Anlamak, birbirimizi anlamak, yine anlamak !

01 Mart 2007 19:37 / 1584 kez okundu!

 

Anlamak, birbirimizi anlamak, yine anlamak ! -Neden kızıyorsun bana Mansur dayı? -Kızmam mı ya imam, ne yapıyon sen? Böyle söyleyin söyleyin sonra çıkarsınlar üç beş kişi işten. -Ne yani ben işimiz kolaylaşsın daha az yorulacaz diye düşündüm. -Ya y

Mansur dayı çok kızıyor bana. Hem iş güvenligi ,hem de daha az isgücü ile yapacagimiz biriki yenilik önerilerine bile tahammülü yok.Oysa önerdiklerim zaten olmasi gerekenler di.Böylesine gelişmis ileri,
teknolojik üretim koşullari içinde cok ilkel sayilabilecek kısımlarda yeniliklerdi önerdiklerim.Zaten kabul ettirmek bile ayrı bir dert;adamlar bu firmada bu işler için yeteri kadar mühendis çalışıyor diyorlar,aradan iki ay geciyor bakıyorsun senin önerin falanca mühendisin katkılari olarak üretime sokuluyor.Mansur dayı herhalde yillarin verdigi deneyimlerle işsiz kalacagindan korkuyor.Onunki cok güvendigi sezgilerinin gercege dönüsecegi korkusu.
Nasıl bir süreç yaşıyoruz anlamakta zorluk çekiyoruz bazen.600 kişinin calıştiğı fabrikada isçilerin yarısından fazlasi sendikasız.
-Neden olayim abi.Nasılsa üye olan da olmayan da ayni parayı alıyor.Boşu boşuna neden her ay 20-30
lira vereyim.(markda liraydi,euro da lira olmaktan kurtulamiyor bizim isçilerin dilinde.)
-Aklima Türkiye'de Maden-Iş ín sınıf sendikacılığı hedefleri içinde, her iş kolunda bir sendika ve ülkede
tek Konfederasyon hedefleri geliyor.
Sendikalarin iş kolundaki tüm işçiler için hak talepleri ne kadar doğru ise pratikte giderek üyelikten uzaklaşan işçilerin sorunlarına ve hatta haklarına karsı duyarsızlığı da aynı oranda bir gerçeklik.
Kolları sıvayıp işe koyuluyoruz.150 işçi arkadaşı yeniden sendikalı yapiyoruz.Evet o koşullarda bu önemli bir basari.Yada ben öyle algılıyordum.
Sonra iş yasalarından kaynaklanan farklı sorunları da yaşıyor işçiler.
Örneğin:
İş yeri temsilcilikleri ile iş yerindeki sendika temsilcilikleri ayrı ayrı örgütlenmeler.Sendikayı güvenilir kisiler olarak adlandırılan seçilmiş işçiler temsil ediyor.Sendika temsilcilerini sendika üyeleri seçiyor.
işçi temsilcilerini işçiler seçiyor.Dolayısı ile işçi temsilciliği iş yerinde işveren karşısında daha yetkili.
Ancak sistem her iki seçilmiş temsilciliklerin uyumlu çalışması öngörülerek oluşturulmuş.
Oysa yaşam öngörülenin aksine bir süreç .Bazen işçiler işçi temsilciliğini sendikayla özdeşleştirerek sendikal mücadeleye küsmüşler .
Bütün bunlara rağmen sanayinin can damarı sayılacak işletmelerdeki örgütlülük ve bilinç hala hatırı sayılır güc olarak yaşatabiliyor sendikaları.
Ama asıl önemli olan ekonomide işletmelerin her geçen yıl bir öncekine göre daha fazla kar etmelerine
karşılık binlerce işçinin iş akidlerinin toplu olarak tek tarafli fes edilmesi yani işten atmaların da kar oranlarının yükselmelerine paralel olarak artırmalarıdır.
-Neler oluyor Mansur dayı.Hem şu kadar milyon kar ettik deyip sonra da şu kadar işçiyi işten çıkarmak neyin nesi?Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
-He ya şimcik de bakalım."Dediydim ben sana yapmayın" diye.
-Bizle ne ilgisi var be dayı?
-Ya neyle ilgisi var?
-Kukalar Mansur dayı K U K A L A R.Elleri kollari olan ayaksiz madeni,elektronik işçiler.
Evet artık üretimin içine kukalar giriyor.
Bak görüyon mu demirden adamı? Hasta olmaz,yorulmaz,uyumaz işi garanti,kalite garanti,sendika yok ,zam yok.Bas düğmeye istediği kadar calışsın.
Yavaş yavaş suyumuz ısınıyor.
Görebiliyorduk.Şimdi 1750 lerde İngilterede makinalari kıran işçilerin ruh halini daha iyi anlayabiliyorduk.
Hayır olmadı.Kapitalizm kendi mezar kazıcısını değil ama işçi sınıfının mezarını kazdı.
Şimdi neler oluyor, sermaye küreselleşiyor.Küresel sermaye gittiği yerde eğer işçi sınıfı bilinçsiz yada örgütsüzse yine acımasızca en vahşi bir biçimde emeği sömürmeye devam ediyor.Büyük işletmelerde ve önemli sanayi kollarindaki üretime daha fazla oranda kuka´ lar giriyor.Yeni teknolojiler giriyor.
Ayrica sermayenin küresellesmesinin getirdigi, ucuz emek cenneti ülkelere üretimin kaydırılması tehditleri, sahip olunan haklari koruyabilmenin de ötesinde çalışma hakkı üstünde büyük bir tehdit oluyor.
Ortaya konabilen direnişler geçici süre büyük tavizlerle tutanabiliyorlar.Sonra artçı darbelerle yenilgiler kaçinılmaz oluyor.Sendikalar 35 saaatlik calışma süreleri icin verilen kavgaları sanki unutmuşçasına çaresiz haftalık 40 saaatlık calışma sürelerine,daha çok oranda işyerlerinde hemen hemen aynı işte yarı ücrete çalişan kiralık işçilerin çalıştırılmasını kabul eden anlaşmalara imzalar atıyorlar.
Eşit işe eşit ücret gibi çalışma yaşamındaki en temel bir insan hakkını bile savunamaz duruma geldi dünyanın en büyük sendikaları.
Dünyada üretimdeki sermaye miktarının hemen neredeyse üç katı bir sermaye borsaları fetihe çıkıyor.
Üretim düşüyor.Üretende de giderek daha hızla azalıyor üretim sürecinde .Üretenlerin yönetebilmesi ise neredeyse artık bir hayal.
Sinif farkliliklarinin temelini olusturan üretim sürecindeki roller isciler aleyhine bozuluyor.

Kukaları yaratanlar,üretime sokanlar kukaların demokrasilerini inşa ediyorler.Dünyada giderek daha çok sayıda devletin sosyal niteliklerini kaybediyor olması önemli bir ipucu sayilmaz mı?
Eskisinden farklı olarak, bu dönemde bir de kapitalizim, işletmelerde daha fazla oranda iflas sistemini kullanmaya başlayarak, kıdem tazminatlarının yükünden de kurtarıyor.Yani işsizlik beraberinde yoksulluk ta getiriyor.
Son zamanlarda Alman basınında espiri konusu olan "sakalını kesmezsen sana kimse iş vermez"diye kendisinden iş isteyen bir işsizi azarlayan SPD başkanının yaklaşımı sürecin acımasızlığının da göstergesi değil midir?

Evet kitaplardan okuduğumuz toplumsal geçiş süreçlerinin acımasızlığını bu gün hepimiz yaşıyoruz .Bir yandan süreci anlamaya calısırken hem kendimizi hem birbirimizi anlayalım. Adımızı ne koyarsak koyalim ama Nazımın dediği gibi gideni ve gelmekte olanı anlayabilecek ortak bir bilinç üretebilelim.
Süreç ne kadar acımasız ,sancılı ve de acılı geçerse geçsin büyük insanliğa olan umudumuzun geregi anlamak ama mutlaka anlamak ve yine birbirimizi anlamak zorun olduğumuzu bilelim.
Eskisinden farklı,başka bir şeyler söylemek lazım. Yeni ,başka ve bizim olan ama bütün insanlığa mal olan.

-Eee ne diyon Mansur dayı?
-Valla ne diyem .Benim anladığım iyi şeyler olacak galiba da biz mi göremeyecez?


Ali Riza Üleç
01.03.2007

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.