Yalancılar arasında sadıkların manifestosu -1

10 Aralık 2014 00:13 / 1361 kez okundu!

 

 

''Yeryüzünde iman ve küfür savaşı değil esasında sıdk ve kizb savaşı yaşanmaktadır. Kizb (yalan) küfrü ve zulmü doğurur, sıdk ve doğruluk ise İman'ı netice verir.'' (S)

 

Allah Resulü (aleyhissalâtü vesselam) (mealen) ''Ahir zaman'da gelecek olan kardeşlerime Allah 50 sahabe sevabı verecek.'  buyurdu. (Bediüzzaman hazretleri ahir zamanı 140 sene öncesinden başladığına işaret eder. 1874'ler ) Çünkü Deccal ve Süfyanların ellerinde gerek basın gerekse eğitim sistemlerinin olacağını ve her işlerini yalan ve aldatma üzerine bina edeceklerini ve herkesi tesir altına alacakları bir devirde onlara karşı doğruyu ve sıdkı ve imanı muhafazayı esas alan kişi, grup ve camiaların bu mazhariyete nail olacağını müjdelerler.

Yalan ile mücadele için bir araya geleceksiniz, her türlü fedakarlığa katlanacak ve gecenizi gündüzünüze katıp tüm dünyada yalan ile mücadele edeceksiniz. Bunun için okul açacak, gazete yayınlayacak, tv kuracak, radyo açacak ve sanattan spora ve her alana kadar yalancılara dur diyeceksiniz. Üniversite, dershane, okul, kreş ve yurtlar açarak tüm dünyada yalancıların kurduğu yalancı medeniyetlerin arasından doğru ile beslenmiş evlatlar yetiştirip bu medeniyetlerin arasına salacaksınız.

Bizler şeytanlara, deccallere bile doğruları anlatacağız. Yalandan fersah fersah uzak durduk ve duracağız. Sahabe devirlerinde birçok hadis günümüze gelmemiştir. Sebebi Hadisleri toplayan sahabelerin hassasiyetlerinde gizlidir. Hadis almaya giden bir sahabe, gittiği kişinin takkesini bir hayvana uzatarak içinde bir şey varmış gibi ‘’geh geh’’ dediğini görür. Hayvancağız aldatılarak çağrılmaktadır. Bunu gören sahabe hassasiyeti ‘Hayvana yalan söyleyenden hadis almam ben’ diyerek oradan yoluna revan oluyor.

Gerçek bir Müslüman hayvanı bile aldatmaz aldatamaz. Bir hayvancağızı çağırırken onu kandırmaz. Allah katında yalancılardan yazılmak için hayvanları aldatmak kafidir. Yalan söyleyen insan Allah katında merdudtur (reddedilmiştir). Şahitlikleri de esasında kabul edilmez. Örnek: Nikah törenlerinde ekabir siyasiyyundan bazı (yalancılığı ve aldatması iyice tescillenmiş) kişileri şahit olarak oralara getirtenler yalancı bir şahit oraya oturtmuş ve şahitlikleri kabul edilmeyenleri çağırmış oluyorlar.

Eski darbeci komutanları alsak karşımıza ve “Niçin bu millete darbe yaptınız?” diye sorabilseydik, onlar bize; “Ülke elden gidiyordu. Tehlike büyüktü. Gazeteler hepsini manşetlerden yazdı’’ diyeceklerdir. İşte yalan ve aldatma ile iş görenler gazete yoluyla nelere sebebiyet verdiğinin açık bir numunesi. Demokrasiler sekteye uğruyorsa bu hep yalan dolanla oluyor.

Bir örnek vermek gerekirse, bugün genç bir kızın evinden kaçmasının sebepleri arasında gazetelerdeki aldatıcı ve yalan ile dolu cazip gösterilen hayatlara özentinin olmadığını söyleyebilir misiniz?  Tüm ailesini cinnet geçirerek öldüren bir aile reisinin neden o işi yaptığı araştırıldığında bir yalan haber üzerine olduğu maalesef anlaşılacaktır. Her türlü kötülüğün sebebi yalandır. Kıyamette de cehennemin sebebi yalandır.

Gündemden bir örnek vermek gerekirse mesela maden kazaları neden oluyor? Cevap: Yalandan dolayı. Yanlış hatırlıyor olabilirim 1 yıl önce yanılmıyorsam Tema vakfı bir rapor yayınlıyor. Raporda ‘Konya havzasından 20 metrede su çıkıyor. Yeraltı gölleri var. 140 metre de ise kömür çıkıyor. Maden için kazı çalışması sudan dolayı çok riskli. Bu suların madene dolması ve herkesin su altında kalması tehlikesi var. Burada maden aranmaz. O teknoloji Türkiye’de yok’ gibi ifadeler yer alıyor. İşte bu haber sümen altı ediliyor. Gözlerden uzak yerlere atılıyor ve kazanma hırsına kapılmış kişiler bu tarz madenlere ruhsat veriyor. Birisi ruhsat veriyor, diğeri ruhsatı alıyor, bir tane de yalancı müfettiş tutuyorlar. O müfettiş ‘Mahsuru yok burada madencilik yapılabilir’ diye rapor veriyor. Ve sonra bu afet başımıza geliyor. Burada sebep nedir? Yalan söylenmesidir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (Aleyhissalâtüvesselâm) yalanı tek başına küfür saymıştır.

Mü’min, mü’min olduğu halde zina yapar, adam öldürür, içki içer ve imanı da vardır. Fakat günahkârdır. Ama yalan söylediğinde mü’min, mü’min değildir. Yalan söylediği esnada onun imanı ondan bir kuş gibi uçar gider. Başında bekler. O yalan ile dolu halleri ve dilleri bitinceye kadar geri gelmez. O yalanda ısrar etse ve o esnada ölse imansız ölür. Kendisini ise Müslüman zannediyordur. Yalan bu kadar Allah’ın belası bir şeydir.

Bu sebeple özellikle ahir zamanda Müslümanın vazifesi topluma doğru haber vermek ve doğruluk timsali olmaktır. Bizlere deseler ki; ‘bu hizmetin, Risale-i Nur talebelerinin, hizmet erbabının doğu/batı, güney/kuzey ve her coğrafyada gayesi nedir?’ Doğruluğu temsil ve tebliğdir, deriz. Peygamber sıfatı olan ‘Emin’ ve güvenilir olmaktır. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın hidayeti doğru ve doğruluğun olduğu zemine gelir. Hidayet-i ilahiye yalan ve dolandan oluşan bir meclise, ortama gelmez. Kafa ve kalbimiz yalan ve türevleri ile hemhal ise sonumuzu hazırlamış oluruz. O takdirde hidayet bizden uzaklaşır.

Bediüzzaman hazretleri, Osman Yüksel Serdengeçti ve Necip Fazıl’ın çıkarttıkları dergiler ve o dergilerinde devrin müstebitlerine ve zalimlerine karşı suratlarına çarparcasına yazıları nedeniyle 40-50 yıllık bir Nur talebesi olarak onları kabul edip ağırlıyor. Bir ara Bediüzzaman hazretleri kendi yorganını sattırarak elde edilen parayı Büyük Doğu mecmuasına destek için gönderiyor. Bugün Bediüzzaman hazretleri olsa mahkeme kararlarıyla yedikleri tekzipler sayılamayacak kadar çok olanları desteklemeyeceği gün gibi ortadadır.

Büyük Doğu mecmuasına o devrin şartlarında Müslümanlar açıktan destek olsalardı, Türkiye’de büyük bir ses getirecekti. Vesayetçiler kendilerini sorgulayacaklardı. Fakat hangi zulüm olursa olsun hiç ses yok soluk yok ve tam bir suskunluk hali olunca, o zamandan bu yana olanlar ortada.

Yaptığımız şey dünyada ve Türkiye’de yalanla mücadeledir. Bunu kurumsallaştırarak kıyamete kadar baki hale getirmektir. Bizler reklam pastasından biraz daha fazla alıp da, daha çok semirelim diye gazete çıkarmıyoruz. Toplum bizi tanısın ve meşhur olalım diye tv ve radyo açmıyoruz. Doğruluğu ve doğru şeyleri anlatmak ve temsil etmek için açıyor ve yayınlıyoruz.

 

Salih G. Sevgican

09.12.2014

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.