Samsun'da Emine'llerdeyim

26 Eylül 2008 02:48 / 3661 kez okundu!

 

Bir yıl önce kanser tanısı koyulan arkadaşımız, dostumuz, yazarımız İbrahim Akar'ı bu sabaha karşı kaybettik. Bir yıl boyunca umudunu hiç yitirmeyen, çevresine direnç aşılayan sevgili İbrahim, tedavi için gittiği Samsun'da yaşamını yitirdi.

Cenazesi yarın (27 Eylül) Turgutlu'da toprağa verilecek. Bilgi için İbrahim Akar'ın ağabeyinin telefonu şöyle: Yılmaz AKAR 0 536 794 24 87

İbrahim'in, sitemizde 20 gün önce yayınlanan ve ne yazık ki son olan yazısını yeniden sizlerle paylaşıyoruz.

Tüm izmirizmir net ailesinin, İbrahim Akar'ın yakınlarının ve tüm sevenlerinin başı sağ olsun.

Uçakla yolculuk sakıncalı olduğu için, Emine Hanim özel olarak İstanbul’a geldi ve tedavimin ön hazırlıkları (tahliller, destek bakim vs)için beni Samsun’a getirdi. Bu arada, bir bayan sürücünün 180 km.de otomobil sürebileceğine bizzat tanık oldum, her ne kadar o bunu altındaki Land Rover’e bağladıysa da... :-))

Gündüzleri hastanede, geceleri onun evinde kalıyorum. Boydan boya Karadeniz hemen penceremde...

Damardan özel sıvı besin takviyeleri ve 3 ünite kanla, resmen yüzüme kan, vücuduma kuvvet geldi. Bir alay film, tahlil, ultrason, endoskopi gibi süreçleri bizzat uyguladı.

Ne yazık ki midemden alınan sekiz örnek de, kurutulmuş kanserli doku çıktı. Yani kemoterapiler midemin iç bölgesinde çok iyi sonuç vermiş. Ama midenin karın boşluğuna bakan dış kısmında halen etkin. Dışarıdan doku almak ameliyatla mümkün. Ve anestezi, benim durumumda olan biri için çok riskli. Yüzde yirmi anesteziden uyanamadan gitmek var işin ucunda. Emine, başta Emel olmak üzere tüm Türkiye seni yaşatmak için seferberken, böyle bir riski ne ben alırım, ne senin kabul etmene razı olurum dedi. Ayrıca Emel gelip beni öldürür, bir hastalıkta iki ölüm çok fazla, diye ekledi.

Bu arada, aşıyı geliştirecek kurumdan, karın boşluğumdaki sıvıdan işimizi görecek kanserli dokular elde edebiliriz bilgisi geldi ve rahatladık. Sıvı bugün alındı ve özel bir ambalaj yapıldı, sabah gelen uzman Trabzon’a götürecek. Bu işe yaramazsa, bölgesel uyuşturmayla karından girilerek parça alınacak ve yollanacak)

Yarın da muhtemelen son kemoterapim uygulanacak. Eğer ücretsiz temin edilebilirse (çok pahalı, kutusu 2 milyar gibi) Emine hanım ve İstanbul’daki doktorum Mahmut Bey, bundan sonraki aşamalarda Xeloda adlı ilacı uygulayacaklar. Bu ilaç, akıllı hücre mantığıyla çalışıyor, sağlıklı hücrelerle ilgilenmiyor, direkt kanserli hücreleri bulup tahrip ediyor. Dolayısıyla kemoterapinin yıkıcı yan etkileri bu uygulamada görülmüyor.

Bugün Trabzon’dan gelen uzman, aşıyla ilgili uygulanacak süreci çok ayrıntılı şekilde anlattı. Aşı bir haftada hazır olacak. Yani bir hafta Samsun’da olacağım. Yarın Emine hanım beni bir iki gün kalmam için Gölköy’e götürecek. Bu arada isim babası olduğum Emine Emel Akkoyun’lu da görecek. Hafta sonu Sinop’u gezdirecek.

Aşı dört aşamada uygulanıyormuş. Birinci aşama on beş gün arayla iki kez, ikinci aşama birer ay arayla iki kez. İyileşme belirtileri ise (eğer böyle bir sonuç olursa tabi) bir ayda başlıyormuş.

Bu akşam sözleşmeyi hazırladık. Emine arkadaş da kefil doktor olarak sözleşmeyi onayladı. Bu aşamada hayırlı olsun demekten başka diyebileceğimiz bir şey yok.

Uzun bir mücadele oldu. Eğer ki iyileşirsem, bu başta Sevgili Emel’in aylar süren aktif desteği ve inanılmaz özverisi ve onun çağrısıyla oluşan inanılmaz destek zinciri sayesinde gerçekleşti.

DDDD, butarihtesendevarsin grubumuzdaki ve Tustav’daki dostlarımız - yoldaşlarımız, başta Terzi Ahmet, Cevdet, Turgay ve Hüseyin Demirdal olmak üzere yurt dışındaki yoldaşlarımız, İstanbul’da her an desteğini esirgemeyen Jale Mildanoğlu ve Aynur Hayrullahoğlu arkadaşımız, beni aylarca tolere eden ev sahibim Siirt ILD Başkanı Mehmet Metin Danış, beni seven çok sayıda apolitik dostlarım, bu halimle beni işe alan ve gitmediğim halde maaşımı ödeyen işyeri sahiplerim, ODTÜ’deki sınıf arkadaşlarım ile ODTÜ’deki Genç ÖNCÜ grubundan dostlarıma (aşı parasının yarısından çoğunu sağladılar), Emine arkadaşa ve unutkanlığıma uğrayan herkese tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Evet şimdiye kadar yaptığım gibi, bu önemli aşamayı da sizlerle paylaşmak istedim.

Sonuç olumlu olursa elbette harika olacak.

Olmazsa da, ne demişler, -Galip sayılır bu yolda mağlup- Ya da Benim adım Hıdır, elden gelen budur!

Hepinize çok çok selam ve sevgi ve teşekkürlerimi sunuyor, hepinizle gurur duyuyorum...

Duygularımı tam ifade edemediğim için de özür diliyorum.


03.09.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
27 Mart 2010 22:04

terzi

Ibrahim akar'in yegenine ve dostlarina,
Amcan dostumdu sadece benim degil, dünya emek cephesinin komünist bir militaniydi.
Adini her seferinde bu anlamli safta olarak anmak onu unutulmayanlarla yasatacaktir. isiklar icinde yatsin güzel arkadasim, yoldasim. izmir grupta yaptigimiz bir tartismaya sundugu katkiyi paylasirim.
sevgilerimle
terziahmet

Ibrahim Akardan.....
Komunistin ulusalcisi olmaz.
----------------------------

Komunistlerin ideolojik cikisi ve dayanagi,
sinifsaldir. Ulusal konularda yaklasimlar sunarken,
ozellikle emperyalizm caginda ulusalligini yitirmis
burjuvazinin politik duzlemine savrulmamaya dikkat
eder.

Son yillarda, ulkemizde bu duyarlilik ciddi sekilde
erozyona ugramistir. Sol adina ulusalci soylemler
gelistirilmis, burjuva ideolojisiyle butunlesmis
politik duruslar sergilenir olmustur. Bu yaklasim,
komunist platformdaki yapilari da etkisi altina
almistir..

Kanaatimce halen, ulkemiz siyasi yasaminda, ulusalci
olmayan sol kulvar bostur. Bu kulvarin cazibe merkezi
olmayisinin nedenleri, dogru degerlendirilmelidir.
Populist politikalarin yaygin etkisi ve sagladigi
kolay kitlesellesme olanagi, faydaciliga yonelen bazi
sol kesimleri sag cizgiye cekmis, ancak yine de
istenen verim elde edilememistir. Zaten dolu olan sag
kulvarda, kimligini yitirmis sekilde yer alarak, solun
degil, sagin guclenmesine vesile olmuslardir.

Yillardir surdurdugu egemenligini yitirmekte olan ve
saga yonelmis olan kemalist, moderniteci burjuva
ideolojisi, hizlanan taban kaybi karsisinda, sorunu
laik-anti laik kamplasmasi eksenine tasimaya
calismistir. Bayragini kapanin sel gibi aktigi,
kitlesel ama ici bos mitingler, onemli olcude sol
kesimden taban bulmustur. Hatta mesele, yeni bir kuvva
hareketi gibi yansitilmistir.

Bu ideolojik kaos, solu darmadagin etmistir.

Sol adina politika urettigini iddia eden bazi
yapilanmalar, sag anlayisin yansimasina donusmustur

Sol adina hareket ettigini dusunen kitleler, bu
ortamda sag anlayisin kulvarina dogru yoneldigini
anlayamamistir..

Uzun suredir devam esen sinif hareketlerindeki
regresyon, sol hareketlere yonelik kitlesel akisi
kesmistir. Bu durum, populist yaklasimlarla
kitleselelsme kolayciligina zemin hazirlamistir.

Sonuc ortatadir: Ordu, kemalistler, laikler, fasizan
milliyetciler, sag sosyalistler, birlikte hareket
eder, ayni tastan su icer hale gelmistir.

Bu tutumun Kurt meselesine yansimasi, sosyal soven
kamplasma ve Kurtlerin yalnizlastirilmasi seklinde
olmustur.

Ortalikta neredeyse ilac icin, tadimlik duzeyde bile
olsa, enternasyonalist tutarlilik gosteren siyasa
kalmamistir. Ulusal sorun, uluslarin kendi kaderini
tayin hakki ekseninin disinda tartisilir hale
gelmistir. Ulusun kendi kaderini tayin hakkinin amasiz
fakatsiz ayrilma hakki oldugu gercegi unutulmustur.
Yukselen Kurt ulusal hareketine karsi, sosyal soven
yaklasimlar sergilenmistir.

Sunu unutmamak gerekir: Ayrilma hakki, bu hakkin
mutlaka kullanilmasi degildir. Ancak ulusun kendi
kaderini yain hakki, amasiz fakatsiz sekilfe ayrilma
hakkinin kabuludur. Bu, isin ilkesel yanidir. Sonucta
ayrilma ya da ayrilmama, ezilen ulusun tasarrufunda
olan bir durumdur.

Daha onceleri de belirttigim gibi; Kurt Hakli kendi
kaderini tayin hakkini kullanirken, kendi icin yanlis
yapabilme hakkina da sahiptir. Bu haktan yana olmak,
hakkin kullanimindan dogan sonuclardan cok daha
onemlidir. Cunku cizilen adi ustunde �kader�dir.
�Yanlisi yapan ulus, dogruyu yapmak icin yeniden
ayaklanir ve duzeltir.� Ancak, o ulusun komunistleri,
ulusal ideolojik yaklasimlarin degil, kendi
ideolojisinin kulvarinda yol alir.

Kurt komunistlerinin su anda en onemli sorunlarindan
biri budur. Akip giden ve kitleleri teslim alan bir
hareketin icinde, kendi ideolojik kimlikleri ve
sinifsal tutumlariyla mi varolacaklar yoksa mevcut
hareketin milliyetci kimligi ve soylemleriyle mi?

Ayni sorun, tersine sekilde Turk komunistlerinin de
temel sorunsalidir.

Yukselen ve kitleleri teslim alan ulusalci hareketin
karsisinda, kendi ideolojik kimlikleri ve sinifsal
tutumlariyla mi varolacaklar yoksa ulusalci hareketin
milliyetci kimligi ve soylemleriyle mi?

12 Eylul oncesinde, ulsal sorunun cozumunde sinifsal
olanin one cikarilmasi ve sorunun yukselen sinif
savasimina destek saglayacak sekilde cozumu, rasyonel
bir oneriydi. Ancak bugun sartlar degismis, Kurt
haklinin mucadele dinamigi, bagimsiz bir kimlik
olusturabilmistir. Bu nedenle, sosyalist ve komunist
guclerin, bu dinamik mucadele unsuruna aktif destek
sunmasi gerekir.

Iste, dananin kuyrugu burada kopmaktadir.

Yukselen ulusalci dalga karsisinda teslim bayragini
ceken bazi sol gucler, bu gercegi bir turlu
kabullenememektedirler.

Hatta, bu etkiye bagli olarak, Kurtlerin temel milli
hak taleplerinden yanayim, diyenlerin, yani reel
demokratlarin sayisinin bile azalmaktadir.

Gunumuz kosullarinda gercekci sol sosyalist
yaklasimlar uretebilmek, Kurt ulusal hareketinin sinif
savasiminin bir bileseni olarak gormekle mumkundur.

Utangac milliyetcilk olarak tanimlayabilecegim
ulusalciligi, sosyalist yaklasim olarak sunmak,
meseleyi sulandirmaktan oteye gitmeyecektir.

Sol, kendini ulusalciligin zehrinden korumalidir.

Bunun da yolu, ne yazik ki pek cogumuzun neredeyse
unutmaya basladigi enternasyonalist yaklasimdir!

Ve ulusalciliga karsi savas, egemen burjuvaziye karsi
sinifsal mucadelenin gunumuzdeki adidir!

Oncelikli olarak, bu gercekle yuzlesmek gerekiyor.


Sevgi ve saygilarimla,

�brahim akar


10 Haziran 2009 15:58

hayriye akar14

Benim  birtanecik canım amcam keşke yine seninle beraber oturup şakalaşsak, beni kızdırsan ben sana eskisi gibi küsüp gitsem, ama sonra sen gelip bana o çok sevdiğin sandalyenin üzerinden seninle barışmam için uğraşsan... senin yokluğunu sanki hayatımızın boş bir film karesi yaşıyoruz ama anlamsız... senin yazılarını okuyunca sanki babaanneme geldiğimde bu yazılar hakkında konuşucakmışız gibi geliyor... seni çok özledim amcaa.... çokk.... hani bana söylemiştin ya amca "yazın beraber Bodrum'a gidicez" diye... sensiz gidilmiyor be amca... Bodrum'a uğramaz oldum... babam senin çok sevdiğin yeşil kazağını üzerinden çıkarmıyor... sanki hala senin kokun var gibi geliyor... gecenlerde senin İstanbul'dan gelen sallanan sandalyende oturdum... kendim için değil ama sen çok sevdiğin için... diktiğin çiçeklerinin yanında... onlara çok iyi bakıyoruz sen hiç merak etme amcacığım... rahat dinlen amca... dünyada dinlenemedin bari orda dinlen...

SENİ ASLA UNUTMAYACAK OLAN  YEĞENİN...

HAYRİYE AKAR

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.