KALBÝN ARZUHALCÝSÝ DURBAÞ

06 Aralýk 2022 22:44 / 373 kez okundu!

 

 

Bir kanadý Erzurum, diðer kanadý Ýzmirli. Dünyaya kaydý, 10 Þubat 1944 diye düþülse de, her haksýzlýk ve zulümde içi hepimiz yerine sýzým sýzým sýzladý. Dünyaya gerek olan kiþizâdelerden. Asalet þecereyle, parayla, atamayla edinilmiyor.

 

****

 

KALBÝN ARZUHALCÝSÝ DURBAÞ

 

 

Bir kanadý Erzurum, diðer kanadý Ýzmirli. Dünyaya kaydý, 10 Þubat 1944 diye düþülse de, her haksýzlýk ve zulümde içi hepimiz yerine sýzým sýzým sýzladý. Dünyaya gerek olan kiþizâdelerden. Asalet þecereyle, parayla, atamayla edinilmiyor. Kimi seçkin insanýn mayasýna katýlýyor. Pasinler doðumlu, Ýzmir’de de doðdu ama. Vardýr bin ölüp, bin bir doðduðu… Necatibey ilk, Karataþ orta mekteplerinin ardýndan Namýk Kemal Lisesi’nde okudu.Ýyi ki, çünkü esaslý edebiyat hocasý Ýsmet Kültür girer sýnýflarýna, týlsýmlý öðretmendir,  kýlavuz olur… Ýstanbul Üniversitesi Türk Dili bölümünden ayrýlýp, gazeteciliðe yazýldý. Yeni Ýstanbul ve Cumhuriyet’te “musahhih”likle baþladý. Düzyazý, þiir, düzelti  ve hicran koyulduðu ilk iþler. Vurgunlarda kanayýp,  unutmamak, þiirin ýrgadý olmak da, kalbe dair kuvvetli arzuhal döktürmek de, hani okuyanýn dilini lal, kalbini alafucuruk bozduman eden… Alan 67’yi dört sayý çýkardý, ardýndan Yeni A Dergisi yazý iþleri müdürlüðü geldi. Cumhuriyet röportaj /sanat yazarlýðý, Yeni Yüzyýl, Ateþ ve Sabah’taki köþe yazarlýðý Birgün’de sürdü.Hikaye-i hayatlarýmýz, konuk oyuncular, esas kýz ve erkekler, mahalle aralarýyla yazýlmalý aslýnda, araya annesi Þayeste haným girmeli, çocukluðunun yok sokaðý, Köprü, kitap “Kovan”ý, Saat Kulesi, “Hasansör,”  Hümeþe anane, mahalle arasý ilmi, medâr-ý mâiþet motorunu döndürmek, aþkýn ve ayrýlýðýn halleri,  sola meyletmek, hayatýn nice darbesiyle bîtab düþmek, bunlarsýz hayat hikâyesi olur mu?

Ýlk þiiri hangisi? Nerede, nasýl söyledi? Gönlüne mi yazdý, kâðýda mý, rüzgâra mý söyledi? (Kitaplar ilk þiirinin Ýzmir Ege Ekspres Gazetesi’nde yayýnlandýðýný yazar.) “Rüzgârýn yaþýnda olmak” kadar, “çocukluðunun avlusunda olmayý da isteyen” þairin anlatacaðý çoktur, hayatýnda, “umudu, bir umudu”… Umudu söyler. Þiir de zaten ölüme karþý hayatýn, aþkýn umudu demek deðil mi? “Kar tarlasýnda, sürgünde” olmak demek deðil mi? Hýzlý konuþmasýný eleþtiren öðretmenine söylemiþtir belki ilk, o þiiri, þiir onu bilmeden… Þimdi bunca kitap ve þiir o örtmene gelsin! Ülkemizin, ateþ çemberlerinde mahsur kaldýðý dönemin kanayaný olarak söylediði kürem kürem þiir arasýndan, tek dizesiyle bile hatýrlanacak olandýr, Durbaþ: “Ýlk okuduðu bir daðýn: / Önce vatan…” Demek ki neymiþ, ey ahali, esaslý þair daðý taþý konuþturan, coþturan, okuyup yazdýrandýr… Çýrak aranýyorken eli sanata düþendir, kalpte pamuk yangýný baþlatandýr, söndü sanýrsýn, sönmez…Þiir ve yazýlarý her dönemin belli baþlý dergilerinde yayýnlanýr. Baþlangýçta ikinci yeni  esintisi taþýsa da, þiiri, sonra toplumcu þiire yönelir.  Hicranýn, ayrýlýk ve sevdanýn þâiri bilinse de, yahut o yönde ayrý bir okur kitlesi olsa da, kendine özgü dili, metaforlarý, hem anafikri hem sureti önemseyen, farklý, esaslý þairlerden olur ... “Þimdi hücrelerime atomun uzandýðý / tüfeklerin ucundan kusulan insan / Eskirsem kendi adýma eskiyorum / tetiðe dokunsam dokunsam / Vursam/ Kendi kendimi vuruyorum / o Tanrý adýna bozulan akþam / ölümün kýskandýðý / Bir kuþ  gibi uzaktan / Alnýna çizilmiþ ne varsa” (Ardýç-Evrim Þubat 1964) le yola koyulur. Ýþi aðýrdýr, “suyun yarasýný sarmaya hükümlü…” “Býrak gitsin elveda, sen baþkaldýrýsýn!” günlerine yazýlýr. Yola çýktýðý gün daðarcýðýnda olan þiire dünyayý katar ve ülke ahvaliyle donatýr, çünkü ömrü bunlarla nakýþlý, kalbi bunlarla yaralýdýr, Dicle’nin tavan arasýný,  yürümekle aþýnmayan sokaklarý, iþçileri, Deniz’leri, daraðaçlarýný, yürüyen, düþünen, baþkaldýran, bunun için ölen öldürülen gençleri yazar. “Orada, Diyarbakýr’ýn kalbinde uyuyor / zamaný ve zemini olmayan bir su suretinde / yýllarý yüzyýllara ekleyerek / aðacý aðaca, insaný insana bir de / Kýz çocuklarýnýn kayýp annesi /oðlanlarýn çoban dayýsý-ki davarlarýný suvarýyor ay ýþýðýyla / gelinlerin yüreðindeki hýzma / -göç edeli Süryaniler Midyat’tan…” Bu belki gurbete olduðu kadar, Mardin’e de alýþtýrmadýr. Dersimiz Anadolu, konumuz taþ ve göç ve hicran. Kalemini yontup, taþýn ve Mardin’in destanýna koyulur. (Taþýn ve Ýnancýn Þiiri Mardin.) Taþýn ve sözün fazlasýný kalemiyle yontar, budayýp indirdiði taþýn içinden Mardin çýkar. Anadolu sofrasýnda ve daðlardan attýðý sözü,  uçurumlarda tutar. Yurdun, sularýn, taþlarýn, aðýzsýz dilsiz söyleyip duranlarýn elçisi, fetihçisidir, menzili sorulmasýn ister, çýkmaz sokaklardan geçer, söz çeliðine su verir, hasretle susazdýðýnda içini sözle serinletir, “rüzgârýný kaybedene þiir” verir, ne Cizre eksik kalýr ne Kasr-ý Kanco, ne Dara’nýn su sarnýcý, Deyrulzafaran’ýn avlusundaki kuyu, maðaralar, ne de kalbin gayya kuyusu, kümbetler, seherler, güzler, kederler, ay kýrýðý sevdalar, çalýntý günler, gülün ateþi, gurbetler, elvedalar, nicesi, hepsi, büsbütün küre-i arz, hepsini söyler, ama, imbikten geçirir sözü, damýtýp öyle söyler. Refik Durbaþ, destancýlar soyundan. Öyle olmasa “yalnýzlýðýný taþa yazan ustaya” þiir söylemezdi. “Bir halkýn mezarda ve hayatta yaðmalanýþýnýn acý hatýrasý ve zalým destaný”. Bu þiirin adýný bunca yýl sonra ezberden yazabiliyorsam, þiir kendini ezberlettiði için. “Yazdý. Bahardý. Gül verdim / yaðmura da gül verdim. Kar altýnda / umudunu topraða ekenlere de / çilenin buðdayýný biçenlere de / acýnýn þerbetini içenlere de / ol esrar-ý aþk üzre berduþ / bir uslanmaz sevda için hu çekenlere de / uyudum uyandým gül verdim.” dizeleri gibi, “Gülün Adý Ne?” þiirinin. Ekmek parasý için didinmeye, gurbete, hasrete, sevdaya yazýlan insanýmýzýn da arzuhalcisi… En çok da ömrü hicrana yenik düþmüþ kadýnlarýn… “.../ sabrý cömert, kýsmeti kapalý / …/ Onlardýr çünkü hicranýn çeyizi / acýya alýþkýn, aþka yabancý / hayatýn dýþýnda hep soyadlarý / ve doðmadan haczedilmiþ sevgili.” (Kardeþi Acýnýn þiirinden.) Þiir en yüce makama arzuhalse eðer, bunu siyaset yahut halk / hak katýna olduðu kadar, gönül katýna, Rab katýna da sundu. Þiirleri o en yüce makamýn gelen evrakýnda kayda girdi mi bilinmez, yanýt malum, geniþ bir okur kitlesi ol yanýt… Þair merhabasýný eksik etmez, gene de… “Ýçerdeydin ama tutuklu deðildi söz / umut da, rüzgâr da, inanç da / çýktýn aydýnlýðýna bir sabah sevincin / umut da, rüzgâr da, inanç da / sevdasýný canla ödeyen dost, hoþ geldin / geride kalan borç ahfadýna merhaba.” (Eyüp / Hücremde Ayýþýðý. /Cem yayýnevi) “Çýrak Aranýyor” ile 1979 Yeditepe þiir armaðanýna, 1983 Behçet Necatigil þiir armaðanýna “Nereye Uçar Gökyüzü?” ile, 1993 Halil Kocagöz þiir ödüllüne “Menzil” ile, yaný sýra, PEN 2012 “Olmasanýz eksiktik” sunumuna deðer görüldü. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Kapýkule’nin Vatansýzlarý” söyleþisiyle 1989 Ana izleði þiirdi, bazen gezip dolandý kuytuyu yâdý, Anadolu’nun keþifçisi, gurbetçimizin iz sürücüsü oldu, röportaj ve yazý dizileri, düz yazýlar ve çocuklara da yazdý, önünde sonunda duraðý  kýblesi hep þiir oldu. “Þiirin Þ’si yerine Þ’nin þiirini yazmak istemek” az buz iþ deðil… Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin söyleþi dalýnda yýlýn gazetecisi seçildi.  

Þair Refik Durbaþ hayatýný kaybetti! Refik Durbaþ kimdir?

Halk þiirimizle hýsým, mani, koþma söylediði kadar, rubai tadýnda da yazdý, köklerden su çekti þiirine, Divan yahut halk þiiri, fark etmez, acemi kalmak için titizlendiði þairliði bu iki ana damarla hemhâl oldu. “Anayasasý olmayan tek cumhuriyet þiir deðil mi?” diye sordu, yanýtýný kendi verdi, “kul da kendidir, Tanrý da.” Anday, Durbaþ’ýn serüvenini ilginç ve izlenesi bulduðunu söyledi. “Deðiþir, gene de kendi kalabilir”. Deðiþik güzellikler yaratan biçim kaygýsýnýn altýný çizer. Anday’a göre öylesine güzel bir kafes hazýrlar / çizer ki þair, içine gönüllü hapsolacak kuþ kendiliðinden gelir, konar… Akbal en beðendiði sanatçýlar arasýnda saydý adýný. Sessiz, durgun, varlýðýný öne çýkarmak istemeyen bir engin gönül sahibidir. Boþuna yazmaz, ona göre.

Þairler grevinde Can Yücel’le grev gözcüsü gömleðini kuþanýp þiir nöbeti tutarlar…General Doðan Hýzlan için Durbaþ’ýn þiiri, Sait Faik’in insanlarýnýn þiire giriþidir. Çýraklarýn onun þiiriyle hak ettiði rütbeyi aldýðýný söyler. O çýraklar, o çocuklar, o sokaklar durup durmadadýr, fotografilerini o sokaðýn çocuklarý çeker, önümüze sürer, sesini de onlar taþýr bize. Yalnýz çýraklar deðil, çocuklar da indinde önemlidir, çocuklarý el üstü, göz nuru, baþ tacý eder. Hoþ, çocuklar bu cüssesi büyük, ruhu çocuk, gönlü Karun oyun arkadaþlarýnýn farkýndadýr, o da ayrý… (Ýkinci Baský, Evliya Çelebi, Kýrmýzý Kanatlý Kartal, Denizler Sincabý adlý kitaplarýnýn deðerini yeterince bildiðimiz söylenebilir mi?) “Barýþtan yanadýr bütün çocuklar / sabah kuþatýlmýþ bir toplama kampýnda / ayrýlýðýn tetiðini okþasa da elleri / akþam: yýldýzlarýn mor oraðýyla / sessizliði devþirse de yetim  öksüz sesi / barýþtan yanadýr sesini de onlar taþýr bize. “bütün çocuklar / nice çýðlýk emmiþlerdir / nice korku gezmiþlerdir / yürekten hisli sevmiþlerdir / güvercin harmaný çocuklar” (Devrim Koyun Çocuklarýn Adýný.) Bir þair ne öðretir? Yahut þöyle soralým, þair öðretmeli mi? Durbaþ’a göre, kuþlarýn dilini, çiçeklerin, özlemlerin, eylüller ve gurbetlerin, akarsularýn, zamanýn, ateþi sönmeyen zamansýzlýðýn dersini… Umudun dilini, en çok onu öðretir. Usta eli almayan, kökten sürme þairdir. Usta olmak istemez zaten, bir eli, bir gözü, kalbi ve bilinci hep acemi kalsýn ister. Sanat acemiliktir, ona kalýrsa. “Acemi elimin acemi þiiri” der. Sokaklardýr ezelden ebede acemi olan. Evler öyle mi ya, evler ustadýr, oturuþmuþ olandýr. Þiirini okumalar kadar hayatýn þahdamarýndan çýkarýr. Þimdi, þu gün þu saat yazmaya yeniden baþlayacak olsa, hiçbir ustanýn sözüne kulak asmayýp ayný kitaplarla, Pekosbil, Nat Pinkerton, Estergon Kal’asý, Define Adasý, Suçumuz Ýnsan Olmak, Rýza Bey Aile Evi vb. ile koyulacaktýr yola. Bir sokak lambasý ýþýðý yahut evin arka odasýnda okumanýn kapýsýný aralayacaktýr, hiç deðilse seher yeli girecek kadar… Herkesten en çok da çocuklardan bekler bunu, okumanýn kapýsýný kýndýrýk býrakýp, seher yeli ve sözcüklerin, harflerin, þiirin o kapýdan içlerine aðmasýný saðlamalarýný. “Yazýnýn kara mürekkebinin gün gelip onlarýn parmaklarýna da bulaþacaðýný umarak... Anlarýn ve anýlarýn acemiliðinin de öyle…” “Kendi karanlýðýndan aydýnlýk damýtan, sözcüksüz, bembeyaz sýradan ve uçurumlara dar gelen bir þiir yazmayý” isterken, büyük, görkemli, rüzgârla oynaþan, terazisi denk uçurtmaya mektup salarcasýna, göðümüzü süslemektedir, þiiri. Bilir bunu, bilmezden gelir, usul insandýr, çalýmsýz, derine yazýlan, deruna söyleyen... Kalbin bu, kendi sessiz, sözü gümbür gümbür arzuhalcisinden neler dinledik, neler öðrendik, içimize rengârenk bir ebem kuþaðý çizip boyadý usulca. Sesini, dizelerine emanet etti. Okuduk, anladýk,  unutmadýk. Þairler zaten, bundan baþka ne bekler?

 

Ayþe KÝLÝMCÝ

02.12.2022

 

Son Güncelleme Tarihi: 07 Aralýk 2022 11:19

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.