Askersiz bir yol bulacağız - Yavuz Semerci

26 Temmuz 2010 13:09  

 

Askersiz bir yol bulacağız - Yavuz Semerci

BALYOZ tutuklamalarının ruhlarımızda açtığı derin çatlağa aldırmayın.
Türkiye Cumhuriyeti'nin dokunulmaz sanılan ve pek çok kişinin "tek güvencemiz" dediği bir kurumun mensuplarına yönelik yargı sürecinin moralinizi bozmasına izin vermeyin.
Ben öyle yapıyorum. Siyaset yapma hakkı olan (şekilsel yasaklara inanmayın) ama hiç acı çekmeyen, acı çektiren, düşünce ve yaklaşımlarından dolayı soğuk, kalın acımasız hapishane koşullarını tatmayan bir kurumun temsilcilerinin içeri tıkılması, gelecek adına umut verici oluşumları besliyor.
"Demokrasinin, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin tek koruyucusunun, güvencesinin ordu olmafikri"nin yıkılması, bu süreçte askerin veya bir başkasının adil yargılanma hakkının elinden alındığına dair şüpheden daha faydalı sonuçlar üretiyor.
Örneğin, olup bitenler, Silahlı Kuvvetler'in varlık nedeni nasıl tarif edilirse edilsin, İç Hizmet Kanunu'nda kendisine nasıl yetkiler tanınmış olursa olsun, siyasetin "s"si ile ilgilenmesinin kabul edilemez olduğu gerçeğini yeşertmiyor mu?
Bu süreç, "Nasılsa onlar var" aymazlığı ve kolaycılığı içinde olanları harekete geçirmiyor mu?
Meşru demokrasi mücadelesinde, herkese, toplumun tüm renklerine, eşit haklar tanıyacak bir olanak yaratmıyor mu?

Pek çoğunuz kızacaksınız ama yine de yazacağım.
Demokrasiyi sindirmiş ülkelerde "İslam devleti kuracağız" diyen veya "Minareler süngümüz" diye şiir okuyan siyasetçiler içeri tıkılmaz.
"Ülkeye sosyalist veya şeriat rejimi getirmek" isteyenler, bağımsızlık talep eden Kürtler ve diğerleri, şiddete başvurmadığı sürece mahkemelerde süründürülmez. Toplumun birbirine benzemez katmanlarının, çıkar birliği içindeki gruplarının ülkeye yönelik hayallerini dile getirme hakları elinden alınmaz. Siyaset yapma hakkından kimse mahrum edilmez.
Demokrasiyi sindirmiş toplumlarda, üniforma giyenlerin siyaseti biçimlendirmesine ise izin verilmez. Siyasi açıklamaları bile kabul edilemez.
Başka bir deyişle, ordu gibi kurumların demokrasiyi geliştirdiği ve koruduğu fikri kabul edilemez. Ordunun görevi, sivil idarenin emrinde ülkeyi yine sivillerin belirlediği iç ve dış tehditlerden korumaktır. Ve sınırı da bellidir.

Dönüp geriye bakın...
Göreceğiniz manzara, göreceğiniz hukuksuzlukların altında sistemi koruyan askerlerin kabaran öfkesi vardır.
Bu öfkenin odağı olmama adına siyaset yapanların Türkiye'yi daha fazla demokrat yapmadığı ortada. Her 10 yılda, 20 yılda kurulan idam sehpalarının altında kontrolden çıkan öfkenin payı az mı?
Askerin önüne, faaliyet alanını belirleyen ve siyasete müdahale edecek alandan çıkaracak kırmızı çizgiyi çekmeden, pek çok kişinin korkularıyla yüzleşmesini sağlamadan, siyasi hayatımız normalleşmeyecek.
Askeri sevk ve idare edenin siviller olduğu gerçeğini hâkim kılmadan sular durulmayacak.
İktidarların hukuksuzluğunu, askerin öfkesine tercih edenlerdenim. Birini düzeltmek mümkündür ama diğeriyle demokrasiyi yerleştiremediğimizi öğrendik sanırım.

Kabul etmek gerekir ki, askeri siyaset dışına çıkarmak isteyen odakların asıl amacının demokrasiyi yerleştirmek olmadığına yönelik (haksız bulmadığım) güçlü bir algı var. Bu nedenle, askeri kışlasına hapsedecek ama demokrasiyi de hâkim kılacak bir anlayışı seslendirmek kolay değil. Yine de ordunun siyasete müdahalesinin zayıflatılması, sanıldığının aksine teslimiyeti değil alternatif politikaları üretecek insanların sayısını artırıyor. Tam bir demokrasiyi kurmanın, ortak bir hayatı paylaşmanın yeni ve askersiz yolunu bulacak kadar güçlü bir ülkede yaşadığımız gerçeğini unutmuyorum. Hukuksuz iktidarların yarattığı tahribatın, hukuktan sapmayan alternatiflerini beslediğine inananlardanım.


Yavuz Semerci/Habertürk

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0