Beyaz adam ve muhafazakârlar - Ahmet Altan

23 Ocak 2011 01:25  

 

Beyaz adam ve muhafazakârlar - Ahmet Altan

Genelkurmay’ın o kendini bilmez ve küstah 27 Nisan muhtırasından sonra yapılan 22 Temmuz seçimlerinin hemen öncesinde Anadolu’da dolaşmıştım.

Orduya büyük bir öfke, AKP’ye büyük bir destek vardı.

Antep’teki benzinciden Nevşehir’deki lokantacıya, Kayseri’deki garsondan Tokat’taki bakkala kadar çok geniş bir kesimin siyasi tercihi çok açık ve netti.

Döndüğümde, “AKP en aşağı yüzde kırk beş alacak” dediğimde İstanbul’daki arkadaşlarım inanmadı.

Hâlbuki Anadolu’da biraz dolaşmak gerçeği görmeye yetiyordu ama İstanbul, Anadolu’yu tanımıyordu, oradaki gelişmeleri, zenginleşmeyi ve insanların siyasi bilincinin berraklığını fark edemiyordu.

“Yeni bir anayasa yapacağını” söyleyen AKP’nin büyük zaferi ve Genelkurmay’ın yüzüne inen ağır bir tokatla sonuçlandı seçimler.

Seçimlerden sonra AKP, bütün anayasayı değiştirmek yerine “başörtüsü özgürlüğünü” ön plana alan bir değişikliği tercih etti.

Ortalık karıştı.

Seçimden önce Anadolu’da dolaştığım yerleri bir daha dolaştım.

Aynı coşkuyu ve belki de daha büyük bir öfkeyi göreceğimi bekliyordum.

Onun yerine “başörtüsü kavgasına” çok mesafeli, AKP’ye “bunun ne gereği vardı” diye kızan bir Anadolu’yla karşılaştım.

Üniversiteli kızların haklarını savunan ve “sembolik” değeri dindar muhafazakârlar için çok yüksek olması beklenen bir kavga, benim tahmin ettiğim desteği bulamıyordu.

O zaman, seçimlerdeki coşkuyla, başörtüsü kavgasındaki mesafeli soğukluğun nedenlerini anlayabilmek için epey düşündüm.

Güneydoğu dışındaki Anadolu, Turgut Özal’la başlayan, Başbakan Erdoğan’la daha da yükselen bir zenginlik ve kalkınma yaşıyor, yollar, kentler, kasabalar, köyler, İstanbul ahalisinin zihnindeki elli yıl öncesinden kalma “Anadolu görüntüsünün” çok ötesinde, asfalt yolları, şakır şakır yanan elektrikleri, tertemiz hastaneleri bir yana bırakın, neredeyse bütün kasabalarda hatta köylerde “internet cafeler” var.

Anadolu üretiyor, ürettiğini dünyaya satıyor, Batı’yı tanıyor, Avrupa Birliği de dâhil her konuyu çok yakından izliyor.

Talepleri çok açık.

Öyle “sembolik” çözümler istemiyorlar, Kemalist bir devlet tarafından aşağılanmadan, zorbalığa uğramadan, kendi hak ettikleri siyasi iktidarı talep ederek, o iktidara ulaşarak, gereksiz çatışmalara girmeden, değişen, demokratikleşen, özgürleşen bir ülkede çalışmak, üretmek, dünyayla ilişkilerini sürdürmek ve zenginleşmek istiyorlar.

Artık, Afrika kabilelerini “incik boncukla” kandıran “beyaz adam” gibi Anadolu’nun dindar muhafazakârlarını “sembollerle” kandırmak, oyalamak hiç kimse için mümkün değil.

Son referandumda, tartışma konularından biri “Apo’yla devletin görüşmesi” gibi çok hassas bir mesele olmasına rağmen, Kürt meselesinin çözümü, yeni bir anayasa yapılması, askerî vesayetin sona ermesi, demokrasi, değişim, özgürlük ve eşitlik için oy kullandılar.

Referandumdan sonra Başbakan Erdoğan ve AKP verdikleri sözleri, Türkiye’nin büyük meselelerini çözmek için kendilerine sağlanan desteğin belirlediği hedefleri unuttular, Kürt meselesinde geri adım attılar, Sayıştay Yasası üzerinden orduyla anlaştılar, anayasa hazırlıklarını bir kenara bıraktılar ve Afrika’ya giden “beyaz adam” gibi heykel, dizi, içki türünden sembolik “incik boncukla” Anadolu’nun dindar muhafazakârlarının gözünü boyamaya kalktılar.

Bu politika, büyük şehirlerin varoşlarına sığınmış çaresiz insanları, kimliklerini milliyetçilikte arayan işsiz gençleri belki kandırır ama Anadolu’yu kolay kolay kandıramaz, Anadolu referandumda ne için oy verdiğini biliyor, barışı, özgürlüğü ve huzuru arıyor.

Hrant’ın katillerini ortaya çıkarmayan, Kürt meselesini barışa kavuşturmaktan uzaklaşan, yeni anayasanın nasıl olacağı konusunda tek kelime etmeyen, Kemalistlerin muhafazakârları aşağılaması gibi “kendilerine benzemeyenleri” aşağılayarak gerginlik yaratan, zamanı manasız kavgalarla harcayan bir yönetime sıcak bakmıyorlar.

“Nasıl olsa benden başka oy verebilecekleri kimse yok” diye Anadolu muhafazakârlarının taleplerini boşlayan, “muhafazakâr demokrat” alanı terk ettiği görünümünü veren AKP’nin yarattığı boşluğu sanırım Numan Kurtulmuş gördü ve geçenlerde bizim gazeteye yaptığı açıklamalarla bu kulvarda koşmaya talip olduğunu ortaya koydu.

Seçimlerde ne olur bilmem ama AKP’nin kendi hataları, “tümüyle kendine ait sandığı” bir alana şimdi yeni oyuncuların girmesini sağlıyor.

Anadolu, ne “bidon kafalı”, ne “göbeğini kaşıyor”, ne de şimdi “beyaz adamlığa” soyunan AKP’nin “incik boncukla kandıracağı” eski çağlarda kalma bir Afrika kabilesi.

Anadolu’yu kandırmaya kalkan kendini kandırır.

AKP yönetimine tavsiyem, siz o “incik boncukları” boşverin ve Anadolu’ya istediği, özlediği demokrasiyi, özgürlüğü ve huzuru getirecek adımları atın.

Kendi yarattığınız, kendi başarınız olan o zenginliğin, o kalkınmışlığın ardında kalmayın, bir kere oradan koparsanız, bir daha yakalayamazsınız.


ahmetaltan111@gmail.com

Taraf/22.01.2011





 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0