KIRMIZI BAÞLIKLI (DIRDIRCI) KIZ

03 Haziran 2009 10:49 / 3501 kez okundu!

 


"En son, babama peki deyip, piknik sepetiyle birlikte ninemin deniz manzaralý villasýna doðru yola koyuldum.
En sevdiðim ayakkabýcýnýn önünden geçiyordum ki, tam o sýrada gözüme sokaðýn kenarýna park edilmiþ kýpkýrmýzý, üstü açýk, o spor araba çarptý.
Ýçinde çok yakýþýklý, sarýþýn, bembeyaz diþleri olan bir prens- ay pardon, genç bir çocuk vardý.
Beni þu ana kadar gördüðüm en güzel gülümsemelerden biriyle karþýladý ve ‘’Nereye gidiyorsun?’’ diye sordu..."

***

Dil ve Anlatým dersinin baraj ders olduðunu öðrendiðimde, biraz geç olmuþtu. Eh, sene sonunun geldiðini düþünürsek, çok geçti.
Cümlenin öðeleriyle aram pek iyi olmadýðýndan diyorum. 

Neyse ki, Dil ve Anlatým ve Türk Dili ve Edebiyatý derslerine ayný öðretmen giriyordu. Belki edebiyatýmla onu etkilersem, Dil ve Anlatým’da daha çok þansým olabilirdi.

Öðrenci aklý iþte.

Edebiyat derslerinde gereksiz masal kahramanlarýnýn ve Þehrazat’ýn beynimin içindeki hayal dünyasýndan çýkacaðý zamaný iple çekerken, bizden þu ana kadar bildiðimiz bütün masallarý kullanarak yeni bir masal yaratmamýz istenmez mi?

Açýkçasý, o gün hiç de masal yazma günümde olmadýðýmý söyleyebilirim.
Öte yandan, bir de kurtarmam gereken bir dersim vardý. Böyle durumlarda ne yapýlýr ki?

Tabii ki yaratýcý olunur.
Ben de zaten bunu yaptým.

Bir masal yazdým…

Bir varmýþ, bir yokmuþ. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken-

Hayýr, olamaz! Develerin duyuru yaptýðý ne zaman görülmüþ?
Evvel zaman mý?

Benim yaþadýðým zaman ‘’evvel’’ zaman deðil.
Bu bir masal olduðundan tam olarak hangi zamanda yaþadýðýmý söyleyemeyeceðim. Hani masallarda söylenmezmiþ ya.

Fakat, La Fontain doðup öldükten çok ama çok sonra bir zamanýn içinde volta atýp durduðum bir gerçek.

Ben, babam, ve de iki büyük kýz kardeþim, dedemin bize miras olarak býraktýðý on katlý bir malikanede, yedi tane hizmetkarýmýzla birlikte birer masal kahramaný gibi yaþatýlýyoruz. Sorun ise, okula atlý arabalarla deðil, son model limuzinlerle gidiyor olmamýz.

Ya da, yedi tane hizmetkar tutacak paramýz olmasýna raðmen, okula gitmek yerine eve getirtebileceðimiz özel öðretmenlere verecek paramýzýn nedense olmamasý.

Zaten Cindrella’nýn da akþamki balodan dönebilmesi için yalnýzca birkaç saati vardý.
Ne yani? Gece on ikiye kadar ondan bir prensi tavlamasýný nasýl bekleyebilirsiniz ki?
Asýl parti zaten on ikide baþlamalý!

Ya da Uyuyan Güzel, bahse girerim ki uyumadan önce saçýný baþýný düzeltecek vakit bile bulamamýþtýr.
O özel öpücük için önce diþlerini fýrçalasa fena mý olurdu?

Gördünüz mü?
Her masalda bir kusur vardýr.
Bu masaldaki kusur benim.

Sevdiðim çocuðun yarýnki okul partisine benimle gelebilmesi için mor bir menekþe bulup ona götürmeliyim ve bahçývanýný bir milyar dolar vererek tuttuðumuz, aylýk su masrafýmýzýn yüzde doksanýný onlar için harcadýðýmýz, malikanemizin bu rengarenk bahçesinde tek bir mor menekþe bile yok!

Ýðrenç olan þey bu deðildi aslýnda. Daha da kötüsü vardý.
Hava bu gün o kadar soðuktu ki, kulaklarýmý soðuktan koruyabilmek için ninemin benim için Hindistan’dan getirmiþ olduðu o özel ipek kýrmýzý kumaþtan diktiði þapkamý takmak zorundaydým.

Gap ve Abercrombie’leri ablalarým taktýklarý için…

Bu gün okula limuzinle deðil de yürüyerek gitmeye karar vermiþtim ki, o sýrada Mercedes’ine binmek üzere hazýrlanan babamýn bana bahçemizdeki özel ses sisteminden seslendiðini duydum.
Aðaçlarýn arasýndan Mercedes’in yolunu tuttum.

Týraþ losyonu kokan babam, bir belediye baþkanýydý. Saygý duyulan bir insan, ve belki de bu masaldaki en gerçekçi karakter.

Babam elime uþaðýmýz ve aþçýmýzýn özel olarak hazýrlamýþ olduðu bir piknik sepeti tutuþturarak ‘’Bunu ninene götür, Ýtalyan Aþçý’dan özel olarak istemiþti.’’ dedi.

Ben de öyle yaptým. Kafamda kýrmýzý Hint kumaþýndan yapýlma þapkamla ninemin üç sokak ilerideki evine koyuldum.

‘’Bu arada karþýdan karþýya geçerken saðýna ve soluna iyi bak. Trafik Canavarý’ný biliyorsun.’’

Þimdi, bu bir masal olduðundan, ‘’Trafik Canavarý’’, öyle sýradan insan olan bir otomobil sürücüsü deðil. O da aslýnda yýllar önce bir belediye baþkanýnýn bir kýzýymýþ.

O belediye baþkanýnýn da üç tane kýzý varmýþ, üçü de birbirinden güzelmiþ. Bir gün adam, onlara araba almaya karar vermiþ. Ýlk kýzý mavi bir araba istemiþ. Ýkinci kýzý yeþil, üçüncü kýzý ise kýrmýzý bir araba istiyormuþ. Adamýn parasý mavi ve yeþil arabalarý almaya yetmiþ; ama kýrmýzýya yetmeyince, hizmetkarlarýndan biriyle onu baþka bir araba seçmesi için otomobilciye yollatmýþ. Genç kýz ise istediði araba alýnmayýnca kaçmýþ.

Bu kaçak kýz, bir hurdacýda çalýþmaya baþlamýþ. Büyümüþ, serpilmiþ, büyük bir araba þirketinin sahibinin oðluyla evlenmiþ.

Kocasýna bir gün, o eskiden çok istediði arabayý ve babasýný anlatmýþ. Kocasý da ona sürpriz olarak aldýðý kýrmýzý üstü açýk spor arabayý vermeden önce, babasýnýn da burada olmasýný istediðinden, adamý yemeðe çaðýrmýþ. Fakat kýzýn babasý yemeðe gelirken trafik kazasý geçirmiþ ve ölmüþ. O kýz da, o günden beri ölen babasýnýn gençliði kýlýðýnda, kýrmýzý üstü açýk spor arabasýyla caddelerde aþýrý hýz yapýp, bütün kurallarý çiðneyip, insanlarý öldürüp vahþet saçarak, babasýný öldüren arabayý arar dururmuþ.

Ýþte bize de gece yatmadan önce bunu anlatýrlardý.
Sanki bunu dinledikten sonra uyumamýz mümkünmüþ gibi.

Neyse iþte. 

En son, babama peki deyip, piknik sepetiyle birlikte ninemin deniz manzaralý villasýna doðru yola koyuldum.

En sevdiðim ayakkabýcýnýn önünden geçiyordum ki, tam o sýrada gözüme sokaðýn kenarýna park edilmiþ kýpkýrmýzý, üstü açýk, o spor araba çarptý.

Ýçinde çok yakýþýklý, sarýþýn, bembeyaz diþleri olan bir prens- ay pardon, genç bir çocuk vardý.

Beni þu ana kadar gördüðüm en güzel gülümsemelerden biriyle karþýladý ve ‘’Nereye gidiyorsun?’’ diye sordu.

‘’Nineme gidiyorum.’’ dedim ben de, sesimin titremediðini umarak.
‘’Ninen nerede?’’
‘’Caddenin sonundaki villada.’’
‘’Býrakmamý ister misin?’’

Tabii ben deðil bir karýþ, bir kulaç havadaki aklýmla tam olur diyecektim ki, benim aksine aklý gayet yere basan babamýn, yabancýlarýn arabalarýna binmeme konusundaki tembihleri geldi. Bazen babamýn dediði þeyleri kelimesi kelimesine aklýmda tutan þu hafýzama sahip olduðuma piþman olduktan sonra, çocuða teþekkür edip, yürümeye devam ettim.

Ninemin villasý, tahminimden çok boþ ve sessizdi. Ninem, genelde verdiði çýlgýn partilerle ünlü bir kadýndý ki bu da elindekilerin deðerini çok iyi bildiði anlamýna geliyor: ortalama bir bowling salonu büyüklüðündeki oturma odasý, tam ortasýnda bir yüzme havuzu bulunan bir mutfak ve en sevdiðim bir sinema salonu þeklinde dekore edilmiþ yatak odasý.

Sepeti mutfaða býrakýp, ki anlattýðým bunca ayrýntýnýn yanýnda bir piknik sepeti nedense çok alakasýz kaldý, ninemin yatak odasýna doðru yola koyuldum.

On dakika sonra oraya vardýðýmda, yatakta ninemin botokslu haline dahi benzemeyen birinin oturuyor olduðunu keþfettim. Sanki sinema salonunun perdesini kullanarak bir filmden kaçmýþ gibi duruyordu.

‘’Nine, gözlerin neden bu kadar mavi?’’
‘’Yeni lenslerim, beðendin mi?’’
‘’Nine diþlerin neden bu kadar beyaz?’’
‘’Gülüþüm gözlerini kamaþtýrsýn diye.’’
‘’Nine kýrýþýklýklarýn nereye kayboldu?’’
‘’Daða kaçtý.’’

Pardon, bunu yanlýþ tekerlemeden aldým. Neyse, devam edeyim.

Kendisine ninem süsünü veren þey, son sözünden sonra kocaman, erkeksi bir kahkaha attý.
Þu anda o yatakta oturan kiþi, aslýnda spor arabanýn yakýþýklý sahibinden bir baþkasý deðildi. Sonra birden bire o yakýþýklý çocuk, çok çirkin bir cadýya dönüþtü.
‘’Elma ister misin?’’

**
‘’Onu evde bulmuþlar.’’ demiþ Belediye Baþkaný’nýn en büyük kýzý. Minik kardeþine o kadar düþkünmüþ ki, bütün gün hiç susmadan aðlayýp durmuþ.

Belediye Baþkaný, kýzýný böyle baygýn görmeye dayanamýyormuþ. O yüzden de ertesi sabah, ilk iþ, özel uçaðýyla dünyanýn uzak diyarlarýna uçmuþ…

Minik kýzýn iki ablasý da baþucunda sabahlamýþlar.

Herkes büyük bir yas içindeyken, Paris’ten getirtilen özel doktor, kýzýn iyileþmesi için o mucizevi çözümü bulmaz mý?

‘’Onu ancak gerçek aþkýnýn öpücüðü kurtarabilir.’’

Yaa, ne kadar da þaþýrtýcý.

Ablalarý, kim olabilir, kim olabilir diye düþünürken, akýllarýna zavallý kýz kardeþlerinin bir mor menekþe karþýlýðý okul partisine kendisiyle beraber gelmeyi kabul eden yakýþýklý, okul müdürünün oðlu delikanlý gelmiþ.

Ne yazýk ki, ortada bir mor menekþe yokmuþ.

O sýrada onlarý camdan dinlemekte olan bir cýrcýr böceði, kýzlarýn bu durumlarýna çok üzülmüþ.
O yüzden de, pahalý maden suyu dýþýnda hiçbir suyu artýk kabul etmeyen, o þýmarýk topraða yalvarmýþ. ‘’N’olur, bana bir mor menekþe ver!’’ demiþ.

Toprak, ‘’Veririm, ama sen ve diðer cýrcýr böcekleri önümüzdeki yüz yýl boyunca susacaksýnýz.’’ deyince, diðer böcekler de hemen kabul etmiþler.

Böylece böcekçik, mor menekþeyi kýzlara sevinç içinde götürmüþ. Sonra da yüz yýl boyunca susmak için bir aðaç kovuðuna çekilip, beklemeye baþlamýþ.

Kýzlar menekþeyi yanlarýnda götürerek, kýzgýn müdür yardýmcýlarýnýn kapýlarýna dayanmýþlar. Neyse ki oðlan, kýzlarýn isteklerini kabul etmiþ ve hep beraber malikaneye geri dönmüþler.

Oðlan kýzý öpmüþ ama-
Kýz uyanmamýþ!

Bunu camdan izlemekte olan diðer cýrcýr böcekleri buna o kadar üzülmüþler ki, önce aðlamaya, sonra da topraða verdikleri sözü unutarak cýrlamaya baþlamýþlar!

Sesleri o kadar güçlüymüþ ki, o sýrada dünyadaki herkes, yataktaki o zavallý kýz gibi uykuya dalmýþ…
Kýzýn gerçek aþký mý?

Eðer öyle biri varsa bile, herkes uykuya dalmýþken nasýl gelip kýzý öpsün ki?
Tabii ki kimse uyanmamýþ…

Bu masalda bir kusur olduðunu söylemiþtim.
O kusur, o yataktan asla ama asla kalkamayan bendim!

Fark ettiyseniz, masaldaki ufak tefek kusurlarý örtmek için aralara çok ama çok fazla abartýlý ayrýntý yerleþtirmiþtim.

Oysa siz, o abartýlý markalar ve zenginlikler dünyasýnýn ayrýntýlarýnda boðulurken, ben, hiç kimsenin farkýna bile varmadýðý bir þeyle meþguldüm.

O kýrmýzý spor arabayý yolun kenarýnda gördüðümde, önünden geçiyor olduðum ayakkabýcý dükkanýna çoktan girmiþtim ve o aþýk olduðum ve camdan yapýlmýþ gibi gözüken, pahalý ayakkabýyý denemekle meþguldüm. Arabaya daha çok tutulduðumu fark edince, asýl giymekte olduðum ayakkabýmýn bir tekini içeride býrakmýþtým.

Tam da o sýrada, içeri Ray-Ban güneþ gözlükleriyle, esmer, uzun boylu bir çocuk girdi.

Eðer masallarýn gerçek olabileceðini düþünecek olursak, sizce ayakkabýmýn tekini bulmuþ mudur? 

Zeynep Sarýgöllü
02.06.2009

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
03 Haziran 2009 23:43

rana

Genç arkadaþým zeynep, senin bir hayranýným ve yazýlarýný çok beyeniyorum. Bu masal da bence her akþam çocuklara uyurken anlatýlmalý. Öptüüümm
03 Haziran 2009 18:45

deepblueeagle

çok komiksin. zekisin. muzipsin. her yazýný her okuyuþumuzda kýkýrdýyoruz. hep yaz dýrdýrcý kýz.:) 
03 Haziran 2009 17:19

hurkus

Sevgili Zeynep, gerçekten tebrikler!!!!

Yazýný yayýna koymadan önce 4-5 sayfa olduðunu gördüðümde, oooo ne kadar uzun dedim kendi kendime... Ama okumaya baþladýðým andan bitirinceye dek sana bir kez daha hayran oldum.

Öncelikle baþýndan sonuna kadar güldüm. Bu kadar yaratýcý ve dozunda espriler bulmana, çocukluðumuza ait birçok masalý ayný öyküde bu kadar zekice ve ustaca birleþtirerek anlatmana, anlatým þekline þaþtým kaldým. 

Kusursuz bir masal yazmýþsýn. 

Seni bizlerle tanýþtýrdýðý ve izmirizmir.net'e kazandýrdýðý için Pervin hanýma da bir kez daha tebrik ve teþekkürler.

Sýnav döneminde olmana karþýn bizleri ihmal etmediðin için saol. Baþarýlar diliyorum.

Sevgilerimle,

Hürriyet
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.