Provokasyona gelmek... - Oral Çalışlar

20 Şubat 2013 01:15  

 

Provokasyona gelmek... - Oral Çalışlar

Samsun’da ve Sinop’ta iki gündür BDP’li heyete karşı düzenlenen saldırılar, “çözüm ve barış süreci”nin ne kadar kırılgan olduğunu gözler önüne serdi. “Bu bir Türk sorunu hâline gelecek” diyen ve çözüm sürecini sabote etmek isteyenler, belli ki iki gündür yaşananlardan çok mutlu. Sinop’ta CHP’li Belediye başkanının tutumu, “çözüme karşı olma”nın insanı nerelere kadar sürükleyebileceğini göstermesi bakımından dikkat çekici.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, saldırılara açık ve net bir şekilde karşı çıkarken CHP’den hiç ses çıkmamasını nasıl değerlendirebiliriz? (Benim bu yazıyı yazdığım âna kadar partiden herhangi bir açıklama gelmiş değil...) Erdoğan, bu saldırıların arkasında CHP ve MHP’li grupların olduğunu söyledi. MHP Genel Başkanı ise, BDP’lileri hedef alan konuşmasında, sağduyu çağrısında bulunarak bir tutum ortaya koydu.

Erdoğan’ın şu sözleri önemli: “Beğenirsin, beğenmezsin, bu gelenler bu ülkenin seçilmiş milletvekilleridir. Orada yapacakları toplantıyı izlemeye de mecbur değilsin. Yapacakları toplantının yasalar içerisinde olduğu sürece saygı duymak zorundasın. Ama bunların ruh kökünde maalesef bu tür organizasyon ve toplantılara saygı yoktur, saygısızlık vardır ve ülkenin huzursuzluğunda ne yazık ki bunların yeri vardır. MHP budur, kafa yapısı budur.”

Sinop ve Samsun’daki saldırganlık bir kez daha gösterdi ki, barış isteyen, çözüm isteyen kesimler, çok dikkatli ve özenli davranmakla yükümlü.

Habur deneyi

Üç yıl önce PKK’lıların silah bırakarak Habur sınır kapısından girişleri sırasında yaşananlar ve ardından sürecin kırılmaya uğraması, benim görüşüme göre, her iki kamuoyunun da “uzlaşma”ya henüz hazır olmayışından kaynaklanmıştı. Durumu “istismar etmek” isteyen CHP ve MHP muhalefeti, hükümetin cesaretini kırmayı başarmıştı.

Evet, bugün kamuoyundaki durum üç yıl öncesine kıyasla farklı bir görüntü veriyor, sürpriz ve önemli isimlerden sık sık “ileri” açıklamalar duyabiliyoruz, yani çözüm yolculuğu ideolojik yaklaşımları aşan bir insani derinlik kazanıyor... Ancak, BDP’li milletvekillerinin Karadeniz gezisinde başlarına gelenler, hâlâ alınması gereken çok mesafe olduğuna ve kırılganlığın sürdüğüne işaret ediyor: Süreci ve geziyi sabote etmekten, dengesizliği ve çözümsüzlüğü sürdürmekten, gerilimi zirvede tutmaktan yana olanların neler yapabildiğini, yapabileceğini hep birlikte görüyoruz.

Polis, güvenlik güçleri ve idare ne kadar özenli davranıyor, bunu da cesur bir şekilde tartışmak gerekiyor. Bu güçlerin içinde de ciddi bir “çözüm karşıtı birikim” var. Samsun’da Ogün Samast’ın koluna girip hatıra fotoğrafı çektiren polisleri unutmuş değiliz. Onların ciddi bir ceza almadığını, hatta bazılarının terfi bile ettiğini de hatırlayalım.

Çözümden, barıştan, yaşamdan yana olanların, adımlarını atarken, bütün bu dezavantaj, zorluk ve engelleri dikkate almaları şart. Barış kırılgan bir sözcük, hepimizin sakinliğe ve farkındalığa ihtiyacımız var.

Bazen “Yaptığın hayır ürküttüğün kurbağaya değmez” diye bir atasözü vardır.

Bunu da bir kenara kaydedelim...


oralcalislar1@gmail.com

Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 22 Şubat 2013 12:39

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0