TÜSİAD’la Hükümet arasında ne oluyor - Fikri Tükel

20 Ağustos 2010 23:40  

 

TÜSİAD’la Hükümet arasında ne oluyor - Fikri Tükel

İktidar ile muktedir arasındaki farkı anlamak için bu olaylar iyi bir örnektir. Hükümetler “İktidar”, TÜSİAD gibi kuruluşlar kendini “Muktedir” kabul eder. Kabuller egoları, egolar tartışmaları doğuruyor.

Hiç kimse hükümetten “Makamın İzzetini” bırakıp tevazuda bulunmasını beklememeli. Devlet de, hükümet de baba gibidir, evlatlarını ayıramaz. Yine hükümet, hiç kimseye “Bizden” veya “Bitaraf” muamelesi yapamaz.

En son ortalığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bîtaraf olan bertaraf olur” sözü oldu. Bu sözün taşıdığı anlamları sadece “Referandum”la sınırlamak olayları açıklamaya yetmez. Aslında sözün edildiği buluşmadaki ifadelerin çoğunu katılmak mümkün ama “bertaraf”ın politik üslubu ve nezaket kurallarını zorladığı söylenebilir.

Duayen yazarlardan Rauf Tamer olsaydı konuya “Yangın ve İtfaiyeci” örneği ile yaklaşırdı: Ortada bir yangın var. Ya itfaiyeciden yana olacaksın, ya da yangından. İtfaiyeciden yana olmamak yangını desteklediğin sonucunu doğurur. Yani yangında bitarafım diyemezsin.

“Bertaraf” sözü uzun yıllar tartışma götüreceği kesindir.

TÜSİAD’a karşı bu sertliği anlamak için onun tarihine bakmak gerekiyor. 1979’da Ecevit Hükümeti’ne ilanla savaş açan bir “Patronlar Kulübü”nden bahsediyoruz.

28 Şubat’ta, 27 Nisan’da taraf tutan, İmam Hatip Liseleriyle birlikte Meslek Okullarının Anayasal Haklarını elinden alınırken, başörtülü kızlar okullara sokulmazken bundan zevk alan bir güçlüler topluluğundan bahsediyoruz.

Etik değerleri bahane ederek, bazı üyelerini “bertaraf” eden ama hortumlamalar diz boyu yürürken “Bitaraf” olan bir sivil toplum örgütünden bahsediyoruz.

367 saçmalığı ile yasama, yürütme ile birlikte topyekûn demokrasi budanırken buna sessiz kalan bir TÜSİAD’dan bahsediyoruz.

Gelelim son kertedeki hamleye.

Daha iki ay önce TÜSİAD’ın Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nin etkin lideri Mesud Barzani ile görüşmesi “Hükümet’le TÜSİAD yakınlaşması” olarak veriliyordu. Aynı günlerde “Tayyip ile TOBB’un arasının bozukluğu” da manşetlerden düşmüyordu.

Yılbaşında TÜSİAD’ın başına Ümit Boyner gelirken, çoğumuz ona büyük anlamlar yükledik ve patronlar kulübünün değişeceğini, hükümetle arasının eskisinden iyi olacağını bekledik.

Dernek, IMF ile anlaşma yapılmasını çok arzuluyordu. Hükümet beklentilerini boşa çıkardı. Onlar için bu büyük ekonomik kayıptı. Bu kaybı acaba Irak’taki ekonomik pasta ile telafi edebilirler miydi? Sanırım Barzani buluşması bunun için önemli bir adımdı. Sanırım istenen olmadı.

Her ne kadar, Irak’a ihracat patlamış olsa da, Afrika ile ilişkiler dev adımlarla gelişiyor olsa da bu pazarlarda sözü geçen en etkili odak malum dernek değildi.

Daha da ilginci üç ay önce Başbakan Erdoğan’la arasında ciddi sorunlar olduğu söylenen TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu son iki haftada iki kere biraraya gelmiş ve gayet olumlu izlenimler yansımıştı. TÜSİAD’a olan net mesajın arka planında bunun etkisi var mı?

Olayları okumak için düne değil yıllar öncesine uzanan dernek kayıtlarına bakmak gerekiyor. Gerginliğin sonuçlarını anlamak için ise 2011 seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sonrasındaki muhtemel gelişmeleri de düşünmek gerekiyor.

En önemlisi “EVET”, “HAYIR” oylarının sonuçları da bu ilişkilerde belirleyici bir noktadır. Muhtemelen TÜSİAD’ın üyelerinin çoğu “EVET” diyecek ama bunu deklare etmek istemezler. Çünkü burası bir hayır cemiyeti veya hobi merkezi değil bir “Menfaat Topluluğu”dur. Her durumda ortaya çıkacak bir sonuca göre pozisyon almak istiyorlar.

Demokrasiye sık sık vurgu yapan TÜSİAD’ın bunu kendi içinde ne kadar yaşattığına bakmak gerekiyor. Dahası demokrasinin en önemli uygulamalarından biri olan referandumu benimsediği ve işlevsel olarak topluma yerleştirilmesine taraftar olduğunu da pek sanmıyorum.

Bir seçimde kimse diğerinin oyunu açıklamasını beklememeli. “EVET” de demek, “HAYIR” da demek demokratik bir haktır. Açıkça “HAYIR” kampanyası yapanlara bile “Bertaraf” ifadesi kullanılmıyorsa, sanırım ortada başka bir hesap var veya kapalı kapılar ardında geçen bir kulisin varlığına atıfta bulunuluyor.

Diğer taraftan, iftar davetleri ve toplantılar sebebiyle pek çok işadamı grubuyla biraraya geliyorum. Genelde Başbakan’ın çalışmaları, gayreti ve izlediği strateji beğeniliyor. Ama” üslup” konusunda pek çoğu eleştiri getiriyor.

İktidar ile muktedirler arasında bu tip gelişmeler, gerilimler hep yaşanacaktır. İyi organize olmuş oluşumlar sürdürülebilir yaşamlarını devam ettiriyorlar. Bunların en iyi örneği de yine TÜSİAD’dır. 40 yıldır dimdik ayakta durmalarını nasıl izah edersiniz?

fikriturkel@gmail.com

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0