topunu bana attý, oynamak istedi… Bodrum’da ilk sergimi açmýþtým o zamanlar. Topunu onun ayaðýna doðru attým. Babasý yanýma gelip sizi rahatsýz ediyor mu diye sordu. Hayýr, dedim. Dakikalarca oynadýk… Sonrasýnda baþýný okþadým ve vedalaþtýk top arkadaþýmla... Uzun yýllar sonra o minicik çocuk, yeni yetme bir delikanlý olarak evimizin kapýsýný defalarca çaldý, ancak bu kez Nezih Yeþilnil’den notalar ve bilgiler öðrenmek için… Ona coþkuyla top oynadýðýmýz o günü anlattým, çok þaþýrdý. Sanýrým annesi bunu da bilmedi.
Caz ve resim, birlikte büyüyen ikiz çocuklarýmdýlar sanki... Menajeri, "Yorgun Þarkýcý" adlý resmimi alýp ona hediye etti... Eminim ki onu, benim yaptýðýmý da bilmedi... O da resimdeki kadýn gibi yorgun ama "çok ünlü" idi...
Ses tellerimde sorun vardý. Ameliyat olmam gerekti. Birçok doktordan sonra sonunda nihayet bu konuda en iyisini bulma þansým olmuþ ve ameliyatým çok baþarýlý geçmiþti. Kýsa bir süre sonra onun da ses tellerinde sorunu oldu ve ortak dostumuza “þansým” olan doktorumun adýný verdim, þans diledim onun için. Her þey düzeldi ve iyi oldu...
Bir gece kulübünde oturduk saatlerce. Sahnede Tuna Ötenel saksafon çalýyordu, Nezih Yeþilnil kontrbas. Þarký söyleyen Nüket Aruca, masada oturan arkadaþlarýmýz Onno Tunç ve Yaman Okay henüz bu dünyada idiler. Bu kez bana anne ve babasýný anlattý ve daha birçok özel þey… Anlattýklarý bana ünü kadar birçok þeyle ilgili kaygýlarýnýn da çok büyümüþ olduðunu hissettirmiþti. Bu beni hayli düþündürmüþtü.
Sonrasýnda bir evde karþýlaþtýk bir gece yarýsý. Hayatýnýn çok karmaþýk bir gecesiydi. Karmakarýþýktý. Yine þans diledim içimden ona.
Sözler yazdým, Nezih’le þarkýlar yaptýk. Sahip olduðum tek albümün demosunu alan menajeri, onun uzun müddet sabahlarý benim "Günlerim" diyen sesimle uyanmak istediðini söyledi. Ýçinde Ege’nin ruhunun güçlü olarak hissedildiði bu þarkýnýn sözleri ve melodisi bana aitti. Þarkýmdaki, mandolin, akordeon ve gitar seslerine, sanki hanýmeli ve yasemin kokularý da eþlik ediyordu. Sanýrým bu kokularý, bu coðrafyada yetiþmiþ olanlar daha iyi duyabilirdi...
Dolayýsýyla, Egeli kýzýn yüreðinden gelen sesler, Egeli “çok çok ünlü” kýzýn yüreðine gidiyordu.
Ama ona yýllar önce þans dileyen kýzýn sesini dinlediðini yine bilmedi...
Ýþte bu gece yüreðim bunlarý paylaþmamý istedi.
Ben onun, kaybolan yýllarýný anlattýðý pýrýl pýrýl sesini sevdim. Birçok þarký sözünün içindeki kuvvetli duyguyu... Özellikle de "Küçüðüm"deki düþüncelerini... Zaman zamansa çocuksu hýnzýrlýðýný ve yýllar boyu birçok yüreðe ulaþabilmesini, Ege’de býraktýðýmýz kalplerimizin þarkýsýný…
Ayrý yollardaydýk ama uzun yýllar boyu sesler ve sözler verdik insanlara... Farklý dünyalarýn dinleyicileri alkýþladýlar bizleri... Ünvaný pek yüksek, süslü sözler duydu kulaklarýmýz. Farklý taþlarla bezenmiþ, gözle görünmeyen ama onurla taþýnacak olan taçlar takýldý Egeden gelmiþ, yüreklerimize...
Ancak sonuçta sadece, “Yarelerine zaman zaman tuz diye yakamoz basan ve tek þahitlerinin ‘ay’ olduðu gecelerden gelen, bir ellerinde defnelerini bir ellerinde ise sevdalarýný sýmsýký tutmaya çalýþan ama kalpleri Egede kalmýþ” kýzlardýk…
Kim bilir… Zaman gelir, belki bir gün yollarýmýz birbirine artýk teðet geçmeyip yaþamýn bir yerlerinde birleþir... Çünkü þöhret deðil sadece “Sanat” güçlü ve koruyucu kanatlarý altýnda ayný ya da benzer duygu ve düþünceleri olan insanlarý sarýp sarmalar.
Ve ben þans dilemeye devam edeceðim... O bunu bilse de, bilmese de...
Ayþegül Yeþilnil
03.01.2010, Ýstanbul
Dolunay Zamaný
www.yesilnil.com
aysegul@yesilnil.com