1 film ve 1 gerçek

19 Nisan 2012 14:09 / 2344 kez okundu!

 


Ölümle Yüzleþme

Varlýk, yaþam ve ölüm sarmalýnda bocalayan modern insaný hikaye eden Palermo’da Yüzleþme filmi, insana o hep kaçtýðý gerçeði hatýrlatýyor: Ölümünle tanýþmaya hazýr mýsýn?

***

Yeni Alman sinemasýnýn baþarýlý yüzü Wim Wenders, modernitenin yalnýzlaþtýrdýðý ve kendisi gibi fotoðrafçý olan Finn Gilbert’ýn hikayesini anlattýðý son filminde “Var olmak neden bu kadar acý verir?” sorusunu irdeler. Avrupa’nýn düzeniyle insaný tedirgin edecek denli modern ve gri sokaklarý, apartmanlarý ve yaþamlarý arasýnda donuk ifadesini hiç býrakmadan ve kulaklýk takarak dinlediði rock müzik eþliðinde Finn’in gelgitler ile arayýþ içerisinde olduðu görülür. Varlýk sancýlarý çektiðinin henüz kendisi de farkýnda deðilken akademide verdiði derslerde fotoðrafýn ardýnda hiçbir þey yatmadýðýný, görülen dýþýnda bir varlýðýn olmadýðýný söyleyecek kadar da reddiyecidir. Antika arabasýnda yol alýrken baþýna gelen bir kaza hayatýný tümüyle deðiþtirir. Kazanýn saniyelik akýþýnda ölümün insan suretindeki yüzünü görür. Ve sonrasýnda yaþamýnýn kendine dair tüm izlerini yeniden keþfe çýkar. Finn, Ölüm’ünü ararken asýl bulmak istediði ölüm kadar yaþamýn da ten temasýdýr. Hatta hayat için Ölüm ile pazarlýða bile tutuþacak kadar hüküm sahibi olduðuna inanmak ister. Oysa modern insan ölüm karþýsýnda öylesine aciz kalýr ki, çareyi kendini teselli etmekte bulur.

Ölümün fotoðrafýný çekmek

Fotoðrafçý Finn eceliyle yüzleþmek için Palermo’ya gittiðinde onu yaþadýðýna inandýran ilk þey, hayret edebilmeye baþlamasýdýr. Usta oyuncu Denis Hopper’in canlandýrdýðý Ölüm’ün de kendini ifade etme çabasýnda olduðu görülür; soðuk deðil sýcak ve mütebessim olduðunun bilinmesini ister. Ölümlü olan Finn ile yüz yüze geldiðinde onun þahsýnda insana bir baðlantý, bir köprü olduðunu; ürkütücü ya da korkutucu olmadýðýný anlatmaya çalýþacaktýr.

Almanya’nýn huzursuz modernitesine karþý toprak renklerinin hakim olduðu Palermo, Finn için ruhunu huzurunda dinlendirmek istediði bir liman olur.

Kendisini “kayýp” olarak tanýmlayan Finn, bir bakýma kendini tamamlamak, eksiðini bulmak için çýktýðý yolculukta Ölüm’ün birçok okuna hedef olur. Burada sembolize edilen gerçek, kader oklarýnýn salvosuyla sendeleyen insanýn, yaralarýný iyileþtirme çabalarýna denk düþer. Finn karakterinde imgelenen asýl insan, yaralandýðýnýn, üzüntüsünün, yaþamý anlamlý kýlamayan halinin farkýnda olan modern insandýr.

Almanya ile Palermo sokaklarýnda rock müziðin bütün iniþ çýkýþlarýný ruha dinleten Wenders filminde, yaþamla ölüm sarkacýnda salladýðý egosantrik insanýn ruh hallerini resmeder. Bunu yaparken ölüme, yaþamýn kendisine ve zannedilen benliðe karþý eleþtireldir.

Ölümü bilmiyorum

“Kederim gerçekten sýnýrsýzdý
Uzaklaþmak zorunda kaldým.” (Hölderlin)

Wenders’in filminden hareketle ölüm gerçeðinin zihinlerde neye denk geldiðini sormak ve iki kutuplu yaþam düzleminde Batýnýn ve Doðunun ölümü hangi yüzle resmettiklerini irdelemek yerinde olur. Burada ölüme dair insana sunulan keþiflerin hatýrlanmasý, batýlý ve doðulu kýyaslarla daha yakýndan anlaþýlabilir. Batý, ölümü bilmez; sadece zanneder. Doðu ise, ölümü duyar; sezgisi bir keþif sürecidir. Batýlý, yaþama hükmetmek isterken Doðunun hakimiyet kurmak istediði alan, ölümün kendisidir. Ve ölümle olan bu iliþkisinden dolayý mistikleþir, ruhanileþir. Bu hükmetme algýsý nedeniyle Doðu için ölüm bir hazza dönüþürken (þeb-i arus); Batýlý için ölmek depresif bir acýnýn ta kendisidir. Batýnýn evreninde ölüm, her tür korkunun ana santraliyken, doðulu hayatta ölüm, dünya þaþkýnlýðýnýn sona ermesi, yüklerden kurtulma, aslolana çaðrýlma anlamýna gelir.

Ölüyle birlikte ölümü unutmak isteyecek kadar ondan korkan Batý düþüncesi için ölüm bir son, bir yitiþ ve acýlý bir vedadýr. Ölümü ona hatýrlatan her þeye gardýný alan Materyalist anlayýþ, sanatýndan ideolojisine dek ölmeyen bir gençliðin, sonu olmayan bir varlýðýn peþindedir. Yaþlanmayý bu nedenle acziyet olarak görür. Yaþlý beden zamanla ölüm için aciz bir ava dönüþürken, gücünü tazeliðinden ve ölüme olan uzaklýðýndan aldýðý için gençliði kutsar.

Maddecilerin aksine Doðu mistisizminde ölümü canlý tutmak gayesiyle ölüleri anmak neredeyse bir perestiþ konusudur; bu algýnýn izdüþümü olarak mezarlýklar hayatýn en hýzlý akan yerlerinde, yaþamýn insanla buluþtuðu görünürlerde yerini alýr. Ölüm, hayatýn dip komþusu, adeta karýn kardeþidir . Doðulu bakýþ tefekkür-ü mevt alýþtýrmasýnda kendi ölümü gelene dek onu anmak üzere felsefi bir adanýþa giriþir. Burada amaç, ölümü çaðýrmak deðil, zamaný geldiðinde ölümün ona tanýdýk gelmesi, ölümün de bu sadýk yolcuyu hatýrlamasý içindir.

Batýlý ölümü sever mi?

Hayatýn baþlangýcýndan bu yana milyarlarca insan ölüm sonrasýna inanýr ancak yaþamaya devam etmeyi de bir o kadar arzu eder. Ölümü sýkça düþünmek insaný o gerçeðe daha da yakýnlaþtýracaðý düþüncesiyle korku doðurur.

Yapýlan bir araþtýrmaya göre insanlar yaþlandýkça ölüm hakkýnda daha kötümser bir algýya saplanýrlar. Batýda yaþlýlarýn birçoðu öbür dünyada sevincin ve huzurun var olmayacaðýný ve ölenle yaþayan arasýnda bir iletiþimin bulunmayacaðýna inanýr.

Kadýnlar, ölüm hakkýnda daha ýlýmlý düþünürken erkekler ölümden sonraki yaþamýn varlýðýnýn bilimsel olarak kanýtlanmasý gereðine inanýyor ve bunun yanýnda ölümden sonra yalnýz kalacaklarý endiþesini taþýyorlar.

Batý’da ölüm, kaza oranlarýnýn, hastalýklardan kaynaklý ölümlerin en aza indirgenmesinden dolayý yaþlýlara dönük bir ritüel gibi algýlanýr. Ancak þimdilerde AIDS’den ölen genç bir nesil var. Bunlar kaza haricinde göz göre göre ölümün beklendiði “talihsizler” kategorisinde ele alýnýyor.

Ölüm modern batýda ne yana düþer?

Çaresizlik düþüncesiyle beraber seküler yaþamda ölüme karþý agnostik bir bakýþýn da etkisiyle iki tepkinin geliþtiði görülür. Ölüme karþý direncin düþmesi olarak da deðerlendirilebilecek bir üstüne gitme ya da boþ verme algýsý belirir. Diðer yanda ölüme karþý hiddet bilincinin artýþýyla birlikte dünya yaþamýnda immortality/ölümsüzlük bilincinin histeri boyutunda diretilmesi sözkonusudur.Bu baðlamda modern batý toplumlarýnda insanlar dini köklerine olan baðlýlýklarýný kaybetmiþ görünüyorlar. Kiliseye gitmeye önem verilmeyen bir ortamda büyümüþ olanlarýn yanýnda, kiliseden vazgeçmiþ olanlarýn sayýsýnda her geçen gün artýþ olduðu kaydediliyor. Denilebilir ki beyaz adam, ölünce Ýsa’ya gideceðini söyleyen ölüm döþeðindeki büyük annesine inanmakta artýk zorluk çekiyor.

Modern Batý’da ölüm, güncel yaþamýn bir parçasý deðil, dini kurumlar tarafýndan organize edilen ve sisteme baðlanan dinsel bir olay olarak algýlanýyor. Bireysel yok olma fikrine karþý çýkan ve ölümü öbür dünyaya ulaþtýran bir geçit olarak tanýmlayan bazý batýlýlar ise düþüncelerini “Bu bizi yüksek bilince baðlamakta ve bizi sadece bir insan olmaktan kurtaran ve ebedi yapan þeydir” þeklinde açýklýyorlar.

Doðu’da insanlar Yaratýcýnýn onlara kötü bir þey yapacaðýna inanmak istemezken Batýlý inançta böylesi bir iyimserlik yer almaz. Aksine ölümün çok güç ve acý dolu bir seyahat olduðu kanýsý aðýr basar.Tutunduklarý bütün dallarýn ellerini acýttýðý seküler mantýkta insan, ölüm gibi mutlak derecede tedirgin eden bu kaygýya net bir teselli bulamaz. Nietzsche, Camus ya da Zerdüþt, parlak detaylar sunsalar da ölüm karþýsýndaki keyfiyetleri kendi telaþlarýnda son bulur. Reddiyecilerin tümden yok oluþ þeklinde tanýmladýklarý ve karþýt tepki geliþtirdikleri ölüm fikrine karþýlýk, inançlý Hýristiyanlarda ahiret inancý olduðu halde ölümü mutlak yalnýzlýk þeklinde tarif edenlerin tesellisi hiçlikte yalnýz kalmama ümididir. Bu yüzden “Hiçliðin olduðu yerde Tanrý vardýr.” (William Butler Yeats) denilmiþtir.

Çünkü ruhun aynasýnda gerçek daima çýplak görünür…


Özlem COÞAN

Son Güncelleme Tarihi: 25 Nisan 2012 11:03

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.