Ayşe Arman için iki alternatif güzergâh

12 Temmuz 2009 15:55  

 

Ayşe Arman için iki alternatif güzergâh

Bugün Hürriyet’te Ayşe Arman tesettüre girip Reina’nın kapısına dayandığında başına gelenleri yazacak.

Başörtüsüyle uçağa, vapura bindiğinde, mini etekle Fatih Çarşamba’da dolaştığında hissettiği mahalle baskısından bahsedecek.

Uzun süredir gazetelerde hiçbir şeyi bu kadar merakla okumayı beklememiştim.

Aslında daha önce Fatih Çarşamba’da mini etekle dolaşma, Ramazan’da öğle vakti Çarşamba’nın ünlü kurufasulyecisinde yemek yeme gibi sosyolojik denemeler yapan arkadaşlarım olmuştu.

Bodrum Barlar Sokağı’nda da görülebilecek birkaç çapkın bakış dışında yüzlerine kezzap atan olmadı. Tek parça ve sağ salim olarak görevlerini tamamlayıp merkeze döndüler. Hatta biri “Ya kardeşim Fatih Çarşamba’da mini etek giymesek ne olur” diye mahalle baskısı teröründen nedamet bile getirdi.

Herhalde Ayşe Arman da takdir edecektir.

Yunanistan’da kadınların girmesi yasak olan keşişlerin yarımadası Aynaroz’da bikini ile denize girememek bir hak gaspı değildir herhalde. Ege’de bin tane, bikiniyle denize girilebilecek başka ada var. Bırakın Fatih Çarşamba öyle kalsın, mini etekle dolaşmak için bir milyon başka alternatif mekân var.

Ama bir tane Boğaziçi Üniversitesi var. Bir tane ODTÜ var. Bir tane Dışişleri ve bir tane Adliye var.

O yüzden yaptığı işlerden okuyucusuna önyargısız ve samimi olduğuna dair bir his geçiren Arman’a eğer tebdil-i kıyafet mahalle baskısı teftişlerine bundan sonra da devam edecekse iki alternatif güzergâh önermek istiyorum.

Birinci istikamet Reina’ya çok yakın. Birkaç kilometre ötede Bebek’teki bir apartman.

Orada denizin kenarındaki apartmanda her sabah, her öğlen her akşam apartmanın yaşlı ve emekli ağırlıklı sakinlerinin bir dediğini iki etmeyen zavallı kapıcının derdine ancak o çare olabilir.

O apartmanın fedakâr kapıcısının “annelerimiz gibi” değil, Merve Kavakçı gibi başını örten türbanlı karısı Reiana’ya değil, oturduğu apartmana başörtüsüyle girememekten mustarip.

Çünkü apartman sakinlerinden bir kısmına göre bina kapısından içerisi kamusal alan ve söz konusu kişi kapıcının karısı da olsa, türbanlı birini o “kurtarılmış apartman koridorlarında” görmek istemiyorlar. Makul bir sebepleri de yok. Keyifleri öyle icap etmekte. Belki onların derdinden Arman anlar.

Ayşe Arman’a ikinci alternatif güzergâhım, çoğu Altunizade, Levent, Maslak, Koşuyolu merkezli zengin muhafazakâr holding plazaları.

Karşı mahallenin baskısını test etmesi için yoksul orta sınıf Fatih Çarşamba’yı kim önerdiyse onu yanlış yönlendirmiş, epeyce klişe bir tercih olmuş bu.

Onun yerine karşı mahallenin yeni ve modern mekânlarına hem de Reina’nın kapısına dayandığı tesettür kostümüyle gitmeliydi. Dünyadan kopuk, ba’sü ba’del mevt kıvamında başka bir boyutta yaşayan sakallı cüppeli amcaların, çarşaflı teyzelerin değil, Ramsey, Tween diyen şık ağabeylerin işyerlerine uğramalıydı.

Eğer büyük İslamcı holdinglerin, dindar müteahhitlerin, faizsiz bankaların plazalarının kapılarını iş arayan üniversite mezunu başörtülü kadın kılığında biri çalsaydı, asıl o zaman pek bilinmeyen bir başka mahalle baskısıyla karşılaşacaktı.

Ne kadar bakir bir sahayla karşı karşıya olduğumuz konusunda fikir vermesi için bildiğim bir olayı anlatayım.

Babası üst düzey bürokrat olan başörtülü kız çok iyi derecelerle ODTÜ’yü bitirir. Başörtüsüyle iş aramaya başlar. Bulamaz. Babası arkadaşları aracılığıyla ona bir faizsiz bankada bir iş görüşmesi ayarlar. Görüşmeye girer. “Tamam” derler ama öylesine komik bir maaş teklif ederler ki kız şaşırır: “Ama diğer bankalarda benim arkadaşlarım bunun üç katı kadar alıyor.” Ve başörtülü kadınların artık çok alıştıkları o cevap gelir: “Ama sen başörtüsüyle oralarda çalışamazsın.”

Kız, öfkeyle orayı terk eder ve binadan dışarı çıktığı anda başını açar. Şimdi babası bakan olan o kız evli ve bildiğim kadarıyla yurtdışında yaşıyor.

Ayşe Arman’ın bana iki atlatma haber borcu var.

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0