Ağustos mektupları - son

31 Ağustos 2009 01:52 / 1552 kez okundu!

 


Gerhart, dün tanımadığımız bir köpekle geldi. Sarı tüylü süslü bir şey. Hani kıskanmadım değil, adı da neydi hatırlayamıyorum Pıtırcık mı öyle bir şey olacaktı. Aman çocuklar o ne biçim köpekti öyle.

Dört yaşlarında falanmış. Tabii benden büyük. Oynamak istiyorum kendisi ile ama o bir türlü benimle oynamıyor. Hani şimdi yabancı bir yere gelmiş de yabancılık çeksin diye onunla oynamak istiyorum. Karşısında yatıp yuvarlanıyorum ama Pıtırcık'da hiç bir tepki yok. Öylece kımıldamadan duruyor. Olamaz, bu kadarı da olamaz! İnanın çocuklar, yapmadığım şaklabanlıklar kalmadı karşısında. 

Görseydiniz siz bile şaşar kalırdınız, beni tanıyamazdınız. Aaaa bu bizim Leydi mi diye sorardınız. Ama biliyorum Pıtırcık oynamak istiyor, istiyor da naz yapıyor. Nihayet kıpırdamaya başladı, tamam tamam başardım. Aman çocuklar bu da ne böyle, ne oynamaki nasıl anlatsam size bilemiyorum. Pıtırcık'la birden deliler gibi birbirimizi kovalamaya başladık. Bahçe bize dar geldi sanki. Fırladık sokağa. Tabii arkamızdan hemen Rıza da koşarak geldi. Ben daha henüz çocuğum ya onun gözünde, bir yaramazlık yapıp birisine zarar veririm diye korkuları var daha. Dikkatlice bizi izliyor o da. Biz hala biribirimizi yakalamak için koşturuyoruz. Rıza tedirgin. Ben göz ucuyla onu takip ediyorum, rahatlasın diye ayaklarının dibinden geçiyorum ama bir yandan da Pıtırcık'a odaklandığım için oyuna devam ettik. 10 dakika kadar süren coşkulu bir kovalamacadan sonra Rıza uykusunun geldiğini söyleyince içeri girdik. Tabii canım, arkasından da ben. 

“Hadi Leydi içeri içeri dedi mi, ben tıpış tıpış giriyorum. Bazen içeri diyor, bazen de geht rein. Hangi dilden komuşacağını bilemediği anlar için ben iki dilli oluyorum mecburen.“ 

İçeri girdiğimizde o hemen koltuğa uzandı ve kısa süre sonra horlamaya başladı. Çok yoruluyor biliyorum. Iki bira da içince bizim bey hemen kendini koltuğa zor atıyor. Bilirsiniz öyle derin uyumaz babanız. Bir saat kadar kestirdi mi nedense uyanır sonra. 

Siz neler yapıyorsunuz bakalım çocuklar? Duyduğuma göre otobüsle Sarımsak’a gitmek pek hoşunuza gitmiyormuş. Kalabalık mı oluyor otobüsler? Tabii arabanız olmayınca. Burada, bir ben, bir Rıza, bizim arabamız gayet sakin. Aslında ben de o kadar yabancı insanla bir arada olamazdım doğrusu. Korkardım ve durmadan havlardım herhalde. Ama alılşmam gerekiyormuş. Yok, kalabalık otobüslere değil ama kalabalıklara alışmam gerekiyormuş. Rıza öyle diyor. 

Siz otobüslerden şikayetçi olunca babanız neler anlattı öyle; 

Yapmayın çocuklar. Bir bilseniz ben o otobüsleri burada ne kadar çok özlüyorum. Benim çocukluğumda şimdiki kadar çok özel arabalar yoktu. Bazılarının özel arabaları vardı. Çok araba olsa da bizim olmazdı zaten. Biz okula hep yürüyerek gider gelirdik. 3 km. kadar uzaktı bize okulumuz. İzmir‘e gidileceği zaman otobüs ya da trenle giderdik. Burunlu otobüsler vardı hatırladığım. Burunlu ne mi demek? Yani otobüslerin motorları ön tarafta olunca öne doğru burun gibi bir uzantıları oluyordu da, onun için burunlu diyorduk. Okula, işe, eş, dost, akraba ziyaretlerine ya da sinamaya eğlenceye hep otobüslerle giderdik. Bazen çok güzel sohbetler olurdu. Sanki insanlar çok uzun zamandır birbirilerini tanıyorlarmışçasına sohbet ederlerdi. Bazen de tartışmalar ya da sürtüşmeler de olurdu tabi. Bornova - Konak arası 10 km idi. Ama şimdiki gibi öyle kısa zamanda gidilemezdi o on kilometre. En az yarım saatte varırdı otobüsler Konak’a. Bu kadar zamanda da sohbetler edilebilinirdi. Sonraları galiba belediye otobüsleri 302 mercedesler oldu.Tam olarak hatırlamasam da 302 idi numaraları galiba. Bir de her otobüste biletçiler olurdu. Otobüs hareket edince önden arkaya doğru ilerleyerek herkesin biletini keser sonra da yerine otururdu. Biletçinin yeri, otobüsün arka kapısından girince hemen sağ taraftaydı. Bilet kestikçe ilerleyelim abiler ablalar bazen de hanımlar beyler diye seslenirlerdi. Büyüklerimiz işsizlere takılırlardı. Sana çok güzel bir iş buldum. Cebinde bol para ve seyahat edeceksin derlerdi. Ne işi o diye sorulunca da, otobüslerde biletçilik diye takılırlardı hep. 

Çocukluk anılarımın arasına burunlu mavi bir otobüsü sıkıştırmışım çocuklar. Mordoğan'da kaldığımız sıralar İzmir‘e gidip gelirken o mavi otobüsle gidip gelirdik. Sanki başka otobüs yoktu ya da vardı da ben yalnız mavi olanını hatırlıyorum. Belki de dedem Mehmet Kınıklı ile İzmir‘e bir yolculuğumuz sırasında mavi bir otobüsle kaza geçirdik de benim aklımda sadece mavi otobüs kalmış. İyi ki de çocukluk anılarımın arasına bu mavi otobüsü sıkıştırmışım. Yoksa hafızamda mavi otobüse dair 12 Eylül‘ün köy köy, kasaba kasaba dolaşarak, devrimcileri, demokratları toplayarak işkence eden bir 12 Eylül mavi otobüsü kalacaktı. Şimdi aklıma ne geldi biliyor musunuz çocuklar... Bu 12 Eylül‘ün mavi otobüsleriyle toplanarak işkence edilen insanların çocuklarını aynı mavi otobüslerle bütün bir Ege sahilini hem de tarihi ve doğal zenginliklerini tanıtarak gezdirilse, mavi otobüslerin acı anıları belki hafızalardan silinir. Herkesin çocukluk anılarına sıkıştırılmış benimki gibi bir mavi otobüs anısı yok değil mi? 

Çocuklar siz de benim anladığımı anladınız değil mi? Otobüslerin babanızın anılarında çok önemli yerleri var. Birisi gelmiş gibi havlayarak kapıya doğru koşmasaydım bu otobüs hikayesi daha bitmeyecekti galiba. “Ne o Leydi birisi mi geldi“ diye arkamdan gelince devam etmekten vazgeçti. 

Hoşçakalın çocuklar. 

Gelin artık ne olur. Sizi çok ama çok özledik. 

Hepinizi hasretle yalar, yalar, bir daha yalarım… 


Leydi
Müllheim/Almanya
31.08.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
31 Ağustos 2009 11:37

sultan

Sevgili Ali Rıza,
Ağustos Mektupları gerçekten çok güzeldi. Teşekkür ederiz bizlerle Leydi'yi tanıştırdığın için. Kendisinin düşsel zenginliği ve kalemi kuvvetli. Yazar kadromuza almak istiyoruz sakıncası yoksa. Yani şu bizim "Ağustos Mektupları" bitmese mi ne?

Yukarıdaki küçük fotoğrafta nasıl bir zevkli uyuyuş bu. Uzun ve sağlıklı ömürler diliyor, kendisine bir maşallah takın diyorum.
Sevgiler,
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.