Aleksi Gövciyan: Türkiye'deki herkes, hükümet de biliyor soykırım olduğunu

29 Nisan 2013 11:26  

 

Aleksi Gövciyan: Türkiye'deki herkes, hükümet de biliyor soykırım olduğunu

Lise yıllarında Türkiye'den ayrılan ve ilk kez Hrant Dink'in cenazesi için 2007 yılında İstanbul'a gelen Aleksi Gövciyan, önceki gün Taksim Meydanı'ndaki anmadaydı

Fransa’da Ermeni soykırımın inkarını suç sayan yasa tasarısını gündeme getiren, Ermeni lobisinin en güçlü isimlerinden biri olan Aleksi Gövciyan, 24 Nisan'da Taksim Meydanı'nda düzenlenen törendeydi. "Taksim Meydanı’ndaki anma töreninde benim en çok ilgimi çeken şey gelen insanların önemli bir bölümünün Ermeni olmamasıydı." diyen Gövciyan, tablonun kendisini ağlattığını söyledi.

Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan Gövciyan, "Türkiye’deki herkes, hükümet de, biliyor aslında ortada bir soykırım olduğunu. Ermeni halkının birşeyin kurbanı olduğunu. Elbette zor bir konu. Tarihin karanlık bir yüzü. Kendimi Türk yöneticilerin yerine koyuyorum da hakikaten Türk Dışişleri Bakanı olsam ne yapardım bilemiyorum. Onların yerinde olmak istemezdim." dedi.


Aleksi Gövciyan kimdir?

İstanbul Kurtuluş doğumlu Aleksi Gövciyan’ın 14 yaşına kadar 1915 olaylarından haberi yok, ailesi itinayla saklıyor. Gövciyan’ın tarih merakı, Pangaltı Ermeni Lisesi’nde okurken bir edebiyat dersi sırasında, ünlü şairlerin ölüm yılının aynı olduğu dikkatini çekince uyanıyor. “Neden hepsi 1915’de ölmüş?” sorusuna sınıfta yanıt alamıyor, hatta azar işitip yerine oturtuluyor. Ancak vicdan azabı duyan öğretmen papaz, Aleksi’yi sonradan odasına çağırıp olayları anlatıyor. O günden sonra okuyup araştırmaya başlayan Gövciyan, o kadar etkileniyor ki liseyi bitirdiğinde artık Türkiye’de yaşamak istemediğine karar veriyor. Akrabalarının yaşadığı Fransa’ya okumaya gidiyor ve yerleşiyor, Fransa’daki diaspora Ermenileri’ne karışıyor. Halen Fransa Ermeni Cemiyetleri Federasyonu’nun başkanı. Fransız Parlamentosu’ndan 2005 yılında çıkardığı soykırım yasasının mimarlarından biri. Bu yüzden de uzun süre doğduğu ülke Türkiye için adeta ‘persona non grata’ yani istenmeyen adamdı. Türkiye’nin kendisine uyguladığı ambargo Ocak 2007’de Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink suikastine kadar sürdü. Ermeni diyasporası Dink’in cenazesine gidecek beş kişilik heyete Gövciyan’ı da koymak isteyince Ankara’da sıcak saatler yaşanmıştı. Ancak sonunda Dışişleri gelmesine yeşil ışık yakmış, hatta koruma sağlamıştı. Gövciyan geçen hafta 6 yıl sonra tekrar İstanbul’daydı. Üç yıldır Taksim Meydanı’nda düzenlenen 24 Nisan anmasına ilk kez katılan diyaspora heyetinin içindeydi. Yine Dışişleri’nin sessiz onayıyla.


İşte röportajdan ilgili kısım:

"Türk hükümeti aslında bütün sorunlu dosyaları çözmek istiyor. Zaten Avrupa değerleri ile eşitlenmek için bunu yapmak durumundalar. Avrupa Parlamentosu’nun soykırımı tanıdığı o meşhur 18 Haziran 1987 kararını hatırlayın. O kararda aslında Türkiye’den adım beklenen dört konu vardır: 1) Demokratikleşme 2) Kıbrıs 3) Kürt sorunu 4) Ermeni soykırımının tanınması. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan bunların hepsini çözebilecek kapasitede siyasetçiler. Kıbrıs elbette farklı tarafları olan bir konu. Kürt sorununda zaten adım atmaya başladılar. Soykırım meselesi de bu dosyalardan biridir. Türkiye’deki herkes, hükümet de, biliyor aslında ortada bir soykırım olduğunu. Ermeni halkının birşeyin kurbanı olduğunu. Elbette zor bir konu. Tarihin karanlık bir yüzü. Kendimi Türk yöneticilerin yerine koyuyorum da hakikaten Türk Dışişleri Bakanı olsam ne yapardım bilemiyorum. Onların yerinde olmak istemezdim."

* Soykırım tanınırsa arkasından toprak ve tazminat talepleri mi gelecek? Türk devletinin yıllardır tezi bu

Onların durduğu yere bakınca, böyle düşünmeleri normal. Ancak gerçekte tazminat ve toprak talepleriyle soykırım farklı şeyler. Soykırımın tanınması ahlaki bir sorun. Nasıl Alman Cumhurbaşkanı Willy Brandt Auschwitz'de Yahudi halkından özür dilediyse, Gül ya da Erdoğan, ya da her ikisi birlikte Ermeni halkına ‘soykırım oldu’ diyebilirler. Tazminatlar içinse soykırımın tanınmasına ihtiyacımız yok. Zaten şu anda ABD’de, Almanya’da, hatta Türkiye’de tazminat süreçleri işliyor. Türkiye’de tapunuz ve belgeleriniz varsa zaten gidip devlete başvurabiliyorsunuz. Toprak talebine gelince uluslararası hukuk bunu sadece bir devletin talep edebileceğini söyler. Yani diyasporada kimse kalkıp da böyle bir talepte bulunamaz. Bu konuda bir başvuruyu teknik olarak sadece Ermenistan Cumhuriyeti yapabilir. Şu anda böyle bir şey yapan da isteyen de yok.


'Obama başından beri 'soykırım' dedi aslında'

* ABD Başkanı bu yıl da soykırım kelimesini telaffuz etmedi. Soykırım demesiyle ‘Büyük Felaket’ anlamına gelen ‘Meds Yeghern’ ifadesini kullanması arasındaki fark nedir sizler için?

Obama siyasete girdiğinden beri bütün konuşmalarında ‘soykırım’ dedi aslında. Soykırım anlamına gelen tüm kelimeleri ve ifadeleri kullandı ama soykırım demedi. Herkes biliyor ki o kullandığı kelimeler soykırım demek. Ama Türk yetkililer alınmasın diye soykırım kelimesini kullanmadı işte.


'Türkiye 'Soykırım oldu' derse, affederiz

* Türkiye nasıl bir ifade kullanırsa bu kabul edilebilir olur ve dosya kapanır?

Sadece ‘evet bir soykırım oldu’ denmesi yeterli. Bu kadar. Biz de sonra affederiz. Affetmek meselesi yanlış anlaşılmasın. Affedeceğimiz zaten bugünkü Türk insanı değil. Onlarla bir sorunumuz yok ki. Affedeceğimiz şey geçmişte yapılanlar. Türk tarihinin özel bir döneminden bahsediyoruz. İttihat ve Terakki dönemi ile bizim sorunumuz. Talat Paşa’nın, Enver Paşa’nın bunu planladığı söylenebilir. Elbette bir gün bu olursa, o zaman o kişilerin isimlerini taşıyan sokak ve caddelerin değiştirilmesi de gerekmez mi? Mesela Ankara’daki Talatpaşa Bulvarı. Düşünsenize Avrupa’da herhangi bir şehrin göbeğinde Goebbels meydanı olsa ya da Göring bulvarı. Şakasını bile yapamazsınız. Türkiye bunları değiştirmeli, bu zihniyeti değiştirmeli. Ve bunu yaparken de çabuk olmalı, çünkü iki yıl sonra 2015.


'Türkiye'nin değişmesini Fransa'da çıkacak yasaya tercih ederim'

* Belki Türkiye’de eskiye oranla daha çok sesli bir ortam var ama siz 24 Nisan’da Taksim’deyken az ötenizde milliyetçiler karşı bir eylem düzenliyordu. Benzer tepkileri Kürt meselesi bağlamında da sık sık görüyoruz. Türk hükümetinin iki riski aynı anda alabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?

Bilmiyorum ama bence almalı. Bu bir risk midir? Bir risk değil bir karardır ama elbette riskli bir karardır. Belki gerçekten ‘ülkeyi satıyorsunuz’ falan diyenler çıkacaktır. Daha önce de söyledim Türk siyasetçilerin yerinde gerçekten de olmak istemezdim. Ama sonuçta bir gün bunu çözmeleri gerekecek, böyle devam edemezler. Biz de onlara yardım edebiliriz. Eğer sivil toplum gerçekten de demokrasinin motoru olmayı başarırsa o zaman hükümetler cesaretlenecektir. Açıkçası ben Türk hükümetinin çizgisinden bu işi çözmeye niyetleri olduğunu hissediyorum.

* Fransa’daki soykırımın inkarını suç sayan yasa tasarısını yeniden gündeme getirmeye çalışacak mısınız?

Elbette yeniden gündeme gelmesi gerek ama oradaki Anayasa Mahkemesi pürüzünün aşılması lazım şu noktada. Ama aslında çok da önemli değil biliyor musunuz. Ben Fransa’da çıkacak bir yasa yerine Türk hükümetinin yaklaşımının değişmesini tercih ederim. O yasaları biz Türkiye devamlı ‘soykırım yoktu’ dediği için çıkartmak istiyoruz. O tür yasaların bizim açımızdan kıymeti Ermenilerin anılarının inkarını engellemektir. Inkar olmadığı zaman yasalara da ihtiyaç olmaz.

* Sizin için Hrant Dink neyin sembolü?

Benim için Hrant Türkiye’de bir vatandaşın nasıl olması gerektiğinin sembolü. Gerçek bir vatandaş.

T24

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0