12 Eylül'ün davası

03 Nisan 2012 15:26 / 1502 kez okundu!

 


4 Nisan'da Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacak 12 Eylül davası, Türkiye'nin siyasi hayatında önemli bir dönemeç oluşturacak

Soruşturma açılırdı açılmazdı, dava açılırdı açılmazdı tartışmalarının ardından 12 Eylül Darbesi’nin komuta kademesinden sağ kalan Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında dava açıldı, ilk duruşması 4 Nisan’da.

Demokrasi arayışı içinde olan bir toplumda olağan olan, bir daha benzer bir darbenin olmaması için bu davanın desteklenmesidir. Bizde yaşananlar hiç de öyle değil. Davanın yargılamasını sanki mahkeme değil de hükümet yapacakmış gibi, AKP hükümetine olan güvensizlik üzerinden ‘12 Eylül Davası’ için değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmelerin en çok sıkıntılı olanları, koca koca hukukçuların ‘…geçici 15. madde af getirmiştir, kaldırılmış olda da yargılama yapılamaz, zaten işlenen suçların soruşturulması zamanaşımına uğramıştır, bu davadan bir şey çıkmaz ” diye yazıp çizmeleri, nutuk atmaları. Bunun üstüne darbe sanıklarının savunmalarının basına yansımasıyla, “...ceza yasasında darbeye teşebbüs suçunun düzenlendiği, darbenin tamamlanmasının suç olarak sayılmadığı, 12 Eylülcülerin kurucu irade olduğu, kurucu iradenin kendi koyduğu anayasa yürürlükteyken yargılanamayacakları...” vb görüşler ileri sürülmeye başlandı.

Zamanaşımına dair

Neresinden yanıt vermeli bilmem ki? 12 Eylül darbecileri suç işlediklerini bildikleri için Anayasa’nın geçici 15. maddesini düzenledi. Bu madde sayesinde 30 yıl boyunca soruşturmadan kurtuldular. Geçici 15. madde, aftan söz etmiyor. Kaldı ki af geçmişe yöneliktir, Anayasa hükmü yürürlüğe girdiği 9 Kasım 1982 tarihinden TBMM’nin göreve başladığı 6 Kasım 1983 tarihine kadarki süre zarfındaki işlenen suçların da soruşturulamamasını getirmişti. 12 Eylül 2010 Referandumu sonucunda 12 Eylül suçlarının soruşturulması engeli de hukuk düzeninden kalktı, soruşturmalar açıldı, ardından iddianame düzenlendi ve dava açıldı.

Zamanaşımı itirazlarıyla ilgili olarak da sorularla birlikte söyleyecek sözümüz var. Soruşturma ve yargılama engeli var olduğu süre içinde zamanaşımı süresi işler mi? Geçici 15. madde bir tür soruşturma ve yarılama engeli getirdi, bu nedenle engel var olduğu sürece zamanaşımının işlemesi olası değil. Diğer yandan insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı işler mi? Zamanaşımı tezini ortaya atan hukukçular gerçekten 12 Eylül’ün işlediği suçları insanlığa karşı suç olarak nitelemiyorlar mı? Darbenin bilinen bilançosunu anımsatalım: 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, idamı istenen 7 bin kişinin 517’sine idam cezası verildi, 50’si asıldı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi “sakıncalı” bulundu ve işten atıldı, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 30 bin kişi “siyasi mülteci” oldu, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi, 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 31 gazeteci cezaevine girdi, 3 gazeteci öldürüldü, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi, cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. Bunlar insanlığa karşı suç kapsamında değil mi?

Süreç işliyor

4 Nisan’da başlayacak davada ‘12 Eylül Darbesi’ yargılanıyor. Dayanılan ceza kanunu maddesi de eski TCK’nın 146. maddesi. Anımsayalım: “Türkiye Cumhuriyeti Teşkilâtı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men’e cebren teşebbüs edenler, ‘ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis’ cezasına mahkûm olur.” İşte darbeciler bu kanun maddesine göre yargılanıyorlar. TCK 146. maddesi, 12 Eylül’den önce de vardı, 12 Eylül’den sonra da yürürlükte kaldı, ta ki yeni TCK yürürlüğe girinceye kadar. Yeni yasada da başka türlü düzenlendi. 12 Eylülcüler de bu yasayı değiştirmediler. Hep solculara, devrimcilere uygulanan ceza maddesi şimdi darbecilere uygulanıyor. 12 Eylül darbesi, meclisi, siyasi partileri kapatmadı mı? Anayasa ile kurulmuş olan siyasi, hukuki, sosyal düzen yasal olmayan usüllerle gayrimeşru olarak cebir yoluyla değiştirilmedi mi? 12 Eylülcüleri kurucu irade olarak nitelemenin absürdlüğü bir yana, Anayasasında hukuk devleti yazan bir düzende, ‘yasa yapıcılarının da hukuka uygun davranmak zorunda’ olduğu gerçeğini de anımsatmakla yetinelim.

Şimdiki tartışmalar aslında bugünün tartışmaları değil, 12 Eylül 2010 Referandumu sürecinde yaşanan tartışmaların devamı. Referandumla Geçici 15. madde kalktı kalkmasına da 12 Eylül ile görülecek hesabı olanların bir bölümü bunu önemsemedi, neredeyse hesaplaşmaktan vazgeçtiler, artık 12 Eylül suçlarının yargılanmasından söz etmez oldular. ‘Anayasa değişikliğine rağmen 12 Eylülcülerin yargılanamayacağı’ tezi o zaman ortaya atıldı. Bütün tartışmalarda referandumda verilen oyların doğru olduğunu kanıtlama çabası öne çıkıyor. Oluşan karmaşık ruh hali, tutarsızlıklar da yarattı. Halen bu ruh hali devam ediyor ne yazık ki.

Oysa, 31 yıl geçmiş olsa da ‘12 Eylül’den hesap sorulması’ halen eşit, özgür, adil bir toplum olmanın önkoşuludur. Bu hesaplaşma olmadan, 12 Eylül’ün kurumlarından, hukukundan, baskıcı ve faşist zihniyetinden kurtulmamız çok zor, 12 Eylül’den kurtulmadan da barışın, özgürlüğün, demokrasinin gelmesi mümkün değil. Hatta bu hesaplaşma olmadan AKP’nin gün geçtikçe otoriterleşen, baskıcı iktidarına da dur demek olanaksız. 12 Eylül’ün yargılanmasından yana olmak, demokrat olmanın ölçütüdür, aynı zamanda vicdani bir sorumluluktur. 12 Eylül’den hesap sorulması işi bir demokrasi sınavıdır. Referandumda oyumuz ne olursa olsun, eşit, özgür, adil bir toplum istiyorsak, barış içinde bir arada yaşamadan yanaysak, önce bu sınavı geçmemiz gerekiyor.

Darbe yapmaktan açılan bu davanın yanı sıra şimdi yürüyen çok sayıda işkence ve kötü muamele soruşturması var. Süreç işliyor, kim ne derse desin ‘darbe davası’ görülecek ve beklentimiz odur ki mahkûmiyetle sonuçlanacak. Diğer soruşturmalarda yaşanabilecek en önemli sıkıntı suçlar ile suçluları ilişkilendiren somut delilleri ortaya koyabilmek. Şimdi bunlara kafa yormalı. 4 Nisan’da Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak dava , Türkiye’nin siyasi hayatında önemli bir dönemeç oluşturacak. 12 Eylül ile derdi olan, demokrasi yanlısı herkesin bu davayla ilgilenmesi gerek. İlgilenmeyenlere sözümüz, ‘madem ki sizi ilgilendirmiyor, hiç olmazsa gölge etmeyin’.


Arif Ali CANGI

Avukat, EDP İzmir İl Başkanı

Radikal, 01.04.2012

(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1083703&CategoryID=42
)

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.