Barış umuduna sahip çıkalım! - Hasan Cemal

17 Ocak 2013 02:53  

 

Barış umuduna sahip çıkalım! - Hasan Cemal

DİYARBAKIR’DA CENAZELER UĞURLANIRKEN...

Barışa kurulmak istenen tuzakları boşa çıkarmak zorundayız. Şu ana kadar iyi gidildiği söylenebilir. Büyük acıların üzerinden geleceği, barışı yakalamak liderlik ve devlet adamlığı işidir. Bu sınavı geçmek ve yüzyıllık sorunu çözmek ise bir yandan Türkiye’nin önünü alabildiğine açmak, öte yandan da tarihe çok büyük harflerle geçmek anlamını taşır.

Bejan Matur’un dünkü Milliyet’te Sakine Cansız’ı anlattığı “3 kadın 1 hedef” başlığını taşıyan duygulu yazısından bir cümle:
“Barış hayal edildiği kadar kolay olmayacak!”
Maalesef öyle.
Klasik deyişle:
Barış yapmak savaş yapmaktan daha zordur.
Çünkü savaşta yaşanan acılar öylesine tutsaklık yaratabilir, akıllar geçmiş tarafından öylesine rehin alınabilir ki, yıllar geçer barış Kaf Dağı’nın arkasında kalmaya devam eder.
Mazinin üstesinden gelemeyen ve kısır döngüyü kıramayan liderler, barış kapısını açamazlar.
Barış adına boğayı boynuzlarından tutup yere çökertemeyen o kadar çok örnek vardır ki tarih babanın sayfalarında...
Geçmişin acılarına tutsak olmayan ya da aklını maziye rehin vermeyen devlet adamlarıdır ancak büyük acıların üzerinden geleceği yakalayabilen...
Böylesi satırları ilk kez yazmıyorum. Belki de yıllardır ezbere yazıyorum. Onun için de patinaj yaptığımı söyleyebilirim.
Hep aynı şeyler...
Ama susmak da olmuyor.
Elin taşın altında duracak.
Yoksa yaşanmış, yaşanan ve daha da yaşanabilecek büyük acılar, bu toprakların da layık olduğu barış ve demokrasiyi engellemeye devam edip gider.
Çıplak gerçek bu.
Önce Kürt sorununun silah ve şiddetle bağını koparmak gerekiyor bu gerçekle yüzleşmek için.
Türkiye bu yüzleşmeyi Cumhuriyet’in kuruluşundan beri başarabilmiş değil.
Kuruluşta yapılmış olan ve Kürt kimliğinin inkarına dayalı bu büyük yanlış bugünlere kadar sarkmış, derinleşmiştir.
Şöyle de söylenebilir:
Kökleri son Osmanlı döneminin ‘İttihatçılığı’na uzanan Türk milliyetçiliği uzun yıllar meseleyi elde sopa çözebileceğini sanmış, sıkıştığında başvurduğu askeri darbelerle de sorunu maalesef daha beter içinden çıkılmaz hale getirmiş ve bu topraklarda oluk gibi kan ve gözyaşı akmasına neden olmuştur.
Ama artık yeter!
Yeterince acı çekildi.
Bunun içindir ki:
Barış olgunlaştı!
2000’li yılların Ak Parti iktidarı döneminde bu gerçeğin farkına çok daha fazla varıldı. Tayyip Erdoğan bir lider, bir başbakan olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez son derece yürekli adımlar attı.
Ama sonunu getiremedi.
Bu konuda hiç kuşkusuz İmralı ve Kandil’in de yanlışları oldu.
Bugün yeniden barış durağındayız. Şimdi de treni bize kaçırtmak isteyenler elbette eksik değil.
Paris’te üç PKK’lı kadını hunharca katlettiren odaklar, barış yolunu dinamitlemek için harekete geçmiş durumdalar.
Ama bizler de bugün düne göre çok daha tecrübe sahibiyiz. Kararlı gözüküyoruz.
Ankara da, İmralı da öyle.
Barış dili ağır basıyor.
Erdoğan’ın salı günkü Meclis grubu konuşması da, İmralı’dan ulaşan Öcalan mesajları da, BDP’nin önde gelenlerinin açıklamaları da olumlu bir çerçeve çiziyor.
Kandil de suskun sayılır.
Ya da bekle-gör vitesine takmış İmralı’yı bekliyor da olabilir.
Lafı uzatmak yersiz.
Barışa kurulmak istenen tuzaklar boşa çıkarılmalı. Şu ana kadar iyi gidildiği söylenebilir.
Acıların üzerinden geleceği, barışı yakalamak liderlik ve devlet adamlığı işidir.
Bu sınavı geçmek ve yüzyıllık sorunu çözmek ise bir yandan Türkiye’nin önünü alabildiğine açmak, öte yandan da tarihe çok büyük harflerle geçmek anlamını taşır.
Barış umuduna hep birlikte sahip çıkabilmeliyiz.

Milliyet

Son Güncelleme Tarihi: 17 Ocak 2013 12:12

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0