BDP ile görüşmeme yanlışı - Nabi Yağcı

01 Ocak 1970 02:33  

 

BDP ile görüşmeme yanlışı - Nabi Yağcı

Referandum kampanyası siyasi liderlerin olimpiyat meşalesini ateşlemeleriyle başladı. Böylece ateşli yaza girdik. Fakat bu koşunun tarihî olimpiyat yarışlarındaki sporcu ruhuyla gitmeyeceği daha şimdiden belli. Bel altı, bel üstü her tür vuruş mubah olacak. Öyle görünüyor.

Referandum startı veren konuşmasında Başbakan, en hayati meselede yani Kürt meselesinde yumuşak mesajlar vermedi maalesef. Aksine BDP ile görüşmeyeceğini söyleyerek ciddi bir gerilim yarattı. Başbakan’ın BDP ile görüşmeyeceğim demesi tek sözle Güneydoğu’yu askere havale etmek anlamına geldiği gibi buralarda güvenlik güçlerinin kontrol dışı baskı yöntemlerine de kapıyı aralayacağından kaygı duyulmalı. Nitekim öldürülen PKK’lılara yapılan intikamcı şiddet güvenlik güçleri içinde yeniden kontrolsüz şiddetin tırmanma işareti olarak görülüyor.

Güneydoğu’da yükselen gerilimin referandum sürecini olumsuz etkileyeceğini herkes görebilir, Başbakan, hükümet, AK Parti de görebilir. O zaman niye bu tutum? Kanımca eski yanlışın devamı. PKK’nın askerî yöntemlerle tasfiye edilebileceği yanılgısı.

Öyle görülüyor ki, Başbakan Güneydoğu’dan yükselen seslere, 99 STK açıklamasına ve onu izleyen diğerlerine yeterince kulak vermemiş. Oysa bakıldığında, bu açıklamalar sağduyulu ve etkili bir yol haritasını da içinde barındırıyordu. Bu nedenle geçen yazımda Referans gazetesinden Jale Özgentürk’ün Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu ile yaptığı söyleşiyi çok önemli bulduğumu yazmıştım.

Galip Ensarioğlu, hükümetin sorunun çözümü için attığı adımları önemli buluyor ama iyi hazırlanmış olmadığı ve yeterli cesaret gösterilmediği nedeniyle eleştiriyor da: “Ne yapacaksan yapacaksın. Millete de ne yapacağını söyleyeceksin. Milleti de ikna edeceksin. Batıda endişe duyulan bir mevzu varsa bu endişeleri de gidermek zorundasın. Kısacası bunlar hesap edilemedi ve el yordamıyla yapıldı.”

Ensarioğlu Kürt sorununun çözümü için anadilde eğitim, Kürdoloji Enstitüsü’nün kurulması ve diğer kültürel hakların tanınmasının yanı sıra barajın düşürülmesi ve temsilde adaletin sağlanmasının gerekli olduğunu ama bunları yapmakla işin bitmeyeceğinin altını çiziyor ve çok ilginç bir tesbit yapıyor:

“Bütün bunları yaparsanız, Kürt sorununu çözmüş olursunuz ama şiddeti çözmüş olmazsınız dedik. Şiddetin çözümü de PKK’yi bu çözümün içine katmaktır. Burada muhataplıktan bahsetmiyorum. PKK’yi orta yerde bırakırsanız bu olur. Silah PKK’nin elinde. Bu şiddeti devam ettirecek ve çözmenize müsaade etmeyecektir. Nitekim bugün olan da aynı şey. Beni görmezden gelip bu işin içine katmazsan, ben bu oyunu bozarım diyor. Kürtlerin bütün haklarını verseniz de, siz bu çözüm sürecinin içine PKK’yi katmazsanız, ikna edilebilecek bir çözüm sunmazsanız böyle olur. Bunun da bir usulü var. Dünyada benzer hadiseler olmuş, onlar bu sorunları nasıl çözmüş, bellidir.”

“BDP zaten PKK’nin tabanından besleniyor. Oradan ayrı durması, görmezden gelmesi, temas kurmaması mümkün değil. Kürt sorununu çözerken bunlara takılmamaları lazım. Siyasal alanı genişletmek lazım. O zaman legal zemini sağlarsınız. Siyasal alanı daralttıkça illegal alana prim vermiş olursunuz...”

Şu gözlemler de önemli; diyor ki Ensarioğlu, “AKP Kürt coğrafyasında BDP’den fazla oy aldı. Her BDP’linin ikinci partisi AKP’dir. Her AKP’linin ikinci partisi de BDP’dir. Aralarında böyle bir geçişgenlik de var (...)

“Buradan baktığımızda Abdullah Öcalan bir terör örgütü lideri, ama diğer taraftan baktığımızda da 30 yıldır liderliğini korumuş bir insan. Tabii. Adam hücrem dar dediği anda bütün şehirler karışıyor. Bu ayrı ve sosyolojik bir vaka. Ben de buna hayret ediyorum ama böyle yani.”

Ensarioğlu bölgedeki ekonomik durumu da çarpıcı biçimde özetliyor: “Avrupa’da kabul edilebilen farklılık en fazla üç-dört kat iken, Marmara ile Güneydoğu’nun arasında on katın üzerinde fark var. Milli gelirden aldığı pay bakımından AB tarafından kabul edilebilir değer farkı yüzde 2,5 iken bizde Marmara ile Güneydoğu arasında dokuz kat fark var. Güneydoğu’nun kendi içinde de, örneğin Antep ile Şırnak arasında da 10 kat fark var. Bu kadar dengesizliğin olduğu yerde sizin adaleti sağlamanız mümkün değil.”

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu sonuç olarak, “Türkiye bu sorunu çözmeden artık hiçbir yere varamaz” diyor. “Kürt sorununun çözümünde empati en sihirli kelimedir, empati ve diyalog kurulabilirse zaten sorunu çok rahat çözeriz. Sıradan bir Kürt insanı kendini hep ikinci sınıf vatandaş gibi görüyor. Kürtlerin istediği; özgür ve eşit birer birey olmaktır. Pozitif ayrımcılık falan da istenmiyor, bunu sağlamamız lazım.”


Nabi Yağcı/Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 15 Temmuz 2010 22:51

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0