AYVALIK

06 Þubat 2018 09:18 / 6279 kez okundu!

 


Eski yazýlarýmdaki zeytin ve zeytinyaðý izlerini aramaya devam ediyorum... "Biz bu iþin saðlýklý yolundan gidip zeytin ve zeytinyaðýnýn baþ yapýt olduðu diyarlarda dolaþtýk. Saðlýða giden yol zeytinyaðýndan baþlar desek asla abartmýþ olmayýz. Akdeniz, Ege insaný zeytinle ve zeytinyaðý ile soluk alýr. Kendi lezzetini arar bulur."

 

*****

 

6-8 Kasým 2009, bu tarihleri unutmayýn. Ayvalýk’ta zeytin hasadý zamanlarýný hatýrlayýn. Bence her yýl zeytin ve zeytinyaðý stoklarýnýzý bugünlerle eþleþtirin. Zeytin ve zeytinyaðý alýmýnýzý bir ayine dönüþtürün. Mutlu saatlerinize katýn.

Son 5 gündür tek damla zeytinyaðýmýz kalmadýðý halde illaki Ayvalýk Hasat Þenliði’nin kutsal ürünlerini görme, seçme, tatma ve elbette satýn alma zevkini yaþayabilmek adýna ýsrarla geçtiðimiz hafta sonunu bekledim. Heyecanla ve müthiþ bir merakla yola çýktýk.

Ýlk durak Cunda Adasý, diðer bir adýyla Alibey Adasý. Önce Ayvalýk ilçesinin sahilinden gelip, “Türkiye’nin ilk boðaz köprüsü”nden geçerek Alibey Adasý’na vardýk elbette. 22 tane serpiþtirilmiþ ada var bu güzel denizde. Her biri baþka þekil ve küçüklükte.

Hemen yakýnlarýndaki Midilli Adasý ise komþularýmýzla sarmaþ dolaþ kültürel zenginliðimizin kanýtý. Karþýlýklý mübadelenin hala derin derin hissedilen anýlarý ve geleneksel tavýrlarý ve alýþkanlýklarý her bir duvar ve taþýn içine iþlemiþ adeta. Manastýr, kilise, þapel ve camilerle ve onlardan kalan duygularýyla yaþýyor þimdinin çaðdaþ insaný. Ayvalýklý olmak, kasabalý olmaktan farklý bir duyguya sahip buralarda. Ya tarih insaný olgunlaþtýrmýþ ya da adanýn havasý suyu iyi geliyor insana diyelim. Belki de geçmiþ belirlemiþ yazgýsýný buradaki doðanýn ve insanýn. Onlar iklimsel ve tarihsel kardeþliðin tadýný çýkarýyorlar günümüzde.

Ay ýþýðý Manastýrý, Saatli Camii, Çýnarlý Camii, Týmarhane Adasý, Tavuk Adasý, Taksiyarhis Kilisesi veeee elbette Alibey yani Cunda Adasý ýþýklý sayfalar ve tarihten dökülen hüzünlü yapraklar gibi dizilir önünüze Ayvalýk'ta.

Cunda onca adadan tek yerleþim olan yer. Kasabaya 8 km. uzaklýkta ve Türkiye’nin ilk Boðaz Köprüsü ile ilçeye baðlanan tarih dokulu adasý.

Denizden ise sadece 3 mil uzaklýkta. Ýsterseniz deniz dolmuþlarýna da binebiliyorsunuz. Zeytin aðaçlarý ve çam aðaçlarý ile çevrili adada kilise ve manastýrlar mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerler. Taksiyarhis Kilisesi, Panaya Kilisesi, Agios Yannis geçmiþe tanýklýk eden tarihsel yapýlar.

Taksiyarhis 1873’ten kalma metropol kilisesi içinde Yunus peygamberin, Azrail ve Cebrail meleklerin balýk derisi üzerine iþlenmiþ ikonlarý belirgin tarihi hatýralara ulaþtýrýr sizi.

Her sokak sevimli, her taþ anlamlýdýr burada.

Taþ kahvede çay içmek ise hýzla giden hayata bir mola vermektir. Kahve içerseniz de kedilerin hayatýna benzersiniz. Acelesiz, gailesiz sadece yaþadýðýna þükreden biri olur çýkarsýnýz. Zaten etraftaki sevimli kedi ve köpekler, kuþlar da size bu duygularý hatýrlatýr dururlar. Taþ Kahve’de köpüklü kahvenin yanýna artýk siz hangi þiiri koyarsanýz bilin ki, o en güzel hayatýnýz.

Baþka hiçbir yerde göremeyeceðiniz güzellikteki tekir, sarman ve diðer melez kediler süsüdür o diyarlarýn. Köpekler ise çoðunlukla sevimli çeteleri ile var olurlar sokaklarda. En karizmatik olanlarý ise sessizce kývrýlmýþlardýr sokak baþlarýna.

Bir okul bitirip, iþ bulamayacak olan sokaklarýn sevimli hayvanlarý kendilerine bir öðlen ya da akþam yemeði ýsmarlayacak kalbi yufka insanlarýn kölesi pardon kedisi-köpeði olurlar Cunda’da, Ayvalýk’ta.

Taþ iþçiliðinin en güzel hallerine rastlarsýnýz hep.

Cunda’ya varmadan sað tarafa saparsanýz da Patariça Körfezi’ne gidebilirsiniz. Güvercin Adasýnýn karþýsýnda bulursunuz kendinizi. (Bir dahaki duraðýmýz orasý)

Cunda’nýn sahilinde ya da Ayvalýk ilçesinin kýyýsýnda pek çok balýk restoranýnda taptaze balýklarýn ve yöreye özel deniz ürünlerinin tadýna bakmak ise bir ömür boyu unutulmayacak deneyimlerden.

Yeþilin zeytinyaðýna olan aþký iþte o sofralarda baþlar. Radika, turp otu, kabak çiçeði, istifno, hardal otu, deniz börülcesi iyi bir aþçýya deðil sýzma bir zeytinyaðýna teslim edilir.

Gerisi kolay, ondan sonra buranýn özel kabuklularý gelsin masaya tek tek; kidonya, akivades, bangoli benzersiz midye seçenekleri. Taratorla beraber midye tava bir ömre bedel bilesiniz.

Papalina ise buralarda çok bulunan bir mücevher balýk türü. Sardalyanýn bebek hali papalina. Kendi minnacýk, lezzeti kocaman. Ama temmuzda varmýþ da papalina, kasým ayýna kalmamýþ.

Üstelik küçük küçük mezelerin yanýna bir de raký konulursa ya da buz gibi bir beyaz þarap, adalar cennetinin ortasýnda sarhoþ bile olamazsýnýz Cunda’da.

Her saniye deðiþen ufuk, üzerinize dokunan tarih sizi durmadan daha dünyalý ve de hülyalý yapar. Oksijen damarlarýnýza kadar iþlenir, içinize çeker durursunuz dünyayý. Ayrýlýk vaktini getirmemelisiniz aklýnýza.

O taþ sokaklar, taþ evler, cumbalar, ferforjeler ve usul usul giden ada ve deniz hayatý size ayrý bir keyif verir. Hayatý kaçýrýp kaçýrmadýðýnýzýn karþýlaþtýrmasýna, sorgulamasýna girersiniz. Hep haklý çýkar bu taþ sokaklar ve taþ evler galip gelir. Bir de ilçenin özgün dokusu, yýlankavi ve dar sokaklarýn konaklarý, cumbalý mekanlarý ruhunuza güzel nakýþlar çizer.

Batý Anadolu’da, Ege Denizi kýyýsýnda, Rumlar ve Osmanlýlardan kalma kültürleri hasat edersiniz her daim.

Ayvalýk hala “aaaahhh bir zeytinyaðý müzemiz olsun” mu diye tartýþa dursun, bizler için orasý çoktan bir açýk hava müzesi her þeyi ile.

Ayvalýk plajýnýn kumsallarýnýn granit tozundan oluþtuðunu birçoðumuz bilmiyoruz. Ama orasý yazýn plaj, kýþýn ise bir deniz masalý. Neden “rüzgarda plajýn dayaðýný yersiniz” diye biraz araþtýrýnca anlýyorsunuz. Çünkü Marda çayýnýn getirdiði granit tozlarý esintiyle üzerinize atýlan iðnelere dönüþürmüþ bu kumsallarda. Ama o pýrýl pýrýl hali de iþte derenin ýþýklý sularýndan süzülen toz sayesinde.

Su altý meraklýlarýna ise sihirli deniz dipleri öneriliyor.

Her neyse biz dönelim kendi hikayemize…

Nasýl olsa kýþ mevsimi diyerek otel iþini halletmeden gelmiþtik ama bir yandan da Zeytinyaðý Pazarý yüzünden her yer dolmuþsa diye düþünmüþtük. Yoldan bir iki otele telefon ettik ama iþi þansa býraktýk sonra. Þansýmýz yaver gitti.

Cunda’nýn Mevlana heykelini geçtikten sonra, dosdoðru sonuna doðru yürüdüðünüzde artýk denizle baþ baþa kaldýðýnýz bir yer vardýr, orada da Otel Deniz. Kemerli ve pembe taþlý tuðlalarý ile pek þirin gözüktü gözümüze, baktýk ki son iki oda kalmýþ, biz de orada kalmaya karar verdik. Resepsiyonda Ahmet bey, kapýnýn önünde yaþlý Mex (Buldog köpek), nargileli sahibi Salim bey, bahçesinde bol tekirlerin cirit attýðý huzurlu bir yer. Odalar klimalý, garantili sýcak su, banyolarý büyük, kendileri iyi insanlar. Kahvaltýlar genelde sorun olur ya böylesi otellerde, bu sefer öyle olmadý. Çünkü orada enfes tulum peyniri, harika yeþil ve siyah zeytin ve elbette harika zeytinyaðý ile çok memnun kaldýk sabah kahvaltýsýndan. Hele otelin yukarýdaki terasýndan sanki kendi evimizin balkonundaymýþýz gibi içtiðimiz kahveler, çaylar… Unutulmaz manzaranýn enfes tadýnda…

Deniz otelin sahibi Salim bey her gün bir tönbeki bitirirmiþ nargilesiyle… Belki de çok haklý; her yan deniz, her yan kuþ, her taraf aðaç o keyiflenmesin de kim keyiflensin.

Kýyýda oturduk meþhur Bay Nihat’a. Deniz kestanesi, çiroz,f ener kavurma, bebek ahtapot (kimyonlu, sarýmsaklý, soyalý), Midlli karasý, (Meksika fasulyesinin küçüðü), kalamar tavave tarator, kýzarmýþ kara fýrýn ekmek, tarçýnlý kelle peynir (eritme), kuru soðan ve lakerda ile birlikte Cunda keyfimiz tamamdý. Denizin huzuru, ayýn þavký, yýldýzlarýn pýrýltýsýna hazýrlanýyorduk ve elbette benim tercihim bugün sodalý raký deniz ürünleri ile birlikte.

Ayvalýk lor tatlýsýný da çektik hepsinin üzerine. Yavaþ yavaþ kalktýk ve tekrar adanýn yavaþ geçen zamanlarýna yolculuk yaptýk. Sokaklarýna uðradýk tek tek. Gece ayrý tadý var sokaklarýn. Taþýn karanlýktaki sýrrý, köpeklerin kedilerin ve insanlarýn ayný zamanýn kollarýnda oynaþtýðý saatlerde biz takýcýlara uðradýk. Ametist tesbih aldýk. Manyetik kolyeden kolumuza taktýk. Oðuz beyin özgün tasarýmlarýna dokunduk. Ýðne oyasý ve el dokuma peþtemallarý elledik. Antikacýnýn harika koleksiyonuna baktýk. Has adanýn Hasan beyi ile derin bir “altýn sývý” sohbetine daldýk. 40 yýldýr yaptýðý zeytincilikten hala zevk alan adalý adamýn sevgisi sadece yiyeceklere deðil elbette. Ýnsani yaný da etkileyici.

Biz artýk toplanmakta olan pazar yerine de uðradýk. Oradan da burnumuza kadar peynir tadarak ve alarak epeyce peynirle geri döndük. Ha bir de mideye iyi geldiðini öðrendiðimiz Filiskun bitkisinden de edinerek yolumuza devam ettik.

Bütün adaya yayýlmýþ insanlar kimi tavernalarda kimi kahvehanelerde, kimi balýk lokantalarýnda, kimi bademcilerin baþýnda kimi zeytin dondurmasý alma telaþýnda; evet yanlýþ anlamadýnýz zeytin dondurmasý da yapmýþ adalýlar, bir de arada Girit leblebisine rastladýk ki, o da taptaze ve lezzet doluydu. Ayrýca minicik toplar halinde lokma döküyorlar sahilde, çýtýr çýtýr, onu da þiddetle tavsiye ediyorum.

Ayvalýk tostu yiyemedik ama keçi, kelle, Ayvalýk tulumu ve tel tel dil peyniri, her çeþit peyniri koyduk arabamýza.

Daha bitmedi seyahatimiz...

Cunda’dan ayrýldýk. Zeytinyaðý festivalinin olduðu Ayvalýk Belediyesi’ne ait Ýnönü Kültür Merkezi’nde pek çok standa uðrayarak zeytinyaðý ve zeytin alýmýna, tadýmýna devam ettik.

3. Ayvalýk Zeytinyaðý Pazarý ve 5. Geleneksel Zeytin Hasat Günleri bizim hafta sonu seyahatimizin gerçek amacý. Bu tür tanýtým ve organizasyonlar, hasat sevincinin yavaþ yavaþ yeni bir turizm anlayýþýna yöneldiðinin büyük iþareti sayýlmalý. 26 firmanýn yaný sýra Ýtalya’nýn Sicilya adasýndan da zeytinyaðý dostlarýnýn aðýrlandýðý bu butik pazarda ana tema “zeytinyaðý ve lezzet”. Agro turizm için Türkiye’de en uygun yerin Ayvalýk olduðu kesin.

Görünen o ki, Ayvalýk, baþlangýçta iç pazarýn, arkasýndan dýþ pazarlarýn özel ilgisini çekerek beraberinde uluslararasý kimliðini ve imajýný yaratacak bundan böyle.

Zeytinyaðý sarý, yeþil, kýrmýzý halleri ile yeryüzü nimetlerinin “altýn” gýdasý. Zaten ilçenin içlerinden yükselen eskiden kalma upuzun kiremit bacalar “altýn” sývýsýna ait parlak geleceðin habercileri gibi duruyor.

Daha çok küçük otellerin ve pansiyonlarýn, sarýmsak pembesi evlerin, taþ duvarlarýn, taþ sokaklarýn ve çoðu zaman zeytin kokusunun atmosferi buralar.

Küçük bir ilçe sanýrsýnýz burayý ama gezdikçe büyür ve hep bir türlü tamamlayamaz, bitirilemezmiþ gibi kalýrsýnýz. Çünkü siz gezdikçe büyür Ayvalýk, siz sevdikçe güzelleþir.
Þeytan Sofrasý’ndan ise Ayvalýk seyretmek baþka bir ritüel.

Ayrýca Kuþ gözlemek için taaa Kenyalara gitmek zorunda kalmayýn, Ayvalýk’ta hindi gibi gümüþ martýlar, flamingolar, karabatak, ötleðen her daim gökyüzünde.

Nasýl bir neþeleniyoruz bu þirin ilçede.


Pervin MISIRLIOÐLU E.

08.11.2009

--------

Cunda ve Ayvalýk fotoðraflarý için bakýnýz:

http://www.izmirizmir.net/bilesenler/galeri/album.php?album_no=62


--------

NOT: Pervin Mýsýrlýoðlu, Cuma günü (13.11.2009) TRT Turizm ve Belgesel Kanalý’nda yayýnlanan “Bir Baþkadýr Memleketim' programýna canlý yayýn konuðu olacak.

Yeni açýlan TRT Turizm ve Belgesel Kanalý’nda yayýnlanan “Bir Baþkadýr Memleketim' programýna her hafta pazartesi günleri saat 10.00-12.00 arasýnda telefonla baðlanan Pervin Mýsýrlýoðlu, bu Cuma 11.00 ile 11.30 arasýnda “Çaðdaþ Seyyah” olarak canlý yayýn konuðu oluyor.

Pervin Mýsýrlýoðlu, programda kendi çektiði fotoðraflarla Cunda ve Ayvalýðý anlatacak

http://www.canlitv.gen.al/canli_trt_belgesel_izle.php

 

 

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.