MEMLEKET KÂBUS GİBİ/ MEMLEKET GURBET GİBİ

19 Ocak 2010 20:29 / 6037 kez okundu!

 


Abdi İpekçi’nin katili ülkücü M.Ali Ağca’nın tahliyesiyle birlikte yaşananlar karşısında duygu durumum aynen böyle: Memleket kâbus gibi, kendi yurdumda yine gurbeti yaşıyor gibiyim.

Siz nasıl bir duygu hali içindesiniz?

“Çocuklardan katil yaratan” memleket, katillerden kahraman yaratıyor, gördüğünüz gibi. Bu ülkenin normali buysa ya da yaşananları “normal” buluyorsa insanlar, kendinizi duygusal azınlık durumunda hissetmez misiniz? Yurdunuzda gurbette gibi hisset misiniz kendinizi?

İşyerimde çay getirdi K. Hanım. Ona sordum: Bu yaşananlar, medyada gördüklerin senin için ne anlam ifade ediyor? Aynen şöyle dedi: “ Katillerin arkasındayız demek bu. Aydınları öldürün, gerçekleri yazanları ve eleştirenleri katledin, biz size hapishanede de bakarız, dışarı çıkınca da kahraman yaparız, demektir bu.”

Ülkede yaşayan ortalama insanın algısı da, K. Hanımın algısı gibi değil midir?

Kalleş katilleri kahraman yapan anlayış, ortalama insanda adeta bu algıyı oluşturmak istemiyor mu? Zaten böyle bir algısı olanlarda varolan algı pekiştirilmek istenmiyor mu?

“Masumlar bir kere daha öldürüldü” duygusunu yaşatmaya kimin ne hakkı var? Kim şu anda İpekçi’nin, Tütengil’in, Dink’in, Karafakioğlu’nun, Bedrettin Cömert’in, Uğur Mumcu’nun ve diğerlerinin ailesinin yerinde olmak ister? Siz ister misiniz?

Ama bütün medyaya bir çift sözümüz olmalı: Meslektaşınız Abdi İpekçi adına, hiç olmazsa meslektaş dayanışması adına, kalleş-onursuz bir katili nefessiz bırakabilirdiniz. Ağca’ya gazeteci ve kameraman göndermeyerek, onu haber yapmayarak, manşete taşımayarak, onun davul zurna ile karşılanmasını ve beş yıldızlı otellerde “ağırlanması”nı görmezden gelerek önemsizleştirebilirdiniz! Ama öyle yapmadınız. Katillerin kahraman yapılması seremonisini manşetlerinize taşıyarak, haber bültenlerinizin başına taşıyarak katile ve katliamın esas sorumlularına nefes verdiniz, oksijen pompaladınız. Sizler Abdi İpekçi’ye zerrece saygı duysaydınız, Ağca’yı “havasız bırakırdınız.” Sizin eliniz temiz mi şimdi?

***

1 Şubat 1979’un üzerinden 30 yıl geçti. ABDİ İpekçi’nin katili kahraman muamelesi görüyor. Utanıyorum. Siz utanmıyor musunuz?

30 yıl sonra yine bir masum kardeşimiz, yine katil ya da katillerimizce yine kalleşçe – arkadan vuruldu- öldürüldü. Katil bu kez daha baştan kahraman muamelesi gördü. Tahliye olduktan sonra o da davul zurnayla karşılanır ve beş yıldızlı otellerde ağırlanır bu gidişle. Ve Hrant Dink’in katlinin nasıl organize edildiğini, nasıl engellenmediğini araştırıp yazan bir gazeteciye, katilden daha fazla ceza istemiyle dava açılır. Kâbus gibi…

Bu nasıl bir insanlıktır?

Bu nasıl bir vicdandır?

Bu nasıl bir adalettir? Kalleşler adaleti?

Bu nasıl bir kahramanlıktır?

Kalleşliği, katilliği, onursuzluğu nasıl kahramanlık sayarsınız?

Vuran, yakalanan, hapis yatan, hapisten kaçan, kaçtıktan sonra yine adam vuran adam belli.

Kaçtığı askeri hapishanenin komutanı belli, o ilin sıkıyönetim komutanı belli, 12 Eylül darbecileri belli, Mamak ve Diyarbakır ve diğer cezaevlerinde zulümleri yapan belli.

“Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen belli, “Ülke için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” diyen belli, “6-7 Eylül başarılı bir özel harp işidir” diyen belli ve Maraş katliamının ve faili meçhul cinayetlerin özel harp işi olduğu belli, katili kahraman yapanlar gözümüzün önünde… Özel Harp’in Amerikan işi olduğu belli

Siz hâlâ faşizm mi arıyorsunuz? Kalleşliğin, katilliğin, saldırıların sürekliliğinde bir sapma gördünüz mü siz?

***

Ben Konak Meydanına gidiyorum. Memlekette gurbeti yaşıyorsanız, katilden kahraman yaratılan bir ülkenin yurttaşı olmak istemiyorsanız, gelin Hrant için adalet isteyelim. Ülke için demokrasi devrimi isteyelim.



Muammer Sakaryalı
19.01.2010

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
27 Ocak 2010 21:20

ERTUĞRUL BARKA

Değerli Dostum,

Seni "düzeltmek" kim, ben kim?
Benimki sadece, yanlış tek bir
düşünce, yaşamı karşılamayan söz
etmeyen Muammer'in satırlarında da
yanlış yazılmış bir sözcük bulunmasın telâşı...
Tamam, bir daha yazmam..
Sevgiyle
24 Ocak 2010 22:56

msakaryalı

Günaydınlar,

Kar başladı, İstanbul kendine ve bana kaldı! Mekanik sesler sustu, ilk kez doğanın sesini duyuyor kent...

Yazınızı biraz geç kalmış olsam da okudum. En çok medyaya dokundurduğunuz bölüm için'ne iyi ettiniz' dedim. 70'li yılları hatırlatan bir psikoza girdi çoğunluğu. Genelleme yapmak doğru değil ama bu korkunun hortlaması da hoş değil... Hiç kimse bu korkunun tek müsebbibi olarak siyasetçiyi göstererek sıyrılamaz! Kaleminize sağlık... Yalnızca ilk girişte bir cümle var, onun yerine başka bir sözcük daha mı doğru olurdu diye düşündüm.

Yurdunda 'gurbet'i yaşamak yerine 'sürgün edilmek' olabilirdi. Çünkü gurbet uzaklığı ifade etse de özlemi hem de çok masum bir özlemi, kavuşma isteğini içerir. Oysa sizin anlatmak istediğiniz bunun ötesinde bir durumdu, sizi tanıdığım için, fikirlerinizi bildiğim için söyledim bunu...

Yazılması gereken bir yazıydı, tekrar kaleminize sağlık.

Meliha Akay

21 Ocak 2010 21:17

msakaryalı

Ağca kimin konuğu?

NECMİYE ALPAY


Türkiye / 21/01/2010

Süit: En lüks otellerde bağımsız bir daire olarak düzenlenmiş bölümlere verilen ad. Utanç verici bir cinayetin faili kıdemli tetikçi Ağca'ya...

Süit: En lüks otellerde bağımsız bir daire olarak düzenlenmiş bölümlere verilen ad. Utanç verici bir cinayetin faili kıdemli tetikçi Ağca’ya cezaevinden çıktığı gün beş yıldızlı bir süit tahsis edilmiş. Obama’ya tahsis edilenin bir altındaki katta. Parasını kim ödedi diye soruluyor, avukatları biz ödedik diyorlar. Ya size kim ödedi diye soruluyor, ses yok... İnanılmaz bir fütursuzluk. Tam bir gövde gösterisi.
Bu gösteri ne anlama geliyor? Ağca kimin konuğudur? Ailesi o ölçüde zengin olmadığına göre, Ağca kimin konuğu olabilir? Ve devlet içinde koruma bulmayan birileri bu ölçüde pervasız olabilir mi?

Yanıt belli. Devamı da var. Ağca’ya tezahürat ve süit haberi ile art arda gelen haberler: Dink suikasti sanıklarından biri, devlet memuru (infaz koruma görevlisi) olmak üzere sınava girmiş. Girebilmiş! Ve suikastin üçüncü yıldönümünde hukukçular, davanın çıkmaza sokulduğunu net bir raporla açıkladılar.
Biz Putin dedikosu yaparken burnumuzun dibinde bunlar oluyor.
Kimin icazetine ve kimin aczine işaret? İpler kimlerin elinde?
Ve o eli kim serbest bırakıyor? Kim koruyor on yıllardır bu katilleri?
Yanıt artık eskisi gibi karanlığa gömülü değil, gün gibi meydanda. Tarih önünde temize çıkmak isteyen, görevini yapar.
20 Ocak 2010 01:51

hurkus

Bir okuyucumuzdan:

Sevgili Muammer Sakaryalı

Halil Rıfat Pasa nedeniyle midir, İzmir 200. sokak komşuluğundan mıdır bilinmez, tüm duygularımın kaleme alınışını gördüm yazınızda. Teşekkür ederim sizi tanıdığım için.

Sadece basın hariç katılıyorum harfi harfine yazdıklarınıza. Çok haklısınız, öyle olmalıydı. Basın mahkum etmeliydi katili ama bir basınımız olsaydı. Ben onları terk edeli çok oldu. Umur Talu’yu attıklarında belki, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi öldürüldüğünde, belki de Sivas katliamını onayladıklarında renkli baskılarıyla belki de… Hatırlamıyorum ama bir basın olmadığını biliyorum çoktandır. Bir devlet olmadığını daha küçükken öğrenmiştim. Gencecik fidanları dar ağacında sallandırdığında. Sonra ardı ardına yaşayarak anladım yanılmadığımı. Şimdi sadece çırpınıyorum, umutlarım tükenmediği için olsa gerek hala…

Sevgiyle
Beyza
20 Ocak 2010 00:54

msakaryalı


Ertuğrul merhaba,

Yahu sen beni niye düzeltip duruyorsun, bırak Hürriyet hanım düzeltsin.
Neyse şaka bir yana. Yazıda söylenen bağlam bakımından, bebek ya da çocuk çok önemli değil gibi geldi bana. Aklıma geldiği gibi yazdım tırnak içine alarak.
Yine de teşekkürler.

Gelelim basından beklenti meselesine. "Bu yaşanan manzara karşısında sizin eliniz temiz değil" demek gerekmiyor mu?
Bu beklenti değil ki! Ben sokaktaki bir insanım ve tutumları hiç hoş değil. A.İpekçi'ye vefa göstermek için sermaye dışı bir sınıftan olmak gerekmiyor ki.
Ayrıca basının bu çok ciddi günahını not etmeyecek miyiz? Diyebilirsin ki, "o kadar günahları çok ki, hangi birini .." Ben bunu not ediyorum: Meslektaşlarının, ağabeylerinin katiline objektif olarak oksijen vermişlerdir. Sanırım Kİ katilin umduğundan bile fazlasını verdiler. Bu durum onların ellerinin bir kere daha kirlendiğini gösteriyor.

Selam ve sevgi sunarım.

Muammer
19 Ocak 2010 22:51

ERTUĞRUL BARKA

Sevgili Muammer,

Eninde sonunda seni kızdıracağım galiba.
"Çocuklardan" değil "bebeklerden katil yaratan" olacak;
saygın ve sevgin kardeşimiz Raşel DİNK öyle söylemişti.
"Çocuklar" deyince yanlış ta anlaşılabilir...

Basından beklentine inanamadım.
Kimin elinde basın?
Sen bu yazı yazanlara gazeteci diyebiliyor musun?
Senin beklediğin gibi davrananlara, yaygın ve etkin medyada
yer olabilir mi?
Artık gazetecilerin gazeteleri yok, patronların basılı kağıtları var.
Uzanlar'ın TV ve gazetesi vardı.
Şimdi başka sermaye guruplarının tehdit, iftira, karalama, yalan
aracı olarak kullandıkları paçavralar var...

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.